NURETTİN DEMİRTAŞ Kaleminden:
HABER MERKEZİ- Özgürlük yürüyüşü “kendini aşmak” için ilk adımla başlıyor. Bu ilk adım egoizme karşı bir devrim oluyor; tıpkı Newroz gibi arınma ve 15 Ağustos gibi ilk kurşun anlamını taşıyor…
Yaşadığımız günler Önder APO için dağlardan şehirlere her yerde yapılan eylemlerle adeta hakikatle yalanın savaştığı günler şeklinde geçiyor. Bu savaş düşmandan önce kişinin kendisine karşıdır.
Hakikat savaşının başlangıcı şu şekilde ele alınabilir: Kendinden bir adım öteye geçmek!
Hakikat konusu ele alınırken hemen her seferinde, insanın, toplumun, evrenin hakikatinin ne olup olmadığından önce “hakikat” kavramının anlamı tartışılır.
Hakikat, felsefede doğruluk anlamında kullanılır. Önder APO “uyuyan gerçeklik” diyor, harekete geçtiğinde hakikat haline geliyor.
Yöntem konusunda felsefede iki temel yaklaşım söz konusudur: Birinde bilgi yapılanması esastır ve hakikati özne-nesne ilişkisiyle ele alır. Diğeri ise ontolojik bir yaklaşımı benimser ve hakikati varlığın özüyle ele alır; buna göre özne-nesne ilişkisi değil, doğruluk ile varlığın özü arasındaki özdeşlik önemlidir.
Önder APO hakikati yöntem sorunuyla birlikte ele alırken yeni bir şey icat etmediğini belirtmekle beraber kendi yorumunu “hakikat rejimi” olarak adlandırıyor. Öncelikle mevcut bilgi yapılanmalarını reddederek işe başlıyor. Egemenler ve onların etki sahasındaki akıl ne diyorsa tersini düşünmek temel bir yöntem oluyor.
Özne-nesne ayrımına dayalı yöntem, hakikat yitiminde son kırılma noktasıdır. Ancak hakikat yitiminin daha uzun bir süreci ve karmaşık-dolaşık aşamaları vardır.
Hakikat savaşçılığı
Dolayısıyla Önderlik, hakikat yitimini ve sonuçlarını değerlendirerek hakikatin öncelikle bir arayış işi olduğunu belirtiyor. Yani sadece bilim alanına özgüymüş gibi algılanan doğrularla değil, aynı zamanda ahlak alanını ilgilendiren anlamla hakikati ele alıyor.
Bu arayış; anlam arayışıdır, özgürlük arayışıdır, yitirilen değerlerin açığa çıkarılması kadar yeninin inşa edilmesi için gerekli yol ve yöntemin bulunması arayışıdır.
Arayışın kendisi hakikat yolculuğu oluyor. Buna hakikat arayışı ya da hakikat avcılığı da deniliyor. Bunca yalanlarla ve sanallıklarla örülmüş dünya gerçekliğinde hakikati arama işine “hakikat sanatçılığı” da denilebilir ama en anlamlı tanımlama “hakikat savaşçılığı” şeklindedir.
Hakikat savaşçısı her şeyden önce yalanlarla savaşır. Bu bir zihniyet savaşıdır, ideolojik savaştır.
Yalana inandırılmış bir insandan daha köle olanı bulunamaz. Bu yalanlar ne kadar kutsallık veya bilimsellik kılıfına büründürülmüşse ondan kurtulmak da o kadar zorlaşmıştır.
Özgürlük, yalanlardan kurtulmakla başlar
Özgürlük, yalanlardan kurtulmakla başlıyor. Hakikat “doğruluk ve anlam” ise, yalanlarla ne kadar mücadele edilirse hakikate o denli ulaşılır.
Yalanlarla özgürce yaşanamayacağına göre hakikatsiz yaşam olmaz. Bunun anlamı savaşmadan yaşanamayacağıdır.
Yaşamak isteyen savaşmak zorundadır!
Bu bir toplumsal doğa kanunudur; hakikat yitimine karşı insanın onurluca, özgürce yaşam arayışının toplumsal ilkesidir.
Önder APO hakikati aşkla aşkı ise özgürlükle tanımladı. Bu özdeyiş tıpkı “Jin, Jiyan, Azadî” tanımlaması gibi evrensel bir karakter taşımaktadır ve tüm insanlığın “nasıl yaşamalı?” sorusuna verilmiş hakikat cevabıdır.
Sadece egemenlerin zihniyet kalıpları değil ezberlenmiş tekrarlar, alışkanlıklar kısacası dogmatik düşünceler hakikatin perdelenmesine yol açmaktadır.
Önderliğin hakikat çabası en çok da düşüncede dogmatizm, yaşamda liberalizmden kurtulmak içindir.
Dogmalar inanç içerdiği için reddedilemez ama dogmatizm katılaşmış, kalıplaşmış, değişmez inanç ve düşünce kalıplarıdır. Ezberi, tekrarı, taklidi içerir. Hareketi dondurur veya kendi düşünce ve inancıyla sınırlar. Katı dogmatizm son tahlilde kendine sevdalanmadır! Hakikati değil kendini esas almadır. Başkasını değil kendini sevmedir.
Madalyonun diğer yüzünde liberalizm vardır. Liberalizmin esiri olan kişi de başkasını sevemez, toplumsal aşkın ne olduğunu bilemez.
Diktatörler bu nedenle insanı sevmezler. Doğruları sevmezler. Aydınlığı sevmezler. Sadece kendilerine sevdalıdırlar. Toplum düşmanı olmaları iktidarla bağlantılıdır. İktidarı seven, insanı sevemez. İktidar ve sevgi bir arada olamaz. Bu nedenle faşizm ve çöplüğünden beslenenlerin ne insan sevgisi ne ahlakı ne de inancı gerçektir. Yalanlarla halkı kandırmanın ustası olmuşlar. Bu nedenle hakikat her zamankinden daha fazla topluma gereklidir. Bunun dünya çapında bir ilke olduğu belirtilebilir ki farkına varanlar her geçen gün artıyor, bu nedenle insanlık her geçen gün daha fazla Önder APO için eyleme geçiyor.
Özgürlük, egoizmi yenmekle başlar
Özgürlük, egoizmi yenmekle başlıyor. Maneviyatı güçlü olmayan, bu adımı atamaz.
Egozim maddiyatçılıktır, toplum karşıtlığıdır, kendini topluma tercih etmedir. Toplumu değil kendini sevmedir. Özünde sevgisiz ve özgürlüksüz kalmadır.
Özgürlük yolculuğu, kendinden bir adım öteye geçmekle başlayıp sonsuzluğa doğru süren bir yolculuktur. Kendinden geçmeyi bilmeyen, yani o ilk adımı atma cesaretini göstermeyen kişi asla özgürlüğü tadamaz.
“Önder APO’ya özgürlük Kürt demokratik sorununa çözüm” kampanyasının, tüm insanlık açısından bir özgürleşme kampanyası olduğu her geçen gün daha açık görülüyor.
İnsanlık, kaybettiği değerleri ve özgürleşme mücadelesini Önder APO’nun fikirlerinde ve onun özgürlüğünde görüyor. İnsanlığı birleştiren büyük sevgi deryasıdır bu.
Önderlik aşkı özgürlük aşkıdır, özgür yaşam aşkıdır, hakikat aşkıdır.
Önder APO için hamleye katılmak büyük bir aşktır. Bu hamle aynı zamanda, yaşamda liberalizmden, düşüncede dogmatizmden kurtulma; yani hareketsizlikten, çaresizlikten, devletten, iktidardan, faşizmden, özel savaş ve her türlü etkisinden kurtulma hamlesidir. Evrensel bir aşk gerçekleşmesidir.
En büyük hakikat savaşçısının özgürlüğü uğruna savaşmaktan daha fazla özgürleştirici başka bir eylem yoktur.
Kaynak: Yeni Özgür Politika