ANKARA- Bilindiği gibi 8 Ekim’de Ankara üniversite öğrencileri tarafından “Ankara Demokratik Üniversite İnisiyatifi” gerçekleştirilen bir basın toplantısıyla deklare edilmişti.
Bu temelde Ankara Demokratik Üniversite İnisiyatifi üyesi olan Mustafa Yetkin ile İnisiyatifin kuruluş amacını? Kuruluş aşamasında yaşanan zorlanmalar? Üniversite ortamlarında özelde Kürt öğrencilerin ve genel olarak öğrencilerin yaşadığı sorunlar? Ekonomik krizin üniversitelere olan etkisi? Ankara Demokratik Üniversite İnisiyatifi’nin, üniversite öğrencilerinin yaşadığı sorunlara çözüm alternatifleri nelerdir? Son olarak Üniversite gençlerinin süreç içerisinde oynaması gereken rol ve misyonu ne olmalıdır sorularını sorduk?
Röportajın içeriği şu şekilde:
Mustafa Yetkin, konuşmasının başında, İnisiyatifin Kuruluş aşamasının kendiliğinden oluşan bir örgütlülükten ziyade, toplumda var olan ve her anlamıyla sömürülen ve buna karşı yaşamın her alanını örgütleyen ve örgütlü mücadeleyi esas alan bir potansiyelin üniversitedeki tezahürü olarak değerlendirmek gerektiğini belirtirken, “Tabi ki her hak mücadelesi gibi Ankara Demokratik Üniversite İnisiyatifi de kuruluş aşamasında birçok zorlukla karşılaşıyor” dedi.
Yetkin konuşmasının devamında AKP-MHP iktidarının üniversite öğrencilerine yönelik uyguladığı özel ve psikolojik savaş politikalarına da değinerek, “Bunlardan en yoğunu ulus devlet paradigmasının ve erk gücünün yıldırma politikalarıydı ve bu devam da edecektir. Kendi sesi dışında hiçbir sesi kabul etmeyen ve kesinlikle yok olmasını isteyen bir anlayışla ve tüm gücü ile üniversite öğrencilerine daha özelde Kürt öğrenciler üzerinde adeta terör estiren bir anlayışla karşı karşıyayız. Birçok ilde devrimci, yurtsever ve demokrat öğrencileri kaçırmaya, ajanlaştırmaya kısacası mücadeleden bir insan daha koparmaya çalışıyorlar. Bu 80 öncesi öğrencileri toplu halde katletmekti, bugün de ajanlaştırmaya, korkutmaya çalışmaktır. Tabi ki bunlar bizim için korkulacak şeyler değil aksine örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi daha da büyütecektir ve bize halkımızın sömürülmesini daha net göstermektedir. İşleyişimiz kesinlikle demokrasi ve demokratik tüm değerlere bağlı kalarak her sesi dinleyen, değerlendiren ve ortak mücadele zeminini her zaman aralayan ve buna öncülük eden bir tarzda olacaktır.” ifadesinde bulundu.
İnisiyatiflerinin ortak mücadele zemininin gerekli olduğunu değil kesinlikle farz olması gerektiğini düşünen Yetkin, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinde yüzyıldır bir Kürt sorunu vardır. Bu cumhuriyetin temeli Kürt kanı üzerine kurulmuştur. Bugün bu kan tüm acımasızlığı ile devam etmektedir. Kürtlere mezar taşını bile çok gören bir anlayış vardır. Aynı şekilde bin yılların ezileni kadın kimliği vardır. Kadın kırımı, kadın sömürüsü kapitalist modernitede üstü çeşitli manipülasyonlarla örtülü olsa da ortadadır. Öyle ki bir kişi hem kadın hem de Kürt ise ortada orta doğunun en ezilen kimliği var oluyor. Hem çağların yarattığı sömürge kadın hem de yüzyılın ezileni sömürge Kürt kimliğinin birleştiği Kürt kadınına da hayatı cehennem eder hale geliyor. Buna karşın yapılması gereken şey en başta ortak mücadele zemini yaratmak ve Kürt meselesine kadın özgürlükçü bir perspektifinden yaklaşmaktır. Çelişkiler ne kadar yoğunsa mücadele zemini de o kadar ortaklaşmalıdır.” dedi.
Yetkin konuşmasında Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin üniversite ortamlarına olan etkisini de dile getirdi ve şu değerlendirmelerde bulundu “Bugün Türkiye’de bir ekonomik krizin olduğunu herkes görüyor ancak bunun doğru analizini yapmak bir yana aksine meselenin ana noktasına kimse eğilmiyor. Aslında bu ekonomik krizlerin en temelinde savaş ve savaşın yarattığı külfet vardır. Türkiye Kıbrıs’a savaş ilan ederken de bu böyleydi, Türkiye Kürtlere karşı savaş yürütürken de bu böyledir. Bugün bir askerî operasyon veya mühimmatın yükü yoksul halkın üzerindedir. Ancak iktidar ve muhalefet el birliği ile insanların bunu düşünmemesi ve konuyu manipüle etmek için başka yerlerden bakıyor ve halkı da oralara itiyorlar. Bugün bir üniversite öğrencisi ay sonunu getirmiyorsa bunun bir sebebi Rojava’ya ve Güney Kürdistan’a yönelik hava ve kara saldırılarıdır. Türkiye’nin ekonomik olarak en rahat zamanını savaşın durduğu açılım sürecinde yaşaması örneği bile bu soruyu çok net cevaplıyor.”
Yetkin, Ankara Demokratik Üniversite İnisiyatifinin temel amaçlarını, yaşanan sorunlara nasıl çözüm alternatifini sunduğunu şu ifadelerle belirtiyor, “Bu çağrı ile amacımız üniversiteli öğrencilere bir tarihi anlatmaktır. Bugün birçok üniversite de demokratik talepler vardır ancak asla yeterli ve kapsayıcı değildir. Öğrenciler toplumunun okuyan ve dinamik güçleridir. Her devrimci Yurtsever veya demokrat öğrenci kendi politik faaliyetlerini kampüslerde yeşertip ezilen ve sömürülen halkının mahallelerinde ve semtlerinden büyütmelidir. Kampüse sıkıştırılmak istenen hak taleplerini halka ulaştırmalı planlı ve disiplinli bir şekilde halk örgütlenmesini yapmalıdırlar. Bugün hem Kürt halkı hem de Türk devrimci hareketi kendi varlığını üniversitelerde başlayan örgütlülüklere borçludurlar. Mahirler İbrahimler Mazlumlar Hakiler de bizler gibi birer üniversiteli ilerici ve devrimci gençlerdi, ancak bununla yetinmediler ve mahalle mahalle örgütlenip anti faşist anti emperyalist mücadeleyi büyütüp bugünlere getirdiler. Tarz çok nettir. Bir hareket ivme kazanmak istiyorsa bulunduğu yerden çıkıp her alanı örgütlemelidir. Gerek bilimsel sosyalizm gerek devrim tarihi gerekse devrimci ahlak ve terbiye tüm üniversiteli gençlere bunu söylüyor.”
Konuşmasının sonunda üniversite gençlerinin içerisinde bulunduğu kriz durumundan bahseden Yetkin son olarak üniversite gençlerine mücadele ve örgütlenme çağrısında bulundu. Yetkin konuşmasını şu şekilde sonlandırdı, “Gençler bugün çok kötü bir halin içine hapsedilmek isteniyor. Bırakın teorik bir kitabı, bir roman dâhi okumuyorlar. Kendilerine sunulan her şeyi sorgusuz kabul edip, içi boş eğlence kültürüne adapte ediliyorlar. Sorgulamayan körelir, körelen yok olur diyoruz. Ancak gençlere ve gençliğe yönelik tüm saldırılara rağmen toplumda özellikle gençlerde bir tepki söz konusudur. Bu tepkilerini ve sistem karşıtlıklarını örgütlemeleri gerekiyor. Biz burada kendi zeminimizde elimizden geleni yapacağız. Bu röportaj vesilesiyle de tüm gençleri örgütlenmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.”