BEHDİNAN – KJK Koordinasyonu, Maraş Katliamı’nın yıl dönümü vesilesiyle yazılı açıklama yaptı.
‘ÖZGÜR YAŞAM EĞİLİMİNE SALDIRDILAR’
KJK’nin açıklaması şöyle:
“Maraş’tan Roboskî’ye Kürdistan’ın yakın tarihinde yaşanan katliamlar soykırımcı, tekçi bir zihniyet sahibi olan TC devleti tarafından sistematik bir biçimde sürdürülmüştür. Bu katliamlar muhalif olan tüm inanç gruplarına, halklara, kadınlara farklı kültürlere karşı inkâr ve imha politikaları ile yürütülmüştür.
Maraş Katliamı, Kürt Özgürlük Hareketi’ni tehdit etme ve halkı kıyımdan geçirerek sindirme amacı taşır. Maraş Katliamı ile Alevi inancına mensup olan Kürt halkı ve kadınları özgürlük ve demokratik eğilimlerinden ve yaşam arayışlarından ötürü cezalandırılmıştır.
Maraş bölgesi uzun yıllardır devlet eli ile boşaltılmaya, nüfusu değiştirilmeye ve Alevilerin yaşadığı yaşam alanlarına milliyetçi Türki cumhuriyetlerden oluşan insanların sayıca çoğaltılmaya çalışıldığı ve Kürt Alevi nüfusunun maddi ve manevi birikimlerine karşı düşmanca duygularla yaklaşan devlet tarafından sürekli kışkırtılan ve saldırı için teşvik edilen bir yapılaşma ile örgütlendirildi. Öyle ki 3 Kürt Alevi köyün arasında mutlaka Türk-Sünni, Bulgar göçmeni muhacirler yerleştirilmiştir. Bu Özal döneminden bu yana daha fazla hız kazanmıştır. Bu devlet eli ile yürütülen adeta Kürt Alevileri kuşatmaya alan politik bir yaklaşımdır.
‘YA ÖLÜM YA TEHCİR DAYATMASI…’
Aleviliği bir inanç olarak görmeyen devlet egemen Sünni anlayış ile bu bölgede yaşayan Alevi ve Kürtleri sindirmenin ve göç etmenin yollarını belirleme amacı ile her zaman stratejik yaklaşmıştır. Alevi ocakları, ziyaretleri, dergahları tahrip edilmiştir. Alevilik hiçbir zaman bir inanç alanı olarak görülmedi. Aksine bu inanç alanları tahrip edildi, yıkıldı ve yakıldı. Alevi yurttaşlar cemlerini ve diğer inanç ritüellerini büyük bir gizlilik içinde yürüttüler. Çocuklarını asimilasyondan korumak için inançlarını ve Alevi öğretisini adeta kulaktan kulağa, gönülden-gönüle akıttılar-aktardılar.
Maraş Katliamı’nda Alevi halkı bütün bu ayrımcı, baskıcı ve ötekileştiren politikaların sonucu olarak pimi çekilecek bir bomba gibi faşist güruhun önüne atılmıştı. Kışkırtma, ötekileştirme, asimilasyon, yalan ve hile ile tahrik etme, manipülasyon Türk özel savaşının ustalık alanı olarak öteden beri birçok darbe ve katliamın tertibi olarak iş başındaydı. Bu durum Maraş Katliamı için de geçerli olacaktı.
Alevi halkımızın acımasız bir katil sürüsünün eliyle evlere, mahallelere sıkıştırılarak zalimane öldürülmesi bu yaklaşım ile bağlantılıdır. Kürt Alevilerin yaşadığı mahalleler viraneye çevrildi. Hamile kadınların karınları deşildi, başvurulan sürek avında yüzlerce insan öldürüldü, binlercesi yaralandı, on binlercesi yerini-yurdunu terk etmek zorunda kaldı. ‘Ya ölüm ya tehcir’ dayatması ile topraklarından kopartıldı. Bu katliamın hemen ardından yüz binler, Avrupa ülkelerine sığınmak zorunda kaldı. Kürt Alevilerinin mallarına-mülklerine el konuldu.
‘ACI GÜCE DÖNÜŞTÜRÜLÜRSE ANLAMLIDIR’
Maraş yöre halkının aklında, ruhunda artık kara Maraş, kanlı Maraş olarak iz bırakan bu katliam büyük bir kırılma ve güvensizlik kaynağı olarak kalacaktı. Hiçbir Alevi Kürt orada alışveriş yapmaması gerektiğine, oraya uğramaması gerektiğine inandı. Adeta yaşadığı yas ve acı onu hep inkâra, kendisi olanı yok sayma psikolojisine götürdü. Böylece faşist güruh rahatça o zenginliklere kurulmuş, bu toprakların gerçek sahiplerini söküp atabilmişti. Bu toprakların gerçek sahipleri artık oranın gerçek sahiplerinin kendileri olduğunu bilince çıkarmalı ve kendi toprağını sömürgeci güçlere bırakmamalı. Maraş Katliamı acının yasa dönüştüğü boğucu etkiyi aşmalı ve direncini yitirme aracı olmaktan çıkartılmalıdır. Bu acı bir intikâm, bir geri dönüş ve kendisine ait olan değerlere sahip çıkma aracına dönmeli. Acı, güce dönüşürse anlamlıdır ve insanı güçlendirir. Acı eğer dizlerimizi kırıyor, vicdanımızı nasırlaştırıyor ve irademizi hapsediyorsa o acı düşmanımızın yaratmak istediği sonuçtur. Biz bu sonucu reddeden; acıyı örgütleyen, ayağa kalkan ve güce dönüştüren bir bilinç, irade ile yaklaşıp bize ait olanları geri alma ve sahip çıkma mücadelesinde herkesten daha fazla çalışmalı ve katılmalıyız.
‘KADINLAR ÖZEL OLARAK HEDEFLENDİ’
Kadınlar, Maraş Katliamı’nda özel hedeflendi. Birçok Alevi kadın bu katliamda öldürüldü. Geriye kalanlar ciddi travmalar yaşadı. Asimilasyon en fazla kadınları etkiledi. Hem inanç hem kültür taşıyıcısı olan kadın bu konuda pasifleştirildi. Analık kültürü büyük darbe aldı. Elif ana her evde çocuklara verilen isimle yaşasa da Elif ananın zulme karşı hakikat arayışı, zalimlere karşı tavizkâr tavrı ve kendi köklerine olan derin bağlılığı asimilasyon ile aşındırıldı. Bugün Kadın Özgürlük Mücadelesi ile bu öz yeniden filizlendirilerek mücadeleci ruh yeniden yaratıldı. Kürt Özgürlük Hareketi’nin ilk şehidi olan Bese Anuş ve onun ardılları olan Zeynep Kalan, Gülizar Özdengiz, Sultan Toroslar bu ruh ve direniş ile hakikatin yılmaz savunucuları olarak Maraş Katliamı’na karşı büyük bir duruş sergilemişlerdir.
‘KATLİAM GELENEĞİ SÜRÜYOR!’
Katliam sicili sağlam ve kusursuz olan TC devleti bu geleneğini sürdürmektedir. Roboskî’de 34 can, çoğu çocuk bu acımasız rejim tarafından tekrarlanan bir katliam ile katledildi. Roboskî yeni yılın arifesinde umudu katık edenlere, zemheri bir kış aralığında düşen bombalarla karartılan Kürdün umudu ve geleceği olarak pratikleştirildi. Yeni yıl herkes için umutsa bu umudu siz Kürtlere tanımıyoruz saldırısı idi. Kürt çocuklarının bir avuç kaçak çay, un ve sigaranın savrulmuş külleri arasında yok edilmesidir. Herkesin boğazına bir yumru gibi oturan acı ile katlimize ferman çıkartanların cezalandırma yöntemiydi. Bu nedenle bu katliamlar unutulmaz. Analarımız ‘unutursak kalbimiz kurusun’ demişti. Maraş’tan Roboskî’ye gökyüzünde asılı kalan gülüşler, ülkesi için çarpan yürekler, gülüşleri yarım kalmış çocuklar, gelecekleri ellerinden alınmış insanlarımızın intikâmları için bir top aleve dönmüş yüreklerimiz, intikam duyguları ile keskinleşmiş, özgür bir yaşam ve ülke için bizleri yürüten bir amaç olmuştur.”