HABER MERKEZİ
Faşist Türkiye Cumhuriyeti (TC) devleti hamaset siyasetinde ısrar ederek bir yerlere gelebileceğini ya da iktidarının ömrünü uzatabileceğini sanıyor. Gerçekten bu siyasetini çok beğeniyor. Hem de Türkiye halkları adına bunu kendine hak görüyor. Peki ya Türkiye halklarının gerçekten bundan haberi var mı ve bunu onaylıyor mu?
Çok iyi bilinir ki şiddet siyaseti askeri bir durumu ifade eder ve askeri çatışma söz konusudur. Bu durumda silahlı güçlerin durumu belirleyici olur. En nihayetinde asker denilen insanlar da AKP-MHP faşist yönetiminin denetimi altında yönlendirilmektedir. Bir savaş var ve oldukça da yoğun. Kürdistan dağlarında devam eden bu savaşta özellikle Tc askerlerinin HPG gerillaları karşısındaki pozisyonları yerinde görülmesi ve değerlendirilmesi gereken bir durumdur.
En kıdemlisiden erine, en profesyonelinden acemisine, en özelinden normaline kadar birçok asker şuan PKK’nin bulunduğu alanların üzerine sürülmektedir. En düşük rakımı 2000 metreyi bulan Sîdekan kırsalında askerlerin şu an itibarıyla yağmış olan 45 santimetrelik karda nasıl savaştıklarını anlatmaktan ziyade, nasıl yaşayabildiklerini anlatmak daha açıklayıcı olacaktır. Çünkü şu ana kadar bir algı operasyonudur almış gidiyor. Herkes Erdoğan’ın ağzından çıkanlara bakıyor. Kahramanlık menkıbelerinin dizildiği bir sürü lafı güzaf. Ama gel gör ki durum anlatılandan çok çok farklı. Merak edenler Hewlêr’in (Erbil) Diyana ilçesine bağlı Sîdekan beldesine gelerek yakından araştırma yapabilirler.
Durum kısaca şöyle; askerler kendi imkanlarıyla yaptıkları derme çatma naylon mevzilerde sadece bir metre yükseklikteki taş mevzilerle korunabiliyor ve uyuyorlar. Tabi buna korunma ve uyuma denirse. Yine hava sürekli yağışlı ve kapalı olduğundan HPG’liler fırsatı iyi değerlendiriyor ve taarruza geçiyorlar. Bu havada keşif uçağı ve savaş uçağı çaresiz kalıyor. Tabi en çaresizi de asker oluyor. Bu durumda askerin düşündüğü tek şey; ilk hangilerinin öleceği oluyor. Şayet olur da asker çatışmadan sağ kurtulabilirse, sonrasında psikolojik sorunlar yaşıyor. Hemen yanı başlarında ölen ya da yaralanan asker arkadaşlarını gören askerler adeta aklını yitiriyor. Şu an bu bölgede bilinen meşhur bir durum. HPG’liler ise buna “Lêlikan Sendromu” diyor. Lêlikan, askerlerin tuttukları yüksek bir tepe. Oraya helikopterlerle gelmişler ama dışarıya adım atamıyorlar. Adımı geçelim kafaların mevziden çıkmasıyla keskin nişancılara hedef olmaları bir oluyormuş. Gerçekten de psikolojik bunalım yaşamamaları elde değil.
Bu konuya dair akademisyenlerin de bazı çalışmaları oluyor. Örneğin; İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sosyal Hizmetler Bölümü ile Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü’nden 2 öğretim görevlisinin yaptığı araştırma askerlerin Kürdistan topraklarında gerillalar karşısında yaşadığı durumu gözler önüne seriyor. “Acaba bugün ölecek miyim?” düşüncesiyle güne başlayan insanlar düşünün. “Rüyasında çatışmaya giren” insanlar, “yanı başlarında vurulan arkadaşlarından sonra psikolojik sorunlar yaşayan” ve mecburen savaş sahasından çekilen insanlar düşünün. Çekildikten sonra terhis edilmek yerine “akıl hastanelerine yatırılan onlarca asker” araştırılıp incelenmeye değerdir. Bu askerlerin çoğunun paralı asker olması hesaba katıldığında, Türkiye kamuoyunun uyutularak bihaber kılınması da normal oluyor. Ancak gerçekler savaş bölgelerinde gizlenemeyecek kadar açık.
Neredeyse 8 aydır bu alanda bulunan askerlerden yaklaşık olarak 220’si çatışmalarda öldürülmüş. TC’nin verdiği rakamlar ise çok alakasız. Dayanamayan ya da operasyona itiraz eden komutanların görevden alınması burada hemen duyulan haberler arasında. Tıpkı Rojava topraklarını işgal etmek üzere yapılan operasyonlara itiraz eden komutanların görevden alınması gibi. Bilindiği gibi “Zeytin Dalı” ve “Fırat Kalkanı” operasyonlarını komuta ederek yıldızı parlayan İkinci Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Metin Temel ile Dördüncü Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Mustafa Barut, Rojava’da olası devam edecek bir operasyona karşı çıktıkları için görevden alındılar.
Daha önce Dersim kırsalında soğuktan ölen askerlerin ailelerinden tek kelime duyan oldu mu bilmiyorum ama Güney Kürdistan’da soğuktan ve gerilla darbelerinden ölen askerlerin aileleri kesinlikle sessiz. Aslında belki de habersiz. Belki de halen oğullarının bir gün çıkıp geleceğini düşünüyorlar. Telefonlarına cevap vermeyen askerden artık şüphe duysun aileler.
Gerilla için durum böyle değil. Avantajları çok fazla. Örneğin; soğuk havadan, zorlu yaşam koşullarından muzdarip değiller. Çünkü, bir kere o bölgenin çocukları ve bu yaşam koşullarına çok alışkınlar. TC askerinin yoğun imkanlarına karşılık, mütevazı imkanlarla çok rahat yaşayabiliyorlar. Bu da onlara hareket ve vuruş kabiliyeti veriyor. Diğer bir avantaj, arazinin kendilerine ait olması. Araziyi tanıyan kimse, başarılı olan da o olur.
Kamuoyunun haberi olsun ki Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli kafa kafaya vermiş, adeta ikinci bir Sarıkamış seferi düzenliyor. Koltuklarını sağlamlaştırmak için gençleri ölüme sürüklüyorlar.
Çatışmaların ne denli şiddetli olduğu, bunun kış aylarında ne düzeye yükseldiği ve bu operasyonun bekasının ne olacağını da sonra değerlendirelim…
Kaynak: Yeni Özgür Politika/ Serhed TENDUREK