HABER MERKEZİ- Kod adıyla ‘Raine’, Birinci Dünya Savaşı’na birebir tanıklık eder. Bu tanıklık onu mücadele etmeye sevk eder. Mücadelesi yüzünden türlü işkencelere maruz kalsa da asla vazgeçmez.
95 yaşında olan Madeleine Riffaud, çocukluğunu 1. Dünya Savaşı’nın izleriyle geçirmiş bir kadın. Babasının savaşta yaralanması, 19 yaşındayken bir Nazi subayını öldürmüş olması ve savaşa bizzat tanık olmuş olması hayatını oldukça etkiledi.
“Öldürmek korkunç bir şey, düşmanını öldürmek de aynı şekilde korkunç ama mecburdum” diyerek, savaşta yaptıklarını ve yaşadıklarını anlatıyordu Riffaud.
Öğretmen bir aileden gelen Riffaud, 1940 yılının haziran ayında 16 yaşındayken milyonlarca insanın Alman ordusundan kaçışına tanıklık ederek korkunç bir şok yaşamış oldu. Büyükanne ve büyükbabası Amiens tren istasyonunda kaçmaya çalışırken bir alman subayı tarafından vuruldu.
1942 yılı başlarında komünist öğrenci grubu Resistance’e (Direniş) katıldı. Hem Port- Royal’de ebelik öğrencisi olarak hem de irtibat grubu ajanı olarak ikili bir yaşam sürüyordu. 1944 şubatında göçmen partizan grubu Manouchian üyelerinin işkence görerek idam edilmesinden sonra Riffaud Komünist Parti tarafından kurulan FTP içinde silahlı mücadeleye katıldı.
Aynı yılın Haziran ayında Oradour katliamı meydana geldi ve köyde 642 kişi SS askerleri tarafından vuruldu. 20 Temmuz günü de kendi yoldaşları Picpus öldürüldü. 19 yaşındaki bir insan için bu çok fazlaydı ve Riffaud intikam zamanının geldiğini düşünüyordu. En sevdiği şair Rilke’den esinlenerek aldığı kod ad ‘Rainer’ ile herkesin önünde bir Alman subayını kurşuna dizdi. 50 yıl sonra maalesef Almanca’ya çevrilmemiş “On l’appelait Rainer” (1994) adlı kitabında “Vuran bendim” diye yazarak gördüğü işkenceyi anlattı.
Fresnes Cezaevi’nde tutulan Riffaud 5 Ağustos günü öldürülecekti ancak tekrar cezaevine gönderildi. Elektrik ile işkence gördü, gün boyu sandalyeye bağlı kaldı, üzerinde türlü türlü işkenceler denenmesine rağmen tek kelime etmedi. Bunu yıllar sonra “En kötü anlarda, örneğin Almanlar bize bir parça kuru ekmek verip ağlayıp yalvarmamızı istediklerinde güçlü olmak zorundayız ve ” Hayır, kurban değilim. ‘Ben bir savaşçıyım’ diye düşünmek ve haykırmak zorundayız. İşte o zaman her şey değişir!” diyerek anlattı. 15 Ağustos’ta Ravensbrück’e sürülen Riffraud bir yoldaşı ile birlikte kaçmaya çalışır ancak SS subayları tarafından yakalanır ve tekrar Fresnes’e geri gönderilir. 19 Ağustos günü tutsak değişimi sırasında serbest bırakılır ve 36 saat hastanede kaldıktan sonra tekrar silahlı direniş hareketine geri döner. ‘Rainer’, mücadelesine kaldığı yerden devam ederken Fransa’nın toplumsal dönüşümlerinin tamamlanmadığını, kadınların oy hakkı olmaması nedeniyle kendisinin savaşmasına izin verilmez.
Fakat o, başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanır ve mücadelesine gazeteci olarak devam eder. Komünist bir gazeteci olarak çalışan, çocuk kitapları yazan Riffraud’un en çok satan kitabı ise hastane çalışanlarının koşullarını anlattığı ‘Gece Çamaşırı’ olur. Bu kitabı yazmak için bir hastanede haftalarca kimliğini gizleyerek kalır. Riffaud hâlâ okullarda, çeşitli derneklerde savaşın vahşeti, direniş hareketi hakkında bilgilendirme ve toplantılar yapmaya devam ediyor.