HABER MERKEZİ
Kürdistan tarihinden Ayşe Şan’ın hayatını anlatalım kendi hikayesi içinde tanıyalım.
Eyşana Kurd, Eyşe Xan, Eyşana Eli… bir çok isimle bilinen Ayşe Şan, 1938 yılında Amed’de dünyaya geldi. Babası dengbêj olduğu için evlerinde kurulan dengbêj divanlarından söylenen stranlarla büyüdü. Sesindeki Kürdistanî büyü de bu yıllarda kulaklarda yer etmeye başladı.
Melodileri ile büyülemeye mevlitlerle başladı. 9 yaşındayken babasını kaybeden Ayşe’nin büyüdüğü toplumsal yapı içinde kadınların şarkı söylemesi ‘günah’ olarak görüldüğü için ilk yasağı bu yıllarda yaşadı.
14 yaşındayken evlendirildi ve çocuk evliliğe tahammül edemeyerek, evlendirildiği kişi ve toplumsal baskılardan kaçarak, Antep’e gitti. “Gönlümün sesi” dediği Kürtçe yasak olduğu için radyolarda Türkçe de türküler söylemeye başladı. Sesi ile yaşamı büyüten kadın için Antep küçük gelmeye başlayınca bu defa sürgün yurdu olarak İstanbul’a göçtü.
İstanbul’da sahnelerde “Gönlünün sesi” Kürtçe söylemeye başlayan Ayşe’nin bu döneme damgasını vuran eser de “Ez Xezalim” oldu. Yasaklı, el altında Kürtçe kasetlerin illegal dinlendiği yıllarda Ayşe’nin kadife sesi tüm Kürtlerin kulaklarında yer etti.
Kişisel hikayesinde ise kızı Şahnaz’ı kaybetmek Ayşe için derin bir acının başlangıcıydı ve “Qedere” isimli stranı bu dönemde yaşadıklarının dışa vurumuydu.
“Gönlünden gelen ses” Kürtçe söylemenin bir bedeli vardı ve Ayşe’nin sesi bu dönemde yankılandıkça, yasaklar ve baskılar da artmaya başladı ve sürgün yollarına düşerek Almanya’ya ulaştı, ancak bu sürgün uzun sürmedi ve yeniden döndü.
Kürtçe yasaksız söyleyebileceği yer arayan Ayşe, 1979 yılında Bağdat’a gitti ve Bağdat’ın Sesi Radyosu’nda Eyşana Eli’nin sesi tüm Kürdistan’da yeniden yankılanmaya başladı.
Güney Kürdistan’da konserler verdi, burada Mehmet Arif Cizrawi ve Isa Berwari ile tanıştı. Mehmet Arif Cizrawi’nin dilden dile dolaşan “Le le le waye, Eysane le waye, çav biçuke le waye..” stranını bu dönemde yazdı.
Kürdistan’ın her köşesinde kadife sesi yankılanan Ayşe, eril toplumsal baskı nedeniyle sık sık ölüm tehditleri aldı, çok sevdiği Amed’i terk ettikten sonra bir daha dönemedi.
Annesi öldüğünde mezarını ziyaret etmek istedi ancak akrabalarının tehditleri yüzünden bu ziyareti yapamadı ve annesi için “Dayike” stranını seslendirdi. Ayşe Şan “Dayike” ile tüm kadınların yüreğinin sesi oldu, kendi yaşamında tanık olduğu acı ve baskı dolu yaşamını vakur bir sesle isyana dönüştürüp herkese ulaştırma yolunu seçti.
Ayşe Şan’ın eril sisteme başkaldırısı sesiydi ve o itaat etmek yerine söylediği tüm eserlerde bireysel olarak yaşadıklarını sesiyle tüm topluma anlatma yoluna gitti.
Yanık, kor gibi kızıl kadife bir sesi vardı ve bütün Kürdistan onun sesini duymak için radyoların ve gizli satılan kasetlerin peşinden giderdi.
Sürgünlerle geçen yaşamının sonunda isteği Amed’e gömülmekti ancak bu da yerine getirilmedi ve 18 Aralık 1996 yılında kanser hastalığı nedeniyle yaşamını yitirdiği İzmir’de kaldı.
Ayşe Şan, hala yurduna dönmek için sürgünün bitmesini ve kızıl kadife sesinin tüm Kürdistan’da yankılanmasını bekliyor.