BEHDİNAN– Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şunları belirtti: “AKP ve faşist şefi Tayyip Erdoğan 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi iktidarını bırakmak istemiyor. Seçimleri sadece faşist diktatörlüğü için bir meşruiyet yolu olarak görüyor. İktidarının meşruiyetini tartışmalı hale getiren, hatta iktidardan düşüren seçimleri de kabul etmiyor. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra AKP-MHP ittifakının gösterdiği tutum bu yönlüdür. Bu tutumu en somut İstanbul’da ve Kürdistan’da çok açık biçimde görmekteyiz. İstanbul’da yapılan oyunları ve belediyeyi gasp etmeye devam etmelerini tüm dünya görmektedir.
Kürdistan’daki gaspları ise çok açık bir biçimde yapmaktadırlar. YSK’yı bu gasplarda aracı olarak kullanmaktadırlar. YSK’nın Kürdistan’da Kürt halkına karşı uygulanan soykırımın temel siyasi soykırım ayaklarından biri olduğu netleşmiştir. Kürdistan’ın bazı il ve ilçelerinde çok açık biçimde bir operasyon yapılarak belediyelerin gasp edilmesinin suç ortağıdır. Seçimler sadece bu gaspların örtüsü olarak kullanılmıştır. Şırnak, Muş, Malazgirt, Urfa’nın Halfeti ilçeleri bunun en açık kanıtları olmuştur. Bu açık gaspların suç ortağı olan YSK bazı belediye eşbaşkanlarına KHK ile işten atılmış gerekçesiyle mazbatalarını vermemiştir. Açıkça bu belediyeler gasp edilerek AKP’ye verilmiştir. Böylece YSK’nın da Kürdistan’da uygulanan soykırım savaşının bir özel savaş aktörü olduğu netleşmiştir.
GASPLAR KÜRT HALKININ İRADESİNE YÖNELİK BİR SALDIRI
Amed’in Bağlar, Van’ın Edremit, Tuşba ve Çaldıran, Erzurum’un Tekman ilçeleriyle Kars’ın Dağpınar beldesine partili kayyumlar atanmıştır. YSK soykırımcı faşist diktatörlüğün atama yapan kurumu olmuştur. Bu açıkça Kürt halkının iradesine yönelik bir saldırıdır. Siyasi soykırım darbesidir. Bu saldırılarının hedefi olan Kürt halkı bu açık saldırıyı ve darbeyi kabul etmemelidir. Atanan partili kayyumların hiçbir meşruiyeti yoktur. Bu açıdan Kürt halkı ve demokrasi güçleri halka ait olan bu belediyelerine sahip çıkmalıdır. Bu gaspları ve işgalleri kabul etmediğini tüm dünyaya göstermelidir.
İlk önce adayların seçime girmesine onay ver; seçildikten sonra ise belediye başkanlığını gasp et; bu bir siyasi komplodur. Uluslararası hukukta ve Türkiye’deki yasalarda bile böyle bir komplonun dayanağı yoktur. Bu açıdan Kürt halkının bu gasplara karşı mücadele hakkı vardır. Bu gasplara direnmesi evrensel meşru bir haktır. Kürt halkı da iradesine çok açık, çirkince ve pervasızca saldırı olduğunu görmektedir. Bu nedenle bu komplo, darbe ve gaspa karşı mutlaka mücadele edilmelidir.
Faşist diktatörlük Kürt halkını böyle gasplara alıştırmak istemektedir. On yıllardır büyük bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren Kürt halkı bu irade kırma saldırısına alışmayacağını belediyelerine sahip çıkarak göstermelidir. Bu yönlü ortaya koyacağı tutum tüm Kürt halkı, Türkiye demokrasi güçleri ve dünya halkları tarafından destek görecektir. Gasp edilen belediyelerin halkı başta olmak üzere, Kürt halkı bu gasplara karşı mücadeleyi yerel demokrasisini ve özgür yaşamı savunma mücadelesi olarak yükseltmelidir.
Sadece Kürdistan halkı da değil, Türkiye halkları da AKP-MHP faşist iktidarının halkın iradesini gasp ettiğini görmekte ve bu faşist iktidara karşı tutum ortaya koymaktadır. Kürt halkı bu mücadelesini AKP-MHP faşist iktidarından zarar gören tüm halklar ve toplumsal kesimlerle birlikte Türkiye’yi demokratikleştirme mücadelesinin bir parçası haline getirmelidir.”