BEHDÎNAN – KDP’nin gerillaya yönelik saldırılarına dikkat çeken KCK yaptığı yazılı açıklamada “Kürt halkını, aydınlarını, yazarlarını, sanatçılarını ve siyasi güçlerini KDP’nin gerillayla savaş anlamına gelecek adımlar atmasını engellemek için sorumluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı açıklaması şöyle:
“100 gündür Türk devleti Medya Savunma Alanlarına yönelik işgal harekatı yürütmektedir. Gerilla da NATO’nun 2. büyük ordusunun bütün imkanlarını kullanarak gerçekleştirdiği saldırılara karşı insan üstü bir iradeyle direnmektedir. Gerilla aylardır Türk ordusuna kök söktürmektedir. Bu direniş tüm Kürdistan halkının, Ortadoğu halklarının direnişidir. Soykırıma karşı varlık mücadelesi olan bu direniş Kürt halk tarihinin de en büyük onur mücadelesidir.
Gerilla işgalci soykırımcı bu saldırıya karşı direnirken KDP güçlerinin gerillayı kuşatması ve gerilla güçleri arasına bir kama gibi girerek gerilla güçlerinin birbirleriyle ilişkisini koparmak istemesi Türk ordusunu rahatlatmak ve işgal harekatını gerçekleştirmesine destek vermektir. Bu tür adımlar Kürt halkının ve Kürt kamuoyunun şiddetle karşı çıkmasına rağmen KDP’nin gerillaya açıkça savaş açmasıdır. KDP gerillayı uğraştırmayıp gerillanın etkili savaş yapmasını engelleyen tutumlar içine girmeseydi, Türk devleti daha önce yaptığı operasyonlardaki gibi gerilla karşısında bozguna uğrayıp geri çekilecekti.
‘KDP TEHLİKELİ ADIMLAR ATMAKTAN VAZGEÇMELİDİR!’
KDP askeri güçleri 29 Temmuz’da Zap ile Avaşin güçleri arasındaki bağı koparmak için Çemço alanına doğru askeri harekat başlatmıştır. Gerilla güçleri bunun doğrudan savaş içine girmek anlamına geldiği yönünde uyarı yapmasına rağmen KDP askeri güçleri gerilla alanlarına ısrarla girmek istemiştir. Bunun sonucu kısa süreli bir gerginlik ardından alanda bulunan halk araya girerek gerginliğin büyümesinin önüne geçmiştir. KDP güçleri geriye çekilmiş, ancak gerilla alanlarının kapısında güç yığınağı sürmektedir. KDP askeri güçlerinin gerilla alanlarına girip silah doğrultmasına halkın karşı çıkması takdir edilmesi gereken bir tutum olduğu gibi, KDP’ye bu politikalardan vazgeç, çağrısı da olmaktadır.
Gerilla alanlarına yönelik açıkça savaşa doğrudan girme anlamına gelen bu askeri hareket yanında hareket halinde olan bir gerilla birimi de kuşatmaya alınmıştır. Bu gerilla birliğine saldırıldığı, bazılarının şehit edildiği, diğerlerinin de yaralı olarak esir düştüğü bilgisi bulunmaktadır. KDP’nin gerillaya yönelik bu saldırıları TC’ye verilen desteğin açık bir savaşa dönüştürülmek istendiğini ortaya koymaktadır. Bu adımlar Kürt halkının geleceğini çok olumsuz etkileyecek ve Kürt düşmanlığında öncü Türk devletinin işgal ve soykırım politikalarının önünü sonuna kadar açacaktır. Beklentimiz KDP’nin bu tehlikeleri görerek bu adımı atmaktan vazgeçmesidir.
TC’nin saldırı yaptığı bir dönemde gerillayı kuşatma, boğazını sıkma ve elini-kolunu bağlama yaklaşımlarını KDP biz hükümetiz, her yere gireriz gibi çok yanlış bir söylemle meşrulaştırmak istemektedir. Bu yaklaşım ben gerilla kamplarına gireceğim ve Türk ordusuyla birlikte buralardan gerillayı söküp atacağım anlamına gelmektedir. Yani gerillaya karşı Türk ordusuyla birlikte savaş içine girmektir. Bunu hiçbir gerekçeyle izah etmek mümkün değildir. Türk ordusu 40 yıldır buralara girmek istemiş, ancak gerillanın direnişi karşısında amacına ulaşamamıştır. Zap’ta 2007’de nasıl bir yenilgi yaşadığını tüm Kürt halkı bilmektedir. Türk devletinin yeni bir saldırı başlattığı bir dönemde KDP askeri güçlerinin 30-40 yıldır bulunmadığı alanlara girmek istemesinin hiçbir haklı gerekçesi olamaz. Bunu Kürt halkının ve hiçbir Kürt siyasi gücünün kabul etmesi mümkün değildir.
‘KDP’NİN TUTUMU KÜRT KAZANIMLARINI TEHLİKEYE ATMAKTADIR’
Gerilla bu dağların her iki yüzünde 40 yıldır soykırımcı sömürgeci Türk ordusuyla savaşmaktadır. KDP’nin dağın bir yüzünde savaşamazsınız demesi gerillanın coğrafyanın bütünlüğünü kullanmasına Türk devleti gibi karşı çıkmak olmaktadır. KDP, ben her yere girerim, diyerek gerillanın 40 yıldır mücadele ettiği ve binlerce şehit verdiği alanlardan çıkmasını dayatmaktadır. Bu dayatma Türk devletinin isteğine göre hareket ederek gerillanın Türk devletine karşı savaş vermesinin önüne geçmektir. Kürt halkının özgürlük mücadelesini veren gerilla düzenli bir ordu savaşı vermemektedir. Kürdistan coğrafyasının her alanını kullanmaktadır. KDP’nin, gerillanın 40 yıl bulunduğu alanlara TC ile savaş yürütülen bir zamanda girmesi Kürt yurtseverliğiyle bağdaşmaz. Başûrê Kurdistan işgali ve soykırımının önünü açacak bu yaklaşımlar tarihi bir gaflet olur. Türk devletinin Musul ve Kerkük bizimdir, açıklamaları ortadayken PKK’ye karşı TC yanında yer alarak kazanımlar korunamaz. Aksine KDP’nin tutumu Kürt halkının kazanımlarını tehlikeye atmaktadır. Türk devletinin Kürdistan’ı tümden işgal etme, soykırımı tamamlama amaçları, Kürdistan’ı Türk uluslaşmasının yayılma alanı haline getirme politikaları ve stratejileri ancak Kürt halkının birliği ve mücadelesiyle boşa çıkarılabilir.
Türk devletinin Kürdistan’ın tümünü tehdit eden işgal ve soykırım politikaları ancak ve ancak Bakurê Kurdistan’da Kürt sorununun demokratik çözümüyle ortadan kaldırılabilir. Başûrê Kurdistan’ın ve Rojava Kurdistan’ın tümündeki kazanımlar Bakur’da Kürt sorununun çözümüyle korunabilir. Türk devletinin Kürdistan’ın tüm parçalarındaki Kürt karşıtı politikalarını bırakarak Kürt halkına eşitlik, kardeşlik ve dostluk biçiminde yaklaşması ancak Kürt sorununun Bakurê Kürdistan’da çözülmesiyle gerçekleşir.
‘KDP’Yİ ASKERİ GÜÇLERİNİ GERİLLANIN ETRAFINDAN ÇEKMEYE ÇAĞIRIYORUZ’
KDP, saldırılarını meşrulaştırmak için PKK hükümetimizi tanımıyor, statümüzü tehlikeye sokuyor, demektedir. PKK ve gerillanın Başur’a yönelik saldırılar karşısında ilk müdahale eden olduğunu ve kazanımları korumak için büyük fedakarlıklar gösterdiğini herkes bilmektedir. Kürtlerin her kazanımına saldıranın, kazanımlar için en büyük tehlike ve tehdit yaratanın Türk devleti olduğunu en başta Başûrê Kurdistan halkı ve siyasi güçleri bilmektedir. Bu gerçekliği ifade etmeyip gerilla kazanımları tehlikeye sokuyor, demek Türk devletinin saldırılarını meşrulaştırmaktır. Böylece Türk devleti biz Kürtlere değil PKK’ye karşıyız, demagojisi ve yalanı ile Kürt düşmanlığını gizlemektedir.
Kürt halkının özgürlüğü ve tüm kazanımlarının korunmasını isteyen her Kürt siyasi gücü Kürdü inkar eden, Kürt düşmanlığında öncü olan ve Kürdü soykırıma uğratmayı amaçlayan Türk devletine, eğer Kürtlerle ilgili tüm sorunların çözülmesini istiyorsan inkarcılığı resmi olarak bırak, Kürtlerin özgür ve demokratik yaşam haklarını kabul et, demelidir. 1925, 1930, 1938 direnişleri inkar ve imha politikaları sonucu gerçekleşmişti. PKK ve gerilla direnişi de bu politikaların sonucudur; Kürt sorunu çözüldüğünde bu sorunlar da yaşanmaz, diyerek Türk devletini çözüme zorlamalıdırlar. Türk devletinin dayatması karşısında PKK şuradan çıksın, PKK şunu yapmasın demek Türk devletinin izlediği politikalarda ısrar etmesine yol açmaktadır. Bu açıdan Kürt siyasi güçleri Türk devletine Kürt sorununu demokratik temelde çöz çağrısı yapmalı ve tüm uluslararası ilişkilerini de bu yönlü bir çözüm için harekete geçirmelidir.
KDP Türk devletine yönelik Kürt sorununu çözerek bunun yarattığı sorunların ortadan kalkmasını isteme yerine TC’nin dayatmasıyla ben her yere girerim, gerillayı kuşatırım, aç ve cephanesiz bırakırım derse bunun gerillaya savaşı dayatmak, şu anda gerillanın fedaice yürüttüğü direnişini kırmak anlamına geleceği açıktır.
Biz KDP’yi gerillaya savaşı dayatmak anlamına gelen bu tür tutumlardan kaçınmaya, askeri güçlerini gerilla etrafından çekmeye, yurtsever tutum gereği Bakurê Kurdistan’da Kürt sorununun demokratik çözümünü dayatma yönünde tutum almaya çağırıyoruz.
Kürt halkını, aydınlarını, yazarlarını, sanatçılarını ve tüm Kürt siyasi güçlerini de KDP’nin gerillayla savaş anlamına gelecek adımlar atmasını engellemek için üzerlerine düşen yurtsever sorumluluğu yerine getirmeye çağırıyoruz.”