HABER MERKEZİ – Gerek islamiyet, gerek Hristiyanlık, Musevilik, Zerdüşlük ve adını yazamadığım bütün dinlerin özünde insana saygı, eşitlik, hoşgörülük, adelet, özgürlük ilkeleri yatar. Bütün toplumların dini inançları farklıdır. Farklı inanırlar, farklı yaşarlar, ve farklı bir bakış açısına sahip olurlar. Önemli olan o farklıların içinde insanlığın özünü koruyabilmektır. Inançların kendini yaşatması önemlidir. Sürekli kılması ve kendini doğru temelde ifade etmesi toplumsallığın doğru temelde yaşamsallaşmasınıda beraberinde getirir. Bu anlamda inanç konusu devleti değil toplumu ilgilendiren bir konudur.
Din Kullanılarak Toplum Uçuruma Sürüklenmekte
Çünkü inanç, din alanı, sivil bir alan olmaktadır, devlet mekanizmasını idare etmekle ilgili değildir. Yaşamı sürdürmekle, yaşama anlam katmak ve anlam yüklemekle ilgili bir alandır. Devletlerin, hükümetlerin, iktidarların insandaki inançları, toplumdaki inançları kontrol altında tutma ve yönetme yetkileri yoktur. Bu, devletlerin iktidarlarını sürdürmek için oluşturduğu bir yetkidir. Devlet, kendi işlerini inanca dayalı yürütemeyeceği gibi inançlar da, kendilerini devletlerin yönetmesine izin vermezler.AKP iktidara geldiğinden bu yana dini yozlaştırarak kendi amaçları için nasıl kullandığını görüyoruz. Bu gün toplumun her alanında ayrıştırma, ötekileştirme, dışlama politikalarını uygulayan tekçi AKP İktidarı dini kullanarak toplumu uçuruma sürüklemektedır.
AKP İktidarı Toplumu Şekil ve Kıyafetle Ayrıştırmaya Götürüyor
Oysa islam dininde ne Türk, Kürt’ten üstündür ne de örtülü bir kadın örtüsüz bir kadından üstündür. Yada ne bıyıklı erkek, bıyıksız erkekten iyidir veya kötüdür. AKP iktidarı toplumu artık şekil ve kıyafetleriyle ayrıştırmaya yönelik çalışmalarını en üst düzeye çıkartmış durumda.
Faşist AKP İktidara geldiği 2002’den bu güne kadar toplumu her alanda ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, dışlayıcı bir uslup ve uygulama politikası yürüttü. Şuanda toplumun içinde yaşadığı ekonomik, siyasi ve dinsel kaosun nedeni ise bu uslup ve uyguladığı politikadır. Evet büyük bir kaos yaşanıyor. Çünkü AKP/MHP iktidarı dini kendi iktidarı için bir araç haline getirmiştir. Din aracını özellikle Türkiye’de bulunan kurum, kuruluş, STKlar, Vakıflar ve dernekleri kullanarak yapıyor. En son Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’ın Rehber Öğretmenler aracılığıyla okullara dağıttığı kitapta yer alan Başı açık anne/baş kapalı anne ayrıştırması yer aldı. Başı açık Kadın/Anne kötü, Başı kapalı kadın/Anne ise iyi, şevkatli olarak gösterilmesi toplumda oluşturulmak istenen ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı algının en somut örneğidir. Burada başı açık kadın hedef haline getirilmekte. Başı açık anne kötüdür, şevkatsızdır, sevgisizdir denilmek istendiği ortadır. Yani toplum şimdi de açık ve kapalı anneler veya kadınlar üzerinden ayrıştırılmaya ve kutuplaştırılmaya götürülmek isteniyor.
Eğitim Müfredatı İktidarın Talimatlarıyla Hazırlanıyor
Bütün okullara dağıtılan bu kitaplar ilk olarak Ana Okul öğrencileri başta olmak üzere bütün ögrencilere dağıtılmış durumdadır. Bununla özellikle kadın ve Başı açık anneler hedef alınmakta ve kadını istediği gibi şekle koyma uygulamasıdır. Yani iktidar diyor ki sen örtünürsen iyisin açıksan kötüsün. Sen hele açık bir anneysen zalimsin, şevkatsız ve sevgisizsin. İktidarın kadını dört duvar ve kara çarcafın içine sokmaya çalıştığı ise kitapta yer alan görselliklerle somutluk kazanmıştır. Yapılan bu uygulamalar İran’daki şeriat sistemine dayalı bir sistem oluşturmaya yöneliktir.
Bununla da yetinmeyen iktidar, dağıttığı ikinci kitapta ise; Bıyıklı/bıyıksız ayrıştıramasıdır. Bıyıklı Baba iyi, bıyıksız baba ise istismarcı ve sapık olarak yansıtıldı. Dünyanın hiç bir yerinde görülmeyen bu uygulama ilk defa faşist AKP iktidarın talimatlarıyla eğitim müfredatını hazırlayan MEB tarafından uygulamaya konuluyor. MEB daha öncede anaokullarında ‘dini eğitim sınıfları’ açmaya başlamıştı Müftülüğün belirleyeceği personel tarafından 4-6 yaş grubundaki çocuklara haftada en az 6 saat Arapça ve din eğitimi dersi verilmesi ön görüldü. Bu gün Türkiye’de Eğitim Müfredatını Milli Eğitim tarafından değil bizzat şövenist Erdoğan tarafından hazırlanıyor. Bununla yozlaştırılmış, sorgulamayan, hesap sorumayan, uyuşturulmuş bir nesil yetiştirilmek isteniyor. Bunuda islamı yozlaştırarak ve kendilerine göre yorumlayarak yapılmak isteniyor.
Toplumun MEB’e ve İktidar Soracağı Sorular
Burada insanın aklına yüzlerce soru geliyor.
Bu soruların ilki; Gerçekten iktidarın güdümünden çıkmayan MEB ve İktidarı uçuruma sürükleyen Erdoğan ve milletvekillerine sormak gerekir siz bıyıksız olduğunuz zaman farklı eğilimleriniz mi vardı?
İkincisi; Sizin bıyıksız bakanlarınız ve milletvekilleriniz cinsel istismar eğilimlerimi mı vardı?
Üçüncüsü; AKP ve Erdoğan’a sormak gerekir: pozantı cezaevindeki tecavüz olayları ve sizin kurduğunuz Ensar vakfındaki çocuklara sizin bıyıksız adamlarınız mı tecavüz etti?
AKP ve tekçi Erdoğan hükümeti İktidara geldiği günden bu yana taciz ve tacavüz olayları yüzde 700 artmış durumda. Bütün taciz ve tacavüz olayları ise İktidar güdümlü MEB’e bağlı din adı altında açılan dernek, vakıf ve iktidara bağlı STK’ların mekanlarında gerçekleşmiştir.
Erdoğan’ın İslamcılğı Sahte İslamcılıktır
Bütün bu uygulamalar MEB’in bünyesi altında gerçekleştiriliyor. MEB daha öncede bu tür uygulamalarla gündeme gelmişti. MEB, Ana okuldan başlayarak, Kız ve Erkek öğrencileri ayrı ayrı sıralarda oturttu. MEB, Ögrencileri kuran kurslarına dini sohbetlere götürürek Erdoğan’ın sahte islamcılığa yönledirilme görevini üstlenmiş durumdadır. Diyanet ile ortaklaşa çalışan MEB, imam hatip okulların sayısını artırmakta ve mezun olan bütün öğrencilerine kadro vererek işe yerleştirmektedır. Diğer bölümler ise MEB’in ilgi alanı dışında kalmaktadır. Onuna için en kutsal görevi ise şövenist Erdoğan’dan aldığı sahte din talimatlarıdır.
Ne yazık ki günümüzde, İslamiyet adına en gerici ve yozlaşmış ne kadar görüş varsa, bunlar savunulmakta ve toplumlara karşı kullanılmaktadır. Özünde eşitlik, özgürlük ve adalet devrimi olan İslam’a yapabileceğiniz en büyük kötülük; onu zulmün, inkarın, karanlığın, adaletsizliğin ve köleliğin tarzı olarak kullanmaktır. Şuanda AKP/MHP iktidarının yaptığı tam da budur.
Türkiye’de yaşayan Müslümanlar ve farklı inançlara sahip olan toplumların artık Diyanet imamlarına, müftülerine ve sahte dinin etkisine giren MEB’in uygulamalarını kabul etmemelidir. Bunlar iki yüzlü ve islamiyeti para için kullanan riyakarlar, yalancılardır.
Sara GULAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi