HABER MERKEZİ
Türkiye cumhuriyeti devleti halkların soykırımı üzerine kurulmuş bir devlettir. Halkları topluca soykırıma tabi tutmak bu devletin icadıdır. Bu devletten önce dünyada bir halkın toplu yok edilmesi, topraklarından sürülmesi yapılmamış bir şeydir. Doğrudur Avrupalı devletler de Amerika’da Kızılderilileri, Afrika’daki halkları katletmiştir. Japonlar Çinlilere büyük eziyetlerde bulunmuştur. Ancak Avrupalıların katliamlarında toplu katletmek, halkları hem öldürmek hem yok saymak, hem katletmek hem de ben yapmadım katledilenler suçluydu bazıları onun için öldürüldü demek, Türk egemenlerine has bir yok etme yöntemidir. Bir Avrupalı olarak sadece Hitler Musevi halkını toplu katliama tabi tutmuştur. Ancak Hitler de bunu Türklerden öğrendiğini, ‘neden beni çok kötü görüyorsunuz aynı şeyi Türkler Ermenilere yaptığında hiç kimse ses çıkarmadı’ anlamına gelebilecek cümlelerle kendini savunmaya kalkmıştı. Yine Ermeni ve Kürt halklarına yaklaşımlarda görüldüğü gibi halkları yok etmek ve sonra da kimlikleri ve kişilikleriyle dalga geçmek, hakaret etmek, Ermeni olgusunda olduğu gibi küfür saymak, Kürtlere ve Lazlara dönük yaklaşımlarda da görüldüğü gibi fıkralaştırıp güldüren bir konuma sokup alay etmek de bu katil ve barbar idarecilerin yönettiği iktidara mahsustur. Tüm bunları Kürt olduğumuz ve Türk devletine karşı mücadele eden Kürtlerden yana olduğumuz için belirtmiyoruz. Böyle düşünenler ya gerçekleri bilmiyor ya da halklar düşmanı bir faşist olduğu için böyle düşünüyordur. Hatırlattığımız suçlar katil Türk devletinin bir çırpıda sayılacak suçları olduğunu vicdan sahibi hiç kimse inkar edemez.
Türk devleti kuruluş aşamasını İttihat Ve Terakki adlı milliyetçi ve dinci bir yapıyla geçirmiştir. Türk egemenlerin uluslaşma aşamasındaki örgütleme biçimi milliyetçi ve din istismarına dayanan ve Türk İslam sentezi kavramıyla açıklanan bir fikre dayanır. Bu fikir havuzunun bugün ki biçimi MHP artı AKP’dir. Başka bir söylemle MHP artı AKP bir İttihat Ve Terakki eder. Kürtlerin halk olarak yok edilmesi, Kürdistan topraklarının Türk yurdu yapılması İttihatçıların ideolojisi ve siyasetidir. Bunun için Erdoğan’ın ‘bizde Kürdistan yoktur, Kürdistan isteyenler Irak’ın kuzeyinde bir Kürdistan var oraya gitsin’ demesi İttihatçı soykırımcıların kendi döneminde yapamadıkları Kürt soykırımını ‘ben yapacağım’ anlamına geliyor. Dolayısıyla bu söz öyle yenili yutulur bir söz değildir. Bu söz öylesine söylenmiş ve ciddiye alınmayacak bir söz değildir. Bu söz Kürt soykırım tehdididir. HDP’nin ve tüm Kürtlerin bunu böyle anlaması gerekir. Bu söze gerektiği kadar tepki vermemek Türk soykırım rejimini tam tanımamaktan kaynaklanıyor. Demek ki Bakur Kürdistanlılarda tarih bilinci sorunu vardır. Demek ki düşmanını tam bilmiyorlar. Belki de öfkeleri azdır.
Bu sözün neden soykırım tehdidi olduğunu belirtmeden önce kullanılmış cümlenin içindeki ırkçılığı, Kürt düşmanlığını da görelim. Dikkat edilirse Kürdistan olarak kabul ettiği Başur Kürdistan parçasını bir ülke, yurt ve bir halka ait topraklar alarak görmüyor. ‘Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan’ diyor. Yani Kürdistan dediği yeri de başka bir devletin bir bölgesi, eyaleti ve parçası olarak görüyor. Kürt ve Kürdistan düşmanlığının Erdoğan’da ne kadar derin, köklü ve bilinçli olduğunu fark ettiniz mi? Kürtlerin kanını ve Kürdistan topraklarını sömürmeyi hangi düzeyde yaptığını görebiliyor musunuz? Bu tehdide karşı biz Kürtlerin Erdoğan hakkında her türlü sözü söyleme ve ona karşı her türlü eylemle kendini savunma hakkı doğmuştur. Bu tehditten Kürtler olarak çıkarmamız gereken sonucun bu olduğunu düşünüyorum.
Şimdi Erdoğan’ın kullandığı bu sözün neden ‘Kürt soykırımını yapacağım’ anlamına geldiğine değinelim. Türk devleti halkların yok edilerek topraklarına el konulması üzerine kuruldu. Bu devlet Türkmen halkını da suçlarına ortak ederek varlığını tehlikeye sokmuş, aslı Türk olmayan soysuzların başını çekenlerin kurduğu bir devlettir. Bu devlet işe Ermeni ve Asuri halkları katlederek başlamış, Rum halkını da fiziki olarak soykırıma tabi tutmaya hazırlanırken güçten düşmüş bunun yerine ‘mübadele’ denilen yöntemle Rum halkını binlerce yıl üzerinde yaşadığı topraklardan sürmüş böylece balkanlarda yurt edinmiş Türkmen ve Müslümanlaşmış halkların da yerlerinden ve yurtlarından çıkarılmasına sebep olmuştur.
20.yyın başında yaşanan gelişmeler, Kürtlerin sayı olarak çok olması ve Müslüman olması bir anda toplu katliamlarla değil parça parça yok edilmelerini, baskı ve korku ile sindirerek kültürel soykırıma tabi tutma yöntemine tabi tutulmuştur. Diğer halkların katliamlarında görüldüğü gibi Kürtler içinde de yoğun bir işbirlikçi ve hain örgütleyerek katliamlarını gizleme, katliam yaptığında yine Kürtleri suçlu gösterme de el altında tutulmuş bir taktik olarak her zaman devreye sokulmuştur.
Kürtler PKK ile direnişe geçince ittihatçıların başlattığı ancak değişik nedenlerle sonuçlandıramadığı ve Kemalistlerin devraldığı Kürt soykırım saldırılarını tam sonuç almak üzereyken boşa çıkardı ve yenilginin eşiğine getirdi. Bakur Kürtlerinin bilinçlenmesi ve soykırımcı Türk devletine karşı direnişe geçmesi Kürtleri Türk, Kürdistan’ı da Türk yurdu yapma amaçlarını işlemez kıldı. Bu gelişme soykırımcı TC’nin Kürtler için de tıpkı Ermeni ve Rum halkına uygulanan yöntemin devreye konulmasını beraberinde getirdi. Böyle bir soykırım rejimi dış destek ve Kürtler içinde hain işbirlikçilerin desteği olmadan pratikleştirilemez. Yani Bakur Kürtlerini Bakur içinde sessizce yok etmek başarılmadığı için, daha sonra da diğer parçadaki Kürt halkını kendi güçleriyle özgün kültürel soykırım yöntemleriyle yok edebilmek yönteminin diğer halklara uygulanan fiziki ve kültürel soykırımı içi içe ve toplu katliamlarla yürütme, bunu yaparken de ‘artıklara’ madem çok istiyorsunuz alın size ‘bir parça Kürdistan’ politikası esas alınmaya başlanmıştır. İşte günümüz Ermenistan’ı ve Yunanistan’ı böyle bir soykırımdan sonra Ermeni ve Rum halklarına ‘hediye edilmiş’ devletlerdir. Böyle bir siyasetin arkasında başta Almanya olmak üzere bir çok batılı güç vardı. Şimdi bunu Kürtlere uygulamak istiyorlar. Erdoğan’ın tehdidi Kürtler için tam olarak bu anlama geliyor.
‘Soykırım hediyesi’ olarak tasarlanmış Başur Kürdistan’ın sınırları Süleymaniye, Hewler ve Dıhok olarak belirlenmiştir. Yani Başur Kürdistan’ın yarısı. Kürtlere şu denilmek isteniyor ‘soykırım mı yoksa Barzani ailesinin mülkü haline getirilmiş bu üç şehirlik Kürdistan mı?’ işte Erdoğan tam olarak bu uluslar arası projenin amaçlarını dilendirdi. Unutmayalım.
Demek ki Başur Kürdistan denilen bölge neden sessizce karşılanıyormuş? Kürt soykırımı için. Demek ki Kürt halkının dilini bile yasaklamış Türk devleti neden Başur Kürdistan’da hükümet olmuş guruba açıktan ve doğrudan düşmanlık etmiyor muş? Kürt soykırımını meşru göstermek için. Yeminli Kürt düşmanı Türkler ‘ bizim Kürtlerle bir sorunumuz yok biz teröristlere karşıyız’ sözünü neden bu kadar rahat kullanıyor muş? Başurdaki işbirlikçilerin Türk devletine hizmetkarlığından ötürü. Demek ki Şeladıze serhılderlerini KDP neden tutuklamıştır? Kürt soykırımı daha rahat yürütülsün diye…
Demek ki onurlu Kürt olmanın, Kürdistan’ı istemenin, kimliği ile özgür yaşamanın yolu soykırımcı Türk devletine karşı savaşmaktan geçiyor.
Kaynak: Mehmet Gören/Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi