HABER MERKEZİ
Uluslararası güçlerin Kürtlere yönelik soykırım ve katliam senaryoları tarihin sayfalarından alınarak güncellenmekte ve TC eliyle hayata geçirilmektedir.
Kürtler tarihte bir çok katliam ve soykırım gördü. Bu katliamların başında 1921 Koçgiri, 1925 Şêx Said, 1930’da Zilan, 1943’te Sefo Deresi, 1990’larda Siirt Kasaplar Deresi, 1938 Seyit Rıza ve yoldaşlarının Dersim’de katliamı olarak Türk devletinin alnında kara bir leke olarak yerini aldı. Derelere götürülen Kürtler buradan sağ çıkmadı. Dereler kan akmaya başladı. Sadece dereler kan akmıyor yeni kanların akması için planlar yapılıyordu.
Saddam, 16 Mart 1988’de savaş uçaklarıyla Halepçe’yi bombaladı. Havaya keskin bir elma kokusu yayıldı ve çocuklar kokuya doğru koştu. Son sözleri, “Dayê bêhna sêva tê” yani “Anne elma kokusu geliyor” oldu. 5 bin Kürt Elma kokusuyla katldildi. Derelerde başlayan katliamlar, Halepçe’de yerini elma kokusuna bırakıyordu. Elma kokusu ile Kürtlerin katliamları sürüyordu.
Derelerden kan akmaya devam ederken, suyun rengi kızıllaşıyordu. Sonra toprak rengini değiştirmeye başlıyordu Helepçe katliamıyla. Kürtler için dereler, toprak, sınır boyları ve katliamların bilançosu kalıyordu. Moğolların katliamcı zihniyetinin türevi olan TC, 28 Aralık 2011’de Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı bir köy’de 17’si çocuk 34 Kürd’ü katlederek katliamlara yeni bir yenisini ekliyordu. Herkes sessiz ve kulaklarını Kürtlerin ölüm çığlığına kapatmıştı. Sadece Kürtlerin kadim dostu olan dağlar haykırıyordu.
Sınırlar kan gölüne dönüşmüştü artık ve Kürtler yine bir katliamdan geçmişti. Bu katliamların planlayıcısı ve uygulayıcısı olan faşist TC, yeni Kürt katliamların peşine düşmüştü. Ancak faşist TC’nin unuttuğu, aslında aklına getirmek istemediği Kürtlerin muazzam direnişiydi.
Bu muazzam direniş kendini 2015’te Cizre ve Sur’un kadim tarihiyle örülü sokaklarında göstermeye başladı. Kürtlerin muazzam direnişine karşı barbar TC bütün silahlarını Kürtlerin direnişini bitirmek için devreye koymuştu. Ama direniş ruhunu katletmedi. Katlettiği bedenlerden binlerce ruh yaratılarak daha büyük direnişlere gebe oluyordu.
Bu direniş ruhu kendini her alanda göstermeye başladı. Bugün Kürtlere bu kadar yönelmelerinin altında katledemedikleri direnişçi ruh yatmaktadır. Bu direnişçi ruhu katletmek için şimdi de dört parça Kürdistan üzerinde katliam senaryoları yapılmaktadır. Uluslararası güçlerin ve şövenist TC’nin 9 Ekim’de Kuzey Suriye’ye başlattığı işgal operasyonu bunun en açık göstergesidir. 9 Ekim’de sadece Kürtlere yönelik bir işgal başlatılmadı. Uluslararası güçler tarafından 1999 yılında Halkların Önderi Abdullah Öcalan’a yapılan komplonun devamıydı.
Bu komplo çerçevesinde ABD ve Rusya’nın başını çektiği Rojava’yı işgal planı piyon olarak kullandıkları TC- Erdoğan eliyle uygulanmaya konuldu. Hem ABD, hem de Rusya’nın tek amacı kendi çıkarlarını korumaktır. İşgalci Erdoğan’ın başını çektiği DAİŞ çetelerini öz gücüyle yenen ve Dünya’yı büyük bir beladan kurtaran Kürtleri, müttefiki olarak gören ABD’nin bir anda çekilerek yerini Rusya’ya bırakması iki hegemonik gücün vardığı anlaşmanın bir sonucudur. Bu anlaşma sadece Rusya ve ABD arasında değil, bütün hegemon güçler arasında yapılmış ve uygulamaya konulmuştur. ABD ve Rusya’nın Kürt soykırımı üzerinden bir anlaşmaya gittiği ortada olan bir gerçekliktir. Özellikle bu katliam ve soykırım planı yapılırken, Kürt toprakları üzerinde paylaşım hesapları yapan uluslararası güçler, Kürtlerin direnişleriyle karşılaştı ve bu direniş komplocuların hesaplarını alt üst etti. Bu alt üst içerisinde yeni kapılar, yeni yollar devreye konuldu.
Uygulanmaya konulan soykırım politikası Kürtlerin direnişiyle yön değiştirmeye başladı. TC ve hegamon güçler yeni anlaşma masaları kurmanın peşine düştü. Rusya ve ABD’nin piyon olarak kullandıkları ve özellikle bataklığa çektikleri TC ve Erdoğan iktidarını masadan masaya dolaşmaya mecbur bıraktı. Şövenist Erdoğan, ABD ve Rusya ile gidip gelirken kendi çöküşünü hazırladığının farkında bile olmadı. Yani kendi çöküşünü kendi elleriyle hazırlayan işgalci TC ve barbar Erdoğan, Kürtlerin katliamı üzerinde yaptığı hesap, Grê Spi ve Serêkaniyê’de verilen muazzam direnişle yerle bir edildi. Bu direniş uluslararası güçlerin planlarını ve senaryolarını da çöpe atmış oldu.
ABD başkanı Trump’ın topu Rusya atması, Rusya’nın topu Şam’a atmasıyla da TC’yi içinde bulunduğu bataklıkta boğmaya çalışacağı bilinmelidir.
21. yy. da Kürtlere yönelik yapılan asimilasyon, baskı, katliam ve göçerttirme politikalarını ve yapılan kirli hesapları bozacak tek güç ise Kürtlerin direnişidir. Çünkü Ortadoğu’da dengeyi sağlayacak olan Kürtlerin direnişi ve ulusal birliğidir.
Sara Gulan
Kaynka: Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi