HABER MERKEZİ – Geçtiğimiz hafta içinde ANF, Medya Haber Tv, Lekolin Org, RojNews gibi birçok Kürt haber portallarında “Güney Kürdistan’da MİT’in Ajanlaştırma Yöntemleri Deşifre Oldu” haberinin yanı sıra, ağırlığını MİT’in oluşturduğu Güney Kürdistan’ı ziyaret eden Türk heyetinin Kürt Ulusal Birliği’ni engellemek için partiler nezdinde girişimde bulunduğu haberleri dolaşıma girdi. Uzun bir süredir iflas eden Türk Hükümetinin Güney Kürdistan’daki diplomatik faaliyetlerinden ekonomik, askeri faaliyetlerine kadar bizzat MİT’in yürüttüğü her geçen gün daha fazla açığa çıkmakta. Bu yönüyle Güney Kürdistan’ın adeta MİT’in yerleşkesi haline geldiği belirtirsek abartmış olmayacağız.
Nihayetinde her iki haberin içeriğine bakıldığında MİT’in amacı daha iyi anlaşılmakta.
Birinci haberde Kuzey Kürdistan’da AKP-MHP’nin Kürt düşmanlığından kaçarak Güney Kürdistan’ın şehirlerine yerleşen Kürtlerin telefonlarına mesajlar geçerek, ajanlık teklifinde bulunmaktalar. Ajanlığı kabul etmeleri durumunda ise haklarında açılan dava dosyalarının rafa kaldırılacağı belirtilmekte. Şayet ajanlık teklifi yerine getirilmediğinde ise tehditler sıralanmakta.
İkinci haberde ise Güney Kürdistan hükümetiyle görüşmeye gelen ağırlığını MİT üyelerinin oluşturduğu heyetin Kürtler açısından ekmek su kadar elzem olan birlik çalışmalarının durdurulmasını ve hatta engellenmesini istemesi. Yine Güney Kürdistanlılar tarafından çok güçlü bir biçimde sürdürülen Türk Mallarını Boykot etme kararını kaldırma talep edilmekte. Diğer yandan Güney Kürdistan’a yerleşen siyasetçilerin kendisine iade edilmesini ve hatta ajanlığı kabul etmeleri durumunda haklarında dava açılmayacağını belirterek bu siyasilerin KDP tarafından ikna edilmelerini istemekte.
MİT’in bu istemleri görüştükleri birçok parti tarafından kabul görmese de, kimi önemli partilerin bu tür destekleri esirgemedikleri de sır değil. Yine telefonlarına ulaşılan şahısların önemli bir kesiminin ajanlığı reddettiklerini haberlerden okuduk. Ancak söz konusu bu şahısların telefonlarının nasıl elde edildiği ise oldukça önemli. Nihayetinde bu telefonların kime ait olduğu ister faturalı ve kayıtlı olsun, isterse olmasın bu telefon numaralarının bölgedeki telefon şirketlerinden ancak elde edilebilir. Bu da MİT’in Güney Kürdistan’da ulaştığı örgütlenme düzeyini ortaya koymaktadır.
MİT’in Güney Kürdistan’da bu kadar fütursuzca hareket etmesi KDP başta olmak üzere Güney Kürdistan’daki partiler açısından neyle açıklanabilir? PKK’nin etkinliğini bitirmek için mi? MİT’in faaliyetleri sonucu bugüne kadar Güney Kürdistan’da onlarca köy bombalandı, yüzlerce köylü katledildi. Yurtseverlere, PKK gerillalarına dönük saldırı ve katliamların üssü haline getirildi. Denilebilir ki, hemen hemen her şehirde MİT’e ait karargahlar, ofisler, bürolar oluşturuldu. En önemlisi de Güney Kürdistan’da yaygın bir biçimde örgütlendi. Peki, bütün bunlar PKK’nin etkinliğini kırdı mı? Elbette ki hayır. Ama sessiz bir biçimde Güney Kürdistan’ı işgal ettiği doğru.
Evet, MİT sessiz ve sinsi bir biçimde kırsal köyler dahil Güney Kürdistan’ın her yerinde varlık göstermeye başladı. Güney Kürdistan Hükümeti dahil birçok alana nüfus etmeye başladı. Bütün bunların bir sonucu olarak Güney Kürdistan’da tüm gelişmelere şekil vermeye, Türkiye çıkarlarına göre baskı kuran bir güce dönüştü. Güney Kürdistan’daki referandumda Erdoğan hükümetinin yaklaşımları sanırım unutulmamıştır. Hatta o süreçte MİT’in Amediye, Şeladize’nin Sire bölgesi, Kani Masi ve Gire Bardoz da kurduğu üslerde olası referandumun geçmesi durumunda harekete geçmek için ciddi hazırlıklar yapılmıştı. İstihbarat merkezine dönüştürdüğü Bamerne havaalanında uçak ve helikopter bekletmişti.
Çünkü MİT’in olduğu her yerde Kürtler açısından tehlike var demektir. MİT tarihi boyunca Kürtleri adım adım takip ederek nefes aldırmamış, Kürt liderlerinin suikastlarından tutun da, bütün komplo, katliam ve soykırımların altında MİT ortaya çıkmıştır. En son Roboski katliamında MİT’in bir planlaması sonucu olduğu daha dün haberlere düştü. Yine denilebilir ki, Kürtlerin bu kadar parçalı ve birbirine mesafeli hale getirilmesinde MİT’in birbirine düşürme oyunlarının sonucu.
Bu yönüyle Güney Kürdistan hükümetinin MİT’e bu kadar geniş çalışma imkanı tanıması hiçbir gerekçeyle izah edilemeyecek kadar tehlikeli. Bu tehlike sadece PKK açısından ele alınamaz. Aynı şekilde KDP dahil tüm Kürt partileri ve en önemlisi de Kürt halkı açısından oldukça büyük riskler ve tehlike içermekte. Ki zaten her geçen gün ortaya çıkan sonuçlarla bakıldığında faturası oldukça ağır olmakta. MİT’in Güney Kürdistan’da bulunmasını PKK’nin alanda bulunması ile açıklansa da esasta bütün Kürtleri kontrol altında tutma, her hareketlerini izleme ve olası gelişebilecek Kürt kazanımlarını engellemeyi amaçlamakta. En son Kürtlerin Ulusal Birlik çalışmalarını engelleme girişimi bu belirtilerin açık delaleti.
Dolayısıyla Güney Kürdistan partileri, sivil toplum örgütleri ve halkı, yine bu alanda bulunan diğer parçadan gelen Kürdistanlılar MİT’in bu kadar örgütlenmesine izin vermemeli, önüne geçmeli. Tıpkı Türk Mallarını Boykot etme çağrısı gibi MİT’in alandan çıkarılması için kampanyalar düzenlenmeli. Bulundukları yerler, yaptıkları işler, görüştüğü kişiler teşhir edilmelidir. Kürdistan Parlamentosunu MİT’in Güney Kürdistan’da çalışmasını yasaklayan düzenleyen yasalar çıkarmaya zorlanmalıdır. Yine MİT ne kadar ulusal birliğimizi engellemeye çalışırsa çalışsın, bizler de o kadar Ulusal Birliği geliştirmek için partilere baskı kurmalıyız. Yine daha fazla tabanda birlik olmalıyız.
Güney Kürdistan’da yaşayan Kuzey Kürdistanlılar olarak da MİT’in ajanlaştırma faaliyetlerine gelinmemesi elbette önemli. Ancak bununla sınırlı kalınmamalı. MİT’in bu tür faaliyetlerini deşifre etme, yapılan tehditlere papuç bırakmama, inandığı değerlere bağlı kalma, bir yurtsever olarak yaşamaya devam etme MİT’i başarısız kılacaktır. MİT’in başarısız olması demek AKP-MHP faşist hükümetinin bitmesi demektir. Unutmayalım ki, 2020 Kürtlerin yüzyılı olabilir. Bu tamamen Kürt halkının elinde. İzlenmeden, gizlenmeden, tehdit edilmeden özgürce ülkemizin tüm güzelliklerini doyasıya yaşayabileceğimiz zamana giriyoruz. Halk olarak özgürlüğe giden yolda bir adım daha atarak, Özgürlük Mücadelesinin yükünü güçlü bir biçimde omuzlarsak Özgür Önderlik ve Özgür bir Ülkeye neden kavuşmayalım ki!
Amed PİRAN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi