HABER MERKEZİ- Kemal Söbe yazdı:
Devrimci Halk Savaşıyla Yeni Bir Devrim Doğuyor
Kurdistan merkezli büyük bir devrim mücadelesinin yürütüldüğü bir dönemi yaşıyoruz ve bu devrimin sesleri ve etkileri dünyayı bile yerinden oynatıyor. Bu tabi ideolojik bir etkileme olmaktadır. Kürtler devrimi en başta kendilerinde başlatıyorlar ve adım adım bölgeye yayıyorlar. Aslında Kürt devrimi aynı zamanda bir Ortadoğu devrimi olarak şekilleniyor. Bu iç içe bir devrim ve değişim oluyor. Kürtler ideolojik değişim yaşadıkça bununla bölgeyi de etkiliyor. Bölgenin devrim ve değişim dinamiğini Kürtler oluşturuyor. Bunda en aktif rolü kuşkusuz Kürt gençliği oluşturuyor. Önder Apo’nun, ” genç başladık genç başaracağız ” sözü, devrimde gençliğin rolünün önemini vurguluyor. Kurdistan’da devrim bir devlet iktidarına gelme olarak anlaşılmamalıdır. Geçmiş yüz yıldaki devrimler gibi, devlet iktidarını almayı ve iktidar olup halk üzerinde egemenlik kurmayı bir devrim olarak görme durumu yoktur.
Halkın doğal yaşamını geliştirmeyen, halkı politikleştirmeyen, halkın kendi kendisini yönetebilecek örgütlüğünü sağlamayan bir devrim halkın devrimi değildir
Devlet iktidarına gelmek bir devrimin hedefi olamaz. Devrimler halkın çok yönlü değişimini gerçekleştirir ve sağlar. İşte Kurdistan’da PKK öncülüğünde gerçekleşen de halkın öz yönetimini ve komünal yaşamını geliştirmektir. Halkın politikleşmesini ve öz yönetimini gerçekleştirmeyen bir devrimin gideceği yer devletin egemenlikçi iktidar çıkmazıdır ve bunda özgürlük yoktur, kölelik ve hegemonya kurmak vardır. 20’inci yüz yılda, devrimlere yanılgılı yaklaşıldı, sadece devlet iktidarını halk adına ele geçirmekle ve güçlü devlet kurmakla devrimin olabileceği sonucuna ulaşıldı. Bu anlayış en çok da Sovyetler’de hâkim oldu ve devrimin karşı devrime dönüşmesi kaçınılmaz oldu. PKK reel sosyalizmden en çok etkilenen partilerden biri oldu ama reel sosyalizmin, içine düştüğü yanlışlıklardan ve yanılgılardan en iyi dersleri çıkarmasını bildi. Bu açıdan nasıl bir devrim sorusuna doğru cevapları, pratikte doğru vermek durumundayız. Devrim iktidar olmak için midir yoksa halkın yaşamını kendi elleriyle geliştirmesi ve yönlendirmesi, güzelleştirmesi için midir?
Halkın doğal yaşamını geliştirmeyen, halkı politikleştirmeyen, halkın kendi kendisini yönetebilecek örgütlüğünü sağlamayan bir devrim halkın devrimi değildir, oligarşinin iktidar oyunudur. Devrimi bir parti-devlet rejimi olarak görmeyelim. İşte Sovyetlerin en büyük hatası, sosyalist bir halk kurmamasıydı, sözde sosyalist devlet kurmayı sosyalizmi kurmak için yeterli buldu. Oysaki sosyalist devlet-parti kurmakla ve sosyalist bir anayasa kurmakla devrim gerçekleşmez ve devrim olmaz. Halkın öz yönetimini dışlayan bir devrim, devrim olabilir mi? Ya da halkı yönetimden uzak tutmak sosyalizm olabilir mi? En katı devlet aygıtı Sovyetler ‘de kuruldu ve bunun adı da sosyalizm oldu. Birçok sosyalist parti ve örgütün Sovyetler’e yaklaşımı bağnazca ve körü körünedir. PKK ise daha bilimsel ve gerçekçi yaklaşmasını ve doğru devrimsel sonuçlar çıkarmasını bildi. Devrimler halkların genel yaşamsal değerlerinin toplamıdır. Bu gerçekliği bilerek devrim sorununa yaklaşmak gerekmektedir. Halkın öz yönetimi devrimin kendisidir ve bu, bir devlete ya da oligarşik gurubun insafına bırakılamaz. Devrimci politikayı bundan dolayı bilmek ve kendini etkince katmak gerekmektedir.
Devrimci politika, halkı devrimin ateşi içine çekebilmek ve halkın yönetime katılması durumudur
Kurdistan’da PKK ve Önderlik, bu konuya çok önem vermektedir yani halkın yönetime geniş katılımına büyük önem vermektedir. Devrimci politikleşme, sadece bazı bilgilere sahip olmak ve masa başında konuşmak değildir. Devrimci politika, halkı devrimin ateşi içine çekebilmek ve halkın yönetime katılması durumudur. Elbette, kişinin teorik bilgi ve politik düzeyinin olması önemlidir ama bunu halkın hizmetine vermesi ve halkın politik düzeye gelmesi ve bunu halkın demokratik komünal yaşamına yansıtması gerekmektedir. Politikleşmek halkın kendi kendisini yönetmesi bakımından önemlidir. Birçok sosyalist ülkede, halkın sosyalist kültüre sahip olması ve politikleşmesi önemsenmedi devlet aygıtı güçlendirildi ve bununla sosyalizmin korunabileceği varsayıldı. Oysaki sosyalizmin varlığının devamı sosyalist kültürü içselleştirmiş toplumla olur. Halkı devletin iktidarına kurban etmekle sosyalizm kurulmaz ve devrim olmaz.
Rojava’da parti-halk-devrim üçlüsü bir aradadır. Aslında parti, halk ile devrim arasında bir araç ve köprüdür. Birçok sosyalist-ulusal devrimci parti ve örgütün başarılı olamamasındaki ana neden devrime ve sosyalizme devlet ve iktidar odaklı yaklaşıldığı içindir. Devrime halkın yaşamını geliştirmek ve halkı politikleştirmek odaklı yaklaşılır. Kapitalist-iktidar mantığıyla devrim ele alınmaz. Devrim, bir partinin iktidar olma sorunu değildir. Halkın kendi kendisini yönetme sorununa ve bunun gerçekleşmesine devrim diyoruz. İşte bunun için, Önder Apo, sürekli olarak gelişimden ve eğitimden söz ediyor ve bunun önemi üzerinde duruyor. Bunun için, devrimci halk savaşı halkın devriminin gerçekleşmesi içindir. Devrimci birey devrimci toplumu oluşturur. Yeni insan dediğimiz devrimci bireydir. Politikleşmiş insan, vicdan sahibi insan, hümanist insan, toplumcu ruhla donanmış insan devrimci insandır.
Devrimi geliştirmek yaşamı geliştirmekse bu, kadının katılımıyla mümkün olabilir
PKK’de yeni insan böyle formüle edilir. Normalde, devrimde olması gereken budur ve Kürtler bunun kavgasını yürütüyorlar. Halkın iktidarını kurduklarını iddia eden birçok devrimci partinin, yıllar sonra nasıl bir bataklığa girdikleri biliniyor. Önder Apo, devlet iktidarına gelmekle sosyalizmin ve devrimin olamayacağını doğru tespit etti ve halk ile partinin bütünleşmesinin ve birbiri içinde kaybolmasıyla sosyalizmin kurulacağı gerçeğini ortaya koydu. Ulus devlet ve kapitalist-iktidar zihniyetiyle halkın kurtuluşu sağlanmaz. Halkın, politikleşmiş ve süreklilik kazanmış bir katılımıyla halkın devrimi olur ve halkın yönetimi kurulur. Gerisi, küçük bir azınlığın iktidar olma hastalığından başka bir şey değildir. Yani iktidar ve devlet mantığıyla ne devrim olur ne de sosyalizm kurulur. Halkın devrimini politikleşmiş halk yapar. Kurdistan’da bunun büyük çabaları veriliyor ve önemli gelişmeler sağlanıyor. Tabi devrimde kadının rolünü de unutmamak gerekiyor ve devrimci mücadelede kadına geniş bir alan açmak ve doğal bir inisiyatif-yetki vermek gerekiyor. Yani kadının devrimde en aktif rolü oynaması gerekiyor. Aksi, halde devrim yarım kalır. Önceki dünya devrimlerinde kadının rolü önemsenmedi, ataerkillik aşılmadı. Kadının en çok aktif katılım sağladığı devrim Kurdistan devrimidir. Devrimi geliştirmek yaşamı geliştirmekse bu, kadının katılımıyla mümkün olabilir. Kadınsız hayat olmayacağına göre kadınsız devrimde olmaz. Bunu önemle bilmek gerekmektedir. Özgür kadın, özgür yaşamın en önemli aktörüdür. Yeni hayatın kurulma rolünü özgür kadın oynayabilir ve yeni yaşamın en büyük öznesi olmalıdır.