HABER MERKEZİ
PKK’nin II. Kongresi, ülkeye dönüş kararı almış ve bu dönüşü başlatmıştı. Bu, ‘Her şey gerilla için’ şiarıyla yürüyen bir dönüştü. Bu bir Kürdistan yürüyüşüydü, devrimci bir yürüyüştü. Yurtdışına çıkmış birçok hareketin darmadağın oluş sürecinde dönüşü gerçekleştirmesi anlamlıydı. 1982 Ekim başından itibaren grupların Kürdistan’a yönelik hareketliliği başladı.
O zaman KDP’yle bir protokolümüz vardı. ’81 sonu, ’82 sürecindeki tartışmalar ve görüşmelerle bir protokol ortaya çıkarılmıştı. Mustafa Karasungur arkadaş Doğu Kürdistan’da bunun görüşmelerini yapmıştı. Tartışmalar oldu ve böyle bir protokole bağlandı. Devrimci yurtsever bir protokoldü.
Ülkeye yeniden dönüş yapılıyordu. Devrimci bir topluluk yaratılmış, devrimci silahlı mücadele geliştirilmek isteniyordu. Bunun dağlık zemine aktarılması gerekiyordu.
İran-Irak savaşıyla birlikte Türkiye sınırında Behdînan’daki birçok alan boş kalmıştı. Doğal kurtarılmış alanlar gibiydi. Bu sahada hareket etmek, örgütlenmek çalışma yürütmek, askeri faaliyet yürütmek açısından elverişliydi.
Savaş yılları
Politik çatışma ve çelişki silahlı çatışmaya dönüşmüştü. TC, Irak, İran çelişkileri Irak-İran’la savaş halinde olunca Kürdistan üzerindeki sömürgeci egemenliğin ittifakı parçalanmış, savaş ortaya çıkmıştı. Kürdistan üzerinde denetim parçalanmış ve bu parçalanma pratik bakımdan da askeri bakımdan da birçok arazinin de askeri denetimsizliğin ortaya çıkmasına yol açmıştı ki, bu da çok önemliydi. Partimiz bunu değerlendirmek durumundaydı. Ülkeye dönüş kararı ve gerillasal gelişmeyi gerçekleştirme durumu böyle bir ortamdan yararlanılarak yapılabilecekti.
İşte bu alanlarda KDP yeniden örgütleniyordu. Çatışmayla Behdînan’a girmeye çalışmak akıllı bir taktik değildi. Mümkünse çatışmasız bir ortamda, belli ilişkilerle bu alana girmenin yollarını aradık.
KDP’yle etkili hareket edebilme bu alanları daha serbest, daha yoğun kullanabilme imkanı fırsatı veriyordu. Bu durumları değerlendirmek amacıyla öyle bir ittifak gerçekleşti diyebiliriz.
Neden Zagroslar?
Bu yürüyüş en elverişli, en stratejik sahalara oluyordu. Zagroslar, Kürdistan tarihinde etkin bir yeri olan hatta Kürt toplumunun varlığını koruduğu, kendini toplum haline getirdiği elverişli bir jeo politik konuma sahip coğrafik olarak da dağlık zapt edilmez sahalardı.
Aslında 1980 başlarından itibaren kapsamlı bir biçimde bu sahaları tartıştık. ‘Neden burası, sorusu önemli. Alanın önemini bilmek çok fazla gerekli. Hem askeri bir hareket olabilmek hem de onu yaşatabilmek, sürdürebilmek, ülkeye yayabilmek her türlü tehlikeden onu koruyabilmek için birinci derece gerekli bir üs noktasıydı. O nedenle bilinçli olarak çok anlamlı olarak Zagroslar sahası böyle bir yürüyüşün devrimci üs alanı olarak seçildi. Bilinçli ve anlamlı bir seçimdi.
Bir şey yapıp onu bilmekten ziyade neden ve nasıl yapılmış onu bilmek çok önemli, çok kolaydır bizde; “Lübnan’dan Zagroslara yürünmüş” denilebilir. Fakat neden Zagroslara yürünmüş? Neden o dönemde yürünmüş? Hangi ortamda yürünmüş ne anlam ifade ediyormuş? Farklı yönleriyle bakıldığında alanın seçimi isabetli uygunluğu var. Bir tarihsel fırsat oluşmuş denebilir. İslam devrimi vurmuş, arkasından 12 Eylül ona karşı vurmuş, Irak-İran birbiriyle çarpışmaya girmiş, Kürdistan’ı elinde tutan devletlerin birbiriyle vuruşması temelinde o sömürgeci işbirliği paramparça olmuş, büyük bir askeri çatışma içerisindeki bu güçlerin en azından sınırlarının birleştiği noktada denetim zayıflamış kalmamıştı.
Karasungur’un hazırlıkları
Konferanstan sonra Mehmet Karasungur arkadaş alana yeniden döndü. Görüşmeler ilişkiler pratik hazırlıkları yapmak üzere ’83 başında küçük bir grup arkadaşla birlikte Agit arkadaş gelmişti. Karasungur arkadaşın yürüttüğü çalışmalara katılmak, pratik hazırlık çalışmalarını yoğunlaştırmak, burada ortaya çıkan bu fırsatı nasıl değerlendirebileceğimizi belirlemek için gelmişlerdi. Yani kongreden çok önce partimiz bu sahadaki gelişmeleri görüyor, askeri bakımdan burayı kullanabilmek için gereken sondajları, hazırlıkları yapmak istiyordu.
Kongreden sonra ’82 sonuna doğru Ekimden itibaren 10-15 kişilik gruplar halinde belli hazırlıklar yapılarak arkadaşlar alana gönderildi. Fakat iyice yoğunlaşmış bir temelde bazen kuzey bazen güney Lolan sahasında toplanma oluyordu. Bazı yerlerde Saddam’ın karakolları vardı. Ancak boş olan yerlerde hareket edebiliyorlar, hareket edemedikleri yerlerde ise kuzeyden hareket ediyorlardı. Boş olan yerlerde de kendi karakollarını kuruyorlardı. Böylece bir işleyiş ortaya çıkarmışlardı.
Bizim o sahaya yönelmemiz iki koldan oldu. Sınırlı bazı arkadaşlar da İran üzerinden değişik bir yoldan gönderildiler. Üç-dört grup öyle gelebildik. Diğer arkadaş grupları ise kışa kalmadan o güz yoğunluğu içinde fırsat buldukça ilişki yakaladıkça bu sahaya doğru hızlı bir akışları oldu.
Kış bastırmadan böyle bir yürüyüş çerçevesinde önemli bir arkadaş grubumuz bu sahaya ulaşmayı başardı. Sayı tam veremeyiz ama belki de ikiyüz kişiye yakın bir güç bu sahaya ulaştı. Ekim’de, Kasım’da, Aralık başında gruplar halinde yürüyüş oldu. Bazı gruplar sınır üzerindeki uygun bir iki yerde KDP ile ilişki içerisinde kamp kurmuşlardı. Küçük birer mangalık iki-üç yerde arkadaş grupları kalmıştı. Onun dışındaki bütün güç Lolan’da toplanmıştı. Yine Botan’da bir taraftan Kurtalan tarafına giden bir taraftan da Eruh’a doğru giden iki birimimiz kuzeye hareket etmişlerdi. Kış da olsa keşif yapıyorlar, ilişkiler kuruyorlar; ki alanı tanıyan arkadaşlardı. Ön çalışma yapıyorlardı.
82-83 kışı
- 82-83 kışı epeyce zorluklarla geçirdiğimiz bir kıştı. Bizim hiçbir hazırlığımız yoktu diyebilirim. Doğa karşısında bile ideolojik olarak hazırlıklıydık. Ama birçok şey karşısında da zayıflıklarımız vardı. Mesela arkadaşlarımızın çoğu hiç kar görmemişti.
82-83 kışı epeyce zorluklarla geçirdiğimiz bir kıştı. Bizim hiçbir hazırlığımız yoktu diyebilirim. Başkalarına bağlılık vardı. Arkadaşlar derme çatma bazı yerler yapmışlardı. Kar çok bastırmıştı, Kars’ta bir grup arkadaşımız vardı. İlişkisiz kalmışlardı. ’79 sonunda bağlantıları kopmuştu. Aralık’ta onlar gelmişlerdi. Yani yurtdışına çıkmışlardı. O zamana kadar Kars’ta kalmayı başarmışlardı. Yaşar Organ, Cemşit, Mahir ve diğer arkadaşlar vardı. Küçük ama iyi bir gruptu. 70-80 civarındaki bir arkadaş topluluğuya kaldık kış boyu. Zorluklarla, biraz da sıkıntıyla geçen bir kıştı; uzun sürdü.
Doğa karşısında bile ideolojik olarak hazırlıklıydık. Ama birçok şey karşısında da zayıflıklarımız vardı. Mesela arkadaşlarımızın çoğu hiç kar görmemişti.
Kar nedir? Nasıl hareket edilir karda? Onu öğrenmek gerekiyordu. Çoğu arkadaşımız hiç dağa çıkmamıştı. Şehirlerden ve ovalardan geliyorlardı. PKK’nin ilk kadrolaşması o sahalarda olmuştu. Gelen güç de ilk kadroydu. İlk defa dağa geliyorlardı. Dağlara acayip bakıyorlardı; dağı anlamak gerekiyordu. Böyle bir direnme temelinde o ortamı zorluklarla yenme çabası içinde değerlendirmeye çalıştık aslında.
Aslında bizi etkileyen önemli etkenler de vardı. Bu halkın ve KDP’nin durumu vardı. Kuzeyde böyle bir halk hareketi yoktu. Böyle silahlanmış, savaş yapan peşmerge ordusu şehirden gelmiş Kürdistan’ı hep okuyarak öğrenmiş bir topluluk için tabii ki çekiciydi. Çok ilginç geliyordu. Aslında, çok ileri düzeyde bir durum olarak değerlendirdik. Bu bir abartıya kadar da gitti.
İlk birimler
- İlk birimleri örgütlendirme faaliyetlerine sanıyorum Nisan ortalarında başladık. Lolan’dan ayrılarak öbür tarafa gittik. Bir iş bölümü de yaptık. Karasungur arkadaş Komünist Partisi’yle, Yekîtî’yle görüşmeler yaparak aralarındaki çok yoğun tartışmaları gidermeye çalışacaktı.
O uzun kıştan kurtulmuştuk. Bahar oldu. Arkadaşlar doğudan geldiler. Karasungur arkadaş da geldi. Önderlik sahasından, Zap’tan arkadaşlar geleceklerdi. Botan’da keşif ve ön ilişkileri kurma çalışması yapan birliklerimizin yaptığı çalışmaların sonuçlarını getirdiler.
Bu temelde ilk birimleri örgütlendirme faaliyetlerine sanıyorum Nisan ortalarında başladık. Lolan’dan ayrılarak öbür tarafa gittik. Büyük arkadaş grupları gitti. Kimlerin nerede görev alabileceğini de biraz belirtmiştik. Bir iş bölümü de yaptık. Karasungur arkadaş Komünist Partisi’yle, Yekîtî’yle görüşmeler yaparak aralarındaki çok yoğun tartışmaları gidermeye çalışacaktı. Bir de mümkünse biraz destek silah alacaktı. Karasungur (Hoca) arkadaş böyle bir görüşmeyi yapacak, biz de ilk grupları düzenleyip görevlendirecek, daha sonra bir araya gelerek yapılan çalışmaları değerlendirip ikinci adımın nasıl atılacağı üzerinde görüş, plan oluşturacaktık.
Bu temelde bir iş bölümü düzenleme yaptık ve harekete geçmek için hazır hale geldik. Biz sınır üstünden batıya doğru hareket edecektik. Grup grup yerlerimiz vardı. Bazı yerlerde arkadaşlar toplanıyorlardı. Toplantı yapıp birimler hazırlayıp görevlendiriyorduk. Ben yürüttüm bu işleri. Deşta Hayatê’de bir grupla tanıştık. Orada küçük bir yerimiz vardı. İlk Şemdinli grubunu hazırladık. Ve onlar harekete geçti. Zap üzerine gittik. Orada bir arkadaş vardı. Onlarla Yüksekova-Çukurca çalışmaları üzerine tartıştık. İlk Çukurca birimi olarak çalışmalar yapmışlardı. Kar olmasına rağmen bazı köylere gitmiş, köylülerle tanışmışlardı.
Biz hep yabancıydık. Bu mıntıkadan içimizde hiç kimse yoktu. Sanki başka ülkeden bir başka ülkeye gelmiş insanlar gibiydik. Onun için her yeri, her insanı tanımaya da ihtiyacımız vardı. Hepimiz toplanmış, ilk kez buraya gelmiştik. Yol gösterecek olan bile yoktu. Nerede, hangi adam, hangi köy var? KDP’lilerle tartışıyor, konuşuyor, peşmergelerden soruyor, onlardan öğrenmeye çalışıyorduk. Bizzat gidip görmek gerekiyordu. Yapmaya öyle fazla gücümüz, etkinliğimiz yoktu.
İç kesimlere gidecek grupları hazırlıyoruz. O hazırlık süreci içerisinde bazı birimler çıkarttık.
Karasungur’un şehadeti
Son grupları da çıkaracağımız zaman Hoca arkadaşın şehit düştüğü haberini aldık. Bizi çok etkiledi tabii. Hem de çok çok etkiledi. Ben böyle bazı olaylardan çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Mazlum arkadaşın tutuklandığı zaman mesela, bir ay öyle Mardin’de gezdim aslında. Merkez toplantısı yaptık, koordineyi yürütüyordum. Arkadaşlar pratikte iş yapıyorlardı, fakat böyle ne yapacağını bilmeyen bir adam gibi geziyordum. Öyle etkileyici bir durumu vardı. Hoca arkadaşın şehadeti o duruma getirdi. Buraları en iyi tanıyan arkadaştı. Tüm ilişkileri düzenlemişti. Bir de savaş konusunda Hoca arkadaş girişken ve yetenekliydi. Siverek-Hilvan pratiğini yürütmüş, bütün olumsuzluklara rağmen o tecrübeyi edinmiş bir arkadaştı. Olgun, çok ağır başlı, böyle karşısındakini etkileyen bir halk önderiydi. Gerçekten etkileyici önder bir kişilikti. Arkadaşlar arasında önemli bir saygınlığa sahipti. Öncülük, önderlik saygınlığına sahipti. Yeniden savaşı geliştirme konusunda kendisini epeyce hazırlamıştı. Güney’deki ilk kampların kurulması Hoca arkadaşın emekleri sayesinde oldu.
Böyle bir kayıp savaşın dalgalı gelişmesinde partiyi zorlayacak şekilde gelişmesinde rol oynadı diyebilirim.
Şehit düştükten sonra “onun eksikliğini kapatabiliriz” diye düşündük fakat bu olmadı. Yokluğu birçok şeyi kaybetmemize yol açtı.
Hoca arkadaşın şehadeti beni çok etkiledi; hem de çok etkiledi. Ne yapacağını bilmeyen bir adam gibi geziyordum. Buraları en iyi tanıyan arkadaştı. Tüm ilişkileri düzenlemişti. Bir de savaş konusunda girişken ve yetenekliydi. Olgun, çok ağır başlı, karşısındakini etkileyen bir halk önderiydi. Yeniden savaşı geliştirme konusunda kendisini epeyce hazırlamıştı. Güney’deki ilk kampların kurulması Hoca arkadaşın emekleri sayesinde oldu. Yokluğu birçok şeyi kaybetmemize yol açtı.
Biz hep yabancıydık. Bu mıntıkadan içimizde hiç kimse yoktu. Sanki başka ülkeden bir başka ülkeye gelmiş insanlar gibiydik. Onun için her yeri, her insanı tanımaya da ihtiyacımız vardı. KDP’lilerle tartışıyor, konuşuyor, peşmergelerden soruyor, onlardan öğrenmeye çalışıyorduk.
* Duran Kalkan’ın 34. YIL DERSLERİ
“PKK Tarihi Üzerine Notlar” adlı kitabından alınmıştır…
Yeni Özgür Politika