HABER MERKEZİ –
Yaşam alaya alınmaz! Komikleştirilemez, gülünç duruma sokulamaz. Trajediye, korkunç bir işkenceli duruma da sokulamaz. Bu son kahraman kızın eylemini dile getirmek istiyorum.
Leyla Kaplan!
Neden eylemiyle bana trajik gibi geldi? Anlaşıldığı kadarıyla daha yeni yetişmiş. Zaten 17 yaşında ve düzenin çok ağır etkileri altında bir tutam yaşam arıyor.
Bir ilişki arıyor!
PKK’yi arıyor!
Dersim’e kadar gidiyor ve yüreğine göre bir özgürlük arıyor, ama yanılıyor. Belki de zorlanıyor, geri dönüyor, Belki de bocalama geçiriyor, Fakat genel PKK etkisiyle bile olsa eylemi inisiyatifiyle gerçekleştiriyor. Düşman gücü, İçişleri bakanı, şu-bu yetkilisi mutlak, “cesaret hapı içmiştir. Bu tarz bir eylem düzenlenemez” diyor. Bunların mantığına göre kesin böyle olmak durumunda. Ve inanılmaz buluyor böyle bir eylemin bu biçiminde gerçekleşmesini. Aslında biz yorumunu doğru yapabiliyoruz.
PKK’nin müthiş bir cesaretlendirici yönü var. Leyla bunu esas aldı ve amaca kesin bağlılığı var. Fakat bunlara her koşulda dayanan bir militanlığa dönüştürmeye sıra gelince zorlanıyor. Şimdi zorlananların bir kısmı işte sizler gibi oynuyor. Sözde PKK içindedir, ama varlığı yokluk gibidir, faydası zararına göre çok azdır.
Ne kadar düzen etkisi altında kalırsa kalsın o kahraman kız, son bir gücünü toparlayarak ve inancına ihanet etmeyerek (çünkü bazı tereddütler geçiriyor, bunları da yenerek), bu kahramanlık eylemini gerçekleştiriyor. Yorumu daha da geliştirebiliriz. Çaresiz de olsa, bu kahraman eylem tanrısallaşma yolundaki bir eylemdir, Çok yönlü esasları, gözlerimizin, yüreğimizin içine sokuyor. Ne kadar zayıf da olunsa amaçtan korkmayacaksın. Ne kadar tereddütlü olunsa bile gerektiğinde en cesur adımı atacaksın! Bu eylemler, kişilikler çok görkemlidir ve en zayıf bir kişilikte gerçekleşebiliyorsa bu çok daha önemli.
Önderlik tarzına bağlılık!
Nitekim Zeynep Kınacılar olayında dile gelmişti, kendi kendisine mi anlatımını vermişti. Burada da çarpıcı, hiç de sizler kadar eğitim görmüş değil, Deney-tecrübeden de geçmiş değil, ama hassasiyeti olduğu için, düşmanı düşman bildiği için, yüreğini de yürek bildiği için, bu ikiyüzlülüğü yapmıyor. Tereddüt geçiriyor. Hatta “dönsem mi?” diye içinden geçirdiği sanırsam doğrudur. Bir mektupta bu sözleri söylüyor, “Yapamam” diyor. Ama değerlere sıradan bir bağlılığı bile onu dürüst olmaya zorladığında ise o kahramanca eylemi gerçekleştirmeye götürüyor. Bu çok iyi bir PKK gerçeğidir. Çok sıradan birisi de bu gerçeklikle bağlantısı halinde, neler yapabileceğini gösteriyor.
Saygılı olmalıyız!
Mutlaka bu saygıyı kendi yüreğinizde göstermeniz lazım. Elbette ki, bu lafla olmaz. Gerektiğinde o kahraman adımın sahibi olabilecek kadar dürüstlüğü takınırsanız, ki bu saygıdır. Yoksa “zayıflıklarım var, zorluklarım var” deyip, böyle utanmazca yaşamaya çalışırsanız, bu bir ihanettir, en aşağılık bir durumdur.
Bağlı olmayı bilmek gerekir. Leyla gibi yüzlerce kahramanlık değerlerimiz vardır. Ben bile kendimi onları anlamanın bir pratikçisi, hizmetçisi olarak değerlendiriyorum. Kendime yakıştırdığım görev bu. Onların eyleminin büyüklüğü karşısında ben bile zorlanıyorum.
Ve tanrısal yolda olanlar, büyük ilkelere göre çarpıcı bir olayla karşılık verenler ancak böyle olabilir. Tabii benim durumum daha farklı, ben onları kalıcılaştırmak, süreklileştirmek, büyütmek ve zafere götürmek durumundayım. Hizmetçilik ancak böyle anlam bulabilir, bunun dışında mümkün değil.
Yürekleriniz hassas değil!
Kendinizi kesin gözden geçirmelisiniz. Bu, sıradan bir sempatizan düzeyinde olanın gerçekleştirdikleri ile sizin gibi komutanlar, militanlar ne yapmalı?
Erkek olduğunuzu iddia ediyorsunuz.
Erkeklikten dem vuruyorsunuz.
17 yaşındaki, çok zayıf, metropol koşullarında zor bela büyümüş, gırtlağına kadar metropolün pislikleri ruhuna, bilincine sızdırılmak istenmiş biri böyle yapmak isterse peki sizler nasıl yapmazsınız? Bu soruyu yakıcı bir biçimde kendinize soracaksınız. Kaçış mümkün mü? Kaçarsanız kendinizi kime yutturabilirsiniz ki! Benim yapabileceğim en önemli iş, bu duyarlılığı temsil etmektir. Neden sizlere boyuneğeyim ki? Sen ne yapıyorsun diye sorabilirsiniz, İşte yaptıklarım ortada. Bunların bazı amaçları vardı. Yoldaşlar için bir şey yaptılar. Benim de bir anlam yükleyeceğim, sürdüreceğim, çıkaracağım sonuçlar vardır.
Böyle yaşanılmaz! Bu lafazanlıkla, bu duyarsızlıklarla yaşamak mümkün değil. Bütün bu kahramanlık olaylarını biraz yüreğinize sığdırın ve birleştirin. Dönüşememek, gelişmemek diye bir kelimeden bahsedemezsiniz.
Böyle kahramanlık olayını yapanlar PKK’de birer abide gibi ortadayken veya yüzlerceyken-binlerceyken, hâlâ sıradan bir görevi bile başarıyla üstlenmemek ne demek! Yanlışlıklar diz boyu. Hangi bağlılıklar dille ifade edilebilir. Demek ki, yük kaldırmalar öyle sıradan geçiştirilemez. PKK içindeki duyarlılıklar öyle sıradan gösterilemez.
Sıradan yaşanılamaz!
Önderlik eşittir, sıradan yaşamamak.
İşte büyük kahramanlık eylemi, bir önderliksel tarzın göstergesidir. PKK’de böyle olur] Büyük yaşama alışkanlığına ulaşacaksınız.
Doğru düşünün, büyük düşünün!
Büyük başla, büyük konuş, büyük emredin, büyük sonuçlandırın. Sizler böyle misiniz? Yanlışlıklar mertek gibi göze giriyor. “Uzlaştık!” deniliyor, Her şey kural dışı. Fazla üzerine gitmek istemedik! Tehlike kapıda “oralı” olmadık. Mutlak yerine getirilmesi gereken günlük görevler var, “umursamadık” diyorsunuz. İşte bütün bunları bırakacak ve büyük bir azimle, moralle başlamak gerekiyor.
Önderlik gerçeğine böyle katılım olabilir mi? Vicdanınız bunu kabul ediyor mu?
Evet, münafıklar ayıklanacaktır. Diğer bir deyişle; oportünistler, ilkesizler, çirkin pratik sahipleri ayrıştırılacaktır. Ve böyle yaşayacaklarını sanıyorlarsa aldanıyorlar. Biz bu çerçevede ayrım yapmadan, “nereden geliyor, hangi aileden, hangi cinsten, hangi milliyetten” bu ayrımlara hiç başvurmadan genel ölçülerimizi veriyoruz. Sonuna kadar anlaşılır kılarak, sözle başlatıyoruz, sözü kesinleştiriyoruz.
Tekrar söyleyeyim, PKK babamın ocağını geliştirenlerin değil, emekçilerin, yaşamaya hakkı olanların ocağıdır. PKK’ye böyle katılacaksınız. Bundan çekilecek hiçbir yerin, hiçbir izahı, tarzı olamaz. Bir halkın en insani hakkı olanı temsil ediyoruz. Bu çok net, Neden katılımda tereddüt geçireceksiniz ki? Yarım yamalak, kör-topal, oldukça yenilgili tarzları artık aşın. Aslında sizin temel hatanız; bu konulardaki iddia yetersizliği kadar, tarzın tutarsızlığından ileri gelmektedir. Çoğunlukla da düzen tarzları, düzenin kişiliklerinizde yarattığı geriye çekme, bu sonucu doğuruyor, ihtilalcilik bunu anında kesmektir. Yoksa hep böyle geriye çekilirsiniz. Geriye bu kadar çekilen de ilerleyemez. Artık anlamak zor değil!
Halkın çocuklarısınız, halk adına bazı değerlere kesin sahip çıkmaya açıksınız. Niyet itibariyle böylesiniz. Ama düzenin beyninize, yüreğinize verdiği çözücü ve iddiasız geri çekiştirici, tereddüte, muğlaklığa düşürücü, zehir mi desem, afyon mu, o muğlaklaştırma nedenleri sizleri bu duruma sokmuştur ve bu da bütün başarı imkanlarının ortadan kalkmasıdır.
Hayretler içindeyim!
Bir günümü bile inceleseydiniz, çoğunuz destanlar yazardınız. Düzenden, baba ocağından kalma hikayeleri, gelenekleri dinleye dinleye, kendinizi de, bizi de zor duruma soktunuz.
Bütün bunlara rağmen, ‘ille gelin benimle yürüyün” diye. rica etmiyorum. Dayanmayan rahatlıkla geri çekilebilir. Berim isyan ettiğim, bir yandan “karasevdalıyız, bağlıyız” deyip, bir defa da değil, ihaneti sürekli bir tarz diye bize dayatman izdir.
Yüceliğe davet ediyorum!
Tarz bende yakıcıdır. Buna geleceksiniz. Evet, sizleri yüceltmek istiyoruz. Sizleri bu işin büyüyen bir savaşçısı, militanı, komutanı kılmak istiyoruz. Başka türlü 17 yaşındaki Leyla gibi de olamazsınız. O bir trajik kahraman. Sizler ise rezil, bir komik olup çıkarsınız. Çünkü bu işler ciddi. Leyla yoldaş rezil olmamak için bunu yaptı. Çok komik olacağına trajik olmayı esas aldı. Elbette ki, kahramancadır.
Sizleri nasıl erkek yerine koyabilirim ki! Bu durumlar ortaya çıktıktan sonra, erkekliğiniz bitmiştir. Yenilenmezseniz, erkekliğinize beş metelik değer vermem. Bir yoldaşımız bir türlü PKK’ye, önderliğe gelememesinin tarifi olarak, erkekliğini sürdürmek, zürriyetini geliştirmek istemiş. Ama PKK içinde bunun imkanını bulamadığı için de büyük Öfke duyuyor. Ve o gün bugündür neden zırnık kadar doğru bir pratiğe yaklaşmadığını izah etmek istiyor. Belki ileride bunu büyük bir edebi yapıta dönüştürürüz, Maalesef bu erkekliği size yaptırtmayacağım.
Bazı gerçeklere artık saygılı olmayı bilelim. Gittikçe netleşen ilke ve uygulama esaslarında yoğunlaşacaksınız. Bunu da zorlama biçiminde değil, can-ı gönülden, yüzyılların hasreti biçiminde, beyninize yüreğinize yedirerek yapın. Özümseme işini sonuna kadar, düşmanı yerle bir edecek ve özlenen yaşamı gerçekleştirecek, her türlü savaşımı başaracak kadar yoğunlaşma işini kendinize yedireceksiniz.
Önderlik yoğunlaşma işinde sınır tanımamaktır. Her el atışında mutlak başarı değil midir? Bu anın yoğunlaşma düzeyiyle bağlantılıdır. Bizde temsil edilen önderlik nereye giderse gitsin, yeter ki nefes alıp versin, mutlak başarır. En inanılmaz koşullarda bile biz başardık. Simdi biz de insanız, gökten taş da düşer, fiziki olarak imha oluruz. Ama yaşıyorsak fiziki olarak da başarırız. Anlam olarak da yüzyıllarda yaşarız.
PKK’den büyük ve çirkin bir oyun oynanıyor. Düşmanın bile artık çokça diline doladığı ve umut bağladığı bir oyundur bu. Biz çeşitli önderliklerin yaptığı gibi zoraki yöntemlerle değil, yoldaşça, iknayla sizlere yükleniyoruz. Bunun artık bu partiden tasfiye edilmesini, bunun için gerekli yoğunlaşma düzeyini yakalamanızı ve her şeyden önce, bütün yaşamın esası olarak, tek yaşam gerekçeniz olarak, kesin ve sürece yayılmaması biçiminde, emirden anlıyorsanız emirle, ricadan anlıyorsanız ricayla, gereklerinin yerine getirilmesini istiyoruz. Çünkü yaşam tehdit altında, her şey zor kazanılmış ve düşman an’ı anına yok edip elimizden almak istiyor. Düşmanı durduracak olan ancak bu yoğunlaşma düzeyidir, yani Önderlik gerçekliğidir,
Canlar gidiyor, sizler gidiyorsunuz.
Sizde hiç ana kadar bir yürek var mı? Yani en değerli varlıklar her gün bu kadar giderken insan duyarlı olmaz mı? Bunlar en değerli varlıklardır. Partimiz içindeki yoldaşlar, değerler, bir halkın tek umut kaynaklarıdır. Eğer bu düzeyi yakalayamazsa-nız ve onların şahsında bir halk adına umut edinebilecek en son ne varsa, tümüyle bir daha dirilmemecesine elden gidiyor.
Eskiden çilehanelere kapanırlardı, zikir ederlerdi, Sırf ilkelere göre yaşamak için. Biz o kadar zikir edin. Çile hanelere çekilin, dergahlara kapanın da demiyoruz. Bizim savaş tarzımız açık ve çok amansızdır. Bu dergahlarda şiddet yoktur, sadece ve sadece ruhsal yoğunlaşma vardır. İdeolojik, siyasi, askeri. Örgütsel ve bir de an’ı anına yoğunlaşmak. Düşünün, bu yoldaşlar ne kadar görev yüklüyorlar,
İlk defa yükselişi kesintisiz ve başarılı bir biçimde sürdürüyoruz. Bundan daha güzel ne olabilir ki! Bir halk ve bazı insani değerlere bağlı, hatta birey olarak da kendine saygılı olanlar için bundan daha ne kutsal olabilir ki! Tarzı da, temposu da bunun içindir, sizler içindir, halk içindir. Yoksa bizim kadar yoldaşa, kendi insanına değer biçen tarihte görülmemiştir.
Zorluklar sadece layık olunan yaşamı gerçekleştirmek içindir.
Kanıtlanmıştır: En sıradan sempatizanımız bile, büyük bir kahramanlık eyleminin sahibidir, işte en son örnek; Leyla Kaplan ve bunun karşısında hiçbir düşman dayanamaz, çözülür. Bundan başka ne seçeneğimiz, ne de bizi affettirecek, sığınacağımız bir ilahımız var. Bu değerlerin farkında olmalı, onlara sahip çıkmalıyız.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan