HABER MERKEZİ-Mazlum İçli, tıpkı Mehmet Emin Özkan gibi suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen ağırlaştırılmış müebbet cezasına çaptırıldı; Kürt halkına ibret olsun, siyasetçilerine ise kumpas kurulsun diye… Devletin ali çıkarları, bir çocuğu kurban seçerken, akla Kürt efsanesi Dehaq ve Kawa’nın hikayesi gelir. Hani Kürt gençlerinin beynini yiyerek beslenen Dehaq… Efsane böylece gerçeğe dönüşür, Mazlum’un hikayesi burada başlar…
Mazlum İçli, 5 çocuklu ailenin en küçüğüdür. Daha küçükken aileyi şaşırtan bir karakter olur. 6 yaşındayken sokakta bulduğu telefonu alır ‘annem’ diye kayıtlı numarayı arar ve telefonun bulduğunu Sidar Müzik’e gelip telefonu almalarını söyler, yeri tarif eder, telefonu sahibine teslim eder. Afacan bir çocuk olan Mazlum, herkesin gözbebeğidir. Baba mesleği olan müziğe ilgisi vardır, daha çocuk iken enstrüman çalmaya başlar. Sesi de güzeldir, ona özellikle şarkılar söyletilir. Sesi Kürtçe ile buluşunca başka türlü güzel gelir dinleyene, babası ve ağabeyleriyle düğünlerde sahne alır. Köy düğünlerinin vazgeçilmezi olur. 7 Ekim 2014 tarihinde yine düğün için bir köylerdedir. Amed’in Kulp ilçesine bağlı Demirli Köyü-Keçiveren Mezrası’nda bir düğünde sahne alıyordur. Amed’e 140 kilometre uzaklıkta bir köy. Ancak makus talih 14 yaşında gönlünü müziğe vermiş bu çocuğu bulur.
Mazlum İlçi, kendisinden 140 kilometre ötede gerçekleşen bir olaydan dolayı 5 defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılır. Üstelik Kulp’ta köyde olduğu ispatlanmıştır, düğünden görüntüleri kayıtlarla mevcuttur, HTS kayıtları ve tanık beyanları vardır, Mazlum suçlamaya konu yapılan olay yerinde değildir ve tüm bunlara rağmen 14 yaşında bir Kürt çocuğu olduğu için 5 defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılır.
Mazlum İçli, tıpkı Mehmet Emin Özkan gibi suçsuzluğu kanıtlanmasına rağmen ağırlaştırılmış müebbet cezasına çaptırıldı; Kürt halkına ibret olsun, siyasetçilerine ise kumpas kurulsun diye… Devletin ali çıkarları, bir çocuğu kurban seçerken, akla Kürt efsanesi Dehaq ve Kawa’nın hikayesi gelir. Hani Kürt gençlerinin beynini yiyerek beslenen Dehaq… Efsane böylece gerçeğe dönüşür, Mazlum’un hikayesi burada başlar…
Mazlum kurban seçildi
Mazlum’un babası Nusret İçli’ye ulaştık. Yargıtay’ın onayladığı kararı duyduğunda ne hissettiğini sorduk. Baba İçli, şöyle yanıtlıyor: “Mahkeme salonunda Mazlum’un yüzüne ceza okunurken, ‘sana 5 defa ağırlaştırılmış müebbet veriyoruz ne diyorsun’ anlamında soruyorlar, Mazlum karara kahkaha atarak karşılık vermişti. Gülmüştü ve ben de şu anda gerçekten de karara gülüyorum. Çünkü neden? Öyle bir sistemden, öyle bir hükümetten, öyle bir devletten başka bir şey beklemek mümkün değil zaten. Bunların tarihinde o kadar çok benzer şeyler yapılmış ki! Seyit Rıza’nın yaşını küçültülüp idam edilmesi, 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşının büyütülüp idam edilmesi, bunların hepsini çok iyi biliyoruz. Tarihte bunlar mevcuttur. 14 yaşındaki bir çocuğa bu cezanın verilmesi de aynıdır. Duyduğun anda ne hissettin dersen, tabi ki bir baba olarak ben bir çocuğumu kaybettim derim, bitti! 14 yaşındaki çocuk annesinin koynunda olur. Okulunda olur. Nerede olabilir başka. Evet, yurtsever bir aileyiz. Benim de bir geçmişim ve cezaevi sürecim var. Çalışandım, hala da öyle. Sonuçta Kobanê süreci bir kumpas sürecidir. Ee, bu kumpasın kurbanlarının olması gerekiyordu, birileri kurban seçilecekti, Mazlum da bu kurbanlardan bir tanesidir. Mazlum’un suçsuz olduğunu bütün dünya biliyor. Ben de biliyorum, çünkü birebir şahidim, yanındayım. Bu gerçekten bir siyasi karardır.”
