HABER MERKEZİ
Sümerler yazıtlarında Kurtiler’den bahsedilir. Sümerler, kuzeye doğru açılmış ve dağlıların direnişiyle karşılaşmıştır. Bunu da mitolojilerine konu edinmişlerdir. Sümerologlar da kur, hur, ur kelimelerinin Sümerce’de dağ, dağlı, yüksek tepe anlamlarında olduğunu belirtir. Nitekim dağlı tanımlanması Kürtlere ilişkin halen de yapılan bir tanımdır. Nasıl ki bugün Lazlar denizin çocukları olarak, Kürt Êzidileri ateşin ve güneşin çocukları olarak biliniyorsa da bir bütün olarak Kürt halkı dağın çocukları olarak bilinir.
Hurriler, kimliği belirlenen ilk etnisitedir. Hurrilerin de isimleri aynı şekilde türetilmiştir. M.Ö. 6 binlerde kurumlaşan Hurriler, Kurtilerin bir devamı niteliğindedir ve Aryeniktir. Köken ise Toros-Zagros dağ kavisi ana-kadın kültürüdür. M.Ö. 2 binlere gelindiğinde Hurrilerin uygarlığa adım attıklarını Sümer kentleri üzerinde hâkimiyet kuran Gudea hanedanlığıyla görürüz. Hiyerarşik, sınıflı kabileler hanedanlık şeklinde devletli uygarlığa doğru adım atarken, iç demokrasiye dayalı Kurti/Hurri kabileleri kimi zaman konfederasyonlar şeklinde örgütlenmiş, kimi zaman karşı saldırılarla Sümer, Akad, Babil, Asur vb. egemenlikli güçlerin yıkılmasında rol oynamışlardır. Bu süreçte hem merkezi devletli uygarlık güçlerini ve onun yan kollarını, hem bu güçlerin yıkımında önemli etkileri olan kabile direnişlerini, hem de dışardan gelen kabilelerin bu uygarlık merkezlerine saldırılarını görebilmemiz mümkündür.
Hurri kökenli uygarlıklar Med konfederasyonu sürecine dek, 1500 yıl boyunca merkez uygarlıkları etkilemişlerdir. Merkez uygarlıkların zayıflamasında, gerilemesinde, kimi zaman da dağılmasında Hurri uygarlıklarının (Gudea, Lulu, Kassit, Mitanni, Hitit, Urartu, Manna, Nairi, Subari, Med) kendi aralarında veya başka uygarlıklarla kurduğu ittifaklar epey etkili olmuştur. Tam merkezileşmeye gelmeyen yapıları vardır. Genelde kurulan hanedanlıklar veya krallıklar aşiret konfederasyonları şeklinde olmuştur. Bunun yanı sıra devletli uygarlık dışında kalan aşiretler de vardır. Dağlık alanlarda kalan aşiretler neolitik kültürün eşitlikçi, özgürlükçü karakterine daha yakınken, uygarlığa yakın aşiretler de devletli uygarlık oluşturmamışlarsa bile, kendi içinde daha katı hiyerarşiye dayanan bir yapılanmaya evrilmişlerdir.
Hitit ve Mitanni uygarlığının etkileri Mısır?a dek varmıştır. Uygarlığın Greko-Romen’e taşınmasında ara halka rolünü oynamışlardır. Aşağı Mezopotamya?da kurulan merkezi uygarlıklar, Anadolu(Hititler Anadolu?da kurulan ilk devlettir) ve Yukarı Mezopotamya?da oluşan uygarlıklar olmaları ve dayandıkları zengin kültürden kaynaklı Troya’dan Avrupa kıyılarına dek kurulan uygarlıkların dayandığı kaynaklar olmuşlardır. Hitit ve Mitanni dönemlerinde ve Mısır Uygarlıklarında en etkili olmuş kraliçeler Hurri kökenlidir. Mısır ve Hitit arasındaki Kadeş Antlaşmasının bozulmayıp, uzun yıllara yayılmasında en büyük rolü olan Puduhepa’dır. Hitit Kralı III. Hattuşili’nin eşi, Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın II. Ramsese yazdığı mektuplar günümüz arkeolojik kazılarında açığa çıkmıştır. Hitit kralı veya Ramses ne kadar antlaşmayı bozacak noktalara gelseler de Puduhepa barışın sağlanmasında rolünü oynamıştır. Öte yandan tek tanrılı dinlerin doğuş öncesi zeminin Mısır’da oluştuğu bilinmektedir. Mitannili Mısır kraliçesi Nefertitinin tek tanrılı inanışın doğuşundaki etkisi de tarihçiler tarafından göz ardı edilen husustur.
Devletli uygarlığa geçiş yapmaya çalışan birinci kuşak Hurri kabile-aşiretleri, karşı güç karşısında dağıldıklarında çekildikleri mekânlar, öz mekânları olan Zagros-Toros dağ etekleri olmuştur. Nitekim o coğrafyada merkezi uygarlığa bulaşmayan güçler de varlığını her daim korumuştur. Asur yükselişine karşı dağılan Hurri hanedanlıkları geriye çekilerek aşiret konfederasyonları şeklinde örgütlenmişlerdir, uzun yıllar eski kabile kültürlerini yaşamışlardır. Nairi Konfederasyonu (M.Ö. 1200-M.Ö.850) bu örgütlenmelerden biridir.
Asur Uygarlığına karşı üç yüz yıla yakın direnebilmiş Hurri uygarlıklarından biri de Urartu Krallığıdır. Ancak salt Hurri kökenli değildir, bugünkü Ermeni kültürünü de taşır. Wan çevresinde hâkimiyet sürmüştür. Geliştirdiği buluşlarla pek çok uygarlığa göre ilk olma özelliğini taşır(demir sanatını geliştirmek, kral yolunu yapmak -o güne dek en uzun yol-, gelişkin su kanalları yapmak gibi). Uzun yıllar direnmenin ardından pek çok aşireti kapsayan birlikle Med konfederasyonuna dönüşmüştür. Med’ler dönemin hegemon güç olan Asur Krallığını yıkmış ve dönemin merkez uygarlık gücü haline gelmişlerdir.
Gudea Hanedanlığından Med Konfederasyonuna dek olan süreç Kürtler açısından yabancı oldukları Sümer uygarlık yaşam kültürüyle daha yakından tanışma dönemleridir. Med’lerin Pers’lerle birlikte sürdükleri hükümdarlık süreci Kürtler için sınıfsallaşmanın içer den de oturtulduğu süreçlerdir. Kürt aşiretleri içinde 19. yüzyıllarda çok etkili olan beylik kültürünün başlangıcını bu süreçten ele alabiliriz. Neolitik Çağ toplumunun ve orada oluşan Kürtlüğün(proto-kürtlük) yaşam tarzı, yanı başlarında gelişen devletli uygarlık yaşamından çok farklıdır. O topluluk egemenlik, kölelik, sınıf, emeğin pazarlanmasını, genel anlamda da pazarı tanımıyor. Yine kadın, o topluluk için bir inanışta, yani yaşam tarzının kurumlaşmasında ifadesini bulacak denli bir role ve öneme sahipken; Sümer tapınaklarında köleleştirilen, Akadlarda parçalanan kadını tanımıyor. Yalanı, hileyi bilmeyen toplum orada ilk kez söz ile eylemin ayrılığına tanık oluyor. Bu çatallaşma süreci, toplumsal açıdan iyice irdelenmesi gereken noktadır. İnsanlığın, kadının, Kürtlüğün ilk olarak kaybettikleri oradadır. Sümer Mitolojisinde Enkidu?nun (dağlıdır/proto-kürtlük) kent uygarlığı karşısındaki hayreti neyse günümüz doğal yaşamından, köyünden kopup metropollerdeki zigguratları gören Kürtlüğün hayreti, yabancılık çekmesi de odur. Bu hayreti beğeniyle karşılamayan Kürtlük; devletleşmeye, egemenliğe, köleleştirmeye direnen Kürtlüğü ifade eder. Yalnız bu şatafatla bütünleşen ve kendi kabilesine de düşman olan Kürtlük de Enkidu gerçekliği olmaktadır.
KOMÜNAR