HABER MERKEZİ – İngiltere’de yaşayan Ranyalı Kürt kadını Beritan, soykırımcı Türk devletinin ordusunu işgal amaçlı yeniden sahaya sürdüğü bir dönemde, işbirlikçi Mesrur Barzani’yi protesto amacıyla 20 Nisan’da Londra’da gerçekleştirilen protesto eyleminde gerilla ile özdeşleşen mekap ayakkabıyı havaya kaldırarak, o ayakkabının Kürt halkının onuru olduğunu haykırdı.
O andan itibaren mekap ayakkabısı işgal saldırılarına ve ihanet çizgisine karşı yapılan tüm eylemlerin sembolü haline geldi. Hatırlanırsa, DAİŞ soykırım amacıyla Şengal’e, Mexmûr’a ve ardından da Kobanê’ye saldırdığında mekap yine gündemleşmişti. DAİŞ, PKK gerillalarını ‘sarı ayakkabılılar’ olarak adlandırarak, korkusunu bu isimlendirme üzerinden dışa vurmuştu. Sahi, mekap ayakkabısının hikâyesi var mıydı? Mekap ayakkabı firması 1972 yılında kurulup ayakkabı üretimine başladığında acaba öncelikleri arasında bir hikâye yazmak var mıydı? Bir hikâye öngörülmüşse bile; bu muhtemelen daha çok kar ve kazanç adına olurdu. Peki, o zaman mekap ayakkabısını bu günlere taşıyan, direniş, mücadele ve özgürlük değerleri ile anılır hale getiren hikâye neydi?
Dağın sert koşullarına dayanıklı ayakkabı arayışı
Kürdistan’da gerilla mücadelesinin dayandığı zemin, dağlık ve zorlu doğa koşullarının hâkim olduğu bir coğrafyadır. Zaman içerisinde dağın bu sert koşullarına dayanabilecek ve gerillanın hareket kabiliyetine engel olmayacak bir ayakkabı çeşidi ihtiyacı ortaya çıkmıştı. Denenip sınanan birçok farklı ayakkabı modelleri, zorunlu ihtiyaca karşılık gelmemişti. Ve nihayet zaman içersinde hem sağlam hem de esnek olması itibarıyla gerillanın yürüyüşünü kolaylaştıran ayakkabı olarak mekap markasında karar kılınmıştı. Kadını-erkeği ile binlerce PKK gerillası, haki elbiselerinin altına sarı-turuncu mekap ayakkabıları giydiğinde, artık mücadeleye ve eyleme hazırdır demektir. Gerilla mücadelesine kattığı kolaylaştırıcı fonksiyonunun yanı sıra, haki gerilla elbisesinin altına biçimsel olarak da çok yakışmıştı. Gerillanın direnişçi ve yenilmez duruşunun yanına, sarı-turuncu renk tam oturmuştu. Mekap, Kürt halkı nezdinde gerilla ile anılır oldu. Bu anılma, bir ayakkabı markasının çok ötesinde anlam ve değerdeydi. Gerillayı sevmenin ve mücadelesinin bir parçası olmak adına giyilip değer atfedilir hale geldi. Artık sarı-turuncu mekap giymek bir ayrıcalık ve tutumdu.
Ayakkabılar tüm yükü sırtlamalı
Mekap ayakkabı, kar amaçlı, zengin olma hayali ile kapitalist bakış açısına göre üretilmiş bir metaydı. Değeri ise, pazarlanıldığı ve kar getirdiği oran ile ölçülür ve kabul görürdü. Çünkü kapitalizmde değer=paradır. Bir şeyin değer olması, onun maddi olarak getirisiydi. Yardımcı bir öğe olarak insanın yürümesine, koşmasına katkı sunması iyiydi. Yumuşaklığı ve esnek yapısının yanı sıra sarı-turuncu rengi ile de beğeni toplardı. Yapı maddesi, kalitesi, rengi ve rahatlığı ile tasarlanırken, maddi değerin ötesinde bir fikir ve anlam biçilmemiştir muhtemelen. Ama gelin görün ki mekap, zaman içerisinde bir ayakkabı olmanın ötesinde değer görür hale geldi. Özgürlük mücadelesi ve PKK gerillasında değer esas anlamı ile buluşmuştu. Değer hiçbir zaman para değildi. Alınır, satılır ve tüketilir bir meta olamazdı. Manen böyle iken, madden de değer para olamazdı: İnsanın ihtiyacı olan maddeyi alıp kullanmasının ve karşılığını farklı biçimlerde telafi etmesinin imkanı vardı, bu pekala yapılabilirdi. İhtiyaç fazlası gereksizdi. Her şeyin karşılığının mutlak suretle para ile ödenmesi veya maddi olarak kabul görmesi zaten bütün kötülüklerin temelidir. O halde gerillacılıkta ayakkabının kolaylaştırıcı rolünün olması yeterlidir. Dağda, bayırda, sert ve aşılmaz uçurumlarda tutunmana, yürümene ve hareket etmene yardımcı olması yeterliydi. Zaten gerillada yeterlilik ihtiyaç kadarıdır, ötesi gereksizdir, yüktür, beladır. Ayaklar gerillada rahat olmalı. Ayakkabın, uçurum kenarlarında taşa tutunmana yardımcı olmalı. Koşar adım giderken, bir yay esnekliğinde seni ileriye fırlatmalı. Hiç acıtmamalı, yormamalı ve sıkmamalı. Günlerce ve hatta aylarca yürümene, bazen ıslak, çoğu zaman takatsiz kalan bacaklar imdat sinyalleri gönderirken, ayakkabılar tüm yükü sırtlamalı. “Tekerlekler sağlam olmalı”, güven vermeli, yarı yolda bırakmamalı. Yol uzun, yol yorucu, yol zor ve çetrefilliydi. Yükü ağırdı, taşıdığının değeri yüksekti. Mekap bu değeri taşımaya en elverişli araç olmuştu.
Mekaplı gerillalar fakir bir halkın evlatlarıydılar
Esas marifet, sırf güzel rengi, esnekliği, rahatlığı ve gerilla yürüyüşünde yardımcı olmasında değildi. İlk üretimin kalitesi zaten zaman içerisinde belki de bilinçli temelde yok edilmişti. Gerilla tarafından da kullanıldığı öğrenilince zaman içerisinde çok bilinçlice sert ve acıtıcı hale getirildi. Esas özelliği olan sağlam yapısı da yok oldu. İlk zamanlardaki sağlamlılığı, bütün bir yıl giyilecek kadar kullanışlı olması mekabı tercih edilir hale getirmişti. Yer altı zenginlikleri yoğun olan Kürdistan sömürgeciler tarafından işgal ve istila edilmişti. Kürt halkı ise bu zenginliklerden bêpar bırakılmıştı. Mekaplı gerillalar bu fakir halkın ve sömürülen bu ülkenin evlatlarıydılar. Maddi olarak azla yetinmek gerekiyordu. Gerillada maddi olanak bulmak zordu, bulunduğunda ise taşımak, getirip götürmek bazen şehadetlere yol açabilirdi. Yemek, yaşamak için gerekliydi, ayakkabı ise gerektiği kadar yürümenin vazgeçilmeziydi. Bir ihtiyaç bulunup alana ulaştırıldığında en yeterli ve kullanışlı biçimde yettirilmeliydi. Gerillacılık bir yanıyla da buydu; lüksü ve artısı yoktu. Zaten ihtiyaç fazlasını edinmek ve tüketmek bir kapitalizm hastalığıydı.
Gerillanın yastığı taş, yorganı gökyüzü, döşeği topraktır
Özcesi; mevzu bahis mekabın kendisi değil, onu giyen, onu Kürt halkı nezdinde değer haline getiren gerilla mücadelesidir. Gerilla, halkının özgürlüğü uğruna karşılıksız mücadele etmenin adıdır. Ellinci yılına dayanan özgürlük mücadelesinin esas ve belirleyici aktörüdür gerilla. Yastığı taş, yorganı gökyüzü ve döşeği topraktır. Sırt çantasındaki yükü; mücadele edeceği kadar azık, kendini koruyacak ve mücadele edecek kadar savunma malzemesi, bir kat elbise (çoğu zaman yırtık, yamalı) ve bir de yürümesine yardımcı olacak ayakkabısıdır. Bütün maddi varlığı budur, ötesi yok. Kürt gerillasından önce de, Kürtler adına bir direnme ve mücadele tarihi vardı. Beylik, mirlik, aşiretçilik veya ulusal değerler adına verilen mücadeleler olmuştu. Ama maalesef soykırım saldırılarına karşı verilen direniş parçalı kalmıştı. Devrimci karakter ve gerilla direniş perspektifinden yoksundu, dolayısıyla başarılı olunmamıştı. Yeni mücadele, Kürt halkının özgürlüğünü öncelemeli; tarihsel arka planı derinlikli irdelemeli ve ders çıkarmayı bilmeliydi. En ezileni merkezine almalı, halkların birlikte özgürce yaşayacağı bir ülkeyi hedeflemeliydi. Birlikte yaşamanın ülküsü, üzerinde yaşadığın kara parçasını yaşanılır hale getirmekti. Başarmanın yolu ise, başka gücün güdümüne girmeden, halkın öz gücü ve kaynaklarına yaslanılmasıydı.
Gerilla, halkının en çıkarsız ve temiz ifadesidir
Ülkeyi yaşanılır hale getirmek için kavga, direniş gerekliydi. İşte gerilla tarihsel dersler ışığında örgütlenen ve mücadele eden Kürt halkının en çıkarsız, temiz ve karşılıksız halidir, ifadesidir. Halkının özgür yaşamasının ötesinde hiçbir beklentisi ve talebi yoktur gerillanın. Mekap da, haki renkli elbise de gerillanın kendini Kürt halkının özgürlüğüne adayan sade yaşamının parçaları oldukları için sevildi, değer gördü. Nasıl ki işgalci askerin giydiği bot, istilanın, sömürünün, egemenin bir sembolü olduysa, şalvarın altına giyilen sarı-turuncu mekap da Kürdistan’da işgale ve köle yaşama karşı hiçbir çıkar gözetmeksizin savaşanların sembolüne dönüştü.
Fatma Adır
Kaynak: Newaya Jin