HABER MERKEZİ –
1978 Aralık ayının son günlerinde Alevi Kürtlere (Alevilere) yönelik bir katliam oldu. Alevilerin kendilerine Alevilik nedir? Biz neden saldırıya uğradık? Bizim yaşam felsefemiz ve siyasi, ideolojik duruşumuz nedir diye sorular sorup, bu sorulara doğru cevap bulabilirlerse işte o zaman neden saldırıya uğrayıp katledildiklerini ve bu sistem var olduğu sürecede saldırıların hiç bir zaman bitmeyeceğini anlayabilirler. Yani Maraş’ta Alevi Kürtlere yapılanlar şimdi bütün Kürtlere yapılmaktadır. Yüzyıldır özelliklede fiziki saldırılar ve öldürmeler bütün Kürtlere yapılmaktadır. Her gün Kürtlerden bazen onlarca bazen de tek tek insanlar öldürülmektedir. Maraş’ta yapılan saldırı ve katliamlar Rojava’da, Güney’de, Kobane’de, Kürdistan’ın her yerinde yapılıp siyaseten aynı zihniyetin ürünü olup aynı zihniyetin amaçlarına hizmet etmektedir. Birçok Alevi ve de bir çok mezhep, dini ve çeşitli toplum kesimleri Maraş olaylarını basit mezhep kavgası veya dini bir çatışma olarak bilirler.
Ancak Aleviliğin tarihsel olarak ne anlama geldiği bilince çıkarılırsa işte o zaman Alevilere sadece Maraş’ta değil, Dersim, Koçgiri (Sivas) Çorum, Gazi ve yüzyıllar öncede neden saldırılar planlanıp yapıldığı daha net anlaşılır. Eşitliği, özgürlüğü, adaleti ve komünal yaşamı savunup yaşayanlar, adalet, hak, hukuk ve eşitlik karşıtı (faşist) kesimlerin devlet ve iktidar destekli saldırısına uğrarlar. Alevilik tarihsel olarak adaleti, eşitliği, komünal yaşamı, özcesi insanlığı hep savunmuş ve bu felsefenin hem savunucusu hemde yaşayanı olmuştur. Alevilik Arap yarım adasında Muaviye’nin, Yezit’in ve bunlara benzer bir çok halk karşıtı ve iktidar, para, servet hırsına sahip zalimlerin saldırısına uğramıştır. Anadolu’da özellikle Osmanlı döneminde de bir çok kez saldırılar olmuş, Aleviler katledilip kuyulara doldurulmuştur. Cumhuriyet döneminde de bu saldırılar hiç durmamış son sürat devam etmiştir.
Bakınız dikkat edilirse Aleviler adeletin, özgürlüğün, eşitliğin olmadığı, sömürünün ve faşizmin olduğu koşullarda ve düzenlerde hep saldırıya uğruyorlar. Çünkü Alevilik kendi felsefesi ve yaşam tarzı ve kültürü gereği sürekli baskıya, zulme, adaletsizliğe karşı mücadele etmiştir. Aleviler bu saydığım özelliklerinden dolayı da mevcut egemenler tarafından kendi saltanatları ve sistemleri için sürekli bir tehlike olarak görülmüşlerdir. Mevcut sistem çevreleri Alevileri bir bütünen kendi sistemleri için bir tehlike olarak gördüklerinden dolayı saldırılar planlayıp katliamlar yapmışlardır. Bu katliamları da özellikle aşırı milliyetçi, aşırı sağcı ve faşist kesim ve grupları devreye koyup kullanıp birde din ve mezhep çatışması süsü vererek yapmışlardır. Yani sanki karşıt mezhepler arasında klasik mezhep olayları oluyormuş gibi gösteriliyor. Dolayısıyla da böylesi bir durumda sanki devletin ve hükümetin hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi hareket ediliyor. Tam tersi aslında halkın hemen hemen tamamına yakını neler neler olup bittiğinin farkında bile değiller.
Maraş’ta olduğu gibi tarihin bir çok farklı mekan ve zamanlarında alevilere yapılan saldırılar esasen klasik olarak dini ve mezhepsel saldırılar değildir. Siyasi, ideolojik, sosyal ve toplumsal boyutu olan saldırılardır. Çünkü Aleviler sanayinin gelişimi ve modern toplumsal ideolojilerin doğuşuyla beraber siyasal tercihlerini haklı olarak tabiki modern komünal ideolojilerden, düşüncelerden yana yapıp, modern komünal siyasi parti, örgüt ve gruplardan yana olacak ve bu hareketlere yoğun destek ve katılım sağlayacaklardı. Zaten aksi düşünülemezdi. Alevilerin solcu, devrimci, yurtsever, ilerici, aydın, sisteme muhalif olan bütün siyasal, sosyal örgütlenmelere destek vermeleri ve bizzat bu örgütlenmelerde aktif yer almaları Alevileri sürekli egemen kesimler için bir tehlike haline getirmiştir.
Kendi düzenleri için alevilerin ideolojik duruşunu ve siyasal varlığını tehlike olarak gören sermaye ve egemen (iktidar) çevreler her fırsatta çeşitli entrika, komplo, şantaj ve saldırılarla devletin bütün gücünü imkanlarını kullanıp sanki mezhep kavgası oluyormuş gibi gösterip saldırı ve katliamlar yapmışlardır. Yani yapılan saldırıları bizzat devlet tarafından planlanıp mezhep çatışması süsü verilerek ilerici insanlığa yapılan saldırılar olarak görmek gerekiyor. Bu bakımdan başta Aleviler olmak üzere bütün ilerici insanlığın, aydın kişi, çevre, kesim ve grupların, içinde yaşadığımız modern Muaviye düzenine karşı mücadele edip bu insanlık düşmanı halk karşıtı sistemi ortadan kaldırmak gerekiyor. Zaten bütün kürtler bu mücadeleyi veriyorlar. Çünkü işin özü mazlumla zalimin kavgasıdır. Yani mesele mazlumun zalimin zulmune karşı isyan etme meselesidir. Bu isyan meselesi esasen adaleti, hakkı, hukuku, insan haklarını, komünal yaşamı inşa etme ve yaşamsal hale getirme meselesidir. Sorun sanıldığı gibi öyle basit dini veya bir mezhep kavgası değil aslında. Çünkü yüzlerce yıldır her mezhepten, dinden, inançtan hatta farklı siyasi görüşten insanlar Ortadoğu’da Anadolu ve Mezopotamya’da toplum olarak bir arada yaşıyorlar hiç sorun yaşamadan.
Maraş katliamı ve benzeri katliamlar, farklı mezhepler arasında kendiliğinden çıkan öyle basit dar dini ve mezhepsel çatışmalar değildir. Bizzat egemen (iktidar) kesimler tarafından planlanıp, bazı gerici, yobaz, serseri, lümpen kesimleri kullanıp toplumun en ilerici, aydın, devrimci kesimlerine yapılan devlet destekli saldırılardır. Amaçları toplumsal mücadelenin gelişimini durdurup, dağıtmak, yok etmektir. Bunun bilincinde olup günümüzün Muaviye ve Yezitlerin yanından bile geçmemek gerekiyor. Kürtlerin ulus olmaktan kaynaklı ulusal haklarını tanımayanların hepsi birer Muaviye’dir. Türkiye’de özelde işçilerin genelde de toplumun alın terini, emeğini çalıpta saltanat sürdürenlerin hepsi aslında birer Yezit ve Muaviye’dir. Başta Alevi Kürtler olmak üzere bütün Kürtlerin, Alevilerin, Türkiye halkı ve emekçi sınıfının bütün bu gerçeklerin farkında olup günümüz Muaviyelerine ve Yezitlerine karşı mücadele edip bu insanlık düşmanı sistemi alaşağı etmeleri ve devirmeleri gerekiyor. Kürdistan’da gerçekten de büyük bir adalet mücadelesi veriliyor. Bu mücadeleyi sadece Kürt ulusal mücadelesi olarak görmemek, bir Türkiye devrimci mücadelesi olarak görmek gerekiyor.
Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi’nin yürütmüş olduğu mücadele klasik anlamda kendi ulusal sınırlarını çoktan aşıp bir Türkiye ve Ortadoğu devrimi haline gelmiştir. İşte adalet, hak, eşitlik mücadelesi denecekse buna denir. Enternasyonalizm deneceksede buna denir. Günümüzün Alevilik mücadelesi deneceksede buna denir. Çünkü son zamanlarda günümüzün Muaviye ve Yezitlerin Alevilere yönelik bazı oyunlarını (komplolarını) görüyoruz. Bu konuda kesinlikle Alevilerin dikkatli olmaları ve kimlerin yanında yer alıp kimlere karşı nasıl tavır almaları gerektiğini bilmeleri gerekiyor. Alevilerin mücadele edenlerin yanlarında yer almaları aleviliğin felsefesi ve özü gereğidir. Bunun dışındaki bütün hareket ve davranışlar Aleviliğin hedeflediği felsefeye ve yaşama zıttır. Çünkü Aleviler yüzlerce yıl zalimlerin kurduğu sömürü sistemlerine karşı oldukları için saldırı ve katliamlara uğradılar. Bütün Alevilerin bunları bilmeleri gerekiyor. Zaten kendilerine Alevi deyipte günümüzün yezitleriyle kolkola girenlere Alevi demiyoruz. Bunların kim-ler oldukları zaten açıkça ortadadır. Alevilik felsefesinin hedeflediği yaşam tarzı Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin geliştirdiği büyük mücadeleyle galip gelip bütün insanlığa mal olacaktır. Kürdistan’da yükselen devrimci, demokratik, komünal mücadele başta Türkiye, Kürdistan olmak üzere bütün Ortadoğu’daki bugünkü Muaviye ve Yezitleri ortadan kaldırıp dünyayı insanlık için yaşanılır hale getirecektir.
Kemal Söbe