HABER MERKEZİ
Dünyanın eski yerleşim yerlerinden biri olan Heskîf ya da Hasankeyf, Mezopotamya’dadır.
Heskîf, Kürdistan’ın bir ili olan Batman ya da diğer bir deyişle Êlih’e bağlı iki yakasını Dicle’nin ayırdığı tarihi bir ilçedir. Tarihi 12.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Heskîf’in tam ortasından geçen Dicle nehri, binlerce mağaraya ve verimli topraklara ev sahipliği yapmaktadır. Bulunduğu konum itibarıyla Heskîf, tarih boyunca Kürdistan’da stratejik bir öneme sahip olmuştur. Heskîf, sahip olduğu verimli topraklar, tarihsel miras ve ekolojik çeşitlilik nedeniyle 1981 yılında sit alanı ilan edilmiştir. Ancak daha sonra Türk devleti, Kürdistan’da asimilasyon politikasını yaygınlaştırmak ve derinleştirmek amacıyla devreye GAP projesini (Güney Doğu Anadolu Projesi) koymuştur. Bu projeyle insanlığın 12.000 yıllık tarihi, hafızası yok edilmek istenmiştir.
Dicle nehrinin üzerinde yapılması planlanan Ilısu Barajı ve hidroelektrik santrali sanıldığı gibi bir ihtiyaç doğrultusunda yapılmamaktadır. Bu tamamıyla bir halkın, toplumun, insanlık değerlerine saldırısıdır. Bu saldırı bölgede neredeyse günlük olarak yapılmaktadır. Saldırı salt fiziki değildir, tıpkı Heskîf’in ortadan kaldırılmaya çalışması gibi kültürel bir saldırıdır, bir soykırım saldırısıdır. Bu saldırı, kültürel soykırımı, “kalkınma ve su sorununu ortadan kaldırmak “ yalanı adı altında yapmaktadır.
Faşist soykırımcı Türk devletinin asıl amacı ise Mezopotamya halkının tarihi ve kültürünü sular altında bırakmaktır. Böylece Mezopotamya’da yaşayan halkı daha kolay asimile edecektir. Türk devleti Mezopotamya’da yeni yetişecek olan nesillere tarihlerinden, kültürlerinden iz bırakmak istemiyor. Yetişecek olan yeni nesilleri kendi tarihine göre asimile etmek ve kendi kültürüne göre yetiştirmek istiyor.
Soykırımcı Türk devletinin diğer planı ise Mezopotamya halkının geçim kaynağı olan tarımsal alanları baraj yaparak suları altında bırakıp, yok etmektir. Ekonomik anlamda halkı zorlayıp, kapitalist sistemin kölesi haline getirmek, toplum bilincini yok etmek ve hafızasız bırakmayı hedefliyor. Kültür soykırımını kabul etmeyen halka ise ahlaki, fiziki saldırılarda bulunuyor.
Heskîf’te yaşayan insanlar zorla yerlerinden ediliyor, geçmişlerinden koparılıyor, Türk devletinin yaptığı TOKİ evlerine zorla yerleştiriliyor. Yeni Heskîf diye sunulan konutlar hiçbir kültürü, tarihi olmayan beton yığınlarından oluşuyor. Dicle nehrinin kıyısında bulunan bütün yerleşim alanları da bu şekilde talan ediliyor. Kürt halkına, Kürdistan’da yaşan halklara tarihlerini unutmaları gerektiği söyleniliyor. Halk ise buna direnmeye çalışıyor, tarihlerini korumaya çalışıyor.
Dicle nehri sadece Heskîf demek değildir. Dicle nehri Mezopotamya halklarının kültürü, dili ve milyonlarca yıllık tarihinin hafızasıdır. Bunun için Mezopotamya halkı Türk devletinin saldırılarına boyun eğmeyip, değerlerini her şekilde korumalıdır. Kültürsüz, tarihsiz bir halk yaşayamaz, varlık gösteremez!
-Rêzan Bahoz