KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Öcalan’ın izlediği TV ve Radyonun geri alındığını, baskıların artırıldığını yazdı.
HABER MERKEZİ- KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, güncel gelişmelere ve Öcalan’a yönelik baskılara ilişkin kaleme aldığı makale şöyle:
4 Nisan, Önder Apo’nun doğum yıldönümü. Bu doğum, Kürt’ün kaderini de değiştiren bir doğum olmuştur. Önder Apo, tarihte içinden çıkılan halka, toplum ve coğrafyaya layık olan evlatlardan olmuştur. Önder Apo’nun içinden çıktığı toplumsal ve kültürel koşullar, kişiliğinin oluşmasında temel değerlerdir. Bu temel değerler Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’nun siyasal mücadele koşullarında güçlü bir kişilik kazanarak Kürt halkının ve halkların özgürlük önderi haline gelmiştir.
Önder Apo’nun güçlü önder haline gelmesini, Bir Halkı Savunmak adlı eserinde ifade ettiği şu cümleler çok özlü biçimde ifade etmektedir: “Kişisel ve toplumsal temelimin teorik güce ulaşmamda rolü olmakla birlikte, esas etken tarihsel toplumu tüm sistematik yapısı içinde anlayabilmemdir. Anlayabilmenin altında ise yaşadığım mücadelenin özellikleri ve sorumluluk sahibi olmayı başarabilmem yatmaktadır.”
Önder Apo’yu güçlü önder yapan, içinden çıktığı kültürel yapı ve yürüttüğü mücadele içinde ayakta kalmasıdır. Ortadoğu’nun içinde Kürdistan halkının özgürlük mücadelesini yürütmek dünyanın en zor işidir. Böyle zor bir mücadele içinde güçlü olunmadan ayakta kalmak mümkün değildir. Önderlik, Kürdistan özgürlük mücadelesine atılmadan bu halkın mücadelesini vermek için nasıl bir önderlik, nasıl bir militanlık gerektirdiğinin farkına varmıştır. Kendini böyle zorlu bir mücadelenin önderliği olarak hazırladığı gibi, tüm yoldaşlarının ve militanlarının da böyle bir mücadeleyi karşılayacak karakterde olması için büyük bir çaba göstermiştir. Hem önderliğini hem militanlarını büyük bir mücadeleyi yürütecek ölçüler sahibi kılmıştır. Hiçbir zorluğu engel görmeyecek bir önderlik ve militan gerçekliği yaratmıştır. Önder Apo için her zorluk aşılmak için vardır. Devrimci anlayışla doğru yol, yöntem ve araç kullanıldığında aşılmayacak zorluk yoktur. Önder Apo böyle bir anlayışla zorluklara yaklaşmış ve önüne çıkan engelleri aşmıştır.
Şunu vurgulamak doğru olacaktır; Ortadoğu’nun kültürel derinliği çok kapsamlı olmasaydı, Kürdistan özgürlük mücadelesi de dünyanın en karmaşık ve zor mücadelesi olmasaydı Önder Apo bu düzeyde güçlü bir kişilik ve önderlik haline gelemeyecekti. Afrika’nın, Uzak Asya’nın ya da Güney Amerika’nın herhangi bir yerindeki ülkesinde doğsaydı ve o koşullarda mücadele etseydi böyle bir güçlü önderlik gerçeği ortaya çıkmazdı. Bu açıdan Önder Apo’yu bugün sadece Kürt halkının özgürlük mücadelesinin değil, Ortadoğu halklarının özgürlük önderliği haline getiren, yürüttüğü mücadele gerçekliğidir. Kürdistan ve Ortadoğu’daki mücadele tüm dünyayı ilgilendirdiği, hatta dünyadaki siyasal, toplumsal ve kültürel mücadele burada kilitlendiği için dünya sistemini de, onun dayandığı kapitalist moderniteyi de en iyi çözen olmuştur.
Önder Apo ya önüne çıkan zorluklar karşısında yenilecekti, pes edecekti, ya da bunları yenmek için büyük bir yoğunlaşma ve mücadeleyle bunları aşacak ve kendini güçlendirecekti. Önderliği zorluklar güçlendirmiştir. Zaten gelişmenin diyalektiği çelişkilerdir denilmez mi? Ancak çelişkilerle karşılaşanlar, zorluklarla karşılaşanlar kendini güçlendirirler. Kuşkusuz çelişkileri çözmek ve zorlukları aşmak da bir kültürel temel ister. Önder Apo da bunu doğduğu kültür ortamında ve devrimciliğe adım atana kadarki süreçte asgari düzeyde de olsa almıştır. Önder Apo kendini o kadar çelişki çözmeye, sorunları çözmeye, zorlukları aşmaya ve bu temelde gelişme yaratmaya kilitlemiştir ki, benim için kolay geçen günler rahat olmadığım günlerdir, yaklaşımı içinde olmuştur. Önüne ne kadar çelişki ve sorun gelirse o kadar gelişme yarattığı anlayışındadır. Zaten hiçbir zaman sorunlardan kaçınmamıştır. Aksine, toplumda ne kadar sorun varsa gün yüzüne çıkarmış, üzerine gitmiş ve çözme çabası içinde olmuştur.
Eğer Kürt halkı Ortadoğu’da dört parçaya bölünmüş halde soykırımcı sömürgecilik uygulayan ülkelere karşı mücadeleyi başarıyla verecek ve özgürlüğü kazanacaksa, bunu ancak toplumu güçlü kılarak yapabilir. Özgüce dayanarak mücadele edilecekse o zaman Kürt toplumu zayıflıklarını gidermesi, kendini güçlendirmesi gerekecektir. Kürtler kölelik ve işbirlikçilik kıskacında soykırıma uğratılmaktaydı. Kürt toplumunun zayıflığı, Kürtler adına siyaset yapanları da işbirlikçi kılıyordu. Bu açıdan en başta da Kürt toplumunu güçlü kılmayı esas almıştır. Kürt toplumsal gerçeğini en fazla eleştiren önderlik olmuştur. Zayıflıkları gizlememiştir. Zayıflıkları ortaya koymuş, çözüm yolunu göstermiş ve Kürtleri güçlendirmiştir. Bugün Kürtlerin Ortadoğu’nun en bilinçli, onurlu, gururlu ve güzel değerlerine sahip halkı olmasını sağlayan bu önderlik tarzı olmuştur.
Önder Apo, esaretini yetersiz yoldaşlığa ve vefasız dostluğa bağlamıştı. Ancak her zaman olduğu gibi “kimseye gücüm yetmiyorsa kendime yüklenir, sorunları çözer ve aşmaya çalışırım” yaklaşımını İmralı’da da ortaya koymuştur. Mücadele neden yetersizdi, önderlik neden yetersizdi, militanlar neden yetersizdi? Bunlar üzerinde yoğunlaşmıştır. Örgüt ve toplumu daha fazla güçlendirmenin çözümlemelerini yapmıştır. Zorlukları ve engelleri daha etkili aşmanın yol ve yöntemlerini geliştirmiştir. Mücadeleyi daha iyi nasıl geliştiririz üzerinde durmuştur. Halkların ve ezilenlerin özgürlük ve demokrasi mücadelesini daha etkili kılacak çözümlemeler yapmış, mücadele yol ve yöntemlerini geliştirmiştir. İmralı’daki tüm yoğunlaşmaları mücadelede zayıf kalmamak, mücadeleyi daha da güçlü kılmak üzerine olmuştur. Bu önderliğin en temel özelliği her zaman mücadeleyi daha etkili kılma, bunun yol ve yöntemlerini geliştirme özelliğidir. Bu önderlik hiçbir zaman mücadeleyi geriye çekmeyi vaaz etmemiştir. Her söylemi, her adımı sadece ve sadece mücadeleyi geliştirmek içindir. Bu önderliği doğru anlamak için en başta da bu gerçekliğe göre düşünmek ve hareket etmek gerekmektedir. Mücadeleyi geriye çeken hiçbir söylem ve adım bu önderliğe ait değildir. Kuşkusuz politik söylemler, taktikler siyasal mücadelenin özelliklerindendir. Ancak bunlar bu önderlik gerçeğinde mücadeleyi güçlendirmek ve geliştirmek içindir. Mücadeleyi güçlendirmeyen ve geliştirmeyen hiçbir söylem ya da adım da bu çerçevede görülemez. Ya da mücadeleyi güçlendirmeyen söylem ve adımlar önderlik gerçekliğiyle bağlantılandırılamaz.
Önder Apo’nun İmralı’da geliştirdiği tüm söylemler, çözümlemeler ve adımlar Özgürlük Hareketi’ni güçlendirmiş ve geliştirmiştir. Eğer bugün Kürt Özgürlük Hareketi’ne azgınca bir saldırı varsa, 5 Nisan 2015’ten beri Önder Apo ağır tecrit altında tutuluyorsa, bunun nedeni Özgürlük Hareketimiz ve Kürt halkının mücadelesinin Önder Apo çizgisinde büyük güç kazanmasındandır. Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatını reddetmesi, 5 Nisan 2015’ten beri İmralı’da ağır tecridin uygulanması, 7 Haziran seçimlerinin yok sayılması, Kürt şehirlerinin yakılıp yıkılması, Kürtlerin her yerdeki kazanımlarına saldırılması, Kürtlerin yaşadığı güçlenme ve sömürgeciliğin yıkılma tehlikesiyle karşılaşması nedeniyle gündeme gelmiştir. Kürtlerin mücadelesinin güçlenmesi karşısında ya Kürt sorununun çözümü için adım atılacaktı ya da baskı, zor ve şiddetle, savaşla Kürtlerin gücünün kırılması hedeflenecekti. Önder Apo bunu görerek 28 Şubat Dolmabahçe Mutabakatıyla savaş seçeneğinin önünü alıp demokratikleşme çözümünü gündeme koymak istedi. Ancak 2014 yazında çöktürme planı hazırlandığı, 30 Ekim 2014 Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra savaş kararı alındığı için Dolmabahçe Mutabakatı reddedildi.
Önder Apo gelişmelerin bu noktaya geldiğini gördüğü için “çözüm zayıf bir ihtimal, esas olan şiddetli son bir savaş gündemde” uyarısı yapmıştır. Bu nedenle çatışmasızlık süreçlerinin güçlü örgütlenme ve mücadeleye hazırlanılma fırsatı olarak görülmesi gerektiği doğrultusunda değerlendirmeler yapmıştır. Ancak toplum ve birçok çevre sanki İmralı’daki görüşmelerle sorun çözülecekmiş gibi bir rehavete girmiştir. Kolay yollarla mücadele anlayışı gelişmiştir. Toplumda böyle bir algının oluşmasının önüne geçilmemesinde tabii ki Kürt Özgürlük Hareketi dahil tüm siyasi aktörler, demokrasi ve özgürlük mücadelesi vermekten sorumlu güçler ve çevreler de sorumludur. Özcesi toplumu çok şiddetli saldırılara ve mücadeleye hazırlamada yetersiz kalınmıştır.
Şu anda Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı sürmektedir. Bu savaş, Ortadoğu’da yoğunlaşmıştır. Savaş da Kürtlerin konumu ve statüsü ne olacak noktasında düğümlenmiştir. Bu nedenle Kürt düşmanlığı ve soykırımcı sömürgecilikte öncü olan Türk devleti, bu karakterini Kürt halkının mücadelesini yürüttüğü ve kazanım elde ettiği her yerde saldırganlık olarak ortaya koymaktadır. Kürt halkının özgürlüğünü kazanma tarzının, mücadele tarzının en yakıcı biçimde ortaya konulması gereken bir dönemden geçmekteyiz. Çünkü Üçüncü Dünya Savaşının koşullarında, sonucunda Kürtlerin her yerdeki statüsü belli olacaktır. Bu açıdan Kürdistan devriminin tarzı olan zor koşullarda mücadele edip kazanmanın iradesi ve tarzını güçlü biçimde ortaya koyma zamanıdır. Kürtler on yıllardır yürüttükleri mücadeleyle her bakımdan güçlenmişlerdir. Eğer bunu Kürdistan devriminin tarzı olan zor koşullarda mücadele etme iradesi ve tarzıyla değerlendirirlerse kesinlikle büyük kazanacaklardır. Önder Apo’nun mücadeleye başladığı dönemdeki irade ve tarz buydu. PKK bu nedenle bugüne kadar hep kazandı. Bu irade ve tarzı bundan sonra da kazandıracaktır.
Önder Apo’ya ağır tecrit uygulanmasının nedeni de böyle bir irade ve tarza sahip olmasıdır. Bu irade ve tarz, Üçüncü Dünya Savaşı ortamında halkların mücadelesine ışık tutmasın diye ağır tecrit uygulanmaktadır. Bu ağır tecridin tek nedeni budur. Kürt düşmanı soykırımcı sömürgecilik ve ona destek verenler böyle düşündükleri için Önder Apo’da var olan bu irade ve tutum nedeniyle İmralı zindanındaki baskı ve kısıtlamaları arttırmışlardır. Efrin şehir merkezinin işgal edilmesinden sonra bize gelen bazı bilgelere göre Önder Apo’nun duruşundan ve tutumundan rahatsız olduklarından sadece birkaç kanalın izlendiği TV’sini ve Radyosunu almışlardır. Yaşam koşullarını daha da zorlaştırmışlardır. Böyle bir baskıya yönelmeleri, AKP-MHP faşizminin ne kadar zayıf ve kırılgan konumda olduğunu göstermektedir.
AKP-MHP faşizminin politikaları karşısında tek yolun direniş olduğunu önderlik gerçeğinden bilmekteyiz. Önderliğin de mevcut Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında yürütülen soykırım saldırısı karşısında başka tutum takınmadığı ve takınmayacağı açıktır. Biz önderliğimizden hiçbir haber almasak da gerçekliğin bu olduğunu biliyoruz. Önderliğin yoldaşları ve önderliğin militanları bugünkü koşullarda sorumluluğun ve yapılması gereken görevlerin yüksek bilincindedirler. Önder Apo da yoldaşlarının ve militanlarının nasıl davranacağı bilinciyle baskılar karşısında duruşunu değiştirmemekte ve bu iktidarın politikalarına karşı olduğunu tutumuyla açıkça ortaya koymaktadır.
Önderliğin doğum gününde tüm yoldaşlarına, tüm militanlara ve Kürt halkına düşen görev, Önder Apo’nun on yıllar içinde ortaya çıkmış ve kanıtlamış iradesiyle mücadele etmektir. Önderliğin doğum gününü kutlamanın da, önderliğe bağlılığın da gereği budur.