HABER MERKEZİ- Hilar- Çayönü kazılarında ortaya çıkarılan imari yapılar, dönem dönem burada yaşayan insanların barınmak veya sosyal hayatını geçireceği evrelerin de değişimini göstermekte. Yerleşik köy yaşamına geçtikten sonra insanlar geniş odalı yapılar evresinde, yapı teknikleri daha özensiz bir şekilde yapılmış ve barınılacak yerlere temel çukurları açılmıştır.
Toplumsal alan için kullanılan yapıların inşası, yani bireysel kullanım işlevi ötesinde topluluğun tümüne yönelik işlev gören yapılar, ancak bireysel iradenin ötesinde güçlü bir iradenin, bir otoritenin varlığını gerektirmektedir. Bu tarz bir irade ise tek tek topluluğu oluşturan bireylerin iradesinden daha güçlü ve bu şekilde topluluktaki tüm bireyleri harekete geçirebilecek yönetsel bir iradedir.
Toplumsal yapıların en eski örnekleri çoğu kez birer kült merkezidirler ve o toplumlarda, bireylerin paylaştığı ortak bir inanç sisteminden gücünü alan ruhban unsurların topluluğa empoze ettikleri iradeye bağlanır. Nitekim Hilar-Çayönü’nde katı bir inanç sisteminin sosyal yapının olduğu anlaşılmaktadır.
Hilar’daki ‘Kafataslı Yapı’
Yerleşme içinde kazılarda ortaya çıkarılan konut işlevli olmayan yapılardan biri de “Kafataslı Yapı” olarak tanımlanan yapıdır. Yapının ilk kez ortaya çıkarıldığı 1981 yılında içinde 70 kadar insan kafatasından başkaca bir buluntu elde edilmemişti. Bu nedenle bilim dünyasına “Kafataslı Yapı” olarak tanıtılmış, daha sonraki yıllarda yapıda kafataslarının yanı sıra diğer insan kemikleri de bulunmasına karşın bu adlandırma yerleşmiştir. Kazıların sonuna kadar bu yapıdan 450 bireye ait kafatası ve kemikler bulunmuştur. Yaklaşık 2 bin yıl boyunca kullanılmış olan bu yapıda çok daha fazla bireye ait kemik bulunması gerektiği düşünülmektedir. Bunun açıklaması, Çayönü’nde bu süre içinde yaşayıp ölmüş tüm bireylerin değil, sadece ayrıcalıklı görülen bireylerin buraya gömüldüğü şeklinde yapılmaktadır. Ele geçen gömüler de bunu göstermektedir.
Sunaklarda kan izleri tespit edildi
Hilar-Çayönü’ndeki söz konusu yapının “kafatası kültü”, gömme geleneğinde başın gövdeden ayrı tutulması ile doğrudan ilişkili olduğu kabul edilir. Ölülerin hazırlanması işlemleriyle ilgili görülmektedir. Yapının avlusunda bulunan, üzerinde insan ve hayvan kanı saptanan bir sunak, çevresindeki sekiler ve odacıklarda, çukurlarda rastlanan çok sayıdaki ezik-kırık kemikler bu görüşü desteklemektedir. Bunun bir uzantısı olabilecek şekilde, Çayönü’nde insan kurban etme geleneğinin görülmesi, bir olasılık olarak ileri sürülmektedir.
Farklı kullanım evreleri gösteren bu anıtsal yapı, doğu-batı yönünde uzanmaktadır. Saltaşı döşemenin altında mahzen gibi dört hücre yer almaktadır. Bu hücrelerin yan duvarları yer yer düzgün, büyük taş bloklarla desteklenmiştir ve saltaşı döşeme bunların üzerine yerleştirilmiştir. Gömüt odaları olarak kullanılmış olan bu mezar odalarının her birinde farklı gömü durumları görülmektedir ki, bu durum bugüne kadar başkaca Neolitik yerleşimlerde tespit edilmemiş bir durumdur.
Mezar yerleri ayrı ayrı yapılmış
Kemiklerin çoğunun, bağ dokuları tümüyle çürüdükten sonra buraya konulduğu bellidir. Yine de tek bir ayak ve bacak birlikte bulunmuştur. Üzerindeki et henüz çürümeden buraya atıldığı anlaşılmaktadır. Bütün bu dolgu kaldırıldıktan sonra çok sayıda uzun kemiğin bir araya getirilip paketlenmiş gibi düzenli öbekler oluşturduğu görülmüştür. Bunun altında ana toprağa ulaşılmıştır. Tüm bu kemik dolgu içinde ender de olsa çift delikli silindirik boncuklar ve yine takı olarak kullanılmak için delindiği anlaşılan büyük bir deniz kabuğu çıkmıştır.
Bu dört mezar odalarının dışında, yine aynı yapı içinde insan kemiklerinin yığıldığı çukurlar ortaya çıkarılmıştır. Örneğin yapının kuzey kesimindeki böyle bir çukurda 32 çocuk ve yetişkin bireye ait kemiklerin, yığın halinde atıldığı görülmektedir. Herhangi bir anatomik bağlantı olmaması nedeniyle başka bir yerden getirilip bu çukura yığıldıkları düşünülmektedir.
Hilar’da çıkan buluntular
Hilar-Çayönü’nde yapılan kazılarda pişirmeden çanak çömlek yapma girişimi olarak görülen kilden kaplar Hücre Planlı Yapılar Evresi’nin en son evresinde ortaya çıkmıştır. Bazen çok az pişmiş, kaba bitkisel katkılı, kerpiç çamurundan, düz tabanlı, sığ kenarlı, yuvarlak ya da köşelerin yuvarlatılmış dörtgen kaplardır. Kaplar dışında silindir boncuklar, misket taşları vardır. Ayrıca kazılarda 49 adet kil insan heykelciği, 51 adet hayvan heykelciği bulunmuştur. Hayvan heykelcikleri içinde evcil koyun ve keçi heykelcikleri Hücre Planlı Yapılar Evresi’nin son alt evresinde, yabani hayvan heykelcikleri ise daha erken, Kanallı Yapılar Evresi’nden itibaren görülmektedir. En eski iki yapı evresinde kil heykelcik hiç bulunmamaktadır.
En şaşırtıcı kil buluntusu ise ev modelleridir. Hücre Planlı Yapılar Evresi’nde bu şekilde beş model bulunmuştur. Alçak korkuluklu düz damlar, yağmur oluğu yanı sıra ilk katta hücrelerin havalandırma pencereleri görülmektedir.
Çewlik ve Nemrut Dağı’ndan obsidiyen getirilmiş
Çanak Çömleksiz Neolitik tabakalarda hem çakmaktaşı, hem obsidiyenden yontma taş alet yapımında yararlanıldığı görülmektedir. En eski Yuvarlak Planlı Yapılar ve Izgara Planlı Yapılar evrelerinde çakmaktaşı kullanımı kabaca üç kat fazladır. Hücre Planlı Yapılar Evresi’nde ise yarı yarıyadır. Çakmaktaşı çevreden sağlanabilirken obsidiyen Çewlik ve Nemrut Dağı bölgesinden gelmedir. Daha sonraki evrelerde obsidiyen kullanımı artmıştır. Obsidiyen kullanımı delgilerde, çakmaktaşı ise yongalarda daha çoktur.
Sürtmetaş aletler içinde değişik boylarda havan elleri vardır. Kullanıldıkları işe uygun biçimde farklı boyutlardadır, boya ezmekten et dövmeye kadar çok çeşitli işlerde yararlanıldığı anlaşılmaktadır. Sürtmetaş buluntulara diğer örnekler havanlar, yassı baltalar, vurgu taşları, sap delikli çekiçler, bileyi taşları, bızlar, ağırşaklar, topuzlar, bilezik olarak ve başka amaçlar için kullanılan taş halkalar, bazıları bezemeli taş kaplar sayılmaktadır.
O çağda bakırı işlemişler
Hilar-Çayönü sakinlerinin nabit bakırı ve malahiti işledikleri saptanmıştır. Tüm buluntular değilse bile bir kısmı ısıtılarak tavlama işlemine tabi tutulmuş, daha sonra dövme tekniğiyle işlenmiştir. Bu şekilde işlenen bakırdan delgi, iğne ve tel parçaları yapılmıştır. Bu tavlama işleminin metarulji alanında bir devrim sayılması gerektiği belirtilmektedir. Diğer yandan bilinen en eski dövme tekniğiyle yapılan bu nesnelerin taş örsler üzerinde, sapsız taş çekiçlerle dövülerek şekillendirildiği tahmin edilmektedir. Bu şekilde doğal bakırın kullanılmasının yanı sıra ısıl işlemle cevherinden arıtılmış madenin de kullanıldığı anlaşılmaktadır. Çayönü’nde bulunan bu nesneler, sadece Anadolu’da değil, insanlık tarihinde bilinen en eski maden buluntulardır. Bakırdan yapılma buluntular esas olarak Izgara Planlı Yapılar ve Kanallı Yapılar evrelerinde ele geçmiştir.
Kemik ve boynuzdan aletler ortaya çıkarıldı
Kemik ve geyik boynuzundan yapılma aletler oldukça çeşitlidir. Bızlar, başlı ya da delikli iğneler, kaburga kemiklerinden uçları sivri ya da yuvarlatılmış delgiler, alet sapları vardır. Bu saplardan bazılarının uçlarında, aletin yerleştiği delikler, bazılarında ise bunun yerine delgilerin yerleştirildiği boydan boya uzanan oluklar görülmektedir.
Tohumlar kültüre alınmış
Bitki kalıntıları içinde fiğ tohumlarının MÖ 7.500-6.500 yılları arasına ait olduğu anlaşılmaktadır. Esas olarak emmer ve einkorn buğdayının, bazı baklagiller, burçak ve nohudun kültüre alındığı belirtilmektedir. Bezelye ve mercimek en son katlarda kültüre alınmıştır. Badem, fıstık, meşe palamudu, üzüm, delice otu, yabani bakla, yassı zarflı bezelye, keten ve çitlembik çevreden toplanan bitkilerdir. Arpa hemen hemen hiç bulunmamaktadır.
Hayvan kalıntıları
Yapılan kazılarda ortaya çıkarılanlara bakılırsa avlanan hayvan türleri oldukça geniş bir yelpaze göstermektedir. Bunlar, yaban domuzu, yabani koyun ve keçi, kızıl geyik, alageyik, yaban sığırı, ceylan, karaca, at, ayı, tilki, sansar, tavşan, kunduz, sincap, yabani kedi, kokarca, porsuk, su samuru, kaplumbağa, kirpi, çeşitli kuşlar ve tatlı su balıkları olarak görülür. Eninde sonunda evcilleştirilen tür sayısı dörttür, domuz, koyun, keçi ve sığır toplam olarak tüm alt evrelerde % 60’a yakın ya da daha yüksek paya sahiptir. Etinden yararlanılan diğer yabani türler, Kanallı Yapılar Evresi’nden itibaren payı azalan bir kaynaktır. Yabani ya da evcil koyun ve keçi, ilk üç alt evrede görece önemsizken Geniş Odalı Yapılar Evresi’nde büyük artış gösterir. Bu alt evrede koyun ve keçi eti Çayönü sakinlerinin et tüketiminin % 53,6’sını karşılamış görünmektedir. Bununla birlikte Geniş Odalı Yapılar Evresi’ne kadar baskın olan domuzdur.
En çok insan kemiği burada bulundu
Yakındoğu Neolitik Çağı yerleşmeleri arasında Hilar-Çayönü, en çok insan kemiği veren yerleşmedir. Kazılarda 227’si kadın, 193’ü erkek, 142’si çocuk, 57’si bebek ve 7’si fetus olmak üzere toplam 626 insan iskeletine ulaşılmıştır. Çayönü buluntusu ise en eski evre olan Yuvarlak Planlı Çukur Evler Evresi dolgusu içinde bulunmuştur. İskelet üzerinde yapılan karbon analizlerine göre günümüzden 9 bin yıl öncesine tarihlendirilmektedir.
10 bin yıl önce 600 kişi yaşıyordu
Hilar’ın Neolitik Çağ’da, hiç umulmadık ölçüde, 600 nüfuslu bir köy yerleşmesi olduğu tespit edilmiş. Ortalama ömrün 29-30 yıl olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte beş bireyin 50 yaşın üstünde öldüğü saptanmıştır. Bunlardan dördü erkektir, beşincinin cinsiyeti saptanamamıştır. Ortalama boy erkeklerde 1,70 kadınlarda 1,57’dir. Kafa yapısı Akdeniz ırkından olduklarını göstermektedir. Bu ırkın kaba ve narin yapıları bir arada görülür, ancak narin yapılılar çoğunluktadır. Bu dönemde nüfusun % 34’ünün bebek ve çocuk olduğu görülmektedir. Çocuk ölümlerinin çoğunlukla 2-3 yaş arasında olduğu belirlenmiştir.
Önemli bilgilere ulaşıldı
Hilar-Çayönü’nde yapılan kazılarda bölgenin “Bereketli Hilal” üzerinde Neolitik Devrim’in kilit yerleşmesi olduğuna dair önemli bilgiler elde edilmiştir. Bölgede Neolitik çağın tüm evreleri yaklaşık olarak 2.500-3000 yıl sürmüştür. Kazılarda çıkarılanlar değerlendirildiğinde Hilar-Çayönü toplumunun bu gelişme çizgisi üzerinde sosyal yapı olduğu kadar beslenme stratejisi de izlenebilmektedir. Bütün bunlarla birlikte Hilar-Çayönü Neolitik Devrimi eksiksiz olarak sergilendiği bir araştırma alanıdır. Hilar-Çayönü’nde insanlığın 10 bin yıl önce avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişini, hayvan evcilleştirilmesini ve kültür tohumlarını yetiştirdiklerini görmek mümkün.
Buluntulara değer katmış
Hilar-Çayönü’nde yaşayan halkın o dönem itibariyle bilinçli ve profesyonel tarım yapmamakla birlikte hayvanı da evcilleştirmeye yeni başlamışken bu kadar özellikli ve dönemin şartlarına göre ileri tarzda bir mimari anlayışa sahip olması Neolitik çağın buluntularına değer katmıştır.
Çayönü insanının malzemeyi de kullanarak mühendislik ve mimarlık tecrübeleriyle böyle yerleşim yerlerini kurduğunu göstermiştir. Çayönü mimari açıdan bölgede çok önemli bir yerdedir. Son derece iyi planlanmış, basit barınaklara hiç benzemeyen bir mimari anlayışı sergilemektedir. Aynı şekilde bu dönemde bakır boncuklarının bulunması, insanların o çağda bakırı ateşte eritip şekillendirdiklerini göstermektedir.
Sırlar halen toprağın altında
Mezopotamya’da on bin yıl önce önemli bir yerleşim yeri olarak karşımıza çıkan Hilar-Çayönü’nde, o dönemin dini, mimari, sosyal, kültürel faaliyetleri ile yaşam çabalarını görmek mümkün. Aynı şekilde, bu yerleşkede yaşayan insanların yine Mezopotamya bölgesinde o çağda yaşayan diğer kavimlerle ilişki kurdukları, kültürler arası bir kaynaşmanın olduğu belli.
Amed’in 65 kilometre yakınında bulunan Neolitik çağın en önemli buluntusu olan Hilar-Çayönü, bu güne kadar yapılan kısmi kazılarla insanlık tarihine önemli veriler sunmuş. Ancak halen bölgede tam arkeolojik araştırma yapılmadığı için bu çağa dair toprak altında kalan sırlar tam olarak bilinmiyor.