HABER MERKEZİ
20’inci yüzyılın sonunda başlayan kapitalist modernite krizinin 21’inci yüzyıl başında ortaya çıkardığı sonuç ‘sürdürülemezlik’ti ve halklar Ortadoğu’da yeni bir yaşam umudu ile ayaklanmaya girişti. ‘Arap Baharı’ denilen bu isyanların rahminde değişim yatıyordu. Ancak alternatif sistemin hazırlanamaması bu isyanların sönümlenmesine ve karşı devrimin doğuşuna neden oldu.
Tam da bu demlerde coğrafyanın başka bir köşesinde fitili ateşleyen isyan ‘başka’ bir devrimin başlangıcını müjdeliyordu. Zaman ve mekanın getirdiği dezavantajı avantaja çeviren örgütlü halk Rojava Kürdistan’ında ‘Demokratik Modernite” uygarlığının mümkünlüğünü garantiliyordu.
Kadın rengine bürülü bir devrim
Genel kabul gören literatürde “Devrim”in kelime anlamı “Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik” diye geçer. Anlamına uygun bir şekilde 19 Temmuz 2012’de Serêkaniyê’de başlayan kıvılcım adım adım Kobanê’ye, Efrîn’e, Dêrik’e, Qamişlo’ya sıçradı ve artık günümüzde ‘Kuzey Suriye Federasyonu’ olarak formüle edilen geniş bir alanda demokratik ulus modelinin uygulama alanına dönüştü.Ortadoğu’da isyan fitilinin ateşlendiği günlerde Rojava’da karşılığını bulan somut değişimin anlamı neydi?
Rojava Devrimi’ni yerinde inceleyen ve hakkında yazılar, kitaplar kaleme alan birçok yazar, gazeteci ve tarihçiye göre bunun en önemli nedeni devrimin kadın renginde olması, kadınların savaş ve toplumsal yaşamın her alanında aktif birer özne olarak yer almalarıdır.
Kökleri üzerinde yeniden yeşeren bir devrim
Birçok farklı konu başlıklarıyla incelenilebilir kadın devrimi izlerini Kuzey Suriye’de adım attığınız her yerde görebilirsiniz. Dileyenler için inceleme alanı olduğunu belirtip geçelim.
Rojava devriminin bu topraklarda bu denli kabul görür olmasının kadınların devrime katılımı ile alakalı olduğu tarihsel bellekle ilgili iken, kadınların bu devrimi neden bu kadar sahiplendikleri ise yine aynı tarihsel anlamın bir sonucu olsa gerek.
Mem û Zîn’de bir ihtiyarın dilinden şöyle seslenir Ehmedê Xanî: “Her giya li ser koka xwe şîn dibe/Her ot kendi kökü üzerinde yeşerir.”
Birinci kadın devrimine döl yatağı olan Altın Hilal’in yani Yukarı Mezopotamya’nın ‘ikinci kadın devrimine’ de ev sahipliği yapması, kökleri üzerinde yeniden yeşeren bir devrim olarak görmek abartılı bir yorum olmasa gerek.
Altın Hilal, Rojava topraklarıdır. Altın Hilal’de gelişen birinci kadın devriminin, başka bir deyişle neolitik devrim ya da tarım köy devriminin toplumsallaşmanın temelini attığı, artık tüm bilim çevreleri tarafından kabul gören bir gerçek.
Tel Xelef’ten çalınan tarih
Alman tüccar Max von Oppenheim tarafından 20’inci yüzyılın başlarında Rojava Devriminin başladığı mekanlardan olan Serêkaniyê yakınlarındaki Tel Xelef’ten çıkarılarak Almanya’ya götürülen tanrıça heykeli ve onun etrafında örülen tarım devrimine ait kalıntılar hala yorumlanmayı ve gerçek köklerine kavuşmayı bekliyor.
7’inci yılına giren Rojava Devrimi’nin en önemli yönü belki de tarihsel ve güncel dayanaklarıdır. Modernitenin daraltan, kısıtlı zamana boğan kalıplarından kurtaran bir incelemeye tabi tutmak ancak böyle mümkün olabilir. Bu anlamda köklerinden koparılan ve Berlin Müzesi’nde sergilenen Tel Xelef’ten çalınan tanrı ve tanrıça heykelleri yeniden ele alınmayı, deyim yerindeyse iade-i itibarı beklemekte.
Ortak yönetim mekanizmaları
Heykeller çıkarıldıktan yaklaşık yüz yıl sonra 2011’de müzede sergilenmeye başlandı. Tel Xelef’ın bir kültür olduğu gerçeğinden hareketle, yaşamı kadın eksenli yeniden yeşerten Rojava Devrimi’nin beslendiği, ilham aldığı kaynağın ipuçlarını anlamak zor olmasa gerek.
Rojava Devrimi ile kadınların adım adım ördüğü demokratik ulus, demokratik siyaset, eşbaşkanlık sistemi, özsavunma gücü, komün, meclis ve kooperatif gibi örgütlenmeler bu kültün güncel ifadesi.
Ortak yönetimi ifade etmesi olası olan ve MÖ. 4300-2300 yılları arası bir dönemi kapsayan tanrı ile tanrıça figürlerinin sıkça bir arada olduğu dönem, cinsiyetler arası ortak yönetim mekanizmalarının bu topraklarda gerçekleşmiş olması olası bir proto model olduğuna işaret ediyor.
Toprağın hafızasında saklı tanrıça kültürü
Rojava devrimi ile yeşeren toplumsal yapı tesadüf değil. Rojava modelinin halklar nezdinde bu kadar kolay kabul görmesi ve sadece Kürt kadınları değil Arap ve diğer halklardan kadınların bu kadar çabuk sahiplenmesiyle Kuzey Suriye’nin her yanına yayılmasının bu toprakların hafızasında saklı olan tanrıça kültürünün direnen damarıyla bağı var kuşkusuz.
Minbic’te siyah çarşaflarını yakan Atargatis’in kızları, Rakka’da DAİŞ’in karanlık günlerini adım adım yıkan YPJ’lileri ‘ehlen û sehlen’ diyerek karşılayan Arap kadınları, Tebqa’da, Dêra Zor’da ‘refika’larını zılgıtlarla karşılayanlar aynı tarihsel belleğin yeniden ruh bulmuş haliydi.
İkinci devrimi müjdeleyenler
‘Anda tarihi yaşayan’, birinci devrimin gücü ile ikinci devrimi müjdeleyenlere kucak açan kadınlar, gerçek baharın geleceğini hissediyor ve bunun heyecanı ile Ortadoğu’nun geleceğini örmek için örgütleniyor. Değişim fitilinin ateşlendiği adına ‘Arap Baharı’ denilen mevsim şimdi kadınlarla ve kadınların tarihi birikimleriyle yeşeriyor.
Ancak, tazelenen bu bellek bir daha kadın düşmanlarının sisleri arkasına düşmesin diye yeni bir tarih yazımı ve tarih yorumlamasına ihtiyaç var. Egemenlerin ters yüz ettiği tarihi kendi ayakları üzerine oturtmak kadın devriminin bundan sonraki görevleri arasında olacak sanırım.