DERÎK- Kadının toplumdaki rolü toplum açısından vazgeçilmezdir kadın topluma renk veren ve toplumun iradesini belirleyen bir konumdadır. Kapitalist sistem kadını meta haline getirmek için bugüne kadar bir çok yöntem denemiş ve denemeye devam etmektedir. Yaşadığımız yüzyılda kadının güçlenmesi ile kapitalizmin saldırıları da bir o kadar arttı. Çünkü özgürleşen kadın nasıl ki özgürleşen toplumsa, köleleşen kadın da köleleşen toplumu ifade etmekteydi. Küçük yaşta evlilik aynı zamanda toplumu köleleştiren ve toplumun cevheriyle oynayan bir hal almıştır. Feodalizm çatısı altında değerlerine çok bağlı gösterilen hatta bunu örf- adeti gibi topluma empoze etmeye çalışan bir hal almıştır.
Küçük yaşta evliliğe bahane bulanlar bunu türlü söylemler ve bahanelerle dile getiriyorlar. Herkes yaptığı yanlışa bir kalıp buluyor, kimileri bir kültür olarak görüyor, bazıları ailenin kızının ihtiyacını karşılayamadığı için böyle bir şeye gittiğini söylüyor, bazılarını bilmezliklerine vuruyor. Ama aslı bir toprak parçası, bir torba buğday ya da küçük kızın çalınan yaşamının hiçbir zaman kıyaslanamayacağı bir miktar paraya karşı satılışıydı.
Küçük yaşta evliliklerin asıl amacı ise kadının toplumdaki etkinliğini azaltmak bir birey olarak iradesini yok saymaktır. Çocuk yaştaki kızları erkeğin kirli aklıyla yoğrulmuş bir zihniyete teslim ediyor erkek bütün insan dışı uygulamalar çocuk yaştaki kız çocuklarına layık görüyor. Kadınları manevi ve vicdani olarak zayıflatan bu evlilikler küçük yaştaki kız çocuklarına sadece bir adam bağlı olduklarını ortaya koyuyor. Kız çocukları erkeğe hizmet için gelmişler dünyaya gibi bir muamele ile karşılaşıyor. Tek yaşam alanı o ev, o erkek ve çocuk yaşta sahip olduğu çocukları oynuyor elinde oyuncak bebek olması gereken yerde gerçek bebekler bakmak, ve yaşı olgun bir kadın için dahi emek sömürüsü olarak değerlendirdiğimiz çoğu durumla o yaşta yüz yüze kalıyor ve emek sömürüsüne tabii tutuluyor.
Şüphesiz bu durum günümüze kadar geçerliliğini sürdürmekte. Günümüzde toplum tarafından alınacak tepkiden korkulduğu için gizli kapaklı yapılmaktadır. Erkek aklından beslenen devlet aklı kadını ne kadar çabuk teslim alırsa, toplumu da o kadar çabuk teslim alacağının farkındadır, bundandır ki kadına çocukluktan kurulan bu tuzak aslında toplumu cevherinden uzaklaştırmak olarak değerlendirebilinir. İran’dan bir örnek vermek gerekirse 10 yaşındaki çocuk bir çocuğu evlendirmeye kalkmak tam bir ahlaksızlık örneği ve erkek aklıyla bütünleşmiş devletin işi olabilir ancak. Devlet kadın üzerinden her türlü soykırım ve sömürü politikasını esas alarak topluma saldırıyorlar. Erkek egemen zihniyetiyle oluşturulan devletler İran’da Suudi Arabistan’da bir erkeğin 4 kadınla evlenmesi sözde buralarda İslamiyet inancı kuvvetli ve hakimdir. Ama toplumsal ve ahlaksal olarak hiçbir şekilde bir zemine dayanmıyor üstüne toplumsal değer ve ahlakı aşındırıyor. 60 yaşındaki bir adam 16 yaşında bir kız çocuğuyla evlenebiliyor. Küçük yaşta topluluklar toplumun bozulmasına neden olabiliyor. Kadın eliyle yaratılan yaşama erkek aklıyla değiştiriliyor.
ÇOCUKTAN GELİN OLMAZ
Bu konuya bağlı olarak küçük yaşta evlilikleri genç kadınlarda yorumladı. Genç kadınlar küçük yaş evlilikler kader ismi altında saklanmaya çalışıldığını ama bunun bir kader olmadığını belirtti ve şöyle devam etti.
Fatma isimli genç kadın çocuk gelinlere dair şunları dile getirdi: “Toplumda yaşayan genç kadınlar olarak bir çok sorunla yüz yüze kalıyoruz ve bu sorunlardan biride hatta esasi olan küçük yaşta evliliktir. Küçük yaşta evliklerin toplumda bu kadar gelişmesini saplayan 1000 yıllık erkek egemen zihniyetidir. Erkek egemen zihniyeti ya kadını toplumda yok sayıp, iradesizleştirecek ve kendi olmaktan çıkaracak ya da kadının toplumdaki rolünü yok etmek adına küçük yaşta evlilikleri geliştirecekti. Kadını sadece çocuk bakmak evde kalmak ile sınırlayarak yaşam ve özgürlük anlayışını daraltıyorlar. Kadın üzerindeki bu baskılar kadının özünden çıkmasına neden oluyor. Kadının zayıf olduğunu kendine bakamayacağını söyleyip, ailenin fakir olduğunu ve ona bakamayacağını söyleyerek evlendirmeyi çözüm olarak buluyor. Kadının özüne baktığımızda zayıf olan ya da kendine bakamayacak olan kadın değildir bunu ona yaşatan erkek egemen zihniyetidir.”
Fatma konuşmasını “Kadın özüyle yaşam katılmazsa yaşam her zaman yetersiz kalacaktır.” diyerek sonlandırdı.
Melek isimli bir diğer genç kadın ise çocuk yaşta evlendirilen kadınların hayallerinin çalındığına dikkat çekerek şöyle konuştu: “ Küçük yaşta evlilik toplumda kültür ve halka aşınmasının bir sonucudur. Küçük yaşata evlilik bir çocuğun, çocukluk hayallerini yıkmak demektir. Bir çocuğun yapması gereken oyun oynamaktır ama eğer hayatı ve hayalleri ondan çalınırsa, oyunları ve hayalleri yerine öldürülmek ve dayak kalıyor. Genç kadınlar olarak ‘Ben çocuğum, gelin değilim.’ Sloganıyla küçük yaşta evliliklerle her zaman mücadele edeceğiz.