HABER MERKEZİ- Kemal Söbe’nin kaleminden
“Son yüzyıldır uluslararası siyasi gidişat Kürtlerin aleyhine işlev gördü, bölgede de günümüze kadar devam eden inkara, yıkıma, savaşlara, katliamlara ve diktatörlüklere yol açtı. Yürütülen siyaset genelde emperyalist etiketli olduğu için, ezilenler ve halklar bu siyasetten hep zarar gördüler, ama örgütlü ve güçlü bir devrimci önderliğe sahip halklarda çeşitli devrimler gerçekleştirerek zaferler kazandılar. Uluslararası siyasetin ve diplomasinin duygularla hislerle yürümeyeceğini,
yürütülemeyeceğini bilmemiz gerekiyor. Uluslararası siyasette dostluğa da yer yoktur, çünkü siyaseti belirleyen ana faktör siyasi ve ekonomik çıkar ve menfaetlerdir. Çıkar ve menfaetin bittiği yerde de dostluk işe yaramaz.
Uluslararası siyasetin yapısını, gidişatını, nelere yol açtığını ve açacağını ve karekterini bölgesel ve global çıkarlar belirlediği için, bütün ezilen halklar ve sınıflarda kendilerini kurtuluşa götürecek tutarlı bir siyaset yürütmek durumundalar. Emperyalist siyasette hiç acıma yoktur. Ve bugünkü sorunların temelinde bu acımasız siyaset yatmaktadır. Ortadoğu ve Kürtler söz konusu olduğunda bu kirli siyasetin nasıl bir işlev gördüğü daha iyi biliniyor. Ortadoğu’da bu siyaset yüzyıldır bölge gericiliğiyle birleşip Kürtlere ve diğer halklara çok acı çektirdi, hala da çektiriyor. Tabi uluslararası emperyalist siyasetin en büyük kurbanı maalesef Kürtler oldu. Kürtler yakın geçmişe kadar örgütsüz, dağınık, bilinçsiz ve önderliksizdiler. Güneyli Güçlerin, ulusal temelde bir siyaset yürütmedikleri bütün pratiklerinde netleşmiştir. Bu güçlerin, inkarcı zihniyetle nasıl çalıştıklarını ve ulusal davaya nasıl ihanet ettiklerini, Kürt halkı unutmayacaktır.
Güneyli güçler, ellerinde bazı imkanlar olduğu halde hiçbir zaman ulusal dava için mücadele eden partiler olmadılar, dar ve yerel kaldılar, ailesel çıkarlar peşinde koştular, Kürtlerin ulusal davalarına hizmet etmediler, ama onlarca yıldır kendilerine Kürdistani örgüt ve ulusal partiler dediler. Uluslararası emperyalist güçlerin siyasetini anlamak mümkündür ama pekala içeride kendilerine Yurtsever ve demokratik ya da ulusal örgütler adını takıpta kendi halkına zarardan başka bir
faydaları olmayan, her defasında halkı bırakıp oraya buraya saklanan bu iç ihanetçi çetelere ne demeli? KDP, bir Kürt partisi değildir. KDP/Barzanilerin milyarlarca doları, servetleri, şirketleri ve holdingleri var. Hiçbir Kürt, KDP’den ve Barzanilerden bu saatten sonra olumlu bir siyaset yürütmelerini beklemesin.
Kürtler son 40/45 yıldır Özgürlük Hareketi’yle ulusal bir önderliğe ve güce kavuşup ulusal kurtuluşçu ve devrimci demokratik özgürlükçü bir gücüne sahip olmaya başladılar. Özgürlük Hareketi her ne kadar Kuzeyde kurulduysada ve Kuzey’in partisi olarak bilinse de, devrimci, demokratik, ulusal ve bölgesel bir siyaset yürüttükleri için bütün Kürdistan’da etkili olmuş, büyük ulusal bir güç haline gelmiştir, hatta Ortadoğu halklarının devrimci bir gücü olmuştur. Kürtler öncelikle
kendi içinde çıkan hainlere karşı etkili olmalılar, hainleri etkisiz hale getirmeliler.
Hiçbir yabancı ve inkarcı güç Kürtlere özgürlük vermez, demokrasi getirmez. Halklar mücadele ederek kendi özgürlüğünü kazanırlar, demokrasiyi inşa ederler.
Kürtler içeriden çıkan ihanetler sonucu dışarıdan gelen saldırılarda zarar gördüler. İç siyaset zarar verici olursa, dışarıdan gelen saldırılar daha etkili ve sonuç alıcı olur. Biz, Kürtlerin yaşadığı acıları, trajediyi sadece dışarıya mal edemeyiz. Özgütsüzlük, bilinçsizlik, dağınılık, içeride çıkan ihanetler Kürtlerin en büyük düşmanları olmuştur. Ulusal birliğin olduğu durumlarda nasıl da kazanıldığını Rojava’da gördük. Rojava zaferi Kürtlerin adını, kimliğini bütün dünyaya duyurdu ve Kürtlerin bağımsızlığı, Kürt sorununun çözümü uluslarasası siyaset sahnelerinde tartışılmaya başlandı. Demekki örgütlü olunursa ve ulusal bir siyaset yürütürse başarı kesindir, tamdır. Uluslararası siyasetin Kürdistan’da nasıl şekil alacağını Kürtlerin mücadelesi belirleyecek ve ayar verecektir.
Yüzyıldır emparyalist siyaset ve iç ihanetler Kürtlere cehennem hayatı yaşattı. İç ihanetler bir ağacı içten kemiren kurt gibidir, dışarıdan gelen tehlikeden çok daha tehlikelidir, etkilidir. Bundan dolayı Kürtler öncelikle içeriden gelen ihaneti durdurmalılar. Bölgeci, yerel, dar, aşiretçi zihniyetlere karşı etkili bir ulusal savaş, bilinç savaşı olmalıdır. Kürtler kendi içinde çıkan ihanetleri durdurmayı başarırlarsa, dışarıdan gelen emperyalist tehlike ve saldırlara karşı daha çok etkili olurlar. İç ihanetler, ulusal çıkarlara zarar veren her türden işbirlikçilik, dışarıdan gelen tehlikelere zemin hazırlamış, etkili olmasını sağlamıştır. Bundan dolayı gerek içeriden gerekse de dışarıdan gelen saldırı ve tehlikeleri etkisiz hale getirip tasfiye etmek, tutarlı bir ulusal devrimci siyasetle olacaktır.
Kürtlerin bugüne kadar iç ihanetlerden ne kadar çok acı çektiğini, zarar gördüğünü hepimiz biliyoruz. Öncelikle iç ihanetlere karşı büyük bir savaş verilmelidir. İç ihanet ve hainler yenilgiye uğratılırsa Kürtler üzerinde oynanan yüz yıllık oyunlar ve katliamlar son bulur. Düşmanın en tehlikelisi içeridedir. Önce iç düşmana yenilgiyi yaşatmalıyız. İç düşman (ihanetler) yenilirse, dış düşmanlar otomatikmen etkisizleşirler, etkilerini kaybederler. Demekki uluslararası Kürt karşıtı siyaset ve bölge gericiliği ve inkar siyaseti günümüze kadar iç ihanetlerden destek görerek bölgede kaldı, etkili oldu. Bu açıdan iç ihanete ölüm diyerek uluslararası Kürt karşıtı siyaseti ve inkar siyasetini yok ederek, bütün bölgeyi kapsayacak Kürt demokratik halk devrimini zaferle taçlandırıp, insanlığı yeni bir yaşama taşıyacağız…”