HABER MERKEZİ
DTK eşbaşkanı Leyla Güven’in öncülüğünde devam eden Süresiz Açlık Grevi Direnişlerinin damgasını vurduğu 2019 yılının Newrozu, milyonların katılımı ile karşılandı. Sadece Kürdistan coğrafyasında değil; Anadolu’da, Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Hindistan, Pakistan, Afganistan’da, başta Avrupa olmak üzere Kürtlerin çeşitli nedenlerle yaşamak zorunda kaldıkları ülkelerde de aynı coşkuyla karşılandı. Aslında bu yönleriyle Kürdistanî bir gün olmadığını, bölgesel ve evrensel bir karakter taşıdığını göstermiş oldu.
Aslında öyle olması son derece doğaldı. Başından itibaren de dikkate alınması gereken bir gerçeklikti. Çünkü Newroz, döneminin en güçlü Köleci İmparatorluğuna karşı bir direnişi ve kazanılan zaferi anlatmaktaydı. Kuşkusuz bu zaferin sonuçları Kürdistan coğrafyası ile sınırlı kalmayacaktı. Başta Asur halkı olmak üzere, o zaman ki bilinen dünya, insanlığını da etkileyecekti ve bu kaçınılmaz bir sonuçtu.
İnsanlığın yarattığı ve sahibi olduğu tüm değerleri tekellerine alarak yağmalamak isteyen Köleci Asur İmparatorluğunun ardıllarına karşı günümüzde de ağırlıklı olarak Kürdistan coğrafyasında süren bir mücadele söz konusudur. DAİŞ’e karşı yürütülen mücadele bu gerçekliğin somut bir ifadesidir. Newrozun yeni bir yıl dönümüne doğru DAİŞ’e karşı, onun toprak hakimiyetine son veren savaşın finalinin gerçekleşmiş olması da Newrozun bu özelliğini daha da güçlendirmiştir. Bunlar birleşince de 2019 yılının Newrozu, onu sadece Kürdistanî olmaktan çıkararak, bölgesel ve evrensel düzeyde karşılanan bir gün haline getirmiştir. Özgürlük ve demokrasi uğruna yürütülen mücadelede amaca yaklaşıldıkça bu anlam giderek daha fazla derinleşecektir. Tam da Önder Apo’nun ön gördüğü Kürdistan, Ortadoğu ve Dünya gerçekliğine ulaşma mücadelesinde önemli bir mesafe kat edilmiş olacaktır.
Eğer, 2019 Newroz’un ortaya koyduğu sonuçlar değerlendirilecekse, mutlaka bu gerçeklik görülebilmelidir. Bu gerçeklik önümüzdeki dönemde yükselecek olan mücadelenin, yaşanacak ve derinleşecek olan çelişki ve sorunların anlaşılması açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Özgürlük ve demokrasi çizgisinin, DAİŞ’e karşı yürütülen mücadelede elde ettiği başarı, Köleci Asur İmparatorluğunun soy zincirinin devamı olan, günümüzün zorbalarını, tiranlarını, hegemonlarını da derin bir korku içerisine itecektir. Bu da yeni politika ve yönelimlerin devreye girmesi anlamına gelmektedir.
Soykırımcı TC devletinin ve onun başında bulunan Erdoğan- Bahçeli faşist kliğinin yönelimlerini ve arayışlarını böyle bir gerçeklik içerisin de ele almak gerekmektedir. DAİŞ’in toprak hakimiyetini kaybetmesi, ardından yaşadığı telaş ve korku daha da derinleşmiştir. Sıranın kendisine geldiğini düşünmekte ve 2019 Newrozu’ndan sonuçlar çıkarmaktadır. Zaten 2019 Newrozu’na dair politikasını da buna göre belirlemişti.
Özünde Erdoğan-Bahçeli faşist kliği Newroz’a karşıdır. O nedenle 2019 Newrozu’nun karşılanmasına karşıydılar. Newroz kutlamaları için yapılan başvuruları kabul etmelerine rağmen, böyle bir gerçeklik söz konusuydu. Fakat bu düşüncelerini uygulayamadılar. Daha önceki yasaklamalarının yarattığı sonuçlardan ve Kürdistan halkının Newrozu karşılamaktaki kararlılığından korktular. Onun içindir ki, bir taraftan Newroz kutlamalarına “izin” verirlerken, diğer taraftan da katılımı ve gerçekleşmesini engellemek için ellerinden geleni yapmaktan geri kalmadılar. Amed mitingi öncesinde “bomba var” denilerek saatlerce, katılımcıları alana almamaları, dışardan gelen araçlara müsaade etmemeleri, alana girenler üzerinde yapılan aramaları zorlaştırma ve kısıtlama getirmelerinin nedeni de bu gerçeklikti. Fakat başaramadılar.
Newroz karşılama törenlerine milyonlarca insanın büyük bir coşku ve kararlılıkla katılmaları bu anlam da Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğüne verilen büyük bir cevap oldu. Kuşkusuz 2019 Newrozu’nun ortaya koyduğu bu gerçeklikten de doğru sonuçlar çıkarılabilmelidir. Çünkü Kürdistan toplumu her şeye rağmen özgürlük ve demokrasi mücadelesinde kararlılığını ve kazanımlarını korumadaki ısrarını çok net bir şekilde göstermiştir. Bu aynı zamanda 31 Mart 2019 günü gerçekleşecek olan Yerel Seçimlerde tutumunun ne olacağının da ilanı anlamına gelmiştir.
Aslında Kürdistan toplumu Newroz karşılama törenlerinde kendi Yerel Seçimlerini yapmış ve sonucunu da ilan etmiştir. Ancak burada önemli olan ve çıkarılması gereken sonuç, Newroz’da açık oylama biçiminde gerçekleşen bu seçim sonuçlarının 31 Mart günü sandıkta korumasını bilmektir. Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğünün ortaya çıkan bu sonuçları engellemek için yapacağı her türlü hileyi boşa çıkarmaktır. Baskı ve engellemelerine boyun eğmemektir. Bunun için de gerekli hazırlıkların sahibi olabilmektir.
Elbette bunun başarılabilmesi için sadece Bakurê Kürdistan ve Türkiye’de değil bulunulan/yaşanılan her yerde bunun bilinci ve sorumluluğu ile hareket etmek gerekmektedir. Seçim sandıkları sadece Bakurê Kürdistan ve Türkiye’de kurulacaktır. Fakat bu dış alanlarda bulunanların/yaşayanların sorumluluklarını hafifletmemektedir. Buralardan da Yerel Seçimlere büyük katkılar sağlanabilir. Özellikle de Avrupa’da olanlar, Bakurê Kürdistan ve Türkiye’de yaşayan yakın çevrelerini, ailelerini, akrabalarını her bir oyun sonuçlar üzerinde nasıl bir etki yaratabileceğinin bilinciyle harekete geçirebilirler. Böylece 2019 yılının Newrozu’nda doğrudan demokrasi kuralları işletilerek gerçekleştirilen Yerel Seçimlerin sonucunun ilanının gerçekleşmesinde kendilerini rol sahibi haline getirebilirler ve bunun olanakları vardır.
Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğü sadece Bakurê Kürdistan ve Türkiye halklarının değil başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünya halklarının başına bela haline gelmiştir. DAİŞ’in arkasında olan güç olduğu gerçekliği de, çok açık bir şekilde belgelenmiştir. Birleşmiş Milletlerin elinde de bunu doğrulayan belgeler bulunmaktadır.
2019 Newrozu sadece Kürdistan topraklarında değil; Kürdistanlıların üzerinde yaşadıkları tüm ülkelerde, Hindistan’a kadar geniş bir coğrafya da karşılanmıştır. Bu onun özü gereği böyle olmuştur. DAİŞ’in toprak/alan hakimiyetine son verildiğini müjdeleyen Kuzey Doğu Suriye’de Dêrazor/Bahoz’da yakılan ateş ise bu özü daha da pekiştirmiştir. Bu anlamda Newroz nasıl tarih sahnesinde ilk ifade ettiği anlam itibarıyla sadece Kürdistanî olmadığı gerçeğinin bir dışa vurumu olmuşsa, günümüzde de var olan bu anlam ve özünü daha da pekiştirmiştir. 31 Mart 2019 günü gerçekleşecek olan Yerel Seçimlerinde Erdoğan-Bahçeli faşist diktatörlüğüne vurulacak olan darbe de bu gerçekliğin somut bir göstergesi olacaktır. Sadece bununla da kalmayacak; beşinci ayını doldurmak üzere olan DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in öncülük ettiği Süresiz Açlık Grevi Direnişi ve bu direniş içerisinde yaşamların kaybetmiş olan; Zülküf Gezen, Uğur Şakar, Ayten Beçet, Zehra Sağlam ve Medya Çınar da selamlanacaktır.
Cemal ŞERİK