ŞENGAL
Laleş’i ziyaret etmek büyük bir şanstı
Evet Musul ovasına, Güney’in cehennem çöl sıcaklığına en yakın dağımız olan Gare’de hummalı bir yaz yaşanıyordu. Savaşın yoğunluğu içerisinde duyguların da yoğunlaştığı bir zamanda Gare’de olmak bu kez daha farklıydı. Gare’ye farklı bir görev için gelmiş, çalışmamızı bitirmiş, tam Metîna’ya geri dönmek üzereyken, aniden Laleş’e gidiyor olmak bizim için büyük bir sürpriz olmuştu. YJA Star Merkez Karargah komutanı olan Delal arkadaş’ın “Laleş’deki kadın gücünün yanına gidin görün, bir toplantı yapın, Êzîdî kadınlarının örgütlenmesine ilişkin perspektifi netleştirmek gerekir.” şeklindeki sözlerinden sonra YJA Star karargah çalışmalarında yer alan Norşîn arkadaş’ın sorumluluğu altında biz de bu çalışmaya, ani bir biçimde dahil olduk. Êzîdî katliamından sonra IŞİD saldırılarına karşı Êzîdî halkımızı korumak için, saldırıları kırmak için, Güney Kürdistan’lı halkımızı savunmak için süratle Kerkük, Maxmur, Şengal, Laleş ve Duhok’a gerillanın müdahalesinin yaşandığı bu günlerde Laleş’de mevzilenen bu yoldaşlarımızın yanına gitmek büyük bir şanstı gerçekten. Mücadele tarihimizde ilk kez gerillanın Şengal ve Laleş’e gittiği bu tarihi adımın hala büyük yankı uyandırdığı şu günlerde Laleş’e gitmek çok anlamlıydı. Fırsatı kaçırmadan hızla son hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra yola koyulduk hemen. Norşîn, Doza, Sorxwin, Silav arkadaşlar ve benim de içinde yer aldığım grubumuz sadece bir tim kadın arkadaştan oluşuyordu. Oradaki yoldaşların yanına sadece kadın gurubu olarak gitmek de bir başka güzeldi. Grubumuz Laleş’e doğru yola çıktığında heyecandan içim içime sığmıyordu. Laleş’de yoldaşları görmek, Laleş’i ziyaret etmek büyük bir şanstı. Bir gün gerilla olarak, elimde silahımla Êzîdîlerin kutsal mekanı Laleş’e gidebileceğimi hiçbir zaman düşünmemiştim.
Sabahın erken saatleri olmasına rağmen Deşta Kafya’dan geçerken, yakıcı güneşte yürümek oldukça zorlayıcıydı. Xazır suyunun su gölcüklerine, üsten yürüdüğümüz zikzaklı patikadan baktığımızda muhteşem görünüyordu. Cenneti hissettiren güzel manzaraların içinden vadiyi arşınlıyorduk. Başımıza güneş geçmesin diye bağladığımız kefiyelerin altında kan ter içinde kalmıştık. Özellikle beyaz tenli olan arkadaşların yüzleri kıpkırmızıydı. Keşke, bu güzel akan dere gibi bir su ya da yolumuzun üzerinde karşımıza çıkan güzel çeşmelerden bir kaçı Şengal’de olsaydı oradaki halkın durumu bu derece perişan olmazdı diye düşünüyordum her adım atışımda. Bu günlerde yakınlarını yitirmenin acısının yanı sıra geride kalanların yaşadığı aç susuz, kızgın güneşte kavrulmanın acılarıyla dolu katliamlı günlerin yarattığı ağır havanın etkisi hepimizin yüreklerini dağlıyor. Aklımız, fikrimiz Şengal’de. Yuttuğumuz her lokmada, içtiğimiz her yudum suda katliamdan geçen, açlık susuzlukla boğuşan Êzîdî halkımızı düşünüyorduk. Yol boyunca da birlikte yürüdüğümüz yoldaşlarla genelde Êzîdîler üzerine yaşanan bu korkunç trajedi üzerine konuşuyorduk. Xazır suyuyla yan yana yürürken Şengal’in çıplak dağlarında, güneşten kavrulan taşlar arasında, yalın ayakla, düşmandan kaçan bu yoksul insanlarımızı hissediyordum. Yüksek bir ağacın önünde durup, soluk aldığımızda, hafif serin bir rüzgar estiğinde Şengal’deki insanlarımızı ve Rojava’da IŞİD’e karşı direnen yoldaşlarımızı düşünüyordum. Ya IŞİD saldırılarına karşı en ön cephede büyük bir kahramanlıkla direnen yoldaşlarımıza ne demeli? Şengal Katliamına müdahale eden direnişçilerin, gerillaların göstermiş olduğu kahramanlık destanlarının verdiği mesaj nedir? Şengal’e, Laleş’i savunmak için dağların asiliği, savaşçılığıyla Êzîdî halkımızın havarlarına doğru elini uzatanların gözünden yaşanan bu büyük trajedi neyi ifade ediyor? Direnişçilerin cephesinden olup bitenlerin hakikati neydi acaba? Saldırılara karşı nasıl bir cevap veriliyor? Derweşlerin yurdu Şengal’e, Kutsal Laleş’e ayak basan gerillalar hangi kahramanlıkları gösterdiler? Zorluklarla nasıl baş edebildiler? Kutsal yerlerde, toprağını ve halkını koruma mücadelesine kendini adayan bu yürekli, yiğit kahramanlarımızın gittikleri her yerde, attıkları her adımda, yabancısı oldukları bu topraklarda ilk yaşadıkları duygular neydi? Êzîdî halkının yaşadığı büyük zulme karşı çare olmak için savaş meydanında savaşan direnişçilerin isyan dolu, fırtınalı dünyalarında neler yaşanıyordu?
