HABER MERKEZİ –
“Tarihin kadim halklarından olan Êzîdîler, Şengal’de çok büyük bir katliam yaşadı. Bu katliam kendi deyimleri ile onlar için 73. fermandı. IŞİD denilen çete örgütü hedeflediği alanlarda ne kadar Kürt varsa hepsini katletmek ve yok etmek istiyordu.
Bunun için Maxmur’u da hedefleri arasına almıştı. Yaptıkları planlamaya göre Maxmur’da bulunan halk katledilecek ve kamp ele geçirilecekti. Aşağı Maxmur kampı olaylardan bir hafta önce boşaltılmış, orada yalnızca KDP peşmergeleri kalmıştı. Böyle olmasına rağmen Şehit Rüstem Kampı’nda bulunan halkın hiç bir şeyden haberi yoktu. KDP bilinçli olarak halka haber vermemişti. Buna rağmen gerilla ve Maxmur halkı kendisini çok çabuk örgütleyip IŞİD’e karşı büyük bir direniş gerçekleştirdi.
Maxmur halkı yılların tecrübesiyle artık kendisini savunabilecek düzeye gelmişti. Bu yüzden kamp sakinleri çok fazla panik yaşamadı. Kampın etrafında hendekler kazılmıştı. KDP, nasıl Musul ve Şengal’i IŞİD çetesine bıraktıysa Maxmur’u da bu şekilde bırakmayı planlıyordu. Musul ve Hewler’e giden dört yolda hiçbir güvenlik yoktu sadece birkaç asayiş vardı. Dörtyol’dan sonra kendi güvenliklerini sağlama almışlardı. Kendilerine hendek ve mevzi yapmışlardı. Sadece Hewler sınırına kadar olan güzergahta bir koruma söz konusuydu. Diğer yerler ise resmen IŞİD’e bırakılmıştı; bu gözle görülen bir durumdu.
Birkaç gün içinde her yerde, Amerika’nın savaş uçaklarıyla Şehit Rüstem Kampı’nı vuracağı haberi yayılmıştı. Bu haberler halkta şüphe uyandırdı. Bu haberlerin nasıl dağıldığı araştırılıyordu. Şengal’de yaşananların Maxmur’da da yaşanmaması için kampın boşaltılması kararı alındı. Özellikle kadın ve çocuklar hızlı bir şekilde kamptan çıkarılıp daha önceden belirlenen güvenlikli yerlere gönderildi. Kampta yalnızca arkadaşlar, milisler ve gençler kaldı.
Halk gittikten sonraki gün kampta mevzilenmeye başladık. Kampın tüm giriş çıkışlarını tutmak ve sağlam bir mevzilenme oluşturmak istiyorduk. Ne olursa olsun, halkın binbir emekle yarattığı bu kampı IŞİD’e bırakmayacaktık. Bu yüzden bazı arkadaşlar aşağıda bulanan kampa da gitti. Buradan kampa doğru gelen yolda bir asayiş vardı ve kampın güvenliği için bu asayişi de tutmak zorundaydık. Arkadaşlar mevzilendirme ve konumlamaya çok dikkat ediyordu. Ne pahasına olursa olsu kampın elimizde kalması şarttı. Bundan dolayı çok geniş bir mevzilenme planı yapıldı. KDP’ye, asayişi biz savunacağız, sizin gücünüz biraz daha ileriye gitsin dedik. Zaten bir grup milis ve genç, KDP peşmergeleri ile Bakırte köyüne gitmişlerdi. Bunun nedeni herhangi bir saldırı durumunda peşmergeler kaçsa bile milis ve gençlerin kampa gelen caddeyi savunmasını sağlamaktı.
Burada yaşanan çatışmada bizim herhangi bir kaybımız olmadı ama peşmerge güçlerinin burada kayıpları oldu. Aslında IŞİD çok fazla karşılık da vermemişti. Arkadaşlar kendilerini örgütlediler ve o cadde ile asayişi tutmak için yola koyuldular. Peşmerge Bakırte asayişini tuttu, biz ise biraz daha ileride bulunan bir asayişi tuttuk. Fakat tek bir tane bile ağır silahımız yoktu, yalnızca orta otomatik silah ve kleşimiz vardı. KDP bunu çok iyi bilmesine rağmen bize ağır silah vermedi. Bulunduğumuz yer çok riskliydi. Mevzilendikten bir saat sonra farklı bir yerde bulunan arkadaşlar bağlantı kurarak; “arka taraftan giden araçlar kimindir?” diye sordular. Bir baktık ki peşmergeler kaçıyor. Oysaki bir saat önce bizimle konuşmuş ve burayı savunacaklarını söylemişlerdi. Anladık ki hepsi bir komploymuş. Bu komplo ile bizi IŞİD’in çemberine koymak istemişler. Onların yaptıkları hesaba göre bu şekilde çok kayıp verecektik. Tabii onlar kamptaki arkadaşlardan, milislerden ve sonuna kadar savaşacak olan gençlerden habersizdi. Bu yüzden böyle bir komplo yapmışlardı. Bu bizi şaşırtmadı. Çünkü onları tanıyorduk ve böyle bir şeye de hazırlıklıydık. Ama bu kadar erken beklemiyorduk. Asayişe gidip baktığımız zaman gördük ki yemeklerini olduğu gibi bırakıp gitmişler. Bu durumdan anladık ki, üstten acil bir talimat gelmiş ve onlar da acele ile çıkmışlar. Zaman kaybetmeden onların bırakıp kaçtıkları asayişi tuttuk.
Bir süre sonra arkadaşlar çağırdı. İçinde bulunduğumuz durumu değerlendirmek için toplantı aldık. Bu toplantı tartışmalarından sonra bir kademe geri çekilme kararı alındı. Çünkü elimizde tek bir ağır silah yoktu. Elimize ağır silah geçene kadar mevcut silahlarla vuracaktık. Aşağı kampta bulunan gücümüzü de Şehit Rüstem Kampı’na çektik. IŞİD ise elindeki ağır silahlar ile vurmaya başladı. Kampın etrafından dönerek bize baskın yapmak istediler. Tabii arkadaşlar bunu erken fark etti ve büyük bir çatışma yaşandı. Çatışma sonrası üç BKC, kleş ve tabanca ele geçirdik. İki koldan saldırmak istediler ama onların saldırısını kırdık. Arada küçük bir tepe vardı; onu ele geçirdiler. Başka bir noktadan daha saldırmak istediler. Buradan kimse gözükmüyordu. Ben ve bir arkadaş burada mevzilenmiştik. IŞİD çeteleri, peşmerge elbiselerini giymiş, ellerini havaya kaldırarak bulunduğumuz yöne doğru geliyorlardı. Biz gerçekten onların peşmerge olduklarını sandık ve arkamızda bulunan arkadaşlara durmalarını, vurmamalarını söyledik. Benim sesimi duyup kadın olduğumu anlayınca hemen silahlarını çıkarıp bize doğru ateş açmaya başladılar. Yanımızda BKC silahı vardı ve onunla anında cevap verdik. Yaklaşık üç dört dakikalık çok çetin bir çatışma yaşandı. Takviye olarak bir milis yanımıza geldi. Böylece saldırıyı püskürttük. Arkadaşlar çatışma sonrası iki cenazeyi ele geçirdi. Bir tanesi ise ağır yaralanmış, silahını bırakarak kaçmıştı.
Arkadaşlar yeni bir planlama ile kampı tuttular. İki koldan arkadaşlar, bir koldan da milisler kampa girecek ve IŞİD çetesi buradan tamamen çıkartılacaktı; hedefimiz buydu. Her şeyi göze alarak kampa girme kararını aldık. KDP ise aşağı Maxmur’dan ağır silahlarla saldırdı. Öyle birebir savaşarak, çatışarak işin içine girmedi. Sadece uzaktan ağır silahlarla destek verdi. IŞİD, ağır silahların kullanıldığını görünce arabalarına binip gittiler. Yani orada da aralarında çok ciddi bir çatışma yaşanmadı. Burada yaşanan dört kayıp da KDP’nin değil YNK’nin kaybıydı. Biz dürbün ile çatışma yerini izliyorduk. Gerçekten de çok ilginç bir görüntüydü. Yaklaşık elli araçlık bir IŞİD gücü var olmasına rağmen çok fazla çatışmadan geri çekilmişti. Eğer orada KDP değil de bizler olsaydık, durum çok daha farklı olacaktı. Asla bu kadar çabuk geri çekilmez, gitmezlerdi. Aslında orada KDP ile IŞİD arasında yaşanan çatışma bize çok göstermelik geldi.
Bir yandan bunlar yaşanırken diğer yandan da arkadaşlarımız kampa girdi. Şehit Rüstem kampında bulunan Önderlik bahçesine ulaştıkları zaman, IŞİD çeteleri kampa giren arkadaşları görüp hızlı bir şekilde kaçtı. Arkadaşlar her olasılığa karşı kampa çok tedbirli girdi. Çeteler o kadar hızlı kaçmışlardı ki kendilerine ait birçok askeri malzemeyi geride bırakmışlardı. Hatta o esnada 4×4 marka bir araçları da kalmıştı. Tüm bu cephaneye ve araca arkadaşlar el koydu.
Milisler olayın hemen ardından, KDP gelmeden asayişi tuttu. Asayişe bayrak ve Önderlik resimleri asıldı. Tabii kampın IŞİD’ten temizlenmesi halkta büyük bir sevinç yarattı. Çeteler sadece üç dört saat kampta kalmışlardı. Ama belliydi ki yanlarında istihbarat veren biri ya da birileri vardı. Kampta hangi nokta önemliyse öncelikli olarak oraya girmişlerdi. Önemli yerlere mayın yerleştirmiş, yakmış, talan etmişlerdi. Girdikleri yerde ilaç kutuları vardı. Belli ki çatışmadan önce her zaman olduğu gibi ilaç kullanmışlardı. Bu çetelerin insani hiçbir özelliği yoktu. Tam bir ölüm makinesi gibiydiler. Onlara karşı savaşmak ve kazanmak gerçekten de çok önemliydi.
Deniz arkadaş da bu çatışmalar esnasında şehit düştü. Deniz yoldaş yaşanlar esnasında hep bizim yanımızdaydı. Bir dakika bile yerinde durmuyordu. Bir basıncı olarak işini yaptığı kadar, arkadaşlara yardım etmekten de geri kalmıyordu. O da bu kampın bir çocuğuydu ve şehit düştüğü an’a kadar bu halkın tüm yaşamına tanıklık etmişti. Maxmur halkının yıllarca neler yaşadığını, bu kampı nasıl yaşam alanı haline getirdiklerine bire bir tanıktı. Şimdi yaşananları ise bir an için bile olsa kaçırmak istemiyordu. Çünkü burada yaşananların tarihe not düşülmesi şarttı. O da bunu bütün yüreğiyle istiyordu. Daha sonra arkadaşlar Karaçox tepesine Şehit Deniz adını verdiler. Çünkü orası Deniz arkadaşın şehit düştüğü yerdi. Deniz arkadaşın şahadeti hem bizi hem de halkı çok etkiledi. Bu yüzden çetelerden Deniz arkadaşın intikamı alınmak isteniyordu. Kampın kazanılması aslında bu intikamın da alınmasıydı. Bunun yanında hem Deniz yoldaşın şahadetini hem de çatışmaları duyan herkes kampa doğru yola koyulmuştu. Hewler’den, Kerkük’ten, Amed’den ve Kürdistan’ın diğer bölgelerinden birçok insan bizlere destek vermek için gelmişti.
Maxmur’da yaşanan savaş esnasında gerilla ve halk ortak bir mücadele yürütmüş ve başarılı olmuştu. Halkın fedakarlığı en üst düzeydi. Bu durum insana büyük moral veriyordu. Yaz sıcağında, o çölde bu kadar büyük bir direniş gerçekten de yürek ve irade ister. Aslında KDP’nin amacı kampı dağıtmak ve halkı kendi denetimine almaktı. Çünkü PKK’nin denetiminde olan bir kampın varlığı onları rahatsız etmekteydi. Fakat halk KDP’yi yanıltı. Birlik ve beraberliklerinden taviz vermedi. Önderliğe, PKK’ye ve bu mücadelede şehit düşen onlarca evladına olan bağlılığını bir kere daha gösterdi.”
Slav Rover