HESEKÊ – Faşist Türk Devleti, 4 Ekim’den bu yana Rojava ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik vahşi saldırılarını bir kez daha artırdı. Son günlerde çok sayıda sivil şehit oldu ve yaralandı. Faşist Türk Devleti ayrıca okullar, su ve petrol istasyonları, hastaneler gibi sivil kurumlara da saldırdı.
İşgalci Türk Devleti, Ankara fedai eylemini vahşi saldırılarına bahane olarak kullanıyor. Ankara’da TBMM’nin göreve başlayacağı gün olan 1 Ekim 2023’te İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğüne yönelik fedai bir eylem gerçekleştirilmişti. Faşist Türk Devleti, Ankara’nın tarihi eylemini kamuoyunun gündeminden düşürmek için şimdi de Rojava’ya giderek daha fazla saldırıyor. Türk halkının dikkatini çekmek için halkın gündemini değiştirmek istiyorlar.
Faşist Devlet, öncelikle hedef olarak gerçekleştirilen saldırılarıyla dikkatleri Önder APO yönelik uluslararası komplonun yıldönümünden uzaklaştırmak istiyor. Bu yıl, 9 Ekim 1998’de Önder Apo’ya yönelik komplonun 26’ıncı, aynı zamanda Serekani işgalinin de dördüncü yıl dönümü olacak. 9 Ekim 2019’da Türk hükümeti Serekaniye ve Gîre Spî’ye saldırdı. Aynı zamanda bu saldırıların başladığı gün, Önderliğe yönelik uluslararası komplonun yıldönümüdür. Serekani’yi işgal etmek için bu günün seçilmesinin nedeni faşist Türk devletinin Önder Apo’nun özgürlük fikirlerinden korkmasıdır. Çünkü Önderlik fikirleri Rojava’nın demokratik ve barışçıl yaşamının temelidir. Bu nedenle Türk Devleti Rojava’ya saldırıp Rojava’yı işgal etmeyi hedefliyor.
Faşist Türk Devleti, Serekani saldırısı sırasında savaş kanunlarını ihlal ederek sivil halkın üzerine fosfor ve kimyasal silahlar (zehir) attı. Serekani’deki kurbanlardan biri de Muhammed Hamid adında 11 yaşındaki bir çocuktu. Artık büyüyen ve 15 yaşına gelen ve Washokani (Hasekê) kampında yaşayan Muhammed, Türk hükümetinin Serekani’ye kimyasal silahlarla saldırdığı 2019 yılının hikayesini anlatıyor. Hikayesiyle faşist Türklerin vahşi saldırılarına dikkat çekiyor. Muhammed saldırının gerçekleştiği günkü duygularını ve Güney Kürdistan’da kendisine nasıl davranıldığını anlatıyor.
Muhammed şunları söylüyor:
“Türk Devletinin kimyasal kullandığı gün dışardaydım. Yandım. Babam o zaman beni hastaneye götürdü. Sadece ben değil onlarca kişi yandı. Canım çok yandı. O zaman beni Güney Kürdistan’a götürdüler. Doktorlar o zaman babamı arayıp: “Muhammed sadece senin çocuğun değil hepimizin çocuğu demişlerdi.
Güneyde 40 gün kaldım. Sonrasında döndüm. Bedenim çok yıpranmıştı, düz duramıyordum. Bir dönem fizik tedavi gördüm şimdi daha iyiyim. Fakat hala boğazım için ameliyat olmam lazım çünkü damarım yanma sonucu kısaldı. Kolumla iş yapabiliyorum fakat ağır şeyler kaldıramıyorum. Ellerim çok zarar gördü parmaklarım koptu. Bedenim genel olarak çok zarar gördü. Hala izleri duruyor. Doktorlar bana 5, 6 sene sonra ancak izlerin gidebileceğini söylüyor.” Muhammed son olarak faşist Türk Devletinin gerillalara karşı hâlâ kimyasal silah kullandığına dikkat çekiyor ve Muhammed bunun kabul edilemez olduğunu belirtiyor.