HABER MERKEZİ –
- Çare, Kürt’ü düşmanlaştıran ırkçı zihniyetle mücadele edilerek elde edilebilir. Bu çare demokrasiden yana olan herkesin ortaklaşmasıyla ortaya çıkabilir. 3. seçenek veya 3. yol budur. Kürt soykırımı karşısında birleşenlerin seçeneğidir.
Diyorlar ki: “Dil için savaşmaya değer mi?”
Savaşta ısrar edenin kim olduğunu ve dille başlayan kırımın tüm hayatı yok ettiğini görenler bu soruyu sormazlar.
Örneğin iki kişilik bir aşk için ölünüyor da milyonlarca halkın dil meselesine neden bu kadar yüzeysel yaklaşılıyor? Bunun cevabını doğru vermeyenler yüzeysellikten kurtulamaz.
Diyorlar ki: “Savaş dışında da seçenekler vardır, silahlar gömülürse barışçıl yollarla haklarınızı elde edebilirsiniz?”
Bilmiyorlar ki bunu en fazla Önder Apo istemiştir. 23. yılında olan İmralı esaretine rağmen ondan daha fazla bunu isteyen başka hiç kimse olmadı.
Başka bir yol bırakılmamış olduğunu anlamadıklarından böyle safça düşünenler bir yol açmayı deneseler meseleyi anlayacaklardır. Yolun ucu görünse o yola girmemeyi cinayet olarak tarif eden bir anlayışa karşı bu sorular sorulamaz.
Diyorlar ki: “Biraz uzlaşmacı olun, diliniz çok sert!”
Bir yönüyle halkı olabilirler. “Vuruşunuz keskin ama diliniz yumuşak olsun” diye nasihat eden eski büyüklerimiz de böyle düşünüyordu. Fakat günümüzde bunu söyleyenler, uzlaşılacak muhatap yoksa ne yapılacağını da söylemeliler.
Çok şey söylemek marifet değil, yol açmak için ne büyük bedeller verildiği görülmelidir. Ve buna rağmen meselenin bedel vermek değil çözüm üretmek olduğunu yine en çok bedel ödeyenler kabul ediyor.
O halde çözümü en fazla, haksızlığa karşı savaşanlar istiyor desek yeridir.
Herkes kendi cephesinden bir arayış içindedir. Çözüm adına bu çok doğal ve sorumlu bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Fakat bu her şey değildir.
Gerçekten “her şey” düşünülmeli, bütünlüklü bakılmalı. Denilebilir ki “herkes her şeyi anlamayabilir!” Evet, öyledir zaten; herkesin her şeyi anlaması değil, bir şeyi iyi anlaması esas meseledir. O bir şey ise hakikatin bütün olduğudur.
“Ayrı ayrı parçaların aritmetik toplamı değil, organik toplamı” düşünüldüğünde tüm çabalar birbirini tamamlar.
Denilebilir ki “her şeyi anlamadan nasıl yol açılabilir ki?” Bu da sorun değil, asıl mesele her şeyi değil yolu anlamaktır!
Üstelik halk büyükleri der ki “her şeyi anlamak her şeyi hor görmek demektir!” Evet, hor görmeyeceksin, bu yüzden her şeyi anladığını sanmayacaksın. Ama bir şeyi iyi anlayacaksın: Anlamadan yola çıkanlar yolsuz kalırlar!
Yol, her şeyi anlamlı hale getirendir. Yolu anlamadan başka bir şeyi anlamak mümkün değildir.
Şimdi “diyorlar” ve “demişleri” bir yana bırakırsak asıl meseleye gelebiliriz.
Çare, Kürt’ü düşmanlaştıran ırkçı zihniyetle mücadele edilerek elde edilebilir. Bu çare demokrasiden yana olan herkesin ortaklaşmasıyla ortaya çıkabilir.
3. seçenek veya 3. yol budur. Demokrasi seçeneği, Kürt soykırımı karşısında birleşenlerin seçeneğidir. Bu seçeneği anlamak istemeyenler Kürt soykırımını görmek istemeyenlerdir. Bundan bir çare çıkmaz. Çare Kürt’ün soykırımını gören ve bunu önlemek isteyen demokrasi güçlerinin birliğindedir.
Birlik için çok fazla ilke sıralamak gerekmiyor. Kürt halkı soykırımdan geçiriliyor. Birinci ilke bunu önlemektir.
Kürt soykırımı hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Başka sorunlar da vardır elbette ama soykırım diyoruz, kulaklar bu kavrama açık değil mi, zihninler bunun ne demek olduğunu bilmiyor mu?
Anlamak ve anlaşılmak için bunca çaba sarf ederken, kendi sorununu dünyanın merkezine koymak yerine, bu sorunların soykırımla bağını görmek herkes için daha hayırlı sonuçlara yol açacaktır.
Her şeyi değil, ama gerçekten bir şeyi iyi anlamak gerekiyor: Kürt dili, kültürü, kimliği kabul edilmedikçe Kürt halkı için soykırımdan kurtuluş yoktur.
Birlik, Kürt soykırımı anlaşılırsa o zaman gerçek bir birlik olur. Demokrasiye dair tüm diğer sorunlar bununla bağlantılı hale gelmiştir. Zincirin ilk ve en kalın halkası budur. Bu halka kırıldığında tüm özgürlüklerin önü açılacaktır.
“Kürtler birlik olmadan başka güçlerle birlik olunamaz” tezi de her zaman geçerli değildir. Görüldüğü gibi KDP’nin bir kesimi açıkça Türk faşizmiyle askeri düzeyde bile bir olmuştur. Bu saldırıyı kınamayan, sessiz kalan veya çok haksız bir şekilde hep iki taraflı çağrı yapan yanlış stratejiyle kesinlikle çatışmaların önüne geçilemez. Halkımız bunun önüne geçmek için her yerde sesini yükseltmelidir.
Bu abluka girişimi ve saldırı olduğu müddetçe, duygusal anlamda ne denli zor gelse de askeri kanunlar geçerlidir. Çünkü saldırı kimden gelirse gelsin, savunma kutsal bir ilkedir. Saldırı olmaz ve askeri baskı geri çekilirse birlik için kapı açık kalabilir. KDP üst yönetimi sözünün gereğini yerine getirmeli, bu saldırgan güçlerini durdurmalı, geri çekmeli ve Kürt halkına nefes aldırmalıdır. Kürt birliği bir yana, ortada çatışma durumu var. Önüne geçilmezse büyük bir savaşa dönüşebilir.
Çok yönlü olan “birlik” meseleleri her an aynı düzeyde ele alınamaz.
Bugün özgürlükçü Kürtler, Arap halkı başta olmak üzere diğer halklarla ve tüm demokrasi güçleriyle evrensel düzeyde birlik olmanın yolunu açmış durumdadır. Bu her şeyden daha önemlidir ve daha kalıcı sonuçlar doğuracaktır.
İçte-dışta meselenin özü demokrasi, demokrasinin özü de Kürt kültürel soykırımının durdurulmasıdır! Bunun için tecridin son bulmasını sağlamak hayati önemdedir. Bunu anlayan tecride karşı savaşır. Mexmûr, Yunanistan ve zindanlardaki açlık grevlerini bu bakışla değerlendirelim, yalnız bırakmayalım.
Nurettin Demirtaş/Yeni Özgür Politika