HABER MERKEZİ – Partinin 17. yıldönümünde hepinizi selamlıyorum. Bu yıllar Kürt halkı açısından başlangıç yılları oldu. Bu iyi bir başlangıçtı. On yedi yıl önce, küçük bir grupla çalışmaya başladığımızda, Kürdistan’da Kürtlük adına hiçbir şey kalmamıştı. Düşman, Kürdistan’a sonuna kadar hâkimdi ve bu hâkimiyetini Kürt halkını ezmek için sonuna kadar kullanıyordu. Bugün gibi hatırlıyorum, biz PKK adını çalışmalara başladığımızda, çok hazırlıksız bir insanın dağlara çıkması gibiydi. Fakat; ‘acaba düşecek miyiz’ demedik. O dönem; “bu halk için dürüst bir partiyi, düşüncemizi ve yüreğimizi bir yaparak kuracağız ve buna iyi niyetle bağlanacağız” dedik, o dönem gücümüz yoktu, ne arkadaşlarımız bizi anlıyordu, ne de halk bizimleydi. ‘Bu yıllar sessiz geçmemeli, bu süreçte bu halk için bir adım atılmalıdır’ dedik. Çok hazırlıksızdık. Hatta diyebilirim ki, hiçbir plan-programımız ve maddi olanağımız yoktu. Sadece iyi niyet, Kürt gerçekliği, Kürdistan gerçekliği üzerinde söylenecek birkaç sözden başka bir şeyimiz yoktu. Son nefesimizle, ‘bir Kürt partisi, işçi partisi, devrimci parti kurmalıyız’ diyorduk. Yarın nasıl olacak, düşman üzerimize nasıl gelecek, onu düşünmüyorduk. Bizim için mühim olan, o günlerde hayırlı adımlar atmaktı. On yedi yıl önce, Diyarbakır’ın bir köyünde Mazlum, Hayri ve Kemal arkadaşların da içinde bulunduğu üç dört gün süren bir toplantımız oldu. Bu çalışmada yer alanların yarısı şehit düştü, birkaç kişi hain çıktı. Bu adımlar, on yedi yıl içinde, Kürt halkı için bir ağaç olarak serpildi ve bugün, bu ağacın gölgesine herkes girebiliyor. On yedi yıl içinde, yüzyıllarca kaybettiğimizi kazanıyoruz, kayıp olan yüreğimizi, insanımızın kayıp olan düşüncesini buluyoruz. Parçalanmış Kürt gerçekliğini birlik haline getirdik, durmuş beyni bilinçle yoğurduk, oluşmuş büyük korkuyu yıktık, yerine cesareti koyduk. Kürt halkı için her yönüyle yok oluşu sağlayanı kaldırdık, yerine bizim için gerekli olanı koyduk. O dönem insan halksız, halk da yurtsuz kalmıştı. Biri kendini halktan saymadı mı, bir halk da kendini yurt sahibi olarak görmedi mi, bu insanda, bu halk da yok olmuş demektir. Bir insan, ya da bir halk kendi gerçekliğinden uzaklaştı mı, kayboldu mu, başkası için kullanılır. Düşman da halkımıza bu gözle bakıyor. Düşmanın gözünde koyun sürüsünden beterdik. Bu kötü bir durumdu. İnsan ne kadar düşmüşse, o kadar özgürlüğü için savaşmalıdır. Büyüten, güçlendiren bu bakış açısıdır. İnsan için ne anlamlıdır, bir halk için ne gereklidir, ne gereksizdir; biz bunlara yerinde ve zamanında karar verdik, öğrenmeye çalıştık, sonunda kendimizi buraya kadar getirdik. Yemeden-içmeden önce insana gerekli olan bazı şeyler vardır, biz bunları gerçekleştirdik.
Başlangıçta söylediğim gibi, halk yanımızda yoktu, ne bir kuruş paramız vardı, ne de bir silahımız. Son nefeslerle çalışıyorduk. Hayırlı ve yerinde kullandığımız iyi niyetimiz ve düşüncelerimiz bizi bu duruma kadar getirdi. Bir Kürt; ‘ben halsizim, fakirim’ dememeli. Bizim örneğimizde, ne kadar tek başına da olsan, eğer dürüstsen, sözüne bağlıysan, her şeyi yapabilirsinin ispatı vardır. Bu işlere parasız ve silahsız da başlanılabilir. Kürt halkının en büyük silahı PKK’dir. Bütün dünya da bu halka karşı dursa, bu silah onun savaşımı için yeterlidir. Düşman ne kadar kan emici ve güçlü olursa olsun, insan onu bu silahla düşürebilir. Bugün baktığımızda, Kürdistan’ın her tarafı, Kuzeyiyle, Güneyiyle PKK’nin hâkimiyeti altındadır. Düşman ve onun işbirlikçileri bin yıllarca bu topraklara hâkimken, şimdi buralardan korkuyorlar. Kürt halkı daha önceleri aşiret aşiret, kabile, kabile parçalanmıştı. Bir köyün diğeriyle ilişkileri yoktu, iki aşiretin dost kalmasını görmek mümkün değildi. Şimdi hepsi dost olmuş, birkaç hainden başka, Doğusuyla, Kuzeyiyle, Güneyiyle bir bütün olmuştur. Son Güneye yaptığımız hamleye bakınca, önemli bir Kürt çıkışı olduğunu görebiliriz. Doğudaki Kürtler için de kapılarımız sonuna kadar açıktır, Güneydeki Kürtler için de yollar sonuna kadar açıktır.
Kuzeydeki büyük Kürdistan toprak parçasında verdiğimiz savaş bütün Kürtler için cesaret kaynağıdır. Bu savaş Kürtler için dünya halklarının yollarını açıyor, dostlukların oluşmasını sağlıyor. Biz düşmanla işbirliği yapan bazı Kürtlere karşı savaşım veriyoruz. Bu işbirlikçiler Kürt halkının gelişimi önünde en büyük engeldirler. Bunlar kendi yaşamlarından başka hiçbir şeye önem vermiyorlar. Bu halkın birliği, gelişimi ve ülke için gelişme söz konusu olduğunda hiçbir şey görmüyorlar. Hep; ‘biz’ diyorlar, paralar, silahlar her şey, onlar ve aileleri içindir. Halk aç olsa, susuz olsa bu onların umurunda değil. Bu şekliyle Kürtlük olmaz! Kürdistan’da insanlar bu haliyle yapamazlar, hesap sorarlar. Bu savaşımız hesap sorma savaşıdır. Adama; ‘sen Kürtlük adına ne yaptın’ diye sormazlar mı? Kürt’ün dostu olduğu gibi, düşmanı da var. Biz bile hesap verdiğimize göre, sizin de hesap vermeniz gerekiyor. Bu anlamda PKK her gün Kürt halkına hesap veriyor. PKK her gün gerillalarına; ‘bu gün düşmana karşı ne yaptın, iyi bir direniş sergiledin mi?’ diye hesap sorup, hesap alıyor. Bize karşı olana da hesap soracağız. Bir halkın adına ayağa kalkanlara; ‘bu halk adına bugün hayırlı-hayırsız ne yaptınız?’ diyeceğiz. Bir şey yapamayanlarla, namussuz olanlarla aynı ülkede yaşanmıyor. İnsan hiç yılanlarla bir arada yaşar mı? İnsan ya o tarafta olmalı, ya da bu tarafta olmalıdır. İkisinin ortasında, arada bir yerde durmak doğru olmaz. Dürüst Kürtler doğruluğu, kardeşliği yakalamalıdır.
Biz kardeşlik için sonuna kadar varız. Çok kötü de olsa kardeşlik önemlidir. Kardeşliğin, birlikteliğin kıymetini bilmiyorsunuz. Bu nedenle size karşı bu savaşı sonuna kadar yürüteceğiz. Eskiden hiç kimse Kürtlük adına iki söz söyleme cesaretini gösteremiyordu, savaşamıyordu. Ama bugün PKK, gerçek anlamda bir halk savaşını veriyor, halkın istemlerine cevap veriyor. O eski dönemler gitti. Bundan sonra kim kötülük yaparsa, yanına kâr olarak bırakılmaz! Kim fesatlık yaparsa, onun da üzerine gideriz! Bu süreçte bu tür tavırlar içerisine girenlere hesap sorarız. Bu dönem bir anlamda hesap sorma dönemidir. Aynı şekilde, bu süreç yiğitliğin ve doğruluğun kendisini yanlışlıklardan arındırma süreci olarak da bilinmelidir.
Yiğit ve yürekli olanlar, Kürdistan savaşçılarına güveniyorlar. Ben de, bu özellikleri taşıyan Kürdistan savaşçılarına güveniyorum. Bütün halkların sahip olduğu haklara bizim de sahip olmamız gerekiyor. Bizim halkımız bunu hak etmiş bir halktır. Biz Kürt olduğumuz için değil, her şeyden önce insan olduğumuz için savaşıyoruz. İnsanlık onurunu çiğnetmediğimiz için şerefliyiz. İnsanca ve onurluca yaşamak isteyen insanların ve halkların önüne engel konulmamalıdır. PKK’nin gerçekliği budur. PKK bu gerçekliği şehitlerin kanıyla oluşturmuştur. Aynı şekilde bu uğurda büyük direnişler sergilenmiş ve büyük zorluklara göğüs germesini bilmiştir. Her şeyden önce yaşam soluklanmadan önce gelir. Sizin için böylesine anlamlı bir yaşam gereklidir. Böyle olunmazsa, insan güç haline gelmez.
Biz elbette ki bir takım zorluklar yaşayarak bu günlere geldik. Bu, belki geç oldu ama sizin için yararlı ve oldukça anlamlı bir iş oldu. Bunun kıymetini bilin. Kaybettiklerinizi tekrar ele geçirmeye çalışın. Dürüst olduğunuz kadar gelişme imkânını bulursunuz. Artık bugünden sonra kendimizi bu halka ve bu ülkeye bağlı kılıyoruz. Şunu diyoruz; ‘özgür bir yaşamdan başka yaşama imkânımız yok. Bugünkü kararımız, sonuna kadar bağımsızlık ve özgürlük savaşını yürütme temelinde olacaktır.’ Evet, bu savaş için sonuna kadar varız ve hazırlıklıyız. Dışımızdaki yurtseverler ve dostlar da bunu kavradıkları oranda bizimle birlikte hareket edebilir ve gelişebilirler. Bağlanma olayını doğru temelde kavramalıyız. Bağlılık, bağımsızlığa ve özgürlüğe olmalıdır. Aynı şekilde büyüklük olayını da yanlış anlamamalıyız. Büyüklük, benim şahsım için değil, parti için de değil, halk için olmalıdır. Büyüklük bütün Kürt insanları içindir. Şehitlerin yarattığı değerleri korumak için hepimiz çalışıyoruz. Kişi olarak ben de çalışmışım, sizler de çalışmışsınız. Bizim için yeme içme esas değildir. Yeme içme esasta iradeye bağlıdır. Kendi toplumu için hiçbir şey yapamayanlar, yaşayamadıkları gibi, düşmana bir sığıntı gibi sığınmaktan başka çare bulamazlar. Dolayısıyla düşmanın hükmü altında ezilir giderler. Ne kadar şeref ve onur sahibi olursanız, o kadar yücelir ve bir ülke sahibi de olursunuz. Böyle olursa bu topraklarda çok şey elde edebilirsiniz. Bizim fakirliğimiz Allah’ın lütfu değil, tamamen düşmanın hâkimiyetini benimser ve kabul eder özelliğimizden kaynaklanıyor. Hep düşmana boyun eğmişiz ve düşman da bir şeylerin beklentisi içerisinde kalmışız. Fakirliğimizin bu kadar uzun sürmesi, düşmanın o kötü ve uzun süren hâkimiyetinden kaynaklanıyor. Mademki, biz kalkmak, kendimizi her yönüyle büyütmek istiyoruz, o halde düşmanın kör dayatıcı politikasını görmemiz gerekiyor. Bu çalışmalarımızı maddi ve manevi yönleriyle desteklersek başarı şansını yakalar ve ayağa kalkabiliriz. PKK’nin yaşamı ve gerçekliği budur. Bize dün de, bugün de; ‘siz ahmaksınız’ diyorlardı. Şimdi kimin ahmak ve deli olduğu net olarak ortaya çıktı. Benim görebildiğim kadarıyla, Kürt halkının önünde tek bir seçenek vardır; o da direniştir. Özgürlük yolu, başarı yolu her anlamda gelişmenin yoludur.
Tarihe baktığımızda, bütün halkların özgürlük ve bağımsızlık için aynı yolu seçtiklerini görebiliyoruz. Bizim de bu direnişçi yolu seçmekten başka çaremiz kalmamıştı. Bu noktadan hareketle, PKK’nin direnişçiliğini, yüceliğini hepinizin gözleri önüne serdik. Bunun kıymetini bilin ve onunla yürüyün. Sizin için başka herhangi bir şey yapmam mümkün değil. Eğer büyük bir rahatlığa ulaşmak istiyorsanız, bunun zorluklarına da katlanmalısınız. Çünkü o sahte yaşamda rahatlık ve özgürlük belirtisi yok, tam tersine bir düşüş vardır. Bütün bu gelişmelerin Kürt halkı için küçük olmadığını, partinin bu yıldönümlerinde görebiliyorum. İnsan bununla yücelir. Eğer çok şey istiyorsanız, çok şey yapın, büyük gelişmeler yaratın. Birlik olun ve iyi savaşın. İyi savaşırsanız kazanırsınız. Savaşı geliştirdiğiniz oranda özgürlüğü daha erkenden yakalamış olursunuz. Bu anlamda hepinize sevgi ve selamlar sunuyor, tekrar başarılar diliyorum.
Önder APO
27 Kasım 1995