HABER MERKEZİ
Cumhuriyet İlanının Kürt Sosyolojisine Dönük Düşmanlığı
Cumhuriyet projesi, bir ulus devlet yaratma projesidir. Yeni kurulan Türk devleti, cumhuriyetin ilanı projesini geliştirirken, aynı zamanda bir ulus devlet yaratma niyetini açığa vurmuştur. Bu Lozan?ın bir devamıdır. Çünkü Lozan yeni ulus-devletler öngörüyordu. Bunlardan biri de yeni kurulan Türk Devletiydi. Avupa 19. Yy dan itibaren yoğun bir şekilde ulus devlet modeline geçmişti ve aynı modeli Ortadoğuya da taşırmak istiyordu. M.kemal ve ekibi de bu modelden etkilenmişlerdi. Ve böyle olunca da iş ilana kalmıştı. 1923 yılında cumhuriyetin ilanı yapılır. Aslında halkın böyle bir talebi yoktur. Bundan dolayı cumhuriyet tepeden getirilerek halklara dayatılır. M .Kemal ve ekibi, cumhuriyeti getirirken, Avrupanın en katı cumhuriyet örneği olan Fransa modelini getirirler. Ve Fransa örneğinde olduğu gibi jakobenist tarzda inşa etmeye çalışırlar. Ulus devlet, tekçilik üzerine kuruludur. Tek millet, tek dil, tek bayrak, tek vatan gibi olgulara dayanır ve kendi içerisindeki farklılıkları reddederek eritmeye çalışır.
Yeni Türk Devleti de, cumhuriyeti ilan ederken bu esaslar üzerinden hareket eder. İlanla beraber ulus devlet yaratma projesine girişir. Cumhuriyet başından beri, bu projenin uygulanmasının önünde Kürtleri bir engel olarak algılamıştır. Kürtlerin bölgenin yerleşik halkı olması, kalabalık bir nüfusu teşkil etmeleri, Kürt – Kürdistan olgusunun Kürt toplumunda yaralı da olsa canlılığını koruması gibi etkenler, Kürtlerin bu proje önünde engel olarak görülme nedenlerindendir. Tarihsel süreç içerisinde, diğer halklar ve etnik yapılar soykırımcı-asimilasyonist uygulamalarla bertaraf edilirken, Kürtler, Kurgusal-Türk ulus devletinin soykırım uygulamalarına rağmen varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Cumhuriyetin ilanı ile başlayan Kürt inkarına karşı, Kürtler de direnişe geçerler. İlk direniş 1925 te Şeyh Sait önderliğinde gelişir. T.C devleti direnişi katliamla bastırır. Şeyh Sait ile beraber direnişte öne çıkan bütün şahsiyetleri idam êder. Sömürgeci güçler, bu direnişi kendilerine gerekçe yaparak, Kürtleri soykırım cenderesinden geçirip kalanları ise, asimile etmek için, bu dönemde, Takrir-i sükûn, Şark ıslahat planı, İstiklal mahkemeleri gibi faşizan uygulamaları devreye koyar. Kürt illerinden yoğun bir nüfus, Orta Anadolu içlerine sürgün edilir. Göçertme ve sürgünle hedeflenen amaç ise, Kuzey Kürdistanın demografik yapısını değiştirmek, Kürtleri ülkesinden, toprağından kopartıp, yad ellerde daha hızlı asimile etmektir. Bu dönemde Kürtçe yasağı getirilerek, çarşıda, pazarda, sokakta Kürtçe konuşana idari ve para cezası uygulanır. İstiklal mahkemeleri eliyle yoğun bir tutuklama furyası başlatılır. Kürt illerinde sıkıyönetim ilan edilerek Kürtler zapturapt altına alınmaya çalışılır. Bu ve buna benzer kültürel soykırımcı uygulamalar sistematik hale getirilerek, günümüze kadar Türk egemenlerinin Kürtleri asimile ederek Kürt toplumsallığını dağıtmak için sık başvurdukları uygulamalar haline gelmiştir.
Ulus devlet sömürgeciliğine karşı, 1926 yılında İhsan Nuri ve Braye Hesko Teli önderliğinde Ağrı isyanı gelişir. Direniş geniş bir alana yayılır ve dört yıl sürer. Sömürgeci T.C devleti İranın da desteğini alarak, haklı ve meşru bir başkaldırıyı kanlı bir şekilde bastırır. Binlerce Kürt katledilirken, on binlercesi de Batı bölgelerine sürgün edilir.
Ulus devlet yaratmak için Kürt toplumsallığını tasfiye etmeyi önüne hedef koymuş olan kemalist zihniyet, Dersimi ulus devlet önünde bir çıban başı olarak görür. Bunun sonucunda, Dersimdeki Kürt-Alevi toplumsallığını dağıtmak için Dersimi kuşatıp harekete geçer. Bu durum karşısında 1938?de Seyit Rıza önderliğinde meşru temel de öz-savunma direnişi gelişir. Bu direniş de bütün onursal görkemliliğine rağmen katliamlarla bastırılır. Kemalist zihniyet, Dersimde tam bir vahşet uygular. Direniş önderlerini idam ederken, çoluk-çocuk, hasta-yaşlı demeden onbinlerce Kürdü katleder. Geri kalanların binlercesini de Türkiyenin dört bir yanına savurur.
Kemalist sömürgecilik, Kürt direnişlerini bastırdıktan sonra Kürdistanda her türden kültürel-soykırımcı uygulamaları devreye sokar. Hedeflenen amaç, Kürt Kürdistan toplumsallğını tasfiye edip, Kurgusal-Türklüğün ulus devlet inşasını tamamlamaktır. Bu kapsamda, Kürt ve Kürtlükle ilgili ne varsa hepsini yasaklar. Kürt dili üzerindeki yasağı derinleştirirken, bunun yanında Vatandaş Türkçe konuş, çok konuş? kampanyaları düzenler. Kürt yerleşim birimlerinin otantik (Kürtçe) adlarını yasaklayarak, yerlerine Türkçe isimler verir. Asimilasyonu bütün Kürt toplumuna yaymak ve daha köklü sonuç almak için Kürdistanda yatılı bölge okullarını, köy enstitülerini, Kurgusal-Türklüğe dayalı Halk evlerini, Türkçe öğrenme kurslarını geliştirir. Yine bu minvalde Kürt diye bir olgunun olmadığını, Kürtlerin Orta Asyada Türklerin bir kolu olduğunu, dağlarda yürürken kart-kurt seslerini çıkardıkları, bundan dolayı Kürt denildiği, aslında Kürtler Türktür gibi akla ve vicdana aykırı teoriler geliştirilerek Kürt gerçekliğinin inkarı teorize edilmiştir. Ve bu durum, tüm şiddet araçlarıyla ve zorla Kürtlere kabul ettirilmeye çalışılmıştır.
Asimilasyon bir toplumu kendine yabancılaştırma, kendi toplumsallığından uzaklaştırma, kendi gerçekliğini inkar etme noktasına getirme yöntemidir. Kurgusal-Türklüğe dayalı Ulus devlet anlayışının süreklilik içinde ve geliştirerek başvurduğu bir yöntemdir. Asimilasyon politikalarının temel amacı, hedeflediği toplumu tasfiye etmektir ve bunu yaparken de o toplumun yapısallığını dağıtmaya yönelir. Yapı dağılınca, tasfiye kolay gerçekleşir. Kemalist sistem de Kürdistanda asimilasyonu geliştirirken onun için en çok Kürt yapısallığını dağıtmayı hedeflemiştir. Kürt Sosoyolojisinin varlık olgularını ifade êden gelenek ve göreneklerin toplamı olan yapısallıklar, böylece tasfiye edilmek istenmiştir. Çünkü Kürt toplumunun sosyolojik gerçekliği gücünü ve önemini köklerinden almaktadır. Onbinlerce yıllık klan-kabile olgusuna dayanır. Bu olgunun özellikleri insani ve demokratiktir. Eşitlikçi-komünal karakterlidir. Meşru savunma temelli özsavunma amaçlıdır. Toplumsallık onun yapısallığıdır. Sevgi ve saygı onun yaşam coşkusudur. Özgürlük onun cevheridir. Bu öz yok edilmeden Kapitalist-Modernitenin küreselleşme ve bekası mümkün değildir. Onun için Kürt sosyolojisi parçalanmalı ve değerleriyle birlikte yok edilmelidir. Onun gelenek ve görenekleri bir daha filizlenip dirilmeyecek şekilde toprağın derinliklerine gömülmelidir.
Burada amansız bir öfke ve saldırı söz konusudur. Çünkü Kürt Sosyolojisine dönük, sermaye ve iktidar odaklarının derin ve uzlaşmaz düşmanlığı kin ve nefretle bilenmiştir. Bunun somut izahına dönük bir örnek sunalım. Kuzey Kürdistan?da yaşanan Ağrı katliamı sonrası, TC Ordusu Ağrı dağına sembolik bir mezar yapıp üstüne Kürdistan burada meftundur? diye yazmasının anlamı neyle izah edilebilir. İşte bu tablo ve zihniyet sermaye odaklarının, bölge egemenlerinin ve hegemonik güçlerin Kürt sosyolojisine yaklaşımlarının tanımı ve anlamıdır. Kürt ve Kürdistanı ele alışları da bu temeldedir. Ne pahasına olursa olsun Kürt sosyolojisi imha edilmelidir. Bu uğurda yapılması gereken ne varsa hayata geçirilmelidir. Amaca varmak için her yol mübahtır söylevi esas alınmıştır. Bu günde bu zihniyet ve söylev yüksek sesle çınlayıp, çılgınlıklar sergilemektedir.
KOMÜNAR