HABER MERKEZİ- Kemal Söbe yazdı:
Anti kapitalist olunmadan anti emperyalist olunmaz
Türkiye’de, CHP’ye yakın olan ve kendilerini sol olarak gören bazı çevreler, Türkiye’nin anti emperyalist olmasından söz ediyorlar. Yani inkârcı sistemin mimarı olan CHP’yi anti emperyalist olarak görüyorlar. Bunlar, gerçekten de komik duruma düşüyorlar. Türkiye’nin kendisi Kürt düşmanı olarak kurulmuşken, Kürdistan her bakımdan bir soykırım ve sömürü altındayken, Türkiye nasıl oluyor da anti emperyalist oluyor? Osmanlı’nın artıklarının kurdukları bu inkârcı rejim, mevcut haliyle bölgesel emperyalist bir devlettir ve ellerinden gelse global emperyalist bir güç olmak isterler ama buna güçleri yetmiyor, sadece Ortadoğu’da kısmi bir yayılma alanı bulabiliyorlar. Daha fazla yayılma alanı bulmasına, büyük abileri ( ABD ve Avrupa) izin vermiyor.
Kürdistan’ı yüz yıldır işgal altında tutuyorlar, Kürtleri soykırımdan geçirmek istiyorlar ama diğer taraftan da anti emperyalist olmaktan söz ediyorlar. Bir de kalkıp Kürtleri Amerika’yla-Avrupa’yla iş birliği yapmakla suçluyorlar. 1950’den beri, NATO’nun uydusu olan, ABD ve AB’yle her türlü siyasi ve ekonomik ilişki geliştiren ve bu büyük güçlerin bağımlısı olan, her konuda isteklerini yerine getiren, bunun karşılığında da Kürtleri soykırımdan geçirmek için destek alan ve Kürtleri terörist olarak gören bir devlet nasıl oluyor da anti emperyalist oluyor?
1923’den beri, İngiliz ve Fransız emperyalizmine hizmet eden, Kürtleri Türkleştirmek için, varını yoğunu harcayan ve dünyaya rezil olan Türkiye, anti emperyalist oluyor öyle mi? Özellikle 1980’den sonra, Türkiye emperyalizme daha çok bağımlı hale geldi. Türkiye’nin dış borcu yüz milyarlarca doları buluyor. Bu borcun çoğunluğunu da Kürtlere karşı yürüttüğü kirli özel savaşta harcadı, harcıyor. Türkiye 1923’de kurulduğunda, Kürt sorununu, 1922 anayasası temelinde çözseydi, demokratik olsaydı, kendi ayakları üzerinde durabilir, her şeyini kendisi üretebilir, halkın ekonomisini kurabilirdi ve bu noktada anti kapitalist bir düzen sahibi olarak ‘anti emperyalist’ olabilirdi. İçte korkunç bir sömürü sistemi var; zengin daha çok zengin, fakir daha çok fakir oluyor. Türkiye’nin sömürü alanı Kürdistan oluyor, Kürtler oluyor. Bu öyle normal bir ekonomik sömürü değil bir halkın tarihten silinmesi ve yok edilmesi hedefleniyor. Gırtlağa kadar, günümüzün en büyük emperyalist devletlerine bağımlı olan ve içte de başta Kürtler olmak üzere işçiler ve yoksullar üzerinde korkunç bir sömürü rejimi geliştiren ve faşizmle ülkeyi yöneten bir devlet anti emperyalist olabilir mi? ABD ve AB’nin önünde emir eri gibi duran bir Türkiye’nin ve sözcülerinin, Kürtler Amerika ve Avrupa’yla iş birliği yapıyorlar demeleri çok komik ve cehilce oluyor.
Türkiye sanki ağır sanayiye sahip, ekonomisi güçlü, refahı çok gelişmiş ve modern, demokratik bir ülkeymiş gibi konuşuyorlar. Türkiye’nin öncelikle Kürt sorununu çözmesi gerekiyor. Demokratikleşmenin yolu buradan geçer. Demokratik olmayan ve kendi iç sorunlarını çözmeyen bir ülke, bağımsız bir politika izleyemez ve dolayısıyla anti emperyalist olamaz. Türkiye, Kürdistan’da en büyük, işgalci güç ve dış politikada ise bağımlı olan bir ülke konumundadır. Global emperyalist güçler, Türkiye’ye Kürt inkârı ve soykırımında destek veriyorlar ve bunun karşılığında Türkiye’yi korkunç sömürüyorlar. Türkiye dışa bağımlı montaj sanayiye sahip bir ülkedir. Yani Türkiye’nin sanayisi ve ekonomisi gelişmiş kapitalist ülkelere bağımlıdır. Bundan dolayı anti emperyalist olamaz. İçte de zaten korkunç bir vahşi kapitalizmle halk ve işçiler yoksullukla büyük bir sefaletin pençesindir.
İşte Türkiye’yi böyle bağımlı hale getiren ve kamburlaştıran Kürt inkârıdır. Türkiye’nin anti emperyalist olması ancak Kürtlerle barışmasına ve gerçek bir demokratik ülke olmasına bağlıdır. Önder Apo, Türkiye’ye Kürt sorununu çözün, kurtulun, bağımsız olun diyor. Türkiye’nin, Kürt sorununu çözmesi ve demokratik olması halinde, kendi ayakları üzerinde durması ve gerekli ekonomik gelişmeyi sağlama imkânı vardır. Ama Kürt düşmanı olması, her bağlamda gelişmesini engelliyor. ABD ve AB, Türkiye’nin en zayıf yönünün Kürt sorunu olduğunu biliyor ve Kürt sorunu konusunda inkârda ısrar etmesini bilerek dayatıyor. Türkiye’nin, Kürt sorununu çözmesi durumunda gelişeceğini ve kendilerine bağımlı olmayacağını bilen ABD ve AB, bundan dolayı Önder Apo’yu bir komployla Türkiye’ye verdiler. Türkiye Kürt düşmanı olduğu için bağımsız olamıyor, ABD ve AB’nin önünde el avuç açıyor ve aslında, Katar gibi bazı zengin Arap ülkelerinde bile para dileniyor. Türkiye’de son yıllarda zengin Araplara binlerce dönüm araziyi satıldı ve hala satılıyor.
Devletin kasasındaki paraların hepsi borç alınmış paralardır ve bunun büyük bir bölümünü Kürtlere karşı kirli savaşta harcıyorlar. İşte yoksulluk ve hayat pahalılığının en büyük nedeni budur. Türkiye, yüz yıllık tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Kürtleri inkâr etmenin faturası Türkiye’ye çok pahalıya patladı ve böyle devam etmesi, daha kötü sonuçlara yol açabilir. Kimse Kürtleri kolay yutulacak lokma olarak görmemeli. Kürtleri yutmaya çalışanlar boğulurlar. Türkiye zaten boğuluyor. Borç parayla ayakta durmaya çalışıyor. Osmanlı da son yıllarında böyleydi, yani borçla ayakta kalmaya çalıştı ama yıkıldı. Borçla yaşayanlar bağımlı olmaktan kurtulamazlar. Kürtleri kaybedenlerin ise gelecekleri olmaz. Türkiye, eğer gelişecekse, tam bağımsız bir ülke olacaksa bunu ancak Kürtlerle barışarak yapabilir, ABD’nin-AB,’nin-emperyalizmin uşaklığın yaparak değil. Bu açıdan, Türkiye’de, bazı çevrelerin, emperyalizmin-kapitalizmin ne olduğunu bilmeleri gerekir ki buna karşıt olmanın nasıl olması gerektiğini öğrenebilsin. Kendi içinde demokratik, eşit, özgürlükçü ve komünal bir sistem kurmayanlar anti emperyalist olamazlar. Önce anti kapitalist olmak gerekiyor. Bir avuç para sahibinin sistemini savunanlar, sözcülüğünü ve bekçiliğini yapanlar anti emperyalist olamazlar.
Ortadoğu’da, gerçek anti emperyalist mücadeleyi PKK öncülüğünde Kürtler yürütüyorlar. Kürtler komünal bir yaşamı, bölge halklarıyla inşa etmeyi planlıyor ve Rojava’da bunun inşası gerçekleşiyor. Kürtleri ABD ve Avrupa’yla iş birliği yapıyor diye suçlayanlar, önce Türkiye’nin ABD-AB ve dünyayla var olan ekonomik ve siyasi ilişkilerine baksınlar. Türkiye’de çok sayıda NATO üssünün olması, ABD ve AB’ye gırtlağa kadar borçlu olması, Türkiye’nin emperyalizmin hizmetçisi olduğunu fazlasıyla kanıtlıyor. Kapitalizme karşı en büyük mücadele Kürdistan dağlarında yürütülüyor. Dolayısıyla kapitalizme ve emperyalizme karşı en büyük mücadeleyi PKK yürütüyor.