Onların cesaretle ve fedakarca göstermiş oldukları yiğit duruşlarından hep gurur duyuyoruz. PKK’nin direnişçi karakteri bir kez daha yoldaşlarımızın göstermiş olduğu kahramanlıklarda açığa çıktı. Bu nedenle Şengal Katliamına karşı tek direnen güç olarak yükselen PKK çizgisi bu günlerde dünyanın gündemine oturdu. Şengal, Maxmur, Kerkük, Laleş ve Rojava’nın düz ovalarında, şehirlerde elli dereceye yaklaşan sıcaklık altında, tek bir ağacın bile olmadığı yerlerde, mevzilerde savaşan, ağır barut kokularının genzi yakan, insana baygınlık geçirten havasında, tüm zorluklara rağmen, göğüs göğse zalimlere karşı muazzam direnen yoldaşlarımızı düşündüm, Gare eteklerinde yürürken. Onların direnişlerini düşündükçe şu an bu güzelim dağlarda, serin suların kenarında, yerden yükselen yüksek ısıya rağmen, hava çok sıcak olsa da kavrultucu sıcaklıkla baş etmek daha kolaylaşıyordu. İnanılmaz bir güç alıyordum cephede savaşan yoldaşlarımdan ve direnen halkımızdan.
Xerê dağının eteklerine geldiğimizde belirlenen randevu yerine ulaştıktan sonra tekrar yürümeye devam edecektik. Bozuk, topraklı bir yoldan arabayla geçtik. Arabamız bozuk yollarda ilerken toz toprak içinde kalıyordu. Yıllardan sonra yeniden gördüğüm Tepe Aslan’a yaklaştığımızda Laleş tarafı ufukta bir yer olarak, çok uzak görünüyordu. Gerillanın olmadığı arazilerden geçerken kendimi bir anda yalnız hissettim. Gare dağını gözlerimle arıyordum arka tarafımıza baktığımda. Ama uzakta da olsa önlerde yoldaşlarımızın varlığı içimi rahatlatıyordu. Bazı köylerden geçerken insanların gözleri bizlere takılıp kalıyordu. Gündüzün ortası böyle pek alışık olmadıkları biz gerillaları, özellikle kadın gerillaları görünce arkamızdan uzun uzun bakmaktan kendilerini alamıyorlardı. Xerê dağının arkasındaki verimli topraklardan geçtikten sonra Etruş kampının olduğu yer ve Geliye Kıyamet denilen vadinin arka tarafına düşen Laleş’e doğru yaklaştığımızda bir gün önceden verilen randevu yerinde bizi almaya gelecek arkadaşları bekledik. Randevu yerimiz koca bir meşe ağacının altıydı. Güneş gittikçe yükselmiş, bunaltıcı bir sıcaklık başlamıştı. Geniş bir araziydi. ‘95 ve 97 yılında arkadaşlar bu civarlarda kalmış anlatılanlardan öğrendiğimiz kadarıyla. Hala arkadaşların eski noktalarının izleri vardı. Yine bu civardaki araziyi Maxmur halkı ve milisleri çok iyi biliyor. Çünkü Etruş kampının olduğu yer bu arazidedir. Ünlü Etruş kampının olduğu yeri gözlerimizle kolaçan ettik. ‘95 yılında on binden fazla insan bu kırmızı topraklı, çam ağaçlarının olduğu, yarı yarıya yeşillik olan bu kampta kalmış. Dolayısıyla geçmiş süreçlerde arkadaşlarında kaldığı bir yer. Etruş kampının olduğu yere doğru bakınca o zaman KDP’nin kampa yaptığı saldırıları ve kuşatmaya karşı halkın göstermiş olduğu direnişi düşündüm. Kampta şahadetler en fazla o dönemde yaşandı. Şehit Jiyan arkadaş bu dönemde KDP ile olan çatışmada aldığı mermi sonucu şehit düşmüştü. Onu düşündüm. Şehit Jiyan arkadaş, Etruş kampında halkı örgütleme çalışmaları yaparken katılımıyla sevilen, saygı duyulan bir arkadaştı. Şahadeti herkesi etkilemişti. Gözlerimle kamp yerini kolaçan ederken acaba mezarı bu civarlarda bir yerde mi diye düşünürken Laleş taburundan beklediğimiz iki arkadaş geldi. Güneşten yüzleri yanmış iki erkek arkadaştı. Güneş sıcaklığını daha iyice hissettirmeye başlamıştı. Gelen arkadaşlar hazırlıklı gelmiş, yanlarında su mataraları vardı. Çobanların sürüleri gezdirdikleri bir patikadan yukarıya doğru tırmanmaya başladık. Az ileride vadiden yukarı doğru tırmanmaya devam ettik. Giderek arazi Gare’ye benziyordu. Çok eski bir patikadan yürüyorduk. Güneşte yürümek zorlayıcıydı. Araziye bir yandan dikkatli bakarak yürüyor, tanımaya çalışıyorduk. İki saatlik bir yürüyüşten sonra önümüzdeki en yüksek tepeye vardık. Laleş’in sınırlarındaydık artık. Tepenin arkası Laleş’di. Yine etrafta boşatılmış harabe köyler vardı. Bir zamanlar Êzîdî olan ama sonradan Müslümanlaştırılan köyün harabelerinden geçtik. Arkadaşları eski bir köy yerinin harabelerinde bol yeşillikli, meyve ağaçlarının olduğu bir yerde bulduk. Bir kadın, bir erkek bölüğün olduğu bu taburdaki arkadaşlar genelde tanıdığım arkadaşlardı. Öğle saatinde, güneşin her tarafı yaktığı bir zamanda bizleri karşılarında görünce çok şaşırdılar. Güzel bir sürpriz yapmıştık. Büyük bir dut ağacının altında mutfakçı arkadaş öğle yemeğini pişiriyordu. Kadın arkadaşların olduğu yer nar ağaçları, incir ağaçlarının altındaki bir yamaçtı.
Sarya arkadaş’ın komutasındaki bölükteki kadın arkadaşlar oldukça dinç ve moralli görünüyorlardı. Rojda, Amara, Cihan Koçer, Medya, Dîcle Suruç, Evin Efrin, Solîn, Rûken Kobani, Leyla Amed, Ciwana, Rusyar ve Şilan arkadaşlar şansımız olacak ki yeni görevden gelmişlerdi. Üç arkadaş dışında bölükteki tüm arkadaşları görebildik. Laleş’in savunmasında yer alan ilk kadın gerillalar olarak önemli bir rol oynadılar. Tarihe mal oldular. Arkadaşlarla sıcak bir sohbet ederek hasret giderdik. İki gün boyunca bilmedikleri bir araziden yürüyerek, nasıl arazinin derinliklerinde sağa sola vurduklarını anlattılar. Geliye Kıyamet vadisinde ilerlerken ancak sabaha doğru vadiden çıkabildiklerini ve ardından yolda gördükleri bir çobanın diğer gece kendilerine öncülük yapmasına rağmen geçit vermeyen bir tepede kaldıklarını, yönlerini değiştirerek sabaha doğru ancak Laleş’e geldiklerini anlattılar. Laleş’deki taburumuz bulunduğu süre içerisinde Şexan bölgesinde arazi keşifleri de yapmıştı. Kadın arkadaşlar bu çalışmalar içerinde aktif yer almıştı. Duhok’un hemen arkasındaki tepeye kadar saatlerce yürüdüklerini söylüyordu Rojda Mardin arkadaş. Êzîdîlerin yoğun yaşadıkları Beadre köyüne IŞİD’ın baskın yapacağının istihbaratı üzerine üç koldan arkadaşlar hızla Beadre’ye gitmişler. Beadre, Laleş’e yakın ama ovalık bir yerde, büyük bir Êzîdî köyüdür. Beadre’den Duhok’a kadar geniş bir arazide, yani Şexan bölgesinde gerillanın buralarda etkinlik göstermesi son derece önemli bir adımdır.
HELÎN MURAT
Devam Edecek…
https://www.nuceciwan29.com/2019/09/17/lalese-ayak-basan-gerillalar-i/