HABER MERKEZİ- Kemal Söbe yazdı
“Büyük Newroz Kürdistan, Türkiye ve yurtdışında büyük katılımlarla kutlandı. Kürtler bu Newroz’da da barış, demokrasi, özgürlük ve kardeşlik dediler ve bu konuda samimi olduklarını dile getirdiler. Her Newroz’da Kürt halkı özgür yaşama bir adım daha yaklaşıyor. Kürt halkının Newroz’a yüz binleri aşan, katılımları düşman güçlerinin korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Öyle anlaşılıyor ki, Kürt düşmanlığı hala devam ettirilmek, Kürt halkının ulusal varlığı kabul edilmek istenmiyor. Kürt halkının Önderimiz dediği, Önder Apo ve partimiz dediği PKK hala terör örgütü olarak gösteriliyor ve bazıları, Kürtler bizim kardeşlerimizdir ama Apo ve PKK teröristir diyorlar. Kürtler sizin kardeşlerinizse Kürtlerin ulusal varlığını neden kabul etmiyorsunuz? Kürtler biz PKK’yiz ve buradayız, Abdullah Öcalan bizim Önderimizdir, Önderimize özgürlük ve Türkiye’ye barış, Kürdistan’a özgürlük diyorlar. Demokratik toplum çizgisi temelinde Kürt halkı için özgürlük ve demokratik toplum diyorlar.
Yani Türkiye’nin bölünmesi gibi bir korku da artık yok ve olmamalı çünkü Kürtler ortak vatanda demokratik ulus paradigması ışığında halkların kardeşliği diyorlar ve bu paradigma Türkiye’yi zenginleştirir. Kürtler aktif olarak, meşru savunma temelinde var olma mücadelesi yürütüyorlar ve şimdi ateşkes ilan etmelerine rağmen hala saldırı altındalar. Kürtler 1993’ten beri siyasi yollarla ve demokratik kanallarla Kürt sorununu çözmek istiyorlar. Ama Kürt halkı hala ulus olarak bile kabul edilmek istenmiyor. Kürt sorununun çözümü konusunda samimi olanlar öncelikle Kürt halkının ulusal varlıklarını kabul edecekler kabul edecekler. PKK’yi hala terör örgütü olarak görmek istemeleri Kürt halkının ulusal varlıklarını kabul etmek istememelerinden kaynaklanıyor.
Türk devleti hala tek millet, tek bayrak, tek dil, tek kimlik zihniyetinden ısrar ediliyor. Tek taraflı ateşkese rağmen askeri operasyonlarda ve katliamlarda ısrarın nedeni budur. Kürt inkârı devleti yönetenlerin beyninde kemikleşmiş, bu durum sorunun çözümünü zorlaştırıyor. Kürt halkının ulusal varlıklarını kabul etmek hiçte zor değildir. Bütün dünyaya, biz, Kürt halkının ulusal varlıklarını kabul ediyoruz, anadilde eğitim serbest olacak, Kürtler kendi kendilerini yönetecekler, Kürtlerde hukuki ve resmi olarak Türkiye devletinin sahipleridir denirse sorun çözülür ve zaten teknik ve fiziki olarak sorunun çözümenin altyapısı hazırlanıp çözülecek. Ama Kürt halkının ulusal varlıklarını kabul etmek istemiyorlar, işte esas sorun budur. Eline bıçak bile almamış olan DEM parti belediyelerine kayyum atamaları, yönetici ve çalışanlarının tutuklanmaları aslında bu devletin faşizmden ve zulümden başka bir şey bilmediğini, demokrasinin zerresine bile sahip olmadığını gösteriyor. Bütün devletler ve iktidarlar şiddetle ve zorla varlık sürdürürler ancak TC’nin zoru ve şiddeti çok koyu bir zor ve zulümdür. Devletler içinde en zalim olanıdır.
Kürt halkına dayatılın inkâr başka bir halka başka bir devlet tarafından dayatılmadı. Yalanla, hileyle, sahtelikle, başkalarının değerleri üzerinde zorla var olan bir devletin sonu bitiş olacaktır. PKK bir devlet olmadığı halde bir devlete karşı ayakta duruyor ve güçlüdür. İşte bu gücünü temsil ettiği hakikatten alıyor. Halkın hakikati devletin zorunu ve zulmünü yıkar geçer. TC devleti Kürt halkının özgürlük mücadelesi karşısında zavallı duruma düşmüştür. Devletlerin gücü zora, hileye, yalana ve kandırmaya dayalıdır. Bundan dolayı Kürt halkının özgürlük mücadelesi TC’nin karşısında eninde sonunda zafer kazanacaktır. İnkârcı rejim Kürdistan’da zaten siyasi olarak tutunamaz haldedir. Kürt halkı Kürdistan’ı TC için bir bataklığa dönüştürdü. TC Kürdistan’da çırpındıkça daha çok bataklığa saplanıyor. PKK’nin ateşkes ilan etmesini kabul etmiyor. Ateşkes devletler arasında olurmuş. Barış savaşan devletler arasında olurmuş diyorlar. Oysaki ateşkes ve barış, ister devlet olsun, İster örgüt olsun savaşan herkesin arasında olur. Ve barışa ihtiyacı olan esasen halklardır çünkü bütün savaşların acılarını halklar çekiyor. Kürt halkının ulusal varlığını kabul etmemekten kaynaklı bu kirli özel savaşın faturasını sadece Kürtler değil bütün Türkiye halkları ödüyor. Bütçenin kirli özel savaşa harcanması sonucu yoksulluk ve zamlar bütün Türkiye’yi kasıp kavurmaya devam ediyor. Kan siyaseti yapanlar, kirli özel savaşta nemalananlar tabi ki kirli özel savaşta ısrar edeceklerdir. Çünkü bu kirli savaşta besleniyorlar. Önder Apo’nun demokratik toplum çağrısı tabiki bu kan siyaseti yapanların saltanatını sona erdirecek büyük bir hamledir.
Savaşta rant siyaseti sürdürenler Kürt sorununu çözmeyi değil, PKK’nin şartsız silah bırakmasını ve Kürt halkı için bir talepte bulunmadan teslim olmalarını istiyorlar. Bunlar kendilerini akıllı sanıyorlar. Mezopotamya’da doğan özgürlük güneşini göremeyecek kadar karanlıkta yaşayan bir zihniyet Türkiye’yi yönetiyor. Bu karanlık ruhlar özgürlük güneşiyle karşı karşıya gelmekten korkuyorlar ama korkunun ecele faydası yok. Yalan söyleyenler hakikatle karşı karşıya gelmeye cesaret edemezler. 1984’ten beri PKK’yi bitirdiğini söyleyenler PKK karşısında bittiklerini gururlarına yediremedikleri için, her gün PKK’yi bitirdiğini söylüyorlar. PKK’yi bitirdiyseniz neden Önder Apo’nun ayağına kadar gidip örgütüne silah bıraktır diye yalvarıyorsunuz?
Önder Apo, PKK ve Kürt halkı barışa hazır. Türkiye’yi gerçekten sevenler bir an önce Kürt sorununu çözerek demokratik bir Türkiye’nin ortaya çıkmasını sağlarlar. Türkiye’yi gerçekten sevenler Kürtlerdir, Önder Apo’dur ve PKK’dir. PKK ve Önder Apo Türkiye halklarını önemsedikleri için demokratik Türkiye ve özgür Kürdistan ve ortak vatan diyorlar. İşte size bir fırsat, Türkiye’yi gerçekten seviyorsanız PKK’nin ateşkesine ve Önder Apo’nun demokratik toplum çağrısına olumlu cevap verin ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için adım atın.”