HABER MERKEZİ- Kemal Söbe’nin kaleminden: 27 Kasım, Kürt halkının yeniden dirilişi olmuştur
“Kürt halkının içinde bulunduğu ölüm kalım sorunu PKK’nin, bir kurtuluş ve özgürlük gücü olarak kurulmasını gerekli kılmıştı. Bu bir klâsik ulusal hareket olarak değil her bakımdan toplumun gelişimini esas alan bir ideolojik çizgi doğrultusunda oldu. Tarihin bütün kötülüklerinin bir birikimi olan devlete/egemenliğe ve iktidara karşı bir isyan ve yeni yaşamı toplumun öz gücüyle ve toplumu kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan bir özgürlük gücü olarak tarif sahnesine çıkmış ve tarihin akışını değiştirecek adımlar atmıştır. İnsan ilk kez, PKK’de derince sorgulandı, kadın yeniden yaşamın, özgür bir yaşamın içine alındı.
Devlet iktidarını kurmakla özgürlüğün gerçekleşmeyeceği PKK’yle kanıtlandı. Önder Apo, özgürlük paradigmasını geliştirirken, bunun ancak her türlü iktidar ve tahakkümcü zihniyetten arınarak olabileceğini tespit etti ve reel sosyalizmin hatalarından önemli dersler çıkarmasını bildi. Önder Apo, devrimlerin, iktidar ve egemenliğin hakim olduğu siyasi koşullarda olmayacağını tespit etmiş, doğrudan halka dayalı bir sistemle devrimin gelişim gösterip köklü hale geleceğini ideolojik olarak netleştirdi ve partiyle halkı böyle bir çizgiye getirdi.
Kürt halkının zaten yüzlerce yıldır devletsiz yaşamaları, öz yönetim kurmalarını kolaylaştırıyor ve demokratik gelişimine yol açıyordu. Kürt halkında ırkçı/milliyetçi unsurlara pek rastlanmaz. İşte bu durum, Kürtlerin demokratik ulus paradigmasını özümseme ve yaşama zeminini güçlendiriyor, başka halklarla yaşama ruhunu geliştiriyor. Bir ulusun özgür olabileceği devlet kurmakla değil kendi özyönetimini kurmakla olabileceği PKK pratiğinde, Kürdistan’da görüldü ve Ortadoğu’da alternatif bir yaşamı geliştiriyor. Çünkü dünyada, Ortadoğu kadar ulus-devletin ve iktidarın acısını çok derinden yaşamış başka bir coğrafya yoktur.
Bu açıdan, PKK’nin çıkışı ve gelişimi, devrimi ele alış tarzı ve bölgedeki rejimlere müdahale etmesi hep kendine özgü oldu. Kadınların örgütlenip yaşamın değiştirici gücü olması bile, başlı başına bir devrimdir. Kadının gücüyle yürütülen bir mücadelenin dünyayı köklü bir devrime ve değişime uğratacaağı muhakkaktır. Görüldüği gibi, PKK’yi anlatmak büyük bir yaşam konusudur. Bazı devrimlerde, sıkça halkın iktidarından söz edildi ama halkın iktidarı devlet iktidarına ve halk üzerinde gelmekten ve egemenlik kurmaktan öteye gidemedi.
1990’da reel sosyalizmin çözülüşü, PKK’de ideolojik bir sorgulanmaya yok açtı ve devletle toplumun gelişiminin olamayacağı görüldü. Çünkü bir egemenlik aygıtı olan devlet, toplumsal iradenin dışlandığı bir alandır. Özgürlük ancak bunun dışına çıkmakla mümkün olabilir. Devletli ve sınıflı sistemin son yüz elli yılını eleştirmekle ve devlete sığınarak devrim yapmakla yeni bir yaşam kurulmaz. Bakın, Önder Apo, insanlığın, en azından beş bin yıllık tarihini ele alıyor ve devletli/sınıflı sistemleri kalburdan geçirdi ve halk adına hiçbir şeyin bu sistemlerden yani devletli sınıflı sistemlerde toplumsal bir değerin olmadığını net olarak analiz etti ve gördü.
Devleti ve egemenliği bütün boyutlarıyla insan yaşamından çıkarmakla ancak her bakımdan toplumun gelişiminin olabileceği görüldü ve buna uygun bir paradigmanın olması gerektiğini hayata geçirdi. Tabi bunu uygulamak öyle kolay olmuyor. Ama insanlığın kendi özüne dönmesinin başka yolunun da olmadığı bilinmelidir. Toplumsal doğuşlar sancılı ve zorlu olur. Eğer bu, toplumun doğrudan öz yönetimini hedefliyorsa çok daha zorlu ve sancılı olacak. Demek ki devlet iktidarına gelmek devrim değil egemenliktir. Özellikle ulus devlet, ulusun, ulusçuluk adına zindana atılması gibidir. Bazıları, devleti çözemedikleri için, devleti ulusal değerlerin yaşanıldığı bir cennet olarak görüyorlar. Oysaki ulus devlet, ulus için bir cehennemdir. Ulusun sınıfsal olarak emeğinin sömürülmesi ve siyasi olarak tahakküm altında tutulması, ulus devlet denilen aygıtın, bir esaret aracı ve toplumsal/ulusal değerlerin, sermayenin egemenliği için harcandığı bir haydutlar düzenidir. Emperyalist savaşlar ve halklara kader diye dayatılan yoksulluk bunu yeterince kanıtlamaktadır. Bütün bunlar Önder Apo tarafından derince sorgulandı ve analiz edildi ve buna karşı büyük bir ideolojik savaş başlatıldı.
PKK, halkların sosyalist hakikatinin temsilcisi olarak kuruldu ve gerçek bir halk hareketi olarak, halk ile birlikte, halk için mücadele ediyor. PKK’nin varlık nedeni, insanlığın hakikatine ve özgürlük gerçekliğine dayanıyor. PKK halkların özgürlük hakikatinde kendisini var ediyor ve kendisini insanlığın özgür yarınlarına adıyor.
Partimizin 45’nci kuruluşu Kürtlere ve bütün halklara kutlu olsun…