HABER MERKEZİ
Kürt kadınlarının baskı ve ölümle korkutulamayacağı çoktan ortaya çıkmış durumdadır
Evet, kadınlar başkaldırıyor, egemenliğe, iktidara, faşizme, katliamlara, kadın cinayetlerine, demokrasi, hak, adalet düşmanlığına karşı isyan ediyorlar.
Hiç susturulamayan şey insan doğasındaki özgürlük arayışıdır. O yüzden kadınlar, hegemon güçlerin, iktidarların temel sorunudur tabii ki. Faşizmin gerçek yüzünü görünür kılan bu mücadele, politikalarını yürütmelerine engel olan bu direniş ve mücadeledir. O yüzden kadının özgürlük mücadelesi tasfiye edilmeye çalışılıyor. Rojava’da, Şengal’de DAİŞ’e karşı savaşan, Bakur ve Başûrê Kurdistan’da amansız bir mücadele içinde olan Kürt kadınlarını baskı ve ölümle korkutmaya çalışanların sonuç almayacağı çoktan ortaya çıkmıştır. Bu temelde kadınlar, tüm toplum adına, özgürlük adına, insanlık onuru adına direnmeye devam edecektir.
Efrîn’de sistematik biçimde kadın kırımı gerçekleştirilmektedir
Ölüm oruçlarında Leyla Güven bir sürecin sembolü oldu. Zindanlarda kadın devrimciler Önderliğin özgürlüğü için canlarını feda ettiler. Beyaz Tülbentli Analar dışarda polis saldırılarına karşı eylemlerini sürdürdüler, Cumartesi Anneleri on yıllardır eylemdeler. Çocuklarının kemiklerini istiyorlar, faili belli olsun istiyorlar. Şehit anaları çocuklarının mezarları başında eylemde, nöbettedir hala. Çünkü bir gece ansızın gelip mezardan çocuklarının cansız bedenlerini çıkarmalarından korkuyorlar.
TC devleti ve çeteleri tarafından işgal edilen Efrîn’de sistematik biçimde kadın kırımı gerçekleştirilmektedir. DAİŞ’in uygulamalarına karşı gösterilen sözde tepkiler bu çetelerin yaptıklarına karşı gösterilmiyor, çünkü Efrîn’in işgaline uluslararası güçler karar ve icazet verdiler. Devlet ve çeteler eliyle hemen her gün katledilen Kürt insanları, kaçırılıp tecavüz edilen, işkencelerden geçirilen kadınların görüntüleri basına yansımasına rağmen ses çıkarılmıyor. Efrînliler mülteci kampında kendi sistemlerini yeniden kurarak, sürekli eylem ve etkinlikleri ile mücadelesini sürdürmekte, çağrılar yapmaktadır. Kürt kurumları ve dostları tarafından oluşturulan insan hakları, demokratik dernekler bu saldırı ve uygulamalar hakkında dosyalar tutuyor, bunları uluslararası kurumlara sunuyorlar. Ancak uluslararsı alandan Efrîn’deki vahşete ilişkin tek bir açıklama bile yapılmış değildir. Bu da suça ortak olunduğunu, çıkarlara göre yaklaşıldığını ve katliamların önünün açıldığını çok açık bir biçimde göstermektedir. Tabi buna karşı mücadele devam ediyor. Ancak bu mücadelede Kürt kadınları ve toplumu yalnız bırakılmamalı ve TC devletinin soykırımcı, kadın düşmanı politikaları mutlaka yargılanmalıdır. Bu vahşi ve katliamcı uygulamalara karşı ortak mücadele yükseltilmelidir. Kadın hareketleri en büyük vahşetin yürütüldüğü Efrîn, Serêkanî gibi alanlardaki korkunç saldırılara, Bakurê Kurdistan’daki demokratik kadın mücadelesine karşı geliştirilen saldırılara, bir cadı avına dönüştürülen ve süreklileşen katliamlara karşı durmalıdır.
Kadınlığı savunmanın, özgürlüğü savunmanın güçlü bir mücadeleden, özsavunmasını örgütlemekten, direnişten geçtiği artık tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır. Kürt kadınları tüm dünyayı tehdit eden DAİŞ vahşetine karşı dünyayı kurtarma savaşında büyük bedeller verdi. Kürt kadınlarının özgürlüğünün ve kazanımlarının tüm kadınların kazanımı olduğu, demokratik Ortadoğu ve insanlık adına olduğu, özgür yarınların garantisi olduğu görülmelidir. DAİŞ sonrası, onların hamiliğini yapan Türk devletinin açıktan geliştirdiği sömürgecilik politikalarına karşı, AKP-MHP faşist rejiminin Ortadoğu’yu işgal ve Kürt katliamı ile demokratik, özgür yaşam alternatifini ortadan kaldırma hayaline karşı ortak duruş ve mücadele bir zorunluluktur.
Kürt kadınının insanlığın kurtuluşu adına ödediği bedel, binlerce şehit ile yarattığı kazanımlar, mücadelesi ile açığa çıkardığı özgür yaşam alternatifi hem Ortadoğu’nun hem insanlığın kurtuluşudur. Bu mücadele kapitalist sisteme ve faşizme karşı bu çağın en onurlu savaşımıdır. Bu savaşımı sahiplenmek, geliştirmek, bundan güç alarak tüm dünya kadınlarını mücadeleye çekmek önemlidir. Kadınlar; özgür, eşit ve demokratik bir yaşamın yaratılabileceğine inandı mı, bunun için feda etmeyeceği bir şeyi yoktur. Yeter ki inansın, yeter ki bu bilince ve yapıya kendini kavuştursun, gerisi bir çorap söküğü gibi gelecektir. Bu da gerçek anlamada 21. yüzyılı kadın yüzyılı yapacaktır. Bu yüzyılda kadınların özgürlük için verdiği mücadele sadece kadının özgürlüğünü sağlamayacak aynı zamanda toplumu da beraberinde özgürleştirecektir. Dolayısıyla özgürleşen kadın özgürleşen toplum, özgürleşen toplum ise özgürleşen insanlık olacaktır.
Elif Ronahî
Kaynak: Serxwebûn