HABER MERKEZİ – Yazılı bir açıklama yapan MKP (Maoist Komünist Parti) Merkez Komite/Siyasi Büro, 1880’li yıllarda, işçilerin günlük çalışma süresinin 15 saatlik işgününü kapsadığını belirtti.
Bu uzun işgününün ağır baskı ve sömürüyle birlikte dayanılmaz derecede kötü çalışma şartlarına tanıklık yapıldığı da belirtilen açıklamada şunlar vurgulandı: “ABD’nin Şikago kentindeki işçiler direnişlere girişerek devasa grevler örgütlediler. 8 saatlik işgünü talebiyle başlayan mücadeleler 100 binleri aşan devasa işçi eylemleriyle sokakları tutuyordu.
Tekstil işçilerine saldırıp kadın işçileri yakarak katleden egemen güçler, işçilerin bu eylemlerine de aynı vahşilikle saldırdı. 4 eylemci işçi bu gösterilerde polis tarafından kurşunlanarak katledildi. Direnen işçilere davalar açıldı, 8 işçi hakkında idam cezası istemiyle yargılama yapıldı. İşçi önderlerinden, August Spies, Adolph Fischer, Albert Persons ve George Engel 1886 yılında idam cezasına çarptırılarak idam edildiler. 100.000’leri aşan işçi kitleleri önderlerine sahip çıkarak görkemli cenaze törenleri düzenleyerek protestolarda bulundu…
Bu gelişmeler zerine harekete geçen 2. Enternasyonal kararlar alarak uluslararası çapta eylemler düzenledi. İşçilerin kanıyla kızıllaşan 1 Mayıs, ‘’Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’’ olarak tarihe not edildi… 1 Mayıs kutlamaları bu tarihten itibaren tüm dünyada coşkulu mücadelelere sahne olurken, yeni katliamların yaşanmasına da tanık oldu.
Türkiye-Kuzey Kürdistan’da da 1 Mayıs kutlama ve mücadeleleri eksilmeden yaşana geldi. Türk hakim sınıflarının 1 Mayıs mücadeleleri karşısındaki tavrı şüphesiz ki sınıf kardeşlerini takip eden katliamcı gelenekle karakterize oldu. Bu katliamların en büyüğü Taksim ‘77 1 Mayıs’ında yaşandı. İşçileri aşarak tüm toplumsal kitlelerin mücadelesine dönüşen 1 Mayıs, Taksim’de 500.000 emekçinin görkemli eylemine şahit oluyordu. Taksim meydanını dolduran büyük kitlelerin üzerine ateşli silahlarla kurşun yağdıran egemen güçler 37 işçiyi katlettiler… Kanlı 1 Mayıs tarihe böyle yazılırken, sonraki yıllarda gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamaları da kan ve katliamlarla anlam kazandı.
Her 1 Mayıs, 77 1 Mayısı’nın anlamlı hatırasını sahiplenerek kanla yazılan kazanımların korunmasına dönük kararlı mücadelelerle karşılandı. Tarihi belleği unutmayan işçi-emekçi halk kitleleri her 1 Mayıs’ta Taksim meydanına çıkmayı görev bildi. Şikago’da kanla yazılan mücadele ve direniş tarihi, Taksim’e taşınmış, orda 37 işçinin kanıyla temsil edilmişti. Bundandır ki, Taksim meydanında 1 Mayıs’ı kutlamak, tarihe ve kazanımlara sahip çıkma bilincinin kararlı tavrı olmuştur. Engellenip yasaklansa da Taksim meydanı 1 Mayıs mücadelesinin sembolü olarak bakidir.
Taksim’in kazanılması kalıcı bir perspektif olarak dururken, 1 Mayıs’ın devrimci ruhuna uygun olarak görkemli kitlelerle karşılanması için coğrafyanın her meydanını Taksim’e dönüştürme bilinciyle hareket edilmeli, her yer Taksim perspektifiyle mücadele alanlara taşınarak büyütülmelidir.
İşçi mücadelesi, sınıf dayanışması ve 77 Taksim’ini temsil etme kararlılığının simgesi olarak; 1 Mayıs’a katılan tüm kitleler, en azından örgütlü kortejler, üzerine ‘77 1 Mayıs’ yazısı ve katledilen işçilerin resimlerinin işlendiği işçi tulumları giyerek meydanlara çıkması geliştirilerek hayata geçirilmelidir.
Her şeyden de önemlisi, 1 Mayıs’ın temsil ettiği ‘Birlik, Dayanışma ve Mücadele’ bilinciyle meydanları dolduran coşkulu kitle mücadelesini en güçlü katılımla temsil etmek için seferber olunmalı, işçi mücadelesiyle birleşen her kimlikten toplumsal kitlelerin devasa gösterisiyle 2019 1 Mayıs günü kaldıraç edilip devrimci sınıf öfkesinin doruğu yapılmalıdır.
1 Mayıs vesilesiyle, 1 Mayıs mücadelelerinde ölümsüzleşen işçi ve devrimciler şahsında, dünya ve coğrafyamız devrimci sınıf mücadelelerinde toprağa düşen kahramanları saygıyla anıyor, mücadelelerini kılavuz alıyoruz.”