HABER MERKEZİ –
Faşist Türk devleti ve onun sömürgeci rejimi şahsında bu gün yaşanan ve ekonomik kriz olarak adlandırılan mevcut durum özünde Kapitalist Modernite’nin yaşadığı bir sistem krizidir. Mevcut kriz ve kaos karakter olarak da Kapitalist Modernite sistemini ifade etmektedir. Çünkü Kapitalist Modernite düzeni, kaoslar üzerinden var edilen ve bu kaos dinamiklerine yön vererek gelişen bir sistem. Bu dinamiklere yön vermekte zorlandığı dönemler doğal olarak kendisinin yaşadığı krizler biçiminde bu sonucu doğurur. Kuşkusuz bu yaşanan kriz ve kaos sadece ekonomik değildir. Bunu sadece ekonomik sorunlar olarak tanımlamak ve sebep düzeyine indirgemek de bu Kapitalist sistemin kurgusal düzen ve tuzaklarına gelmekle eş anlama gelir.
Kuşkusuz sömürgeci faşist Türk devletinin bu konuda yaşadığı ekonomik sorun ve krizin tüm dünya ülkelerinden farklı olarak özgün sebepleri vardır. Sömürgeci faşist Türk devletinin tarihsel olarak devlet olmanın bütün imkan, olanak ve kudretini seferber ederek bitirmeye çalıştığı bir Kürt Halk gerçekliği ve onun değerlerinin yaratıcısı, temsilcisi ve savunucusu olan PKK hareketini bitirme amacı ve bunun savaşımını verme durumu vardır. Kendilerince inandığı tüm değerler üzerinden yeminli bir düşmanlık yapmaktadır ve bunun dönemsel olarak değişen hükümet ve iktidarlarla da bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu bir devlet stratejisi olarak vardır ve her gelen hükümetin en temel vaadî Kürt halkını ve onun Özgürlük Hareketi’ni bitirme esaslı olmuştur. Faşist, sömürgeci Türk devleti bu tarihsel stratejisini başarma temelinde bütün askeri ve polis gücünü, siyasi ve diplomatik varlığını, istihbarat ve tüm ekonomik varlığını, bütün özelleşmiş savaş kurum ve kuruluşlarını, oluşturduğu medya ordusunu stratejik olarak seferber etmiş durumdadır. Bütün varlığını bu temelde ortaya koyup hiçbir sonuç alamayan ve buna karşın tüm alanlarda yenilgi üzerine yenilgi yaşayan bir devletin durumunun bundan daha iyi olmasını beklemek zaten akla ziyan bir durum. Faşist Türk devleti özel savaş yürütme konusunda epeyce bir yol almış durumda. Fakat kesinlikle bunda bile başarılı ve sonuç alıcı olduğu söylenemez. Ellerinde bütün karşıtlık, muhaliflik ve insanca olan direniş, adalet ve hak arayışlarını bertaraf edebilecek bir tek zemin vardır. O da sözde terörizmle mücadele. Bunu da başaramama durumunda artık elinde hiç bir özel savaş argümanın dahi kalmayacağı bir devletin durumunun bundan daha iyi olacağını beklemek akıl dışı değil de nedir.
Bütün tüm Türkiye ve Kürdistan’da hatta bir çok dünya ülkesinde Türkiye’nin yaşadığı ekonomik çöküş tartışmaktadır. Bu durumun salt ekonomik boyutu sebep sonuç düzeyinde ortaya konularak kimi sözde ekonomik uzmanlarca durumun sadece ekonomik boyutları doğal olarak bir devlet stratejisi temelinde ortaya atılıp gerçekler saptırılmaktadır. Kendinin de ekonomist olduğunu iddia eden faşist şef Erdoğan sebebin yüksek faiz olduğunu, başka kimilerinin de bunun aksi şeyleri iddia ettiği bir durum var. Başka herhangi bir devlette bu yaşanan durumun salt ekonomik boyutu tartışılsa bir yere kadar anlam verilebilir; fakat bu kesinlikle Türk devletinin yaşadığı durum için geçerli olamaz. Yani devlet olmanın bütün sıfat, vasıf ve bunlara dayalı her türlü ilişki ve imkanını sefer ederek PKK ve Kürt halkına karşı giriştiği bir savaşımda sonuçsuz kalmak, hatta yenilgi yaşamak elbette bu gün devlet olarak yaşadığı bütün çöküşlerinin temel sebebidir. Ne Erdoğan ne de diğer ekonomist ve siyasetçilerin söylediği gibi sebep salt ekonomik değildir. Türkiye’nin savaş sanayisine doğrudan veya örtülü ödenek adıyla istibarat, polis ve diğer tüm özel savaş kurumlarına ve yeni çete tarzı paralı ordu oluşumlarına yatırdığı bütçenin miktarı bir başka ülkenin tüm geçimini sağlatacak miktardadır. Bütün bu savaş yatırımlarının sonuçsuz kaldığını ve buna karşın yenilgi yaşayan bir ülkenin ekonomisinin bozulmasında başka tüm durumlar ancak bunun sonucu olabilir.
Kürt halkı ve onun Özgürlük Hareketini bitirme stratejisi kuşkusuz sadece faşist Türk devletinin bir stratejisi değildir. Bu sebepten dolayı Türk devletinin yaşadığı mevcut kriz yapısal olarak bir sistem krizidir. Erdoğan ve TC devleti küresel kapitalist sermaye güçlerinin yatırım yaptığı ve Ortadoğu’yu dizayn etmede bir rol biçtiği bilinen bir gerçeklik. Tabiki mevcut haliyle bunun da boşa çıkma durumu var. Bu güçlerin Erdoğan’dan bir düzeye kadar ellerini çekmelerinin, onu yalnız bırakmalarnın altındaki temel sebep de budur. Çünkü ortak yatırımlarının boşa çıkma durumu var. Bilindiği gibi ekonomide iflas yapılan tüm yatırımların boşa çıkması sonucu gelişen bir durumdur. İflas durumu aynı zaman da eldeki sermayeyi kaybetmek anlamına da gelir. İşte mevcut durumda yaşanan durum faşist Türk devleti ve rejiminin yaşadığı da böylesi bir iflas durumudur. Fakat bu ekonomik değil stratejik, taktiki, askeri, siyasi, diplomatik ve dayandığı tüm özel savaş kadro ve kurumsallaşmasının iflası yaşanmaktır. Doğal olarak dayandığı bu sermayelerinin elinden gitmesi sonucunda yaşanan iflas bir devlet iflasıdır. Bir strateji iflasıdır.
Kuşkusuz bu durumdan kurtulmak için şimdi arayış seferberliği yapılmaktadır. Hem de bütün iktidar ve kendilerine muhalafet diyen güçlerle beraber bu yapılmaktadır. Normal koşullarda muhalefet güçleri bu tür durumları bir fırsata dönüştürür fakat Türkiye’de bu bile bu şekilde işlememektedir. Çünkü bu onların da çok iyi bildiği bir durumdur ki iflas eden basit bir ekonomi politikası değil, iflas eden bir devlet durumu söz konusudur. Şimdi bunun yaralarını sarmak için özelde birçok Arap devleti ile yeni ekonomik anlaşmalar yapıldığı görüntüsü verilmektedir. Bunun bir yere kadar bir gerçekliği vardır; fakat buna da salt ekonomik anlaşma gibi bakmak yine aynı oyuna kanmak anlamına gelebilir. Evet daha önce 15 Temmuz darbesinin finansmanı dedikleri ülkelerin ayağına kapaklanma durumu oldu. Şerefsizler dedikleri ülkelerin yönetimlerinin ayağına gitme durumları oldu. Katara giden bakanlarına “Buraya dilenmeye mi geldiniz” sorularına karşın TRT’nin yayın kesme durumları oldu. Katara adeta mevsimlik işçi gibi 3 binden fazla polisini güvenlik için gönderme durumları oldu, yine yaşadıkları durumun sorumlusu olarak en son yapılabilecek olan suçu Allah’a atma durumlarına kadar düşüldü. Yine yaşanan bu kadar kaos ve krizin psikolojik olduğunu savunacak kadar insanları aşağılayacak bu duruma gelinmesi, yine çareyi insanların öldükten sonra bile mezarlarında rahat bırakmayacak, parası olmadan ölemeyecek duruma gelip mezar yeri fiyatlarını 20 bine çıkaran bu devletin, bu ve daha benzeri birçok aşağılık duruma gelmesinin tek bir sebebi vardır. O da Kürt Halkını ve onun Özgürlük Hareketi olan PKK’yi bitirme savaşında tüm varlığını ortaya koymasına rağmen yaşadığı büyük yenilgi ve hezimettir. Yaşanan kriz, kaos ve iflas; stratejinin, devletin ve faşizmin iflasıdır.
Normalde faşist Türk devletinde yaşanan her olumsuzluğun sebebini Kürtlere ve PKK’ye indirgemek bir strateji ve gelenek olarak vardır. Aslında kendilerinin çıkarlarına göre olaydı bizden çok daha fazla onlar bağıra çağıra “Bu ekonomik sorunun sebebi ‘Terörist’lerdir” derlerdi. Ama şimdi asıl sebebini kendileri çok iyi bildikleri halde bunu söyleyememenin yaşattığı acı, stres ve çaresizliğin getirdiği gerginlikleri vardır.
Fırat Umut