HABER MERKEZİ- Kemal Söbe’nin kaleminden Analiz: Avrupa’nın Kürtlere Yaklaşımı Üzerine
“Başta Avrupa olmak üzere, dünyanın efendileri, ağız birliği yapmışçasına, Kürtler söz konusu olunca demokrasi ve insan hakları düşmanı oluyorlar. Normal koşullarda, demokrasi ve özgürlük havarisi olan Avrupa, Kürtlere düşmanca davranışlarını sürdürmeye, Türkiye ile çıkar birliği yapmaya devam ediyor. Kürtler, can güvenlikleri için geldikleri Avrupa’da bile can güvenliği sorunuyla ve göz altılarıyla karşılaşıyorlar. Kürtlerin soykırıma uğramalarında Avrupa’nın çok büyük rolü olduğunu biliyoruz. Göz göre göre, bir halk katliamla karşı karşıyadır, her gün Kürt öldürülüyor ama Avrupa Türkiye ile yapacağı ihracatın ve ithalatın hesaplarını yapıyor. Türkiye’de, haklarında hapis cezası olan ve bunun için Fransa’ya gelen bazı Kürtler, Türkiye’ye iade edilip tutuklanıyorlar. Hiçbir hak, hukuk ve demokrasi Kürtler için işlenmiyor. Haklarında tutuklama kararı olan Kürtler nasıl olur da Türkiye’ye iade edilir? Bu durum hangi hukuka sığar? Kürt dernek ve kurumlarına operasyonlar ve baskınlar yapmak, insanları göz altına almak hangi demokrasiyle açıklanır?
Avrupa’nın Kürtlere yaklaşımı, Kürt inkâr ve soykırımının mimarının Avrupa, uygulayıcısının da Türkiye olduğunu gözler önüne seriyor. Önder Apo’nun İmralı’da esir olarak tutulması, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmemesi, CPT’nin Türkiye’ye ve İmralı’ya gitmesine rağmen, Önder Apo’ya tecrit uygulanmasının, yüz yıllık emperyalist siyasetle ilgili olduğunu biliyoruz. Kapitalizm ve ulus devletin çıkarları söz konusu olunca hiçbir insani ve toplumsal değerin önemi kalmıyor. Zaten kapitalizmin ve ulus devletin egemenliği söz konusu insanın ve toplumun değersizliği üzerine kuruludur. İşte bundan dolayı, ulus devletin ve kapitalizmin ret edilmesi, insan toplumunun geleceği için çok önemlidir.
Önder Apo’ya ve PKK’ye, Kürtlere düşmanlık yapmanın altında bu gerçeklik yatıyor. Direnen Kürtler faşist TC’nin ve Avrupa’nın düşmanıdır. Komünalizm ve Demokratik Ulus’u tercih eden Kürtler, ulus devlet ve kapitalizm için tehlike olarak görülüyor. Kürtler Avrupa’nın ekonomik ve siyasi çıkarlarına kurban ediliyorlar. Avrupa devletleri akıllarını başlarına almalılar. Kürtleri kurbanlık kuzu olarak görmemeliler. Ukrayna’da on kişi öldüğünde Rusya’ya ateş püsküren Avrupa, Türkiye’nin Kürtleri katletmesine destek ve onay veriyor. Gün gelir, Kürtler bunun hesabını sorarlar. Avrupa’ya siyasi mülteci olarak gelen Kürtlere, BM’nin kanunları gereği oturum hakkının verilmesi ve korunması şartı vardır. Çünkü Kürtlerin ulusal varlıkları tehlikede ve kirli bir savaşın hedefindeler. Türkiye’deki işkence ve sıkıntılar yetmiyormuş gibi, Avrupa’ya gelen Kürtlere ikinci bir işkencenin yaşatılmasının insani bir tarafı yoktur. Kürtler sanki başka bir gezegenden gelmişler ve bu dünyada kendilerine yer yokmuş gibi yaklaşılıyor. Demokrasi ve insan hakları konusunda, başka ülkelere akıl veren Avrupa önce kendisine akıl verse daha yerinde olur. Kürtlerin demokrasiye ve özgürlüğe ihtiyacı yok mu? İşte sorun buradadır. Kürtlerin yaşadığını ve bu dünyada olduklarını kabul etmiyorlar. Olmayan bir halkın bir hakkı ve hukuku olmaz diyorlar. Kürtleri yok saydıkları için, herhangi bir kanun ve yasayı Kürtler için geçerli görmüyorlar. Türkiye’de Kürtlere yapılan haksızlıkların aynısını, Avrupa’da da Kürtlere yaşatıyorlar.
Yani Kürt olarak yaşamak istiyorsan bir hakkın ve hukukun olmaz, adalet senin için işlemez, herhangi bir yasa, ilke ve kanun senin için geçerli olmaz diyorlar. Yetim ve öksüz insanların bir hakkı olmaz, yaşam hakkı tanınmaz. Kürtlere yetim halkmış, kimsesizlermiş gibi yaklaşıyorlar. İşte bundan dolayı, Kürtler demokratik ulus paradigmasında ve komünalizmde daha çok ısrar etmeliler ve kendilerine yaşam hakkı tanımayanlardan böylece en iyi intikamı almış olurlar. Kürtleri kapitalizmin çıkarlarına kurban etmek istiyorlarsa, Kürtlerin bu zihniyete verebilecekleri en anlamlı cevap bu sistemi yaşamda mahkûm etmek olmalıdır. Kürtlere yaklaşımın temelinde ideolojik nedenler varsa, Kürtler buna yeni bir ideolojik yaklaşımla karşılık verecekler ve bu sömürücü zihniyeti hayatlarından silip atacaklar. Kapitalizm ve ulus devlet Kürtler için hiçbir zaman olmayacak bir sistemdir. Kürtleri yok sayan bir zihniyetten ancak böyle en iyi intikam alınır. Kürtler söz konusu olunca, Avrupa’nın demokrasi cenneti ülkeleri şeytanın yuvası oluyorlar. Bu durumda, sizin TC’den ne farkınız kalır?
Önde Apo, Kürtleri bu duruma düşürenin ulus devlet ve kapitalizm olduğunu iyi tespit etti ve bunun aşılması gerektiği üzerinde durdu ve yeni bir paradigma geliştirdi. Demokratik ulus paradigması, ulus devletin ve kapitalizmin yok oluşu ve halkların özgürlüğü olacaktır. Bundan dolayı Kürtler ya özgür Kürt olarak yaşayacaklar ya da hiç yaşamayacaklar. Bütün mücadele özgür Kürt’ün ve özgür insanın yaşamı içindir.”