HABER MERKEZİ – Halklar Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle kendisi de 53 gündür açlık grevinde olan Böğürtlen Zamanı ve Köprüdeki Düşman kitaplarının yazarı Murat Türk, ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde, vicdanlı kamuoyuna seslendi.
Bulunduğu Ödemiş T Tipi Cezaevi’nde Uğur Çiçek, Mehmet Kaplan ve Serhat Güzel’in eyleminin 118’inci gününe girdiğini, kendisiyle birlikte 24 tutuklunun eyleminin de 53’üncü gününde devam ettiğini vurgulayan Türk, “Gözlerini yitiren arkadaşlarımız var. Ama sadece göz değil bir gözenek bile kalsa tecrit kırılana kadar bu eylemlerimiz sürecek” dedi.
‘EYLEM BİR ÖZELEŞTİRİ HAREKETİ OLARAK BAŞLADI’
Yazar Murat Türk’ün kamuoyuna mesajı şöyle: “Cezaevlerinde tecridi kırmak amacıyla başlatılan bu açlık grevleri kritik aşamayı çoktan geçti. Bir özeleştiri hareketi olarak başladı bu eylem. 4-5 yıldır İmralı Adası’nda Önderliğimiz üzerinde süren bu tecridin kırılmasına dönük bir eylemdir.
Bu tecrit kesinlikle artık kırılmalı. Çünkü dünyadaki en faşist yasalar, en ağır yasaları bile devlet uygulamıyor. Bu yasaların uygulanması için toplumun da harekete geçmesi gerekiyor. Bulunduğumuz cezaevinde 3 arkadaşımız 118’inci gününde. Bizler 24 arkadaş ise eylemin 52’nci günündeyiz.
Özellikle 3 arkadaşımızın durumu çok ağırdır. Kusma, baş dönmesi, eklem ve kas ağrıları, mide krampları, uykusuzluk, koku ve sese karşı aşırı hassasiyet gibi birçok rahatsızlık baş göstermiş durumda.
Bu arkadaşlarımız an an eriyor, şehadete gidiyor. Bu durumda bile arkadaşlarımızın tek amacı toplumun huzur içerisinde yaşamasına dönük, barış ve kardeşliğin tesisine dönüktür. Zaten tecridin kırılması bunu getirecektir.
14 TEMMUZ RUHUYLA DİRENİYORLAR
Tecrit kırılırsa Anadolu ve Mezopotamya halklarına yönelik yeni bir mücadele evresi açığa çıkacaktır. Bu da özgürlük olanaklarını açığa çıkaracaktır. Arkadaşlarımızın temel amacı bu.
Moral ve maneviyat olarak arkadaşların durumu en zirvede. Motivasyon gerçekten hiç görülmedik şekilde. Adeta 1980’lerdeki Mazlumların, Kemallerin, Hayrilerin ruhuyla, 14 Temmuz ruhuyla burada direniyorlar. Yeni direnen bir kuşak ortaya çıktı. Bu eylemler onu da gösterdi. Adeta gelecekteki özgürlük mücadelesinin bir garantisi olarak ortaya çıktı bu yeni kuşak. Bu kuşak, binlerce insan 50’li 100’lü günleri aşan bir direniş sergiliyor.
Eylemin öncüsü Leyla Güven arkadaştır. Hem dışarıda hem içeride onu takip eden binlerce arkadaş her gün gözlerimizin önünde eriyorlar.
Gözlerini yitiren arkadaşlarımız var. Ama sadece göz değil bir gözenek bile kalsa tecrit kırılana kadar bu eylemlerimiz sürecek.
ÖLÜMÜN KIYISINDA CAN ÇEKİŞEN HALKLARI DİRİLTMEK İÇİN EYLEME GİRDİLER
Arkadaşlarımız, bu devrimciler toplumda bulunmayan insanlar. Sistem bunları boş yere cezaevine almadı. Manevi yönleri en gelişkin olan, toplumun en güzel çocuklarıdır. Bu arkadaşlarımızın hiçbiri öyle ölüme yatmadı. Tam aksine topluma dayatılan mutlak bir kişiliksizleştirme var, kapkara bir sessizlik var. Bu sessizliğin kırılması için, hatta ölümün kıyısında can çekişen halkları diriltmek için eyleme girdiler.
Açlık grevi insanın yapabileceği en ağır eylemdir. Çünkü insan an an kendi bedeninden yiyerek tükeniyor. Mesela Fidel Castro’nun Bobby Sands’ın eylemine dönük bir sözü var. Diyor ki; ‘İsa’nın Golgota’da 3 günlük çarmıhtaki açlığı, onun eylemi karşısında ne ki.’ Bu çok anlamlı. Bugün zindanlarda binlerce Bobby Sands, Kemaller, Hayriler direniyorlar. Bu arkadaşlarımızın çağrıları da genelde demokratik kamuoyunadır. Demokrasiyi vicdan olarak biliyoruz. Demokrasi vicdandır. Temsilcileri ise aydınlardır.
YAŞAR KEMAL, VEDAT TÜRKALİ GİBİ HAREKETE GEÇİLMELİ
Başta aydınlar, sanatçılar, yazarlar, aktivistler, edebiyatçılar, yani vicdanı olan herkes; bir Yaşar Kemal gibi bir Vedat Türkali gibi bu noktadan sonra harekete geçmeleri gerekiyor.
Bu suskunluk gerçekten ürkütücüdür. Toplumun geleceği açısından ürkütücüdür. Biz her türlü bedeli göze almaya hazır insanlarız. Bu bedelleri seve seve onur ve huzurla da veririz. Ama bu sessizlik gerçekten de düşündürüyor. Yani bu kadar suskunluk niye.
İNSAN BAĞLI OLDUĞU MANEVİ ANLAMLARINI YİTİRİNCE SUSAR
Bir insan özgürlük amacını, bağlı olduğu manevi anlamlarını yitirince susar. Direnmenin, direnenlere ses vermenin insanı güzelleştiren en muhteşem eylem olduğuna inanıyoruz.
Şu anda bu eylemler bitse bile 20-25 yıldır zindanda tutsak olan hasta arkadaşlarımız var, ilaçlarla ayakta kalabilen arkadaşlardır. Bu arkadaşlarımız belki de ömür boyu hastalıklarla kalıcı hasarlarla karşı karşıya kalacak. Buna rağmen biz bu yolda olmanın ölmekten daha iyi olduğuna inanıyoruz.
BİR GÖZENEK BİLE KALSAK EYLEMİ BAŞARIYA ULAŞTIRACAĞIZ
Mesela Napolyon’a dayatılan bir süreç vardı. Bir adaya sıkıştırıldı, orada kaldı ve toplumsal sessizlik sonucunda ölüme mahkum edildi. Bir de Mandella süreci var. Toplum ona sahip çıktı, Mandella özgürleşti. Mandella sürecinin gerçekleşmesi için bu eylemi yapıyoruz. Bunun gerçekleşeceğine de inanıyoruz.
Bir gözenek bile kalsak bu eylemi başarıya ulaştıracağız. Bu nedenle özellikle demokratik kamuoyundan bu arkadaşlarımızın eylemine ses verilmesini, bu sesin büyütülmesini ve özgürlüğe doğru yol almasını istiyoruz. Bu noktada arkadaşlarımız sonuna kadar dirençlidir, kararlıdır.
ANALAR YALNIZ BIRAKILMAMALIDIR
Annelerin eylemi oldu cezaevlerinin önünde (Gebze Cezaevi). Birkaç kare televizyonda gösterildi. Çok ağır bir faşizm var. Tarihin hemen hemen gelmiş geçmiş en faşist uygulamalarını kitaplarda, okuduğumuz şeyleri bugün görüyoruz. Bu analar yalnız bırakılmamalıdır. Özellikle feministler, aktivistler, aydınlar, vicdanı olan herkes annelerin yanında olmalıdır.
Çok trajik bir şeydir. Bir yasa var ve bunun artık uygulanması gerekiyor. Bu yasalar uygulanırsa faşizm yenilecek, sonrası da barış kardeşlik sürecine evirilecek. Bizim öngörümüz budur. Bunların gerçekleşmesi için gereken her türlü bedeli vermeye hazırız ve arkadaşlarımız da bugün bu bedeli veriyor. Bizler de bu süreçte bu kararlılıkla direniyoruz.”