Mêrdîn Cezaevinde Halklar Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı fedai eylemi sonrası şehit düşen Nisêbîn Davası tutuklusu Medya Çınar, bir yıl önceki savunmasına da tecrit protestosu ile başlamıştı.
MÊRDÎN- 25 Mart’ta Mêrdîn Cezaevinde Halklar Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı fedai eylem sonrası şehit düşen veren Nisêbîn Davası tutuklusu Medya Çınar, dün gece Qoser’e bağlı Çimenli (Margik) köyünde asker ablukasında defnedildi.
DAİŞ’E KARŞI SAVAŞIRKEN, YARALANDI
DAİŞ’in Kobanê’ye dönük saldırısının ardından Kobanê’ye geçerek, savaşan ve burada yaralandıktan sonra Türkiye’ye gelen Çınar, sokağa çıkma yasakları ile birlikte tedavi için getirildiği Nusaybin’de mahsur kalmıştı. Sokağa çıkma yasağının sona ermesinin ardından Nusaybin’de mahsur kaldıkları yıkıntıların arasından tahliye edilerek, tutuklanan 53 kişiden biri olan Çınar, gözaltına alındığı sırada yaralıydı. Gözaltında ağır işkencelere maruz kalan Çınar’a, Mardin 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılamalara birlikte tutulduğu Van Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden mahkemeye Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) dayatıldı. Görülen 5 duruşma boyunca SEGBİS dayatmasını kabul etmediğini belirterek, mahkeme salonunda savunma yapmak istediğini belirten Çınar, mahkeme kararı ile 25 Şubat’ta görülen 6’ncı duruşmaya getirildi.
Ancak Çınar, duruşmada ailelerin salona alınmaması üzerine yaşanan tartışma sonrası dosyanın tefrik edilmesi nedeniyle savunmasını yapamadı. Çınar, önümüzdeki günlerde görülecek olan duruşma için Mêrdîn E Tipi Kapalı Cezaevi’nde bekletiliyordu.
16 Nisan 2018 tarihinde görülen 2’nci duruşmasında SEGBİS aracılığı ile kısa bir değerlendirme yapan Çınar’ın son sözleri duruşma tutanaklarına yansıdı.
İLK SÖZLERİ TECRİDİ PROTESTO ETMEK OLDU
Kürtçe yaptığı savunmasında Çınar, “Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridi kınıyorum” sözleri ile başlayarak, “Şu an bulunduğumuz OHAL döneminde Kürtlerin üzerine yapılan baskılar ve Güney Kürdistan’da yapılan saldırıları kınıyorum. Cezaevindeki baskıcı yöntemleri lanetliyorum. Dosyada yaralı olan arkadaşlarım vardır. Sağlığımız için herhangi bir tedavi yapılmıyor bunu da lanetliyorum. Rojava’da yapılan saldırıları kınıyorum Kürdistan’ın batısında Kürtlere yapılan saldırıları kınıyorum” ifadelerini kullanmıştı.
‘BAŞIMI YASTIĞA KOYUP DURAMAZDIM’
Kobanê’ye dönük DAİŞ’in gerçekleştirdiği saldırılara değinen Çınar, Kobanê’ye gitme sürecini “Bu saldırılar yapıldığı zaman orada kadınlar satılmaya başlandı, çocuklar öldürülmeye başlandı. İnsanlar öldürüldü ve hiçbir şekilde bir devlet çıkıp o insanların haklarını savunmadı. Ben de bir fert gibi rahat bir şekilde yaşayarak, başımı yastığa koyup duramazdım. Eğer orada YPG ve YPJ büyük bir mücadele vermemiş olsaydı daha ilk gün belki Kürdistan’ın doğusuna saldıracaktılar. Burada da insanlar, çocuklar öldürülecekti. Ben de bunun için bu mücadeleye katıldım” sözleri ile anlatmıştı.
‘BİZİM İSTEDİĞİMİZ ÖZERKLİKTİR’
Yaralı olarak getirildiği Nusaybin’de tedavi sürecinin sokağa çıkma yasağına denk gelmesi nedeniyle kentten çıkmadığını da sözlerine ekleyen Çınar, “Bizim istediğimiz özerkliktir. Bütün halkların bütün devletlerin istemiş olduğu hak gibidir. Bu özyönetim süreci başladığı zaman Kürdistan’a bir sürü saldırılar düzenlendi. Ben bunu da lanetliyorum. Askeri bir mücadele başlatılacağına siyasi bir adım atılabilirdi. Bugün de Doğu Kürdistan için bu geçerlidir. Suriye’de insanlar katledilirken devlet ona karşı çıkmadı. İyi hayat şartları sağlanmadı. İnsanlar ölüyordu. Tam yeniden bir hayat düzeni sağladıktan sonra yine saldırılar başladı. Bu insanlıkta kabul edilecek bir şey değildir” ifadelerini kullanmıştı.
İŞKENCEYİ ANLATMIŞTI
Maruz kaldığı işkenceleri de anlatan Çınar, “Yasaktan önce de çıksaydık (Nisêybîn’den) yine bize işkence yapılacaktı. Orada tutuklandığımız zaman da orada çektirilen işkenceler yüzünden arkadaşlarıma üzüldüm. Benim elimi bir kadın polis arkadan kelepçeledi, bu yöntemi kullanırken elimi kırdı. Önceki ifadeler onların tamamı kendilerinin uydurduğu ifadelerdir” demişti.