FRANKFURT – Kurdistanlı ve enternasyonalist öğrenciler ve gençler, Rojava ve Başur Kürdistan’daki Türk işgal savaşına ve Rojhilat’taki savaş koşullara karşı Frankfurt Üniversitesi PEG binası önünde bir miting düzenledi.
Özellikle Almanya’nın Türkiye ile işbirliği eleştirilerek şu ifadelere yer verildi: “SPD’li İçişleri Bakanı Nancy Faeser, bu hafta başında “göç politikası” ve “terörle mücadelede işbirliği” hakkında konuşmak üzere Türk İçişleri Bakanı’nı ziyaret etti. Son olarak, alaycı bir şekilde Türkiye ile dayanışma içinde olduğunu ilan etmiş ve meslektaşını Türkiye’nin Rojava/Kuzey ve Doğu Suriye’deki operasyonları sırasında sivillere dikkat etmesi konusunda teşvik etmiştir. Bunun ne anlama geldiğini Efrîn’de 5 yılı aşkın bir süredir görüyoruz! Türk askerleri ve cihatçı milisler tarafından zorla yerinden edilme, toprak hırsızlığı, adam kaçırma ve yerel halka tecavüz.”
Ayrıca Yeşiller Partisi’nin sözde hizmetini eleştirdiler ve saldırganlık savaşını eleştirmelerine rağmen, hükümette olmalarına ve harekete geçme güçleri olmasına rağmen harekete geçmediklerini açıkça belirttiler.
Öğrenciler ve gençler, 1938’de Dêrsim’de, 1988’de Halepçe’de ve 2014’te Suriye’de gerçekleştirilen zehirli gaz operasyonlarında Almanya’nın ve Alman şirketlerinin rolünü hatırlatarak, işgalci Türk devletinin Kurdistan’daki özgürlük gerillalarına yönelik mevcut saldırılarına dikkat çektiler:
“Savaş uçakları, tanklar, insansız hava araçları gibi tüm teknolojisi Kürt gerillalarının yöntemleri karşısında etkisiz kaldığı için, Türk askeri gerillalara karşı savaşmaktan korktuğu için, Türk devleti klor gazı, tabun, hardal gazı, CS gazı, termobarik bombalar ve taktik nükleer silahlar gibi kitle imha silahları kullanıyor.
Bugüne kadar OPCW tarafından resmi bir soruşturma komisyonu kurulmamış olsa da, zehirli gazdan ölen Kurdistan´lı özgürlük gerillaları toprak ve su örnekleri, giysi, saç ve deri örnekleri Lahey’deki OPCW merkezine götürüldü. Neden? OPCW bunu sadece üye devletlerin soruşturma başlatabileceğini söyleyerek gerekçelendiriyor. Alman hükümeti soruşturma başlatmak için bir neden görmediğini açıkladı. Alman sermayesinin çıkarlarının söz konusu olduğunu hepimiz biliyoruz.
“ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ ELİMİZDEN ALMALARINA İZİN VERMEYECEĞİZ”
Ancak bu sadece ekonomi ve jeopolitikle ilgili değil. Halkar Önderi Abdullah Öcalan ve Kürt özgürlük hareketinin 45 yıl önceki uyanışı kapitalist modernite için büyük bir sürpriz oldu. PKK, beklenmedik bir şekilde ve büyük fedakârlıklarla Kürt halkının varoluşu için mücadele etti. Bununla da kalmadı. Bu hareketten güçlü bir kadın, demokrasi ve ekoloji hareketi doğdu. En son Rojava devrimi ile tüm dünya Kürt kadınının gücünü öğrendi. Dünya, özellikle sömürgeleştirilmiş bir toplumun ataerkilliği yıkıp kadınlar ve gençler etrafında örgütlendiğinde ne kadar güçlü olabileceğini gördü. Kürdistan dağlarında ortaya çıkan ve Rojava’da gelişen “Jin Jiyan Azadi” sloganı bugün Kürt, Beluç ve İranlı kadınlar ve gençler tarafından uğruna mücadele ediliyor. Bugün İran’daki öğrenciler Kürt özgürlük ve kadın hareketinin önerilerini sadece Molla rejimine değil aynı zamanda batılı kapitalist hegemonyaya da bir alternatif olarak tartışıyorlar.
Kurdistan ve Orta Doğu’nun kadınları, gençleri ve toplumları adaleti hak ediyor. Özgür bir geleceği hak ediyorlar. On binlerce kişi DAİŞ’e karşı mücadelede sadece onların özgürlüğü için değil, bizim özgürlüğümüz için de şehit oldular. Onların mücadeleleri bizim mücadelelerimizdir. Onların özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür. Özgürlüğü bizden almalarına izin vermeyeceğiz!”