HABER MERKEZİ – Neçirvan Barzani’nin, Güney Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı seçildiği gün olan 26 Mayıs’ı 27 Mayıs’a bağlayan gece Soykırımcı TC devletinin işgal güçleri Xakurke alnında yeni bir işgal saldırısı daha başlatmıştı. Tabii bu bir tesadüf değildi. Tamamen AKP-MHP faşizminin desteği ile KDP üzerinde tekel kurmuş olan; Neçirvan Barzani, Sefin Dizai vb. lerinin daha önce yapmış oldukları anlaşmanın bir sonucu idi. Bahsi geçen bu işgal harekatının 26 Mayıs gecesi gerçekleşmesi ise bir zamanlamadan başka bir şey değildi.
TC devletinin 1992’de Güney Kürdistan’a yönelik olarak başlattığı saldırı da böyle bir özellik taşımıştı. O zamanda Güney Kürdistan-i işbirlikçilerle anlaşan TC devleti, onları da yanına alarak, PKK’ye yönelik bir saldırı başlatmıştı.
Elbette, TC ve Güney Kürdistan-i işbirlikçi güçler, aralarında bir şeylerin karşılığı olarak anlaşmışlardı. Bu karşılık da, o zaman Güney Kürdistan’da açılan “Kürdistan Parlamentosunun” TC tarafından kabul edileceği yönünde verilen taahhüttü. Ancak TC’nin vermiş olduğu bu taahhütün de bir karşılığı vardı. O da, gecikmeden birkaç yıl sonra pratikte kendini göstermişti.
TC devleti Güney Kürdistan-i işbirlikçilerle anlaşmıştı. Fakat onlardan önce Irak-Saddam rejimi ile Güney Kürdistan toprakları üzerinde işgal karakolları-garnizonları kurma temelinde bir anlaşma imzalamıştı. Güney Kürdistan-i güçlerin yapması gereken de kendilerine verilen taahhütün karşılığı olarak bunun gereklerini yerine getirmek, yani onaylamak olacaktı. Öyle de yaptılar. Bu şekilde 1994’lerden itibaren Güney Kürdistan’da TC devleti işgalci bir güç olarak kendini konumlandırmaya başladı. Begova’da, Batufa’da, Bamerni’de, Şeladizi’de askeri işgal üsleri kurdu. Daha sonra da bunlara yeni işgal karakollarını ekledi.
2017 yılının sonlarına doğru da TC, Güney Kürdistan’daki işgal karakollarını hem derinliğine hem de uzunluğuna daha geniş bir alana yaydı. Zap’ın; Çukurca’ya uzanan hatlarından, Avaşin’e, Barzan’dan, Xakurke’ye kadar geniş bir alanda başlattığı işgal harekatı da böyle bir gerçekliği ifade etti.
TC devletinin Güney Kürdistan’da yaygın bir hale getirdiği işgal saldırılarının, Rojava Kürdistan’ını işgal saldırısı ile de doğrudan bir bağı vardı. Aslında Güney ve Rojava Kürdistan’larına yönelik yapılan ve uygulamaya konan bu işgal saldırıları birbirlerinin devamı ve bir parçasıydılar. O nedenledir ki, TC devleti önce 2017 yılının sonlarına doğru Güney Kürdistan ile Kuzey Kürdistan arasında olan sınırların Güney alanında kalan hat üzerinde tamamen kendi kontrolü altında bir bölge oluşturma hedefine ulaşmak,(daha doğrusu önceden tuttuğu alanlar arasında kalan boşluğu doldurmak) için harekete geçti. Ardından da 2018 yılının başlarında Rojava Kürdistan’ında Efrin’den başlayarak bir işgal saldırısı başlattı.
Dikkat edilirse TC devleti Efrin’e saldırı başlatırken, Xakurke’ye yönelik saldırılarını durdurmadı. Aksine bu saldırıları birlikte yürüttü. Xakurke-Lelikan işgalini tam da böyle bir süreç içerisinde eş zamanlı olarak gerçekleştirdi. TC devleti, Efrin ve Lelikan işgalinden sonra da, Güney ve Rojava Kürdistanlarına yönelik uygulamaya koyduğu bu ortak planında ısrar etti. Onun içindir ki, sürekli olarak “Fırat’ın doğusu” adı altında Rojava’nın tamamını, Haftanin- Zap-Avaşin-Xakurke saldırılarılarıyla Güney Kürdistan’a yönelik işgal saldırılarını canlı tuttu. 26 Mayıs gecesi yeni bir aşama kat ettirmek için tırmandırdığı Xakurke saldırısı ile de uygulamaya koyduğu bu plana yeni bir aşama kaydettirmek istemektedir.
Rojava ve Güney Kürdistan’da tam da bunlar yaşanırken 26 Mayıs günü Güney Kürdistan Bölgesel Başkanı olan Neçirvan Barzani ilk ziyaretini önce 22 Haziran’da Bağdat’a, ardından da Ankara’ya gerçekleştirdi. Elbette bu ziyaretlerde önceden planlanmıştı. Bir tesadüf olmasa gerekir ki, tam da böylesi bir süreçte Neçirvan Barzani Bağdat’a gidip orada Berhem Salih’le ve diğer Iraklı devlet yetkilileri ile görüşürken, aralarında Ticaret Bakanının da olduğu TC devlet yetkilileri de Bağdat’taydılar.
Yine bir tesadüf olmasa gerek, İstanbul’da 23 Haziran günü Belediye Başkanlığı Seçiminin gerçekleştiği gün Neçirvan Barzani bu seferde, R.T. Erdoğan’ın sözleriyle “özel bir konuk” olarak Ankara’da TC devlet görevlileriyle görüşmek üzere hazır bulunmaktaydı. Böylece Neçirvan Barzani, Güney Kürdistan Bölgesel Yönetiminin yeni başkanı olarak ilk icraatını bu şekilde, önce Bağdat ve ardından da Ankara’ya yaptığı “ziyaret” ile gerçekleştirmiş oldu.
İngiltere kraliçesinin, tacı giydikten sonra ilk ziyaretini; sömürgelerine yapmasının bir gelenek olduğu bilinmektedir. Bu “ziyaretlerle” kraliçe, oraların da kraliçesi olduğunu göstermektedir. Her halde Neçirvan Barzani’inn kendini İngiltere kraliçesi yerine koyacak bir hali yoktur. Olsa olsa, o koltuğa oturmasını sağladıkları için, onlara olan diyet borcunu ödemek istemiş olabilir.
Neçirvan Barzani’nin Bağdat ve Ankara ziyaretlerinin böyle de bir amacı olabilir. Fakat sorun bu değildir. Bunlardan daha önemli olarak; bu görüşmeler esnasında yapılan kirli pazarlıklar sonucunda yaşananlar ve aralarında yapmış oldukları anlaşmalardır. Bunun bir sonucu olarak da Güney Kürdistan topraklarının işbirlikçiler tarafından, işgalci TC devletine teslim edilmesidir.
1982 yılında Ankara-Bağdat görüşmeleri ile varılan mutabakat sonucunda; TC devletinin Güney Kürdistan topraklarına yerleşmesinin yolları açılmıştı. Ardından TC devleti bir yandan bu anlaşmaya dayanarak, diğer yandan da işbirlikçi güçlerin onayını ve desteğini alarak adım adım Güney Kürdistan’a yerleşmişti.
Şimdide öyle anlaşılıyor ki, Neçirvan Barzani’nin önce Bağdat, ardından da Ankara’ya yaptığı “ziyaretlerle” vardıkları mutabakatta, TC’nin Güney Kürdistan’daki varlığı daha kalıcı bir hale getirilmek istenilmiştir. Eğer böyle olmasaydı İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini kaybeden AKP-MHP faşizmine Güney Kürdistan’ın Zap diye adlandırılan bölgesinin etrafında yer alan ve Kuzey Kürdistan’la birleştiren; altı askeri üs noktası “hediye” olarak sunulmazdı. Yine bu şekilde Kürdistan toprakları soykırımcı- sömürgeci TC devletine teslim edilmez ve Hewler etrafında bulunan TC’nin işgal güçlerinin bekçisi haline gelinmezdi.
Tüm bunlarda göstermektedir ki, 26 Mayıs 2019 günü Neçirvan Barzani’nin Güney Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı olmasının gecesi yaşanan Xakurke işgal saldırısı bir tesadüf değildi. Aksine 23 Haziran 2019 tarihinde çok açık bir şekilde; Zap bölgesi çevresinde yer alan altı askeri bölgenin TC işgal güçlerine teslim edilmesinde görüldüğü gibi, önceden yapılan bir planlamanın hayata geçirilmesiydi.
Cumali DOĞAN/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi