HABER MERKEZİ –
“Murat Saat, Samsun’un gerçek düşüdür. O Samsun şehrinin dile gelmiş bir sesidir. Murat Saat, Demokratik Ulus kimliğini kendi kimliği olarak gördü. Bu kimliğin oluşması için yeri geldi Doğan adını aldı yeri geldi Deniz Pir oldu. Demokratik Ulus kimliği bu gün Kürt, Türk, Laz, Arap, Fars, Çerkez, Asuri, Türkmen, İngiliz, Fransız, Amerikalı, Güney Afrikalı, İtalyan, Avustralyalı kahraman şehitlerden oluşuyor. Demokratik Ulus kimliği bu anlamıyla sahte ulus devlet kimliğini çoktan aşmış hakiki ve evrensel bir kimliktir.”
“Yaşadığım çağda yaşama, insana ve kendimize dair anlam arayışımın ilk yanıtı Apocu felsefe ve PKK’dir. Son yanıtı da Apocu felsefe ve PKK olacaktır.”
Kod adı: Deniz Pir-Doğan
Adı soyadı: Murat Saat
Doğum yeri ve tarihi: Samsun-Havza / 1974
Partiye katılım yeri ve tarihi: Xerzan Eyaleti / 1996
Şehadet yeri ve tarihi: Balıkesir Hastanesi / 28 Aralık 2017
“Bu kış mevsiminde (2017) can yoldaşımız Deniz Pir (Murat Saat) yoldaşı kaybetmenin derin acısı ve üzüntüsü içindeyiz. Yakın zamanda alan konferansımızı yaptık. Arkadaş konferansa sunduğu raporda, kendisiyle büyük hakikat yapısallığı olan Önderlik ve PKK arasındaki anlam ilişkisini yukarıda kaleme aldığımız sözlerle ifade etmişti. O yaşama dair anlam arayışını Apocu felsefe ve PKK militanlığında bulmuştu. O bir Apocu ve PKK’li militandır. Böyle yüce bir militanın yoldaşı olmak, onunla aynı alanda, aynı komünde bulunmak, onu tanımak, aynı eylem ve irade doğrultusunda yaşamak onurdur, şereftir. Her şehidimiz gibi Deniz Pir yoldaşımız da ölümsüzdür! Özgür yaşam, özgür insan, özgür toplum, dolayısıyla aşk ve hakikat savaşımızın göğünde ve yerinde yönümüzü diğer şehitlerimizle birlikte belirleyecek yıldızımızdır. Onun yerini dolduramayacağız. O vazgeçilmezdi. Zira farklılığını ortaya koymuştu. Bu nedenle onun sesini, sözünü, gülüşünü, sohbetini komünümüzün her yerinde anıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle başlarken, her şeyden önce arkadaşımız Murat Saat’in şehadeti önünde saygıyla eğiliyoruz.
Heval Deniz Pir, Kürt Halkının çarmıhta olmasını, kendi halkının da çarmıhı olarak gördü
Milyonda bir görülen kimi hastalıklar için çekilmiş bir belgeselde deniyordu ki, “Milyonda bir görülen ağrınız varsa, milyonda bir görülecek bir arkadaşımızın olması gerekir.” Kürt halkının sömürgeci faşizmin askeri, siyasi, ideolojik, kültürel ve ekonomik saldırılarından kaynaklı tabiri caizse milyonda bir görülen ağrıları vardı. Önderlik bunu, “Kürt Çarmıhı” olarak tanımlıyor. Kürt halkı kültürel soykırım çarmıhına alınmış bir halktır. Bu çarmıhtan çıkarılması, çivilerin sökülüp atılması, ağrıların dindirilmesi için tıpkı belgeselde belirtildiği gibi milyonda bir arkadaşlara ihtiyaç vardı. Heval Deniz Pir, Kürt halkının çarmıhta olmasını, kendi halkının da çarmıhı olarak gördü. Ahlâk ve vicdan devrimi ile bu ağrıları dindirmenin arayışlarına girdi. Çarmıhın çivilerini karınca-kararınca gücü ve çabası oranında sökmeye çalışırken kendini tanıdı. Özveride bulundu. Kendisini verdi. Kültürel ve sosyolojik olarak aynı bölge insanı olan büyük şehidimiz Kemal Pir’in, “Türk halkının kurtuluşu Kürt halkının kurtuluşundan geçer” sözünü hayatının şiarı yaptı. Bu şiarın bir gereği olarak farklı bir toplumsal kültürden gelmesine rağmen, milyonda bir davranış olan çaba ve azimle Kürtçenin Kurmancî lehçesini kendi ana dili olan Türkçe gibi konuşmayı, okumayı ve yazmayı öğrendi. PKK’nin tarihsel anlamlarından biri olan dillerin kardeşliğini, özgür birlikteliğini şahsında yarattı. Kürt’ü ve Türk’ü kendinde özgürce yan yana getirip birleştiren büyük şehitlerimiz Kemal Pir ve Haki Karer’in izinden yürüdü. Gerilladaki ismiyle Doğan, zindandaki ismiyle Deniz Pir yoldaşımız işte böyle yüce ve soylu biriydi. Önderlik şöyle demektedir, “Şüphesiz Türk halkının geleneğinden gelen ve kendisini bunun üzerinde tanımlayan bir çok kişi ve grup PKK’nin enternasyonalist kimlik ve özgürlük mücadelesinin içinde ve yanında oldu. PKK ile birlik, eylem halinde bulundu. Kemal Pir ve Haki Karer başta olmak üzere çok sayıda Türk kökenli genç kadın ve erkek yoldaşımız, PKK’nin en değerli kadroları olarak şehadete erişinceye kadar mücadelenin ön saflarında yer alıp, savaştı. PKK saflarında halen bir çok yoldaşımız vardır.” Heval Deniz Pir, Önderliğin bahsettiği bu yoldaşlardan biriydi. Son nefesine kadar onurluca PKK’nin özgürlük savaşı içinde yer aldı. O, “Sömürge Kürdistan” teorisinin 90’lı yıllarda algılayanlarından biri oldu. Bu teorinin kavgası ve pratiği için Türk metropollerinde çalışmaktan, üniversite anfilerinde Apocu propaganda yapmaktan, dağlara çıkmaktan, zindana girmekten asla çekinmedi. Apocu hakikat savaşçısı ve hakikat havarisi oldu. Zindandaki yıllarını bile yoldaşlarına değerlendirirken bir keresinde şöyle demişti. “Aslında şanslıyız. Kapitalizm her şeyi kirletiyor. PKK kapitalizmden bizi koruyor.” Bu anlam gücünü ondan döktüren düşünce ve duygu, PKK ve Önderlik gerçeğinin ta kendisidir. İnsan olmak, temelde felsefik bir sorun olup, varlık olma bilincini gerektirir. Shakespeare demiş ya, “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” Olmak; varlığın oluş halini, olmamak ise; yokluk ve hiçliği ifade eder. Önderlik bu felsefik sorunun kimlik ve özgürlük arasındaki ilişkisine işaret eder. Özgürlük olmadan kimliğin yaşamayacağını belirtir. Bunun Türkiye ve Kürdistan ilişkilerinde en açık ifadesi Özgür Kürdistan olmadan özgür bir Türkiye’nin olamayacağı gerçeğidir. Şehit Deniz Pir, 90’lı yıllarda Türk metropollerini hakikat dalgalarıyla etkileyen PKK’nin sosyalizm, özgürlük, yaşam ve insan düşünceleriyle tanıştı. O PKK’yi, PKK onu arıyordu. PKK sayesinde Türk toplumsal ve kültürel kimliğinin özgür olmadığını idrak etti. İstanbul’a Karadeniz’den Önderliğimizin yoldaşı, halkımızın en zorlu zamanında yanında büyük bir cesaret ve bilge filozof asaletiyle duran hemşerisi Vedat Türkali’nin de memleketi olan Samsun’dan gelmişti.
“Bir şeyler arıyordum fakat kitaplarda bulamıyordum”
Heval Deniz Pir, İstanbul’da kaldığı süre boyunca sol klasikler, muhalif basına ait gazete ve dergiler okur. Arkadaşı komün yaşamındaki duruşundan da biliyoruz ki, imkan ve olanakları iyi değerlendiren bir özelliği vardı. Bu anlamıyla günlerini iyi değerlendiriyor, zihinsel kavrayış dünyasının ufuklarını genişletiyor. Bununla birlikte kendisi bu süreci, “Ne kadar okusam da rahat olamıyordum. Bir şeyler arıyordum. Fakat kitaplarda tam bulamıyordum.” diye değerlendiriyordu. Aradığı, raporunda da belirttiği gibi kendisi, yaşam ve insanın anlamıydı. Bu arayışın içinde İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesinde okurken Kürdistanlı yurtsever öğrencilerle tanışıyor. Bu tanışmayı “Bizim arkadaşlar farklıydı. Ben ve Mehmet’in arkadaşlığına benziyordu. Sadece ve sadece arkadaştılar. Konuşmaları, okuduğu kitaplar kendilerine özgüydü. Kimseye benzemiyorlardı. Ben mi onları buldum, onlar mı beni buldu bilemiyorum. Ruhumda bir etkileri oldu. Bir baktım onların arasındayım. Bir baktım bildiri dağıtıyorum, bir baktım beraber yürüyorum…” cümleleri ile anlatmıştı. Şehit Deniz Pir’in Mehmet diye bahsettiği arkadaşı hareketimizin şehitlerindendir. Eminiz ki Heval Deniz Pir böylesi satırlar içerisinde Şehit Mehmet ile birlikte anılmaktan mutluluk duyardı. Şehit Mehmet onun Havza’dan çocukluk arkadaşı olup Çerkez kökenli bir arkadaştır. Liseye kadar birlikte okuyorlar. Ayrıları gayrıları yoktur. Şehit Deniz Pir’in gerillaya katıldığını öğrenince o da arayışa girip PKK ile tanışıyor ve gerillaya katılıyor. Şehit Deniz Pir’in bundan haberi yoktur. Yakalandığında Antep Zindanı’nda ailesi geldiğinde onlara ilk sorusu, “Mehmet ne yapıyor?” oluyor. Aile, “Bilmiyoruz uzun süredir haberimiz yok” diyor. Daha sonraki yıllarda Şehit Deniz Pir Bursa Zindanı’ndayken Avrupa’da yapılan bir şehit anmasının fotoğraflarında Şehit Mehmet’in fotoğrafını görüyor. Hakikat yoldaşlığı bu olsa gerek. Birbirine bu kadar bağlı ve yoldaşın yürüdüğü yollardan giden, birbirlerini gönülden, candan etkileyen bir hayatın insanları Murat ve Mehmet. Bu vesileyle Çerkez Kökenli Şehit Mehmet yoldaşımızın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Şehit Deniz Pir PKK saflarında
Şehit Deniz Pir, üniversitede YCK çalışmalarında bulunurken zindana sıklıkla gidip gelir. “Kürdistan’lı aileleri orada yakından tanıdım. Kürt kadınından çok etkilendim. Kürtlerin Önderliğe ve PKK’ye bağlılığı beni adeta eğitti” diyordu. İki yıllık İstanbul’daki Parti çalışmalarından sonra artık arayışlarına daha net bir yön vermenin kaçınılmaz olduğunu belirtir. Bu da, onun için Kürdistan dağlarında gerilla olmaktan geçiyor. Yoldaşımız artık gece gündüz yaşamın her anında dağlara gitmenin hayalini kurar. İstanbul’daki çalışmalar içerisinde kendi toplumsal gerçekliğini de yok oluşa sürükleyen faşist sömürgeci Türk devletinin Türk iktidar gerçeği ile yüzleşmiştir. Bu iktidar gerçekliğini alt edemeden ne Kürt’e ne Türk’e ne de diğer haklara rahat yoktur. Kararını verir. Bir grup kendisi gibi Türk kökenli arkadaşla birlikte Xerzan Eyaleti’nden gerillaya katılmak üzere İstanbul’dan Batman’a giderler. Batman’ın bir bölgesinde arkadaşlarla buluşacaklardır. Oraya giderler. Bu süreçte kaldığı köy de arkadaşın üzerinde büyük etki yapar. Grup Türk arkadaşlardan oluştuğu için yurtsever köylüler ellerinden gelen tüm imkânları seferber ederler. Daha sonra “Kürt kadınından ikinci etkilenmem burada oldu” diye bu süreçten bahseder. Bu köyde gerilla ile ilişkilenme girişimleri başarısızlıkla sonuçlanır. Alanda operasyonlar olur. Tesadüfen yakalanmaktan kurtulup Batman şehir merkezine gelirler. Batman şehir merkezinde yurtsever bir ailenin evinde yaklaşık iki hafta kalırlar. İlişki sağlanmayınca gruptan bazıları, “İstanbul’a dönelim, tekrar geliriz” dese de Şehit Deniz Pir kabul etmez, ‘Ne olursa olsun gerillaya ulaşacağız’ der yanındakilere. Yanında Afyonlu ve Erzincanlı iki kadın, iki erkek arkadaş da vardır. Bu arkadaşlardan ikisi yaşıyor, ikisi de şehit düşmüştür. Burada kısa bir süre sonra gerilla ile ilişki sağlanır. Ve Xerzan Eyaleti’nden gerillaya katılırlar. Artık arkadaşın Kürdistan dağlarında özgürlük gerillası olma günleri başlar. Bu yeni doğuşun ardından aldığı yeni ismi Doğan’dır. Bu süreç önemli oranda Başûrê Kurdistan’da geçer. Değişik kademelerde görevler üstlenir. Türkiye çalışmalarına dönük bu dönemde yürütülen DHP çalışmalarına ideolojik ve politik yoğunlaşma ve tartışma süreçlerine Türk kökenli arkadaşlarla birlikte katılır. Deniz Pir arkadaş, daha sonra bu sürece ilişkin, “Ben her zaman kendimi PKK militanı gördüm. DHP adı altındaki çalışmalarda çok fazla kendimi göremedim. O nedenle zindana geldiğimde PKK örgütsel kimliğinin dışında bir konumlanmam olmadı” der. Başûrê Kurdistan’dayken Güney savaşına katılır. 2 yıl boyunca Gare, Metîna, Zap, Çelê alanlarında faaliyet yürütüyor. Metîna’ya Xerzan Eyaleti’nden aylar sonra ulaşmalarına dair anısı onun için çok değerlidir. Metina’da Heval Cemal onları karşılar. Gerisini ondan dinleyelim: “Heval Cemal bizi karşıladı. Çok değer verdi. Utandım. Kendi elleriyle kizvan kahvesi yaptı. O kahvenin tadını hiç unutamıyorum. Hani derler ya bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” Heval Deniz Pir bu kahvenin hatırını hiçbir zaman unutmamıştır. Sadece kahvenin değil Kürdistan’a kokusunu, nefesini, rüzgarını, havasını, suyunu ve ekmeğini veren dağların, vadilerin, çiçeklerin, bitkilerin hatırını da unutmadı. Kürdistan taşlarına sırtını dayamasının hazzını şöyle anlatmıştı, “İnsanın bir taşa sırtını dayaması nasıl da güzel bir şey. Bunlar geçen gelen her şeyden kalanlar bir şey toz oluyorsa bil ki gerçektir. Taşlara bu yüzden güveniyorum.”
Özgürlük ateşinde kavrulan bir ruhu hapsedecek zindanı yoktur
Heval Deniz Pir, zindana geldiğinde anasına dağları anlatır. Anası ona der ki, “Oğlum o dağlarda ben de senin için yasin okuyordum.” Anası ve babası emekçi, köylü Karadeniz insanlarıdır. Kırk yaşlarına kadar çocukları olmamıştır. Heval Murat onların ilk çocuğudur. Peşinden bir erkek kardeşi daha olur. Kardeşi kendi halinde Havza’da esnaflık yapan biridir. Annesi inançlı bir insan olup 35 yaşlarındayken Kuranı öğrenmiştir. Babası Heval Deniz Pir dağdayken vefat eder.
1996 yılında Heval Deniz Pir, Karadeniz çalışmalarına katılmak üzere Kuzeye geçer. Karadeniz’de kendi doğduğu ana topraklarına bir özgürlük gerillası olarak gitmek onun için tarifi imkansız bir duygudur. Çünkü Karadeniz’in yeniden doğuşa ihtiyacı vardır. PKK yeniden doğuşun hareketidir. “Ben PKK ile yeniden doğdum. Karadeniz de yeniden doğmalıydı. Onun için heyecanlıydım ama çeteler hayalime çelme attılar.” Deniz Pir arkadaş, Bedlîs Motkî’de işbirlikçi, hain korucular tarafından 1996 yılının Temmuz ayının sonunda yakalanıp sömürgeci ve işgalci Türk ordu birliklerine teslim edilir. Yakalandığında kendisinin Samsun’lu bir Türk olduğundan sömürgecilerin haberleri yoktur. Türk subayları Samsun’lu bir ARGK gerillasını esir aldıklarını anladıklarında şaşırırlar. Bunu öğrendiklerinde PKK’nin etki gücünün verdiği bir saygıyla ona yaklaşırlar. Küfür, işkence uygulamalarını gevşetirler. 15 günlük sorgu sürecinden sonra tutuklanıp Antep cezaevine götürürler. Orada arkadaşların yanına verilmez, açlık grevine girer. Açlık grevinden vazgeçirme oyunlarına düşmez. Devrimci bir duruşla eylemini sürdürür. Öyle ki düşman annesi ile telefonda konuşturarak iradesini zayıflatmak ister. Annesi ile yıllar sonra ilk defa telefonla konuştuğu için heyecanlıdır. Anası, “Oğlum neden kendine zarar veriyorsun” der. O da Anasına, “Böyle konuşursan onlar sevinir. Ben, seni üzecek bir şey yapmam” der. Anası, “Tamam oğlum onları sevindirmem” der. Arkadaş sergilediği direniş ve kararlı tutum sonucu talebinin kabul edilmesi üzerine arkadaşların yanına verilir. Diyarbakır DGM’sinde müebbet cezası aldıktan sonra Bursa Cezaevi’ne götürülür. O dönem arkadaşın sağ yakalandığı bilinmediğinden şehit düştüğü ilan edilir. Hatta Serxwebûn’da arkadaşa dair bir anı yazısı bile yayınlanır.
Yetenekliydi, edebi yönüyle kalemi güçlüydü
Şehit Deniz Pir yoldaş Samsun’luydu. Türk toplum ve kültür geleneğinin çocuğuydu. PKK paradigmasının ideolojik, zihinsel yoğunlaşmalarının sonucu iktidar-toplum ayrışmasını yapıp kendi halk gerçekliğini buldu. Toplumsal ve kültürel Türklüğün de düşmanı olan Beyaz Türk faşizmini ve Türk iktidar metafiziğini her anlamda savaşılması gereken kötülük yapıları olarak gördü. Kötülük yapılarının kazanamayacağını PKK’ye katılarak düşmana gösterdi. Beyaz Türk faşizminin askeri, memuru, işçisi ve erkeği olmadı. Onun suçlarına ortaklık yapmadı. Yaşamının son nefesine kadar PKK saflarında kaldı. Kendi şahsında mütevazice kendi öz toplumsal tarihini inşa etmeye çalıştı. Uzun yıllar siyasi ilişkiler dışında kalsa da komün yaşamında maddi manevi duruşun sahibi oldu. Eylemliklere katıldı. Hiç bir zaman komün yaşamıyla bir uyumsuzluğu olmadı. Önderlik, “Komünü olmayan, benim yoldaşım olamaz” diyor. Bu yönüyle Önderliğin yoldaşı oldu. Komün yaşamında düşüncelerini, görüşlerin yoldaşlarıyla paylaştı. Bilgisine, gördüklerine dair bir şey sorulduğunda mütevazice PKK militan adabı ile kültürüyle yanıt oldu. Komünün moral gücüne bütün varlığıyla katıldı. Yetenekliydi, edebi yönüyle kalemi güçlüydü. Sanatsal yönü vardı. Dil öğrenme konusunda analitik ve duygusal zekası çok güçlüydü. Kendi ana dili dışında bir çok dil biliyordu. Entelektüel donanım açısından kendini eğitmiş bir yoldaşımızdı. İşte tüm bunlarla birlikte yeni bir pratik sürece başlamıştı. Çok heyecanlıydı. Rahatsızlandığı gün yoldaşlarına dediği gibi canı çok koşmak istiyordu. Kendine Apocu felsefe konulu bir eğitim programı hazırlamıştı. Nasıl bir eğitim tarzı üzerine yoğunlaşmış bunu etrafıyla paylaşıp Demokratik Modernite Üniversitesi başlığıyla rapora dökmüş partiye sunmuştu. Şehit Delal Amed eğitim devresinde bulunduğu odada eğitim komisyonunda yer almıştı. Sadece üç gün katılabilmişti. Bu devrede üç günlük eğitim tartışmalarını yürütmüştü. Konuyu toparlarken en son yoldaşlarıyla paylaştığı sözler şu olmuştu: “Herkes Önderliği kullanabileceğini düşünmüştür. Necati, (devlet) Kesire (devlet yada geleneksel modernist kadın) Önderlik her zaman hem çok sürükleyici olmuştur, hem de zayıf görülmüştür. Bu zayıf görünümün altında sürekli oluşum halinde olma, dogmatik her görüşün katı etkisine girmeme etkilidir. Önderlik geleneksel bir erkek, solcu, Kürtçü, dinci, devletçi vb. olmamıştır.”
“Quien eres tu?” (Sen kimsin?)
Şehit Deniz Pir, uzun süredir zindandaydı. Kimi sağlık sorunları vardı. Onu en çok zorlayan astım ve alerji sorunuydu. Parfüm, çamaşır suyu vb kokulara karşı aşırı hassastı. Bunların dışında belirgin rahatsızlıkları yoktu. Aralık ayında aniden rahatsızlandığında bunun kalp krizi olduğunu sonradan öğrendik. O esnada baygınlık geçirmesine rağmen ölümü adeta kendinden uzaklaştırmak istercesine ayağa kalktı. Terini sildik. Kendisi her zaman yaptığı gibi son bir defa aynada saçını düzelterek koğuştan çıktı. Günlerce gözlerimiz yollarda kaldı. Yoldaşımızı bekliyorduk. Fakat yaşam mücadelesine bedenen 28 Aralık gecesi yenik düştü.
Alandaki son konferansa yeni bir başlangıç yapma iddiasıyla katıldı. Konferans sürecinde 3. ZDK (Zindan Direniş Konferansı) materyallerini okumuş bundan çok etkilenmişti. Yine Önderliğin son savunması onu köklü bazı sorgulamalara götürmüştü. Üzerinde uzun süreli ilişki dışında kalmanın mahcubiyeti vardı. Güçlü bir özeleştiri ve kararlılıkla buna yanıt olmak istiyordu. Bunu yazılı ve sözlü olarak biz yoldaşları ile paylaştı.
Şehit Deniz Pir yazdığı romanda İspanyolca şöyle bir soru soruyordu, “Quien eres tu?” Yani “sen kimsin” ve kimdin? Her şehrin bir kendiliği (xwe) vardır. Onlar açığa çıktı mı, o şehrin anlamı kavranır. Murat Saat, Samsun’un gerçek düşüdür. O Samsun şehrinin dile gelmiş bir sesidir. Murat Saat, Demokratik Ulus kimliğini kendi kimliği olarak gördü. Bu kimliğin oluşması için yeri geldi Doğan adını aldı yeri geldi Deniz Pir oldu. Demokratik Ulus kimliği bu gün Kürt, Türk, Laz, Arap, Fars, Çerkez, Asuri, Türkmen, İngiliz, Fransız, Amerikalı, Güney Afrikalı, İtalyan, Avustralyalı kahraman şehitlerden oluşuyor. Demokratik Ulus kimliği bu anlamıyla sahte ulus devlet kimliğini çoktan aşmış hakiki ve evrensel bir kimliktir. PKK şehitleri bunun ispatıdır. Murat Saat Yoldaş da bu yönüyle Demokratik Ulus militanı olarak bu çizginin yılmaz savaşçısı oldu. Demokratik Ulus kimliğinin ideolojik politik donanımı, teorik ve pratik görevleri için büyük hayalleri vardı. O hayaller bizlerin de hayalleridir. Onun ve tüm şehitlerimizin hayallerini gerçekleştirmek boynumuzun borcudur.
Bu duygu ve düşüncelerle Şehit Deniz Pir Yoldaşımız şahsında tüm Şehitlerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyor Şehitlerimize bir kez daha sözümüzü veriyoruz.”
31 Aralık 2017
Bandırma 2 Nolu T tipi Kapalı
Cezaevi’ndeki mücadele yoldaşları