HABER MERKEZİ- Analiz
Kemal Söbe’nin kaleminden: Sosyalizm-komünalizm devletin değil halkın düzenidir
“Sosyalizm, toplumsallaşmada en üst düzeyde her bakımdan bir gelişmeyi ifade eder. Sınıfsız topluma ulaşmak için ilk süreçtir. Sosyalizm topluma ait bir düzen olduğuna göre, burada toplumun her bakımdan gelişimine büyük önem verilir, özen gösterilir. Sosyalizmde devlet sadece toplumsal hizmetleri yürüten bir araç olma işlevine sahiptir, bundan öte bir rolü yoktur, olmamalıdır. Sosyalizmde toplumun içine karışmayan, toplumla bütünleşmeyen bir devlet, toplum karşıtı hale gelir, devrime ihanet eder. Bunun örnekleri Doğu Blok ülkelerinde sıkça görüldü.
‘Sosyalizm devlete değil, halka ait bir sistemdir’ bilinciyle hareket edilmelidir. Bu sistemde sadece ekonomik eşitlik sağlanmaz, toplum her bakımdan eğitilir, donatılır, kendi kendisini yönetecek bir düzey kazanır. Bundan dolayı, sosyalizmde devletin değil, halkın siyasi, sosyal olarak gelişimine önem verilir. Kimi kişi ve çevrelerin, ‘sosyalizmde hala sınıflar var, burjuva sınıfını ezmek için sosyalist/proleter devlete ihtiyaç var’ demeleri doğru değildir. Sosyalizmde burjuvazi en azından şeklen ve fiziki olarak ortadan kalkmıştır, ama uzun yıllar toplumsal yaşamda derin yaralar açmış ve derin izler bırakmış kapitalist yaşam kültürü ve özel mülke sahip olma hırsı tümden ortadan kalkmamıştır. Zaten yenilen ve bütün yetkilerini kaybeden burjuva sınıfı tekrar yönetimi ele geçirmek istese bile, eğer bunu başaramazsa, bir süre sonra tümden biter, yok olur. Ancak, burada hala bir tehlike var. Sosyalizmde devletin rolü ve işlevi nedir, ne olmalıdır?
Sosyalizmde devlet eğer toplumsal gelişime ve toplumu sosyalist eğitime tabi tutmaz ve eğitmezse toplumun tepesinde durur, sosyalizmi kendi tekeline alırsa, sosyalist olduğunu iddia eden bu devlet git gide toplum karşıtı ve farklı bir egemen sınıf haline gelir, sosyalizmden uzaklaşır. Biz buna sosyalist literatürde DEVLET KAPİTALİZMİ diyoruz. Yani zengin ve fakir sınıf eski kapitalist sistemdeki gibi yok, ama devletin kendisi toplumun tepesinde duran bir sınıf haline gelmiş, devleti yönetenler her yönden ayrıcalıklı olmuş. İşte yukarıda izah ettiğimiz tehlike budur. Bundan dolayı devletin sosyalisti olmaz diyoruz. Sosyalizmi sosyalizm yapan, hiç kimseye ayrıcalıklığın olmadığı bir düzendir. Sosyalizmde bir devlet adamı; cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, vali bir işçiyle aynı haklara sahiptir ve aynı mahallede, sokakta yaşar, aynı eğitimi alır. Bu, kimilerine saçma ve yanlış geliyor. éYa olur mu öyle şey, bir devlet adamı bir işçiyle aynı haklara sahip olur mu, aynı mahallede aynı sokakta oturur mu, madem öyle, niye mürekkep yalamış, niye okumuş’ diye düşünüyorlar. İşte bu zihniyet aslında köleci zihniyettir. Evet, sosyalizmde devlet ayrı, halk ve işçiler ayrı değildir, iç içedir, bir bütündür.
Proleter demek, her yönden gelişmiş ve her türlü üretimi yapabilen insan demektir. Proleter demek fabrikada işçilik yapan kişi değildir. Emek bilincine sahip olmayanlar proleter olamazlar. Proleter, emek bilincine ve emek kültürüne sahip olan, siyasi ve sosyal olarak kendisini yöneten kişi ve kişilerdir, yani eğitimli birey ve toplumdur. Dolayısıyla, sosyalizmde mutlaka toplumsal gelişime önem verilir. Çünkü sosyalizmde halk bir süre sonra, devlete ihtiyaç duymaz, duymamalı. Sosyalizmde halk zaten kendi kendisini yönetebilecek bir siyasi ve sosyal donanıma sahip olmalıdır. Sosyalizmde, sosyalist yönetim eğer halkın eğitimine önem vermiyorsa, halkla ele ele vermiyor, halkı yönetime ortak etmiyorsa bu sosyalist yönetim bir süre sonra sosyalist olmaktan çıkar, anti sosyalist bir yönetim haline gelir, bela olur. Bunun örnekleri çok yaşanıldı.
Sosyalizmde yapılan maddi üretimler halkın temel yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için yapılır, birilerini zenginleştirmek için değil. Ki, bu sistemde para sadece bir takas aracıdır, ondan öte bir işlevi ve önemi yoktur ve kimse para biriktirmez ve para biriktirme gibi bir şeye de ihtiyaç yoktur. Çünkü herkesin evi, işi, aşı vardır ve hayatı garantidedir, herkes eşit şartlarda yaşar. Dolayısıyla kişisel servet yok, para biriktirme gibi bir durum söz konusu değildir.
Yanlış anlaşılmamalı, sosyalizmde geleneksel devlet aygıtı yok, ama toplumun tamamının katıldığı genişletilmiş komünler yönetimi var. Yani sosyalizmde toplum yönetimsiz değildir. Ama şimdiki şekliyle, toplumun tepesinde duran, zenginlere hizmet eden, sermayenin bekçiliğini yapan küçük bir oligarşik yapı yok ve olamaz. Rojava Kurdistan’da, devletin olmadığı, doğrudan halkın yönetimine dayalı sosyalizm-komünalizm filizlendirilmeye çalışılıyor. Çünkü sosyalizm-komünalizm halkın öz yaşamıdır, devlete ait değildir ve sosyalizmde devlet yoktur.
Devletin olduğu yerde halk yoktur, biat eden köleler vardır. Halkın olduğu yerde ise devlet yoktur. Halkın tam politikleşmesi kendi kendisini yönetmesi için çok önemlidir. Sosyalizm ile devleti ve halkı en iyi tahlil eden Önder Apo olmuştur. Birçok sosyalist lider, sosyalizmi devlet sınırları içinde analiz ettiler ve yanılgıya düştüler. Sosyalizmde halkın yönetimi var. Sosyalizmde yönetim, ya da devlet halkın içinde eriyor, kayboluyor. Devlet toplumun tepesinde durursa, devleti yönetenler her yönden ayrıcalıklı olursa veya özel haklara sahip olurlarsa, bu çok tehlikeli bir durumu ifade eder. Zaten şimdiki devlet aygıtlarının oynadığı rol ve işlev böyledir. Devleti yönetenler, yani seçilenler, eğer seçenlerden 20 misli daha fazla maaş alıyorlarsa ve saraylarda, köşklerde ,villalarda yaşıyorlarsa, çuvallar dolusu hatta oda dolusu para ve altınları varsa, orada çok büyük bir tehlike var demektir.
Toplumun çoğu bu tehlikenin farkında olmadan, köle gibi yaşıyor. Kapitalist sistem sahip olduğu askeri, siyasi ve ekonomik güçten ziyade, sahip olduğu örgütsüz ve bilinçsiz bir topluma yaratarak ve ona yaslanarak, ondan destek alarak ayakta durur ömrünü uzatır. Kapitalizmin en büyük sermayesi aslında emek bilincine sahip olmayan yığınlardır. Böyleleri Türkiye’de ve Ortadoğu’da bolca var. Hırsızları ve hırsızlıkları alkışlayan bir toplum kendisini nasıl yönetecek ve nasıl özgür olacak?
Kapitalizm toplumun kendisini yönettiği sistem değil, toplumun küçük bir sermaye ve oligarşik grup tarafından yönetildiği sistemdir. Sosyalizmde ise, toplum, küçük bir sermaye sınıfı ve onun bekçiliğini yapan devlet tarafından yönetilmez. Sosyalizm bizzat halkın kendisini yönetebildiği sistemin kendisidir. Bundan dolayı sosyalizmde devlet kavramını kullanmak bile doğru değildir. Komün yönetimi kavramı daha toplumsal bir kavram olur.
Sosyalizmde bilim ve teknik, teknoloji iyi bir şekilde geliştirilir, halkın hizmetine verilir. Bazı kişi ve çevreler, sosyalizmde teknoloji yoktur gibi abes şeyler söylemekte. Gelişmiş kapitalist ülkeler gelişmiş ileri bir teknolojiye sahipler ya, sosyalizmle yönetilen bazı ülkelerde de yeterli bir ileri teknoloji yok ya, işte bazıları da buna bakarak, teknolojinin kapitalizmde olabileceğini, kapitalizme ait olduğunu düşünmeye başlıyorlar. Halbuki teknoloji insan beyninin bir eseridir, kapitalizmle bir ilgisi yok. Ama kapitalizm bunu kendi tekeline alıyor ve kullanıyor, bundan kazanç elde ediyor, para kazanıyor. Yani sosyalizmde araba, uçak, vapur, televizyon, telefon, otobüs, yolcu uçağı, saat, ütü, buzdolabı, çamaşır makinesi, elbise, ayakkabı, gıda, yiyecek, içecek, yani ihtiyaç duyulan her şey üretilmeyecek mi? Tabi ki üretilecek ama satmak için, para kazanmak için değil, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak için, yaşamak için üretilir, ticaret için değil. Sosyalizm, insanlaşmada en büyük adımdır. Şu anki kapitalist düzene baktığımızda, insani değerler ayaklar altına alınıp kirletilmiştir, yok edilmiştir. İnsanlığın tekrar kendi değerlerine sahip olması, tabi ki en toplumsal düzen olan sosyalizmle olacaktır.
Sosyalizmde devletin gelişimine önem verilmez, halkın gelişimine önem verilir. Sovyetlerde halkın değil, sosyalist devletin gelişimine önem verildi, halkın gelişimi bir tarafa bırakıldı. Adı geçen devlet aygıtı da, sosyalist sistemi geliştirme konusunda yeterli bir yetenek ve tecrübeye sahip olmadığı ve halkla bütünleşmediği için, yozlaştı, kapitalizme döndü. Bugün dünyada en çok mafyalaşmanın olduğu ülkelerin başında Rusya gelmektedir. Rusya’nın en büyük zenginleri eski Sovyet komünist partisi içindeki bürokratlar ve yöneticilerdir. Sosyalizmde temel ilke halkla bütünleşmiş bir komünal yönetimdir. Halkla bütünleşmeyen geleneksel devlet aygıtları, sistem sosyalist olsa bile, tehlikelidir, bir süre sonra karşı devrimci hale gelir. Çünkü sosyalizmin yapısında devlete yer yoktur. Çünkü sosyalizm devletin değil, halkın düzenidir. Halkın kendi kendisini gelişmiş siyasi komünlar kurarak yönettiği sosyalizmde devlete ihtiyaç olmaz.”