Devletleşen bencillik yerinde durmadı, büyük bir doyumsuzlukla yayılmak istedi. Yönünü bir zamanlar yoğun bir mücadeleye tutuştukları ve kendileriyle özsel ve yapısal olarak çelişik olan Kürtlerin diyarına döndü
HABER MERKEZİ
Acaba insanlığın ihanet içinde olduğunu söylemek doğru olur mu? Tüm insanların hain olduğunu belirtmek yerinde bir görüş müdür? Acaba ihaneti ve hain olup olmamayı ne belirliyor? Bunun kriteri nedir? Tüm toplumlarca en fazla lanetlenen ihanet ve hain kavramlarının acaba hakikati nedir? İhanet neye karşıdır, dahası neye karşı alınan pozisyon insana hain yaftasını yapıştırır? Acaba hain dediklerimiz gerçekten de hain mi? Acaba hain dediklerimiz sırf günlük çıkarlarımız önünde engel oldukları veya bizim gibi olmadıkları için mi bu şekilde tanımlanıyorlar? Bu durumda onların da bizim için hain demesi, mümkün ve meşru olmuyor mu? Acaba hainler sadece düşman cephesinde yer alanlar mıdır? Düşman cephesinde yer alanlar sadece onlar mı? Acaba gerçekten de hain kime ve neye karşıdır? Acaba ne zamandan beridir bu lanet yaşanmaktadır?
Yaşamı hakikatle örebilmek için sorulması ve doğru yanıtlanması gereken kışkırtıcı ama gerekli sorulardır bunlar. Kuşkusuz soruları arttırmak mümkün, ama konumuza giriş yapabilmek için yeterli.
Var kalmak öze uygun olmakla mümkündür. Her oluş, kendi doğasına uygun gerçekleştiği ölçüde kendisi olur. Kendisi olmak bu açıdan kendi doğasına uygun olmaktır. Bu aynı zamanda o şeyin hakikati anlamına da gelir. Hakikatinden kopmak, kendi köküne kibrit suyu dökmekle eş anlamdadır. Zira var kalmak hakikatten uzaklaşıldıkça mümkün olmaz. Hakikatten uzaklaşmak başkası olmaya doğru yol almaktır. İhaneti de, şeyi o şey yapan gerçeklerden -ki bu gerçekler varoluş koşullarıdır- uzaklaşma, kopma hali olarak tanımlamak gerekir. Hain ise bu durumu yaşayan kimsedir. İhanet Toplumun olmazsa olmaz kabilindeki var oluş gerçekliğinin dışına çıkmak ve özgür yaşamın ilke ve amaçlarına karşıt hale gelmektir. Bireysel, ailesel ve sınıfsal çıkarlar için toplumun temel haklarına, özgürlük mücadelesine yüz çevirmek ve halkın hayati çıkarlarını hâkimiyet peşinde koşan sömürgeci ve inkârcı halk düşmanlarına peşkeş çekmektir.(1)
İnsan türü dışındaki diğer canlılarda kendi var oluş koşullarından kopma gibi bir durum söz konusu olmadığından, her şey kendi eko-sistemi çerçevesinde gerçekleştiğinden ihanet durumuna rastlanmaz. Yani birinci doğa tüm bileşenleri de dâhil ihaneti yaşamaz, hain değildir. İhanet evrenin amacı ve en mükemmel yaratımı olmasına karşın, insana özgüdür. İnsan kendi doğasından uzaklaştığı ölçüde ihaneti yaşar hale geldi, hainleşti. Kendi öz değerlerine, toplumsal var oluş koşullarına yabancılaştı, doğasından koptu. Bununla da kendi varoluşunu da tehdit eder hale geldi.
Peki, hangi insan bu lanetliliğin tarihini başlattı? Bu lanetten tüm insanlık mı sorumlu?
İlk Hain Kim?
İhaneti en uzak olanlardan beklememek gerekir. Hain, en yakınına, kendisinin en çok sevdiğine ihanet etmiştir. Kişiye en yakın olan, kendisi değil midir? Bu nedenle hain, herkesten önce kendisine ihanet etmiştir. (2)
Kendisine ihanet etmeyenin kendi var oluş ve var kalma şartı olan toplumsallığına ihanet etmesi söz konusu olamaz. O nedenle ilk hain öncelikle ihaneti kendisine karşı yapmıştır. Komünden koparak bunu yapmıştır. İlk hain birden kopan bendir. Bencillik haini var eden tohumdur. Hainin bedenini yöneten ve yürüten ruh-enerji bencilliktir. Toplumun, içinde varlaşılan eko-sistemin düşünülmesi yerine benin düşünüldüğü yerde biter hain. Tarih okumamıza göre bunu ilk yapan, erkek egemenlikçi ideolojinin yaratıcıları olan şaman, yaşlı ve avcıdan oluşan güçlü kurnaz adam soyutlamasıdır.
Bu insan biçimli ucube, her şeyden önce kendisinin yaratıcısıdır. Sonrakilerin kendisinin ötesinde bir yaratıcısı olsa da bu ilk ucubenin kendisinden başka bir tanrısı yoktur. O kendi kendisinin mucididir. Kendisini, birden bence geçip insan-toplum, insan-doğa bütünlüğünü parçalayarak yaratmıştır. Bu bir ve ilk başkalaşmadır.
Bu insan biçimli ucube, var oluş koşulu olan topluma ihanet etmiştir.
Bu insan biçimli ucube, bağrından çıktığı ve kutsallıklarla örülü olan birinci doğaya ihanet etmiştir.
Bu insan biçimli ucube, geldiği kaynak olan kutsal ana-kadına ihanet etmiştir.
Bu insan biçimli ucube, kaynağı bencillik olan iktidarı tüm topluma yayarak, tüm insanlığa ihanet etmiştir. Bu ucube, gerçek olan geçmişi hatırlamamak, gerçek insan olan özle yüz yüze gelmenin yaratacağı travmalardan kurtulmak için çoğalmak istemektedir. Bunun için de yaşamı bencillikle zehirlemek ve tüm insanları da hain yapmak istemektedir.
Devam edecek…
Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi