HABER MERKEZİ- Rauf Karakoçan yazdı: Kürdistan gençliğini bekleyen görevler
“Tarihin her dönemi o dönemin ihtiyaç duyduğu gençliğe ihtiyacı vardır. Gençlik; Tarihi süreçlere ve toplumun beklentilerine cevap olması en temel rolü üslenmesi gerekir. Toplumun en enerjik gücü olan gençlikten beklenen görev ve sorumluluklar oldukça fazladır. Toplumsal sorunlara karşı duyarlı olmak, çözüm gücü haline gelmek, pratik öncülük yapmak ve yeri geldiğinde top yekûn eyleme kalkmak demektir.
Tarihin akışını değiştiren devrimsel süreçlerde bütün toplumsal kesimlerden en fazla gençliğe ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir fakat nasıl bir gençlik sorusuna cevap bulmamız gerekiyor. Her dönemin ihtiyaçları farklıdır. En temel görevler karşısında gençlik ne kadar hazır hale gelmiştir? Gerçekten de toplumun beklentilerine cevap verecek örgütlülüğe, bilgi kapasitesine, tecrübe birikimine, öncülük potansiyeline sahip midir? Bu türden soruları daha da çoğaltarak samimi cevaplar vermek ve kendi konumunu gözden geçirmeye ihtiyaç vardır.
Yukardaki sorulara verilecek cevaplar, nasıl bir kişiliğe ihtiyaç duyulduğunu açıklar nitelikte olması gerekir. ‘İnsan vardır fakat yine de insan yoktur’ sözüne atfen, İnsan var fakat iş yapan insan yok anlamında söylenmiş bir sözdür. İhtiyaç duyulan, işin erbabı olan insanı tanımlar. Savaş koşulları yaşayan halkımız, her açıdan savaşacak savaşçı ruha, mücadele azmine sahip devrimci gençliğe ihtiyaç duymaktadır. İçinden geçtiğimiz tarihi sürecin Kürdistan gençliğinden beklentilerini bu temelde yeniden gözden geçirmek gerekiyor.
Kürdistan gençliğini bekleyen görevler, yaşadığımız anla bağlantılıdır. İçinde buluğumuz durum aynı zamanda görev ve sorumluluklarımızı belirler. Temel ve tali görevleri birbirine karıştırmadan öncelikli sorunlara dikkat çekmek gerekir.
Çok ağır bedellere mal olmuş, Kürtlerin bütün kazanımlarını yok etmek isteyen bir düşmanla karşı karşıyayız. Önder Apo ağır tecrit koşullarında tutuluyor. Hemen her gün dağlarımız defalarca bombalanıyor. Bütün Kürdistan coğrafyasına yayılmış bir saldırı söz konusudur. Kürtler, Hukuk, ahlak, vicdanda dahi yeri olmayan uygulamalara maruz kalmaktadır. Soykırım operasyonların ardı arkası kesilmiyor. Buna denk bir mücadele hattı oluşturmak gençliğin en temel görevlerinden biri olmaktadır. Ölüm kalım meselesinin olduğu bir yerde sıradan tali işlerle uğraşmak, sloganlarla, vasat çalışmalarla yetinmek zaten ölümü beklemektir. Anın devrimcisi olunmadan bu tarihi sürece cevap verilemez. Bu nedenle, düşmanın dayattığı olağanüstü hâl koşullarına karşı olağan üstü bir çabayla karşılık verilmesi kaçınılmazdır. Aksi taktirde sürecin gerisine savrulmak olur ki bu da düşmanı daha da cesaretlendirmektedir.
Kürdistan’ın Yurtsever halkı, varıyla yoğuyla kendisini özgürlük mücadelesine yatırmıştır. Amansız bir savaşın içindedir. Her türlü baskıya rağmen direnmekte ve her türlü fedakarlığı yaparak tehlikeleri göze almaktadır. Özgürlüğü tadan halk kitleleri insanlık onuruna layık yaşamanın ve mücadele etmenin tadına varmıştır. Politik kişilik edinmiş muazzam bir kitle tabanı vardır. Bu tabanı harekete geçirecek olan da devrimci gençliktir. Bura da Stefan Zweiğ’in bir sözünü hatırlatma da fayda vardır. ‘Özgürlüğün tadına varmak için kendimizi kontrol etmek zorundayız, insan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler, fakat hiçbir şey olmaz’ belirlemesi kısmen de olsa şimdi ki gençliğin durumunu ifade eder. Düşmana karşı pasif eylem biçimleriyle, zaman tüketerek beklenti içinde olmak, edilgen, kendiliğindenci davranmakla hiçbir şey olmaz. Bu nedenle süreç karşısında kendisini gözden geçiren, kontrol eden, atağa geçen bir gençlik olunca bütün beklentileri karşılar nitelikte olur. Düşmanı bezdiren, caydıran cıva gibi akışkan hareketliliğe sahip devrimci gençliğe ihtiyaç vardır. Bu dönem bunu istiyor.
Gençliğin pratik çabaları elbette değerlidir. Mücadeledeki varlığı ve yeri belirleyicidir. Ciddi bir birikim ve tecrübeye de sahiptir. Daha fazla sonuç almaya odaklanması için daha fazla bilgiye, birikime ve azami çabaya ihtiyaç vardır. Önder Apo, 26 yılını geride bırakan bir tutukluluk süreci ve yaşadığı ağır tecrit koşulları hala devam ediyorsa ve fiziki özgürlüğünü sağlayacak türden, düşmanı alabora edecek ve mecbur bırakacak pratik eylemler içine girilemiyorsa, bu durum en başta devrimci gençlik ve dolaysıyla bütün devrim bileşenleri için bir özeleştiri durumudur.
Öz eleştirisel yaklaşmak ve bu durumu düzeltmek kaçınılmaz hale gelmiştir. Aslında kaybedecek zaman bile kalmamıştır dersek yeridir. Önder Apo için ne yapılacaksa şimdi yapılması gerekiyor, çünkü yarınlar çok geç olabilir. Bu duruma ilişkin Spinoza’nın bir tespitiyle altını çizmek gerekir. ‘İnsan hatalarını kabul ettiği oranda büyük, hatalarından ders çıkardığı kadar akıllı, bu hataları düzelttiği kadar güçlüdür’. Şimdi ki Devrimci Kürdistan gençliği, tarihte ender görülen ve bütün dünya insanlığına parmak ısırtan devrimci mücadele mirasının sahibidir. NATO’nun en büyük ikinci ordusuna karşı 50 yıldır savaşarak başarı elde etmiş bir gücün temsilcileridir. DAİŞ gibi barbar bir gücü alt ederek, insanlığa nefes aldıran bir pratiğin ardıllarıdır. Unutulmaması gerekir ki Apo’cu fedai gençlik imkansızı başaran bir direniş geleneğin ta kendisidir.
Önder Apo; uluslararası komplo ile İmralı kayalıklarına çivilenmesinin üzerinden 26 yıl geçti. 9 Ekim komplosunun yeni bir yıl dönümüne girerken başta devrimci gençlik olmak üzere bütün toplumsal kesimler kendisini gözden geçirmesi elzemdir. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü esas alan kampanyaya çok daha aktif katılarak, sonuç alıcı eylemlerle bu süreci karşılamak, devrimci olmanın, yurtsever, demokrat, ilerici olmanın bir gereğidir. Gençler ve kadınlar başta olmak üzere, yurtsever halkımız kendisini silkeleyip bir kez daha ayağa kalkmalıdır. Önder Apo’nun ‘genç başladık, genç bitireceğiz’ sözü özellikle de gençler için bir talimattır. Bu söz yerde kalmamalı ve gereği mutlaka yerine getirilmelidir.”