BEHDÎNAN- Zindanlarda siyasi tutsaklar tarafından 27 Kasım 2023 tarihinde başlatılan ve güncel olarak boykot eylemleriyle süren direnişi selamlayan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Siyasi tutsakların aldığı tutum ve direnişleriyle verdikleri mesajın toplum tarafından çok iyi anlaşılması gerekmektedir. İmralı’da Önder Apo üzerinde mutlak tecrit sürerken ve on binlerce siyasi tutsak tecridin kaldırılması için direniş halindeyken toplumun buna kayıtsız kalması, olağan akışa göre yaşaması düşünülemez. Çünkü başta İmralı sistemi olmak üzere zindanlar toplumun özgürlük umudunun ve geleceğinin yok edilmesi için inşa edilmişlerdir. Dolayısıyla Önder Apo üzerindeki mutlak tecrit başta olmak üzere tutsaklar üzerinde geliştirilen politikalar özünde topluma karşı geliştirilen bir soykırımdır. Toplumun geleceği ancak egemenler tarafından inşa edilen bu soykırım sisteminin ortadan kaldırılmasıyla kazanılabilir. Dolayısıyla toplum zindan gerçeğine ve siyasi tutsakların direnişine kayıtsız kalamaz” ifadelerini kullandı.
KCK açıklamasında tüm Kürt halkı, Türkiye halkı ve demokrasi güçlerine de çağrıda bulunularak “faşist AKP-MHP iktidarının yanında yer almayan, faşizme karşı çıkan, özgürlük, demokrasi ve hukuktan yana olan herkesi siyasi tutsakların taleplerine sahip çıkmaya, tecrit-işkence sistemine karşı ortak tutum geliştirerek birleşik mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz” denildi.
KCK’nin açıklaması şu şekilde:
Kurdistan ve Türkiye’deki siyasi tutsaklar 27 Kasım 2023 tarihinden beri faşist baskı, tecrit ve soykırım uygulamalarına karşı direniş halindedirler. Tutuklu aileleri başta olmak üzere duyarlı kesimler de siyasi tutsaklarla dayanışma içerisinde çeşitli eylemler yapıyor, tutsakların sesini duyurmaya, kamuoyunun gündemine taşımaya çalışıyorlar. Tutsakların son derece anlamlı olan bu direnişini saygıyla selamlıyor ve kutluyoruz. Bu vesileyle Kurdistan özgürlük mücadelesinin gelişmesinde ve zafere ulaşmasında büyük rol oynayan Büyük 14 Temmuz Zindan Direnişini ve direnişçilerini saygı ve minnetle anıyoruz. Onlar şahsında bütün devrim ve demokrasi şehitlerini bir kez daha anıyoruz. Şehitlerimizin direniş çizgisinde gelişen özgürlük mücadelemizi mutlaka zafere ulaştıracağımızı bir kez daha belirtiyoruz.
SİYASİ TUTSAKLARIN VERDİĞİ MESAJ ÇOK ÖNEMLİDİR
Siyasi tutsakların tutumu ve topluma verdikleri mesaj son derece önemlidir. Bu açıdan üzerinde önemle durmayı ve anlamayı gerektirir. Zindanlar bir toplumun içerisinde bulunduğu durumu en iyi yansıtan alanlardır. Kötü, zalim, halka ve insanlık değerlerine düşman olanlar bu zihniyetlerini en yalın haliyle zindanlarda gösterir ve hissettirirler. Bu gerçeği en iyi gören ve bununla anbean mücadele içerisinde olan siyasi tutsaklardır. Bu açıdan siyasi tutsakların sözlerini, tutumlarını, eylemlerini toplumsal gerçeklikten ayrı görmemek gerekir. Tersine; siyasi tutsakların söz, tutum ve eylemleri toplumun düşüncesini, beklentisini, özgürlüğe olan özlemini ifade etmekte ve yansıtmaktadır. Yine siyasi tutsakların zindan koşullarında geliştirdiği direniş zulme, faşizme, soykırıma verilen en anlamlı cevap olmaktadır. Tutsaklar çelikten iradeleriyle her türden baskıyı, zulmü, işkenceyi yenmiş, soykırım duvarlarını yıkmış, toplumun iradesini, direncini, azmini güçlendirmiştir. Her türden teslimiyete karşı özgürlük duruşunda ısrar ederek düşmana en büyük yenilgiyi yaşatmışlardır. Çünkü zafer her şeyden önce yüksek özgürlük bilinci, inancı ve örgütlü iradeyle kazanılır. İradeye dayanmayan hiçbir başarı olamayacağı gibi, irade zaferini kazanan bir halkı özgürlük yürüyüşünden alıkoymak asla mümkün değildir. Kurdistan özgürlük mücadelemizde bu gerçeklik en çarpıcı haliyle yaşanmıştır. Yurtsever Kurdistan halkı bu gerçeği çok iyi bilmektedir. Zindan direnişçileri halka ve özgürlüğe olan sarsılmaz inançlarıyla zulmün kalelerini yıkmışlardır. Kurdistan’da düşmana yenilgiyi yaşatan ve başarının yolunu açan zindandaki direniş olmuştur. Kürt halkını yeniden var eden özgürlük mücadelesi bu mirasa dayanarak gelişmiştir. Şüphesiz sadece Kurdistan devriminde değil, Türkiye sosyalist ve devrimci demokratik hareketi başta olmak üzere her yerde siyasi tutsaklar böylesine tarihi bir rol oynamış, tarihin akışını değiştirmişlerdir.
EN BÜYÜK DİRENİŞ TUTUMU İMRALI’DA GELİŞTİ
AKP-MHP rejimi en ağır haliyle zindanlarda kendisini dayatmaktadır. Zihniyetini faşist 12 Eylül rejiminden alan AKP-MHP iktidarı tıpkı 12 Eylül faşist cuntası gibi tutsaklar üzerinde baskı, tecrit ve işkence politikasını yürütüyor. Ancak tutsaklar hiçbir biçimde teslimiyeti kabul etmiyor, ağır baskı, tecrit ve işkence sistemine karşı büyük bir direniş sergiliyor. Altı ayı aşkındır tutsakların başlattıkları direniş ise, Önder Apo üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması, sağlık, güvenlik ve özgürlük koşullarının sağlanması içindir. Çünkü baskı, tecrit ve işkencenin yoğunlaştığı ve buna mukabil en büyük direniş tutumunun geliştiği yer İmralı’dır. Faşist AKP-MHP iktidarının toplumu kasıp kavuran politikası İmralı merkezlidir. Açıkça görülüyor ki AKP-MHP iktidarı İmralı’da geliştirdiği tecrit ve işkenceyle sonuç almak, faşist düzeni bunun üzerinden tesis etmek istiyor. Mutlak tecrit politikasında bu kadar ısrar etmesinin nedeni budur. Bunun farkında olarak siyasi tutsaklar eylemlerinin amacını Önder Apo üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması olarak ortaya koymuşlardır.
Siyasi tutsakların aldığı tutum ve direnişleriyle verdikleri mesajın toplum tarafından çok iyi anlaşılması gerekmektedir. İmralı’da Önder Apo üzerinde mutlak tecrit sürerken ve on binlerce siyasi tutsak tecridin kaldırılması için direniş halindeyken toplumun buna kayıtsız kalması, olağan akışa göre yaşaması düşünülemez. Çünkü başta İmralı sistemi olmak üzere zindanlar toplumun özgürlük umudunun ve geleceğinin yok edilmesi için inşa edilmişlerdir. Dolayısıyla Önder Apo üzerindeki mutlak tecrit başta olmak üzere tutsaklar üzerinde geliştirilen politikalar özünde topluma karşı geliştirilen bir soykırımdır. Toplumun geleceği ancak egemenler tarafından inşa edilen bu soykırım sisteminin ortadan kaldırılmasıyla kazanılabilir. Dolayısıyla toplum zindan gerçeğine ve siyasi tutsakların direnişine kayıtsız kalamaz.
HALKIN SİYASİ TUTSAKLARIN TALEPLERİNE SAHİP ÇIKMASI GEREKİR
Şüphesiz en başta da yurtsever Kurdistan halkı siyasi tutsaklara ve onların direnişine sahip çıkmalıdır. Kürt halkı siyasi tutsakların direnişini güçlü bir şeklide sahiplenmeli, kendi davası olarak görmeli, onunla bütünleşmeli ve eylemleriyle tutsakların direnişini büyütmelidir. AKP-MHP iktidarı Kürt soykırımı kapsamında mücadele eden on binlerce devrimci, yurtsever, demokratı tutsak etmiştir. Bununla Kürt halkı öncüsüz, örgütsüz ve eylemsiz bırakılmak amaçlanmaktadır. Dolayısıyla tutsak edilmek istenen Kürt halkı ve onun özgürlük mücadelesidir. Tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de AKP-MHP iktidarı zindanla Kürt halkının özgürlük umudunu yok etmek ve Kurdistan’da soykırımcı sömürgeci zihniyeti ve siyaseti egemen kılmak istiyor. AKP-MHP iktidarı bu soykırımcı sömürgeci politikanın merkezine İmralı’yı koymuştur. İmralı soykırım sistemi sürdürülerek ve Önder Apo üzerinde mutlak tecrit uygulanarak Kürt soykırımı gerçekleştirilmek isteniyor. Siyasi tutsaklar bu gerçeğin bilincinde olarak Önder Apo üzerindeki mutlak tecridin kaldırılması için direniş tutumunu almışlardır. Bu, siyasi tutsakların halk adına inisiyatif alması, mücadelenin en ön safında yer alması anlamına gelmektedir. Halkımız bu soylu duruşu derinden anlamalı, hissetmeli. Siyasi tutsakların sahiplenilmesi sadece tutsak yakınlarına bırakılamaz. Halkın bir bütün siyasi tutsakların taleplerine sahip çıkması, bunun için harekete geçmesi gerekir.
Devrimci demokratik güçler Önder Apo üzerindeki mutlak tecride karşı harekete geçmeli, bu temelde siyasi tutsakların taleplerine ve direnişine sahip çıkmalıdır. Tutsakların direnişi etrafında birleşik mücadeleyi daha da geliştirmeyi esas almalıdır. Demokrasi mücadelesini küresel özgürlük hamlesiyle bütünleştirerek Türkiye’nin demokratikleşmesinde daha fazla inisiyatif almalıdır. Halkın bu temelde örgütlenmesine ve eyleme geçmesine öncülük etmelidir.
Dört yıldır Önder Apo üzerinde mutlak tecrit uygulanıyor, Önder Apo’dan hiçbir haber alınamıyor. Zindanlarda binlerce siyasi tutsak bu mutlak tecrit uygulamasına karşı altı ayı aşkındır eylem yapıyor. Eylemleri kapsamında aile ziyaretine ve mahkemelere çıkmıyorlar. Mutlak tecrit politikalarının olduğu, on binlerce siyasi tutsağın mahkemelere ve aile ziyaretine çıkmadığı bir ortamda demokratik siyasetin ve toplumun en temel görevi bu gerçeği görerek tereddütsüz bir şekilde buna sahip çıkarak mücadeleyi büyütmektir.”
26 yıldır sürdürülen İmralı sistemi ve dört yıldır Önder Apo üzerinde yürütülen mutlak tecridin hiçbir hukuki, insani, ahlaki, vicdani yönü bulunmamaktadır. İmralı’da her şeyden önce hukuk bitirilmiş, ortadan kaldırılmıştır. Hukukçuların, avukatların, insan hakları savunucularının buna karşı çıkması, harekete geçmesi gerekir. Bu, hukukun en temel gereğidir. İmralı’da hukuk tümüyle yok edilmişken başka yerde hukuk, adalet, demokrasi beklentisi içerisinde olmak gerçekçi değildir. Türkiye’de bunun olamayacağı yeterince kanıtlanan bir gerçekliktir. Türkiye’deki bütün hukuksuzlukların kaynağında İmralı’daki hukuksuzluk yatmaktadır. Hukuk İmralı’da ortadan kaldırılarak bütün ülkeye hukuksuzluk dayatılmaktadır. Bu gerçeği görerek hukukçuların ve hukuk kurumlarının hukukun bir gereği olarak İmralı’daki mutlak tecride ve hukuksuzluğa karşı çıkması, toplumun demokratik haklı tepkisinin yanında yer alması gerekir.
HERKES MUTLAK TECRİDE KARŞI ÇIKMALI
Öte yandan demokrat, özgürlükçü, inançlı, vicdanlı ve kendini gerçekten muhalif gören herkesin Önder Apo üzerindeki mutlak tecride karşı durması ve siyasi tutsakların taleplerine sahip çıkması gerekir. İmralı sistemi ve İmralı’da Önder Apo üzerinde uygulanan mutlak tecrit sadece Kürt halkına karşı geliştirilen bir politika olmuyor, aynı zamanda Türkiye toplumuna ve Türkiye’nin demokratikleşmesine karşı geliştirilen bir politikadır. AKP-MHP iktidarının zihniyeti ve yürüttüğü politika Kürt düşmanlığı ve Kürt soykırımı temelindedir. Bu politika sadece Kürt halkına zarar vermiyor, en başta Türkiye toplumuna zarar veriyor. Bu politikayla AKP-MHP iktidarının Türkiye’yi ve Türkiye toplumunu nasıl bir duruma getirdiği ortadadır. Bu politikanın daha da sürdürülmesiyle çok daha kötü sonuçların yaşanacağı ve herkesin bundan zarar göreceği açıktır. Türkiye’nin ihtiyacını duyduğu temel şey demokratikleşmedir. Bu da Kürt sorununun demokratikleşmesiyle olabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin geleceği Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünde yatmaktadır. AKP-MHP iktidarının yanında durmayan, özgürlük ve demokrasiden yana olan herkesin bu gerçeği görerek Önder Apo üzerindeki mutlak tecride karşı durması ve bu temelde siyasi tutsakların taleplerine sahip çıkması gerekir.
Bu temelde Kürt halkı, Türkiye halkları, demokrasi güçleri başta olmak üzere faşist AKP-MHP iktidarının yanında yer almayan, faşizme karşı çıkan, özgürlük, demokrasi ve hukuktan yana olan herkesi siyasi tutsakların taleplerine sahip çıkmaya, tecrit-işkence sistemine karşı ortak tutum geliştirerek birleşik mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.”