Yalan ifade
Mazlum’un daha çocuk yaşta gözaltına alındığı ve bundan dolayı karakolda fotoğrafları vardır. Komşu çocuğu Sedat Çoban olayla ilgili gözaltına alınmış ve ifadesinde Mazlum’u olay yerinde gördüğünü söylemesi istenir. Ailece tanışıyorlardır. Polisler Çoban’a Mazlum’un fotoğrafını gösterir, Çoban ise fotoğraftaki kişiyi tanıdığı söyler. Olayla bağlantısı olmadığını bilir ancak polislerin ısrarı üzerine Mazlum aleyhine ifade verir ve olay yerinde Mazlum’un olduğunu söyler. Ancak Çoban da çocuktur, olacaklardan bihaberdir. Baba İçli, yaşananları şöyle anlatıyor: “Geçmişteki tek bir ifade üzerine Mazlum’u bugüne kadar tutuklu bıraktılar. Yani isim koyamıyorum. Sedat Çoban diye biri kapı komşumuz, tanıyoruz, ailesini babasını da tanıyoruz. Sıradan bir çocuktu. Olay yerinde kendisi vardı. Şmdi daha önce Mazlum gözaltına alınmış, karakolda resimleri falan vardır. Zaten bir sürü gençlerimizin, çocuklarımızın karakollarda çarşaf çarşaf resimleri vardır. Gözaltında ‘Mazlum’u gördüğünü söyleyeceksin’ diyorlar. O da ‘Ben Mazlum’u tanıyorum’ diyor. O da çocuk. O da bilinçsiz, cahil, bilmiyor. Sonuçta bunu gördüm demesi üzerinden Mazlum alındı. Daha sonra ilk heyet Mazlum’un bu olayla alakası olmadığını, sadece Mazlum da değil bu çocukların hiçbirinin sorumlu olmadığını söylemesine rağmen bırakılmadı. Bu kararı onamadılar. Heyet değişti. Daha sonra cellat bir grup geldi. Bir sürü ceza verdiler.”
Cezayı veren heyet ödüllendirildi
Heyet değiştikten sonra Mazlum’un olayla ilgilisi olmadığını belgeleyen tüm kanıtlar görmezden gelinir. Hiçbirine bakılmaz. Üstelik heyet verdiği cezadan dolayı ödül niteliğinde terfi alır. Baba İçli anlatıyor: “Zaten Mazlum’un hiçbir şekilde dosyasına bakılmadı ki. Bütün delilleri vermiştik biz. Bünyemin Şeker diye bir avukat arkadaşımız vardı hepsini ona vermiştik. Videolarını CD halinde koymuştu, flaş halinde fotoğraflarını vermiştik, telefon kaydını vermiştik, HTS kayıtlarını vermiştik. Bunları dikkate bile almadılar. Sonuçta İstinaf’a gitti. İstinaf da hiçbir şekilde bakmadı. Çünkü o yerelde cezayı veren heyet rütbe aldı, İstinaf’a geçti. Orada da aynı heyet olduğu için aynı cezayı verdiler. Yargıtay bu defa bunu bozdu. Neden bozdu, Yargıtay Yasin Börü’den dolayı bu cezayı eksik buldu, sadece Yasin Börü dolayısıyla bozuldu. Çünkü 4 kişilerdi, 4 kişinin cezası onandı ancak Yasin Börü’nin ki bozuldu.”
Ölümleri televizyondan öğrendik
Kararın bozulmasının ardından aile avukatı Mahsuni Karaman durumun kendileri lehine değişebileceğini söyler. Ve bu sefer ellerindeki tüm delilleri mahkemeye sunar. İncelenmesini ister. Mahkeme ise Mazlum’un tutuklanmadan önceki ve cezaevindeki fotoğraflarını ister ve karşılaştırma yapacağını söyler. Sonrasında yaşananları baba İçli’den dinliyoruz: “Yargıtay fotoğrafları bizden istedi. Bunları gönderdik. Onların avukatı ‘Fotoğraftaki çocuk odur, anlaşıldı. Gerçekten köydeki olan çocuk odur. Ancak görünen yer, mevki 4 ya da 7-8 Ekim’e ait değildir’ diye itiraz ettiler. Biz de birlikte keşif yapılmasını talep ettik. Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan bir heyet gönderdiler. Heyetle beraber köye gittik. Tam 7 Ekim’de gittik; bilirkişi, kadastro falan 2-3 kişilerdi, keşif yaptılar, orman bilimcisi ağaçların tespitini yaptı. Bir de açı olarak fotoğraftaki yer bu yer midir diye baktılar, onu da kadastro memuru tespit etti. Kamerayla falan ölçtüler, çizdiler, yazdılar. Onlar da ‘evet doğrudur’ dediler. Mazlum o gün buradadır. Biz bunu olduğu gibi gönderdik. Biz aynı zamanda damadın, damadın babasının ifadesini aldırdık, bütün o bölgenin genel muhtarı var, bir de köy muhtarı var, bunları Cumhuriyet Savcısı’na gönderdik, ifade verdiler. Bizi götüren araç var. Şoförü hiç tanımıyoruz. Onun beyanları var, çocuğun telefon kayıtları var. HTS kayıtları var. O bölgede sinyal veriyor. Hiç unutmuyorum ayın 4’ü bayram günüydü. Biz 13 gün hiç Diyarbakır’a gelmemişiz. Ben bazen arabamla geliyordum. Ekip olduğu gibi oradaydı, çünkü 5-6 köyde düğün vardı ve biz sahneye çıkıyorduk. En son düğün 8 Ekim’deydi. Son düğün ve köydü. Ve olay gecesi sabah hiç unutmuyorum haberleri izledik. Hatta düğün sahibi ‘Böyle bir şey olmuş, insanlar ölmüş ahlaki olmaz, düğünümüzü iptal edelim’ dedi. O gün sadece o insan değil, 56 insan ölmüştü.”
Hizbullah’a jest
Somut delillerin ardından Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Mazlum hakkında beraat talep eder. Ancak devlet eli yine devreye girer ve beratı saatler içinde engeller. Baba İçli anlatıyor: “Biz dedik tamam bir sıkıntı yok bitti, çünkü çocuk gerçekten suçsuz. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraatını istemesinden sonra avukat gitti. Sonra bizi arayıp ‘Süreç değişti, haberin olsun. Aynı savcı şu anda aleyhimize karar veriyor. Bir şeyler oluyor ama ne olduğunu bilmiyorum’ dedi. Akşama doğru 5-6 gibi beni aradı ‘Gözün aydın çocuğu bıraktılar. Ben bu akşam gider onu alırım, yarın biletini saat 11.00’de alın’ dedi. Bende gidip Mazlum’un biletini aldım, nasıl olsa yarın sabah geliyordu artık. Bir iki saat sonra avukat ‘bileti alma, bazı şeyler değişti her şeye hazırlıklı ol’ dedi. Aslında beklediğim bazı şeyler de var. Çünkü karşımızdaki sistemi biliyoruz, o kadar rahat olmayacağını tahmin ediyorsun. Arkasından konu ile hiç alakası olmayan 4. Ağır Ceza Mahkemesi itiraz hakkını kullanıyor ve tabi siyasi bir karar veriliyor. Ve çocuğumu orada rehin aldılar.”
Suçsuz olduğu ortaya çıktı
Baba İçli, şöyle devam ediyor: “Diyarbakır Cezaevi’ndeyken bütün çocukları ‘bu dosya boş’ diyerek serbest bıraktılar. Sonra tekrar aldılar, neden aldılar? Çünkü o süreçte cumhurbaşkanlığı seçimleri için referandum vardı. O süreçte Hizbullah’ın bölgede AKP’ye oy verebilmesi için, onlara çalışabilmesi için. Dediler ki ‘siz bize çalışın biz de bu dosyaya sizin istediğiniz şekilde onay veririz.’ Dolayısıyla referandum bittikten 3 gün sonra çocuklara verilen ceza tek tek onaylandı. Daha önce bir fotoğrafı Mazlum’a benzetmişler, onu bilirkişiye, TRT televizyonuna göndermişler ‘o olabilir’ denilmiş. Ancak son çekilen fotoğraf tekrardan gönderildiğinde ‘Olay yerindeki kişi Mazlum değil’ diye rapor verildi. Sedat Çoban 30-40 kişi üzerine rastgele ifade vermiştir. Daha sonra yargı bakıyor ki bu kişi çok insanın üzerine ifade vermiş, resimlerin içine bir polisin fotosunu koyup ‘bu da olayların içinde miydi’ diye sorunca ‘evet bu da içlerindeydi’ cevabını veriyor. Hatta cezaevinde ve askerde olan bir kişinin fotoğrafını da gösteriyorlar, onların da eylemlerde olduğunu söylüyor. Yargı bu yüzden bu kişinin ifadesini geçersiz saydı ve ciddiye almadı. Bu durumda Mazlum’un da suçsuz olduğu ortaya çıktı aslında.”
Aslan gibi orada
Mücadeleden vazgeçmeyeceğini söyleyen baba İçli, “Ve bu şimdiye kadar dünya Mazlum’u dillendirdi. Mazlum bir kahraman değil ya da çok büyük bir etkende değil. Ancak dosya önemli olduğu için Mazlum’un orada kalması gerekiyordu. Bir kumpas sonucu Kobanê davasındaki tüm tutsakları rehin tutuyorlar. Kararın bozulmaması için hiçbir neden yoktur. AYM Mazlum’u bırakabilir de. Bu beklentim değil. Ben sadece sistemi okuyorum. Hukuku uyguladık, dosya kapandı. Şimdi Alman basınından tut dünyanın birçok basınına kadar, Türkiye’deki duyarlı birçok gazeteciye rağmen, Meclis’teki birçok duyarlı milletvekiline rağmen bu onandı. Ancak biz Mazlum’u yeterince duyuramadık, değerlendiremedik. Bizim basınımız bu konuda yeterince haber yapmadı. Mazlum sadece bir çocuktur, suçsuzdur, biz de bu dosyayı bir şekilde değerlendirebilirdik. Bu benim eleştirimdir, sitemimdir. Bir baba olarak söylüyorum. Ben Avrupa’dayım, çalışanım. Bu benim felsefemdir, benim düşüncemdir, benim çizgimdir, o ayrı bir şey. Mazlum benim oğlumdur, benim için gururdur. Evvelki gün konuştum kendisiyle. Konuştum derken, aileyi arıyor, telefondan telefona konuştum. Konuştum, aslan gibi orada. Sıkıntı yok, büyüdü” diyor.
Çocuğumla gurur duyuyorum
Mazlum’un ölümlerden döndüğünü işkencelere maruz kaldığını anlatan baba Nusret İçli: “Benim elimden aldıkları gibi benim gözümün önünde işkence yaptılar. Aynı gün çocuğa işkence yaptılar. Apandisini patlattılar. Cezaevine götürdüler bir gün sonra ameliyat oldu. Buna rağmen basın bir şey yapmadı. O çocuk gerçekten de ölecekti. Çocuk biraz direngeçtir. Bunları tek tek yaşadım. İstanbul’a götürdüler, göremiyorum. Bir buçuk yıl Ankara’da tek başına hücrede kaldı. O sürede bir defa görebildim. Daha sonra Metris’te 9 ay kadar kaldı. Ondan sonra Silivri’ye gönderdiler. Çocuk bu durumların hepsini yaşadı. Halen yaşıyor. Kumpas sonucudur ve Mazlum gibi on binlerce yoldaşım içeridedir. Hepsiyle tek tek gurur duyuyorum. Bir baba olarak o çocuklarla gurur duyuyorum. Benim değerimdir, bu halkın değeridir, ben böyle bakıyorum. Bıraktığı yerden ben devam ediyorum. Bu mücadeleyi sonuna kadar yürüteceğim. Gidip AYM’nin önünde kendimi bağlayabilirim, zincire de vurabilirim. Gider kendimi orada yakabilirim de. Ben gerçekten de süreci takip ederek ve süreç dahilinde atılması gereken adım neyse ona göre davranmaya çalışıyorum. Tek başıma değilim. Bir baba olarak duygularım çok yoğundur. Yapacak bir şey yoktur. Ben düşmanımı tanırım. Geçmiş olsun bütün fedailere. Bütün ailelere sağlık diliyorum. Tek yapılacak şey onların isteklerini yerine getirebilmektir. Orada olan bütün yoldaşların bizden beklentileri vardır. O isteklerini yerine getirmeye çalışırım, çalışacağız. Herkes de bunu yapsın. Bu şekilde onlara moral olabiliriz. Bu şekilde onlara güç olabiliriz. Çünkü ben de zindan yattım 12 yıl. Bu durumu iyi biliyorum. Dışarıda ne kadar güçlü katkı varsa, güçlü duruş sergilerlerse Mazlum gibi arkadaşlar orada güçlü dururlar. Ona göre elleri güçlenir.”
***
Çocukluğu dolu dolu geçti
Mazlum’un çocukluğundan bahseden Nusret İçli: “Daha 6 yaşındayken onun birçok şeyine şahit oldum. Hep bu çocuk ya çok güzel bir çocuk olacak ya da bir çete olacak derdim, çünkü normal biri değildi daha 6 yaşındayken bulunduğumuz yerde bir emekli polis vardı oğlunun elini tutup ‘benim oğlum polis olacak’ derdi. Ben de Mazlum’un elini tutup vallahi Mazlum da gerilla olacak onun peşine verecek derdim. 6 yaşında okula yeni başlamış daha telefonu birileri kaydetmiş o bulmuş rehbere giriyor ‘Annem’ diye kayıtlı olan numarayı aramış diyor ki ben falankes sizin çocuğunuz telefonu kaybetmiş Sidar müziğe gelin telefonunuzu alın. Sabah ağabeyiyle okula giderken annesi buna nasıl kızmışsa bilmiyorum, sen çık Ergani minibüsüne bin, git oradan da Dicle’ye kadar sonra beni aratıyor. Merak etmeyin ben köydeyim diye. Onun çocuk arkadaşları yoktu. Hepsi büyüktü. Mesela mahalle muhtarımız vardı, Mehmet Kızıltepe. Bazen geliyordu, boynuna sarılıyordu, diyordu Mazlum benim yoldaşımdır. Mazlum’u sevmeyen yoktu. Ağır başlı ve o yaşta bir çocuk gibi değil de büyümüş de küçülmüş gibiydi. Beni bile sorguya alan bir çocuktu. İfademi almıştır, açık söyleyeyim. Bir konuda haklıydı. Beni içeri aldı, dedi baba diğerleri duymasın, ben bunu seninle konuşmak istiyorum. Bunu bana açıklamak zorundasın. Yani onun çocukluğu dolu dolu geçti. Ağabeyleri tarafından hiçbir zaman azar işitmedi. Tam tersine hepsini o eleştirirdi. Sevecen, soğukkanlı, insanlara da çok sıcak biri. Diyarbakır’a mahallesine gidin, onu tanıyan herkese sorun size böyle anlatır. Cezaevindekiler de Mazlum’u böyle anlatırlardı.”
Yeni Özgür Politika