HABER MERKEZİ – Medya Haber televizyonunda yayınlanan özel programda konuşan Mustafa Karasu, Önder Apo üzerindeki tecrit konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:
Önder Apo, İmralı’da Kürt halkının özgürlük duruşunu ortaya koyuyor
Tecrit aslında yirmi beşinci yılına giriyor. Önder Apo’ya yönelik komplo, yirmi dört yılını bitirdi yirmi beşinci yıla girdi. Tecrit de yirmi beş yıldır sürüyor. Zaman zaman özel savaş gereği İmralı’da görüşmeler olsa da yine mücadelemiz sonucu sıkışan iktidar zaman zaman görüşmeler yaptıysa da, farklı taktikler izlediği dönemde görüşmeler olsa da yirmi dört yıldır bu tecrit devam ediyor. Zaten 2011’den beri avukatlarla görüştürülmüyor. Ailesiyle de aslında istisnalar dışında görüştürme gerçekleşmedi. Son 2 yıldır zaten İmralı’da ne yaşandığı bilinmiyor. Fakat şunu biliyoruz. Önder Apo, İmralı’da Kürt halkının özgürlük duruşunu, demokratik duruşunu ortaya koyuyor. Bu konuda bu halkın önderi olarak gereken neyse o duruşu gösteriyor. Bu nedenle de Türk devleti ve şu andaki politika yürüten AKP-MHP faşist iktidarı da Önder Apo üzerinde ağır tecrit uyguluyor.
Ağır tecrit uygulamasının nedeni Kürt politikasıdır. Kürtlere soykırım politikası yürüttüğü için, Kürt özgürlük hareket tasfiye etmek istediği için orada Önder Apo’ya da ağır tecrit uyguluyor. Daha doğrusu Önder Apo’ya yaklaşım zaten Kürde yaklaşımdır, Kürt özgürlük hareketine yaklaşımdır. Biz İmralı’daki tecride bakarak, tecridin ağırlığına bakarak Türk devletinin Kürt sorununa nasıl yaklaştığını, Kürt halkı mücadelesine nasıl yaklaştığını anlayabiliriz. Yine Kürt halkına yaptığı baskılara bakarak, Kürt Özgürlük Hareketine karşı yürüttüğü kirli savaşa bakarak İmralı’da nasıl bir politika yürütüldüğü, nasıl bir tecrit yürütüldüğünü iyi anlayabiliriz. Ve bu yönüyle ağır bir tecrit yürütülüyor. Önder Apo üzerinde ağır baskı var. Evet büyük büyük bir öfke var tabii. Bu yönüyle Önder Apo’dan aslında intikam damlıyor. Sen bu halkı niye bilinçlendirdin? Niye örgütledin? Niye mücade eder hale getirdin? diye Önderliğin üzerinde bu kadar ağır baskıyı tecridi yürütüyorlar. Çünkü şu anda kendileri için en büyük sorunu olan Kürt halkının mücadelesi, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi, Önder Apo’nun düşüncesiyle, Önderlik gücüyle ortaya çıkardığı gerçeklerdir. Bununla bu kadar mücadele ederken tek politikaları, bu mücadeleyi, bu halkın bilincini, örgütlülüğünü, amacını, özlemini, mücadelesini ezmek olurken tabii ki Önder Apo’ya da bu yönlü tecrit uygulanacaktır. Ama Önder Apo belki fiziki tecrit altında ama aslında tecrit edilemez bir Önderliktir. Bu önderliğinin tecrit edilmesi mümkün değildir, edilemiyor zaten.
Önderlik gerçeği esas olarak bir düşünce önderliğidir
Önder Apo düşünceleriyle bugün Kürt halkını değil sadece Ortadoğu halklarını değil, dünya halklarını etkiliyor. Önderlik gerçeği budur zaten. Önderlik gerçeği esas olarak bir düşünce önderliğidir. Bir zihniyet önderliğidir. Önderliğin en büyük yanı budur. Bir yanı da tabi şu anda Kürt halkını da etkiliyor. Kürt halkı önderliğin düşüncelerinden güç alıyor. Ortadoğu halkları Kürt halkının düşüncelerinden güç alıyor. Dünya halkları da Önder Apo’nun düşüncelerinden güç alıyor. Şunu da söyleyebiliriz Önder Apo şu anda dünyadaki bütün sorunlara çözüm bulan, çözüm öneren Önderliktir. Tarihte halkların sorunlarına çözüm bulan önderler, tarihi değiştiren önderler olarak rollerini oynamışlardır. Yine işte tarihin çok sıkıntılı dönemlerinde toplumsal sorunların, siyasal sorun, kültürel sorunların, ekonomik sorunların olduğu dönemlerde, krizli dönemlerde, tarihin eski dönemlerinde peygamberler ortaya çıkmıştır. Onlar da o dönemin tabi ki sorunlarını esas olarak gündemine almış ve çözmeye çalışmışlardır. Şimdi bugün de insanlık kapitalist modernite koşullar altında gerçekte nefes alamaz hale gelmiştir. Büyük bir sömürü var. İnsanın varoluşu olan toplumsallık dağıtılmış. Toplumsallığın dağıtılması demek çürüme demektir, yozlaşma demektir, insanlıktan çıkma demektir. İşte böyle bir dünyada Önder Apo düşüncelerle insanda kurtuluş yolunu gösteriyor. Başka bir politika yok, başka bir ideoloji yok şu anda insanlığın var olan sorundan da çözüm bulacak. Evet, geçmişte tabii 150 yıl önce Karl Marks ve Engels’in düşünceleri insanlığa büyük bir umut olmuştu, büyük ışık olmuştu. Gerçekten insanlık bu düşünce etrafında toplanarak özgürlük ve demokrasi mücadelesi verdi. Ama kapitalist moderniteyi, bu kapitalist sistemi aşacak bir durum yaratamadı. İşte 150 yıl sonra kapitalist modernist güçler tarafından onların da baskısıyla ama esas olarak yetersizlikler nedeniyle toplumsal sorunların insanlığın sorunlarına gerçek çözüm bulamadığı için dağıldı. Şimdi insanlık açısından bir kurtuluş ideolojisi gerekiyor, insanlığa yol gösterecek bir çizgi gerekiyor.
Önderlik kadın özgürlük çizgisini ortaya koymuştur
Önderlik işte kadın özgürlük çizgisini ortaya koymuştur. İnsanlığa 5000 yıldır her türlü acıyı çektiren, sömürüyü gerçekleştiren devletçi sisteme karşı demokratik konfederalizm tezini ortaya atmıştır. Yine endüstriyel sisteme karşı, doğaya karşı, saldırıya karşı da ekoloji yaklaşımı ama gerçekten derinlikli bir ekoloji yaklaşımı ortaya koyarak, hem insanlığın kurtuluşunu, doğanın kurtuluşunu, tüm özlerini, kurtuluşunu ortaya koyan bir teorik düzey ortaya koydu. Bu nedenle halklar sahipleniyor, insanlık sahipleniyor. Bunu görmek gerekiyor. Kadınların bu düzeyde sahiplenmesi ise özellikle şunun görülmesi gerekiyor Kadın özgürlük çizgisine ideolojik teorik bir temel hazırladı. Kadın özgürlük çizgisini bir tepkisel, sadece erkek egemenliğine karşı bir mücadele, bir özgürlük ve hak mücadelesinden çıkarıp ideolojik teorik temelde kadın özgürlükçü bir sistem yaratma mücadelesi haline getirdi. Bu bakımdan da tabii kadınlar tarafından çok güçlü bir sahiplenme ortaya çıkıyor. Önderliğe önümüzdeki yıllarda daha fazla sahip çıkaracaktır. Zaten şu anda dünyanın her tarafında önderin özgürlüğü için mücadele veriliyor. Önderliğin özgürlüğü için verilen mücadele giderek hem Önderliğin özgürlüğü sağlama mücadelesine dönüşecek hem de daha da yaygınlaşarak halkların, kapitalist moderniteden kurtulma mücadelesine dönüşecektir.
CPT, Avrupa Birliği ikiyüzlü davranıyor
Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’ni (CPT) de eleştiren Karasu şunları belirtti: “CPT Avrupa Konseyi’nin bir organı. İşkenceye karşı kurulmuş bir organ olarak söyleniyor. Fakat Avrupa Birliği’ne girmek isteyen bir Türkiye gerçeği var. Türkiye ile her türlü ekonomik, siyasi ilişkileri var. Çıkarları var. Bu yönüyle Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi sadece İmralı konusunda değil, bir çok konuda da Türkiye’nin her türlü zülmüne baskısına göz yumuyor. Kürt soykırımına göz yuman, Kürt soykırımı için her türlü desteği veren bir Avrupa ve tabi ki doğal olarak İmralı’daki baskıya da sessiz kalacaktır. Önder Apo zaten İmralı’ya ben gittiğimde ilk CTP ile karşılaştım dedi. Ve o düzenin Avrupa tarafından, komplocular tarafından kurulduğunu o sistemin, Türkiye’ye ise gardiyanlık görev verildiğini belirtti. Bu yönüyle CPT, Avrupa Birliği ikiyüzlü davranıyor.”
“Sözde demokrasiden söz ediyorlar, insan haklarından söz ediyorlar. Ama sıra Kürt sorununa geldiğinde, ekonomik, siyasi çıkarlara geldiğinde kendi değerlerini unutuyorlar, çiğniyorlar. Bu bakımdan Avrupa Konseyi’nin CPT’nin tutumu, anlayışı, değerleri çıkarlarına kadar. Çıkarlarına zarar verdiğinde bu değerleri gerçekten unutuyorlar. Ben bir sözü daha önce de çeşitli vesilelerle yine söyleşilerde belirtmiştim. Bir zamanlar İngiltere Başbakanı olan Tony Blair şunu açıkça söyledi: Dünyanın her tarafında, işte ilkelerimize göre, ahlakımıza göre ölçülerimize göre politika yürütüyoruz. Ancak sıra Ortadoğu’ya geldiğinde bunu yapamıyoruz diyordu. Bu yönüyle Avrupa’nın insan hakları, hak hukuk değerleri Ortadoğu’ya ya da Kürt sorununa geldiğinde bir tarafa bırakılıyor. Bu Avrupa’nın utancıdır. “
Kürt soykırımına göz yumuyor
“Zaten Kürdistan’ın soykırım altına alınması da Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan anlaşmalar vardı. Biri de Lozan Anlaşması idi. İşte Musul ve Kerkük’ün kimlere kalacağı, Türkiye’nin bağlanacağı rakamı bağlanacağı konusuydu. O dönemde Lozan anlaşmasında Musul ve Kerkük’ün İngiltere’ye bırakılması karşılığında. Türk devletinin Kürtlere soykırıma uğratmasına onay verildi. Eğer Türk devleti yirminci yüzyılda ve günümüzde Kürtler üzerinde bir soykırım politikası uyguluyorsa, o dönemde yapılan anlaşmanın sonucudur. Ve hala o anlaşmaya sadıklar. Avrupa hala o anlaşmanın gereklerini yerine getiriyor. Kürt soykırımına göz yumuyor.”
Oradaki bütün yoldaşlarımız Sara Tolhildan ve Ruken Zelal gibi fedaice direniyorlar
CPT’nin yaklaşımını da böyle anlamak gerekiyor. Burada bir hususu da belirtelim. Umut hakkından söz ediliyordu. İşte Avrupa Birliği’nin yasalarında var. Şu açığa çıktı ki, bu umut hakkı tartışmaları sırasında Avrupa Konseyi, Avrupa Konseyi’nin bu umut hakkıyla ilgili kurumları Türkiye’ye akıl vermişler. Bu hakkı eğer şöyle yaparsanız bu Abdullah Öcalan’a bırakma anlamına gelmez, bırakmasını gerektirmez gibi. Utanç verici bir biçimde Türk devletine yol göstermişler. Türk devleti de bu yol göstermeden, boşluktan yararlanarak Önder Apo açısından umut hakkın söz konusu olamayacağını Avrupa’ya bildirmiş. Bu da Avrupa’daki bu kurumların gerçeğini gözler önüne sermiş bulunmaktadır.”
Karasu, Halk Savunma Merkez Komutanlığı tarafından yayınlanan savaş bilançosunu hatırlatarak, Türk devletinin binlerce termobarik bomba, kimyasal silah ve zehirli gaz kullandığını ifade ederek “Şu anda Ukrayna’da Rusya’nın saldırılarının kat be katını Türk devleti yapıyor. Her saniye saldırı var yani. 24 saatin bütün dakikalarında savaş var, saldırı var. Türk devleti neredeyse bombalarıyla o coğrafyayı tümden dümdüz edecek. Bu hale gelmiş durumda. Böyle bir savaş var tabi. Bu savaşta kimyasal silah da kullanılıyor ama buna karşı altı aydır büyük kahramanca direniş var. Oradaki bütün yoldaşlarımız. Sara, Tolhildan ve Ruken Zelal gibi fedaice direniyorlar. Aynı fedailiği orada o yoldaşlarımız yapıyorlar” dedi.
Kürt halkının ayağa kalkması gerekiyor
Kamuoyunun kimyasal silahlara karşı tepkisini ortaya koymasının önemli olduğunu da ifade eden Karasu şunları söyledi: “Kürt halkının ayağa kalkması gerekiyor. Demokratik güçlerin tepki koyması, ayağa kalkması gerekiyor. Türkiye’de de demokrasi güçlerinin bu yönlü sesini çıkarması gerekiyor. Kürt sorunu söz konusu olduğunda dünya duyarsız kalıyor. Türkiye, faşist iktidarı, devlet imkanlarını kullanarak herkes susturmaya çalışıyor. Hem suçlu hem güçlü olmaya çalışıyor.”
Kimyasal saldırıların tespiti için bölgeye giden heyetleri engelleyen KDP’yi sert bir dille eleştiren Karasu “Tabi Türk devleti düşmandır, saldırıyor. Avrupa’nın çıkarları var, gerçeklere göz yumuyorlar. Fakat en acısı da KDP. Bu saldırıların üstünü örtüyor. Oraya giden, gitmek isteyen insanların önünü kesiyor. Türkiye’nin suçlarını örtüyor. Türkiye’nin suçlarını örtmek artık KDP’ye kalmış. Zaten Türk devleti nereye saldırıyor KDP Türk devletine gerekçe üretiyor. Şengal’e şunun için saldırıyor. Rojava’ya şunun için saldırıyor diyor. Saldırganı suçlamıyor. Buralara gerçekten kimyasal silahlara, bu kadar zehirli gaz kullanılmasına KDP’nin örtü olması engellemesi tarihin en utanç verici davranışlarındandır” şeklinde konuştu.