HABER MERKEZİ – Yazılı bir açıklama yapan KCK Ekoloji Komitesi, Hevsel Bahçeleri korunmadan savaş karşıtı olunamayacağının altını çizdi.
Komitenin açıklaması şöyle:
“Sömürgeci faşist Türk rejiminin AKP-MHP faşist ittifakı inkar ve imha siyasetini hiçbir ahlaki ve vicdani ölçüye vurmadan soykırım savaşı olarak uyguluyor. Bunu yaparken sadece Kürt toplumunun toplumsal varlığına saldırmıyor; Kürdistan adına geride herhangi bir iz kalmasın diye Kürdistan tarihiyle özdeş doğasını ve kültürel değerlerini de yok ediyor.
AKP-MHP faşizmi Kürdistan’da Topyekun bir savaş yürütüyor. Ordusundan polisine, devlet bürokratlarından çetelerine, iktidarından muhalefetine kadar herkesi bu topyekun savaş ortamına sürmüş durumdadır. Devletin bütün kurumları bu topyekun savaş gerçeğine göre düzenlenmiş durumdadır. İmralı tecrit ve işkence sistemiyle birlikte geliştirdiği soykırım savaşını, dalga dalga toplumsal alanların her tarafına yaymış bulunuyor. Ne uluslararası hukuk sistemini tanıyor, ne de kendi hukuk sistemi var. AKP-MHP faşist ittifakının koordinesinde Kürtlüğün tüm toplumsal ve yaşamsal zeminlerine karşı bu savaşı yürütüyor.
Kürdistan’ın hemen hemen tüm bölgeleri işgale hazırlanıyor
Uluslararası hukuk normlarına göre yasaklı silahlar kategorisinde bulunan kimyasal ve biyolojik silahların her türünü Kürdistan coğrafyasında uyguluyor. Rojava’ya dönük saldırıları giderek insanlık trajedisine doğru gidiyor. Kürt halkının suyunu bile bu gayri ahlaki savaşın bir parçası kılmış bulunuyor. Rojava halklarını salgınlarla, açlıkla yok etmeyi planlıyor. Onun için her gün toplumun sağlık, okul vb. yaşam ve yaşamsal üretim alanlarını bombalıyor.
Başuré Kürdistan’a dönük işgal hareketinin bir parçası olarak Medya Savunma Alanlarında yürüttüğü soykırım savaşı tam bir çete devlet gerçeğiyle uyumlu hale gelmiş bulunuyor. “Arkada iz bırakmama” adına kendi asker cenazelerini bile yakacak kadar vahşet uyguluyor. Gözü dönmüş bir barbarlıkla Kürdistan coğrafyasında hiçbir canlı yaşam emaresi bırakmamak adına her gün onlarca kez kimyasal silah kullanıyor. Kürt halkının yaşadığı her yeri savaş alanı ilan ederek topyekün savaş konumunu doğadaki biyo-çeşitlikleri de yok ederek sürdürüyor. Botan, Bexdinan, Besta ve Munzur alanlarında ağaç ve orman yağma, talan ve kıyımına devam ederken yeni planladığı Güneş Enerji Santralleriyle de Kürdistan’ın hemen hemen tüm bölgeleri işgale hazırlanıyor.
HEVSEL BAHÇELERİ’ni yok etmeye hazırlanıyor
Kürdistan özgürlük gerillasının hareket kabiliyetini sınırlamak için gerilla güzergahlarına Barajlar inşa etmişti. Şimdi ise gerillanın üstlenme alanı olarak kullandığı ve kullanabileceği Kürdistan’da Adıyaman, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Malatya, Mardin, Muş, Urfa, Şırnak ve Van illerini kapsayan yaklaşık 19 milyon metre kare araziyi GES tarlalarına dönüştürmeye çalışıyor. Böylece Kürdistan doğasını tahrip ederek insansızlaştırmayı amaçlarken aynı zamanda da biyolojik çeşitliği yok etmeyi önüne hedef olarak koymuş bulunmaktadır.
“Armut dibine düşer” misali Dicle Üniversitesi Rektörü de sahibine özenerek Dicle Üniversitesinin yerleşkesindeki araziden 3.4 hektarını, yani yaklaşık otuz beş bin metre karesini imara açmaya, böylece Dicle Vadisinde bulunan, UNESCO aracılığıyla Dünyanın, “Dünya Kültür Mirası” olarak kabul ettiği HEVSEL BAHÇELERİ’ni yok etmeye hazırlanıyor.
Hem de adına “Üniversite” denen kurumun “Rektörü”, yani adından önce gelen bir düzine cafcaflı unvanı olan Üniversite Rektörlüğü bunu yapıyor. Üniversitenin döner sermayesinden yeterince nemalanamamış olmalı ki, Üniversite yerleşkesindeki arazinin bir bölümünü imara, dolayısıyla ranta açıyor. Yani faşist soykırım rejiminin savaş bütçesine katkı yaparken kendileri de “kıssadan hisse” yapmak istiyorlar.
Onun için kendi doğamıza sahip çıkmalı, Dicle Vadisinin Betonlaştırılmasına izin vermemeliyiz. HEVSEL BAHÇELERİ, bin yıllardır Amed halkının bereket vadisi olarak var olmuştur ve var olmaya da devam etmelidir. HEVSEL BAHÇELERİ korunmadan savaş karşıtı olunamaz. Savaş karşıtı olunmadan da bozulmuş ekolojik düzen yeniden inşa edilemez.
Bu nedenle tüm savaş karşıtları, çevre ve ekoloji hareketleri birleşerek, halkların birleşik mücadelesiyle Kürdistan’da gerçekleştirilen yağma ve talana, doğa katliamına dur demeli, gerçekleştirilmek istenen GES’lere ve tarihsel miraslarımızın yıkımına ve yok edilmesine izin vermemeliyiz